# Başyazı

Vatan Kırım’ın Rusya tarafından işgalinin en büyük mağdurları hiç şüphesiz Kırım Tatarları oldu. İnsanlık suçu sürgününden sonra uzun ve çileli bir mücadele ile vatanlarına dönebilmişlerdi. Tarihî vatanlarında kimse onlara kucak açmamış, yardımcı olmamış, hoşgeldiniz yurdunuza dememiştir. Çünkü tarihî vatan Kırım’a artık hâkim olan güç ve muhitte Kırım Tatar düşmanlığı çok yüksekti. Kırım’daki idareciler onların dönmesini ve yerleşmesini engellemek için bin bir türlü zorluk çıkarmışlardı. Bu yetmezmiş gibi Kırım’a Çarlık ve Sovyet devrinde yerleştirilen göçmen halk arasında yürüttükleri gizli ve açık Kırım Tatar karşıtı propagandalarla Kırım Tatar düşmanlığını sürekli körüklediler ve bu düşmanlık körükleme günümüzde de hız kesmeden sürmektedir.
1783 yılında Çarlık Rusyası tarafından işgal ve ilhak edildikten sonra, Kremlin’in uyguladığı politikalar neticesinde, Kırım’da Türk-İslam varlığı yok edilirken yerine Slav-Ortodoks varlığı ikame edilmiştir. Kırım’daki Türk-İslam varlığına en dehşetli darbe, bilindiği gibi, 18 Mayıs 1944 ve sonrasında vurulmuştur. Kırım’ın yerli halkı olan Kırım Tatarları topyekûn hayvan vagonlarına doldurulup sürgüne giderken, Müslüman mezarlıkları yok edilmiş, son kalan camiler depo, şehir- kasaba-köy kulübü olarak kullanılmış, birçok cami yok edilmiş, binlerce yıllık Türk-İslam medeniyeti mahvedilmiştir. Çariçe II. Katerina’nın başlattığı Kırım’ın Türk adlarının değiştirilmesi sürecini, sürgün sonrası Stalin yer adları tamamen Slavlaştırarak sonlandırmıştır
SSCB yıkılıp Kırım Ukrayna içerisinde kaldıktan sonraki süreçte Kırım Tatarlarının nasıl bir çevre içerisinde yaşadıkları, nasıl açık ve gizli bir kuşatma altında oldukları, 2014 yılı Şubatında Rusya’nın hukuksuz işgali sonrasında çok daha iyi ortaya çıkmıştır. Kırım Özerk Cumhuriyeti’nin parlamentosu, hükümeti, polisi, gizli servisi, yargıçları ve bütün yönetim kadroları büyük bir çoğunlukla, Rusya işgaline direnmek şöyle dursun, bu işgale yardım ve işbirliği yapmışlar, hemen Rusya’nın yanında saf tutmuşlardır. Kırım’ı yönetenlerin Ukraynalılar değil, yıllardan beri kimi zaman açıktan kimi zaman gizliden Kırım’ı Rusya’ya bağlamak isteyen şoven Ruslar olduğu tartışmasız göz önüne serilmiştir. Sadece bu tablo bile Kırım Tatarlarının niçin Ukrayna’yı tercih ettiklerini, “Ukrayna size ne verdi ki?”, “Rusya daha iyisini verir” gibi en hafifinden cahilce, içi boş, kimi zaman da kötü niyetli yorumların manasızlığını anlamaları için gerçeği görenler, bilenler ve düşünen beyinler için yeterlidir.
Kırım Tatarları Rusya’yı ve Rusya’da hâkim olan zihniyeti ve bu zihniyetin asırlardır değişmediğini en iyi bilen toplumlardan biridir. Kırım Tatarlarının, Ruslarla tanışmaları ilk defa 2014 yılında vuku bulan hukuksuz işgal ve ilhak ile olmamıştır. Kırım Tatarlarının toplumsal hafızasında Rusya ve Ruslarla münasebetlerle ilgili şuur Altın Orda devrinden başlayıp Kırım Hanlığı devri ile devam eden ve 1783 yılından sonra işgal altında tutuldukları ve çok acı çektikleri uzun bir tarihî süreç içinde şekillenmiştir. Kırım Türklerinin bu Rus ve Rusya tecrübesini ömrünü Sovyet Rusya rejimine karşı mücadeleyle, hapislerde ve sürgünlerde geçirmiş yolbaşçımız Mustafa A.Kırımoğlu, “Putin ile anlaşın”, “Rusya işgaline niçin karşı çıkıyorsunuz?”, “Rusya size daha iyi şartlar verecek” telkinlerinde bulunan sığ düşüncelilere , “Rusya’yı ve Rusya’yı yöneten zihniyeti en iyi biz biliyoruz; 1783 yılından beri Rusya’nın işgali altında yaşayan biziz” diyerek en güzel cevabı vermiştir.
Bir kere daha Rusya işgaline uğrayan ve işgalden beri Putin ve onun Kırım’daki adamlarının baskılarına maruz kalan Kırım Tatarları ve onların seçilmiş, temsile yetkili en üst organları olan Kırım Tatar Millî Meclisi önderliğindeki mücadelelerinde yalnız değildir. 18 Mayıs 1944’de sürgün edildiklerinden ve Vatan Kırım’a dönüş mücadelelerinden uzun süre dünyanın haberi olmadı, destekçileri olmadı. Ancak bu defa şartlar Kırım Türkleri için çok olumsuz değil. Seslerini, haklı mücadelelerini dünyaya duyuracak belli imkânlara ve uygun şartlara sahipler. Destekçileri ve onlarla aynı duyguları, amaçları taşıyanlar var. Bunun en başında, Kırım’ın 1783 yılında işgal ve ilhak edilmesinden sonra Kırım’dan göç ettirilmiş, göçe mecbur bırakılmış, sürgün edilmiş, başta Türkiye olmak üzere, Romanya, Bulgaristan, ABD gibi birçok bağımsız ülkede yaşayan Kırım Tatarları ve onların Kırım Tatar Millî Meclisi etrafında toplanmış teşkilatları ve kadroları gelmektedir. Bunlara Altın Orda devletinin son dönemlerinde, Kırım Hanlığının kuruluş yıllarında Litvanya Prensliği’nin davetiyle, onları korumak üzere göç etmiş Tatarların, bugün Litvanya, Polonya ve Beyaz Rusya’yada yaşayan torunlarının ve onların sivil toplum örgütleri Kırım Tatar kardeşleriyle birliktedir.
Türkiye ve hür dünyadaki Kırım Tatar sivil toplum örgütleri ve teşkilatlarının Kırım Tatar Millî Meclisi etrafında toplanmalarında Emel dergisi ve Emel etrafında toplanan Emelci kadronun çok önemli rolü olduğu mücadeleyi yakından takip edenlerin bildiği bir husustur. Kırım Tatar Millî Meclisi’nin insiyatifi ile Mayıs 2009 yılında Kırım’da toplanan Dünya Kırım Tatar Kongresi’nin I. toplantısı, bütün dünyadaki Kırım Tatarlarını Kırım’da verilen vatan mücadelesinde, yok edilen medeniyetlerinin yeniden canlandırılmasında geniş çaplı bir işbirliği ve koordinasyonun ilk adımı olmuştu. Ancak bu Kongrenin ilk toplantısının önemli yararı ve katkısı olmakla birlikte, pek çok sebeplerle yönetim ve organların çalışması, alınan kararların icra ve takibi hayata geçirilememişti. Kırım Davasına gönül vermiş arkadaşların, Kırım Tatar dernek ve vakıf başkanlarının gayretiyle, Türkiye’de faaliyet gösteren, Kırım’ın Rusya tarafından işgal ve ilhakına karşı çıkan, Kırım Tatar halkının seçilmiş, temsile yetkili en üst organı olarak Kırım Tatar Millî Meclisi’ni kabul eden ve destekleyen 42 Kırım Tatar sivil toplum örgütünün temsilcileri 7-8 Şubat 2015 tarihlerinde Ankara’da toplanarak Kırım Tatar Teşkilatları Platformu’nu oluşturdular ve Kırım Davasında ortak mücadele etme kararı alarak tarihî bir adım attılar.
Kırım Tatar Teşkilatları Platformu’nun ikinci toplantısı, Kırım Türklerinin millî yolbaşçısı Mustafa A. Kırımoğlu, Kırım Tatar Millî Meclisi Başkanı Refat Çubarov ve bazı Millî Meclisi üyelerimizin de katılımıyla 4-5 Nisan 2015 tarihinde Ankara’da yapıldı. Bu Kırım Tatar Millî Hareketi ve Kırım tarihi içinde önemli bir kilometre taşı olan tarihî bir toplantı oldu. Kırım’ın Rusya tarafından işgal ve ilhakına karşı, gerek Kırım’da gerekse Kırım dışında yaşayan Kırım Tatarlarının ve temsilcilerinin ortak mücadele ve güç birliğinin oluşması sağlandıktan başka, bu işbirliğinin belki de Kırım tarihinde hiç olmadığı ölçekte bütün dünya çapında Kırım Tatarlarının ortak bir zeminde aynı Emel için mücadele etmesini sağlayacak olan Dünya Kırım Tatar Kongresi’nin 2.sinin Ankara’da yapılması kararlaştırıldı. Bu karar kağıt üzerinde kalmadı, organizasyonda görev alan dava arkadaşlarımızın büyük gayretleri ve çalışmalarıyla Dünya Kırım Tatar Kongresi 1-2 Ağustos 2015 tarihlerinde Ankara’da toplandı.
Kırım Tatarlarının Ankara’da Vatan Kırım’dan ve Kırım dışında bütün dünyadan 184 Kırım Tatar teşkilatı temsilcisinin, Kırım Tatar Millî Meclisi Başkanı ve Rusya’nın engellemelerine rağmen gelebilen Kırım Tatar Millî Meclisi üyeleriyle birlikte böylesine bir toplantı yapabileceğini hiçbir hükümet beklemiyordu. Ancak farklı ülkelerde ve coğrafyalarda yaşamak zorunda bırakılan Kırım Türklerinin inanmış kadroları böyle bir toplantıyı başarıyla yaparak Kırım Türklerinin Millî Mücadele tarihinde çok önemli bir dönüm notasını kaydetmiş oldular.
Vatan Kırım’ın Rusya tarafından işgalinden sonra Ankara’da toplanan Dünya Kırım Tatar Kongresi birçok açından çok önemli ve anlamlıdır. Dünyanın her yerinden, elbette işgal altındaki Vatan Kırım’dan gelebilen Kırım Tatar teşkilatlarının yetkili temsilcileri zorba Rusya’nın haksız ve hukuksuz işgaline karşı Kırım Tatarlarının yekvücut olarak kenetlendiğini ve işgale asla razı olmayacaklarını bütün dünyaya gösterdiler.
Bütün dünyadaki Kırım Tatarları, Kırım’ın 1783 yılında Çarlık Rusyası tarafından işgal ve ilhak edilmesinden beri ilk defa bu kadar geniş çaplı organize olarak, Kırım Millî İstiklâl Hareketi’nde önemli bir rol oynama iradesini ortaya koymuşlardır.
Kırım Tatarları halkının seçilmiş, onları temsile yetkili en üst organları olan Kırım Tatar Millî Meclisi’nin etrafında toplanarak Rusya’nın işgaline karşı, Vatan Kırım’ın Rusya işgalinden kurtarılması için, Meclis’in önderliğinde ve birlikte mücadele etme kararı alarak, işgalci Rusya’nın ele geçirerek veya yasaklayarak yok etmek istediği Kırım Tatar Millî Meclisi’nin Kırım Tatarlarının seçilmiş en üst temsil organı olduğunu ve bütün dünyanın Kırım Tatar Millî Meclisi’ni ve liderlerini muhatap almaları gerektiğini teyit ettiler. Elbette işgalci Rusya’nın işgalden sonra ilk iş olarak, Vatan Kırım’a girmesini engelleyerek, sürgünde yaşamak zorunda bıraktığı, Kırım’daki çalışma odasını basıp, aramalar yaparak halkı ve dünya nezdinde itibarsızlaşma kampanyası yürüttüğü Mustafa A. Kırımoğlu’nun bayrak şahsiyetleri ve tartışmasız yolbaşçıları olduğunu bir kere daha teyit ettiler.
Bütün dünyadaki Kırım Tatarlarının tek bir çatı altında, ortak bir amaç için, aynı Emel yolunda bir araya gelmeleri, Kongreye olan ilgi ve yarattığı etki, özellikle işgal altındaki Kırım Türkleri için büyük bir moral kaynağı olmuştur. Çünkü işgalin ilk günlerinde, Putin Rusyası tarafından, Putin’in birçok yönden ilham aldığı Stalin devrindeki gibi vatanlarından topyekûn sürgün edilecekleri ve yeni bir soykırıma uğratılacakları endişesi taşımışlar ve böylesine acımasız, güçlü ve hiçbir hukuk tanımayan zorba bir düşmanının esareti altında yalnızlık duygusuna kapılmışlardı. Ama 1944 sürgün faciası ve sonrasındaki Vatan Kırım’a dönme ve sivil ve siyasal haklarını elde etme mücadelelerindeki gibi yalnız olmadıklarını, en azından onların kaderini kendi kaderleri olarak gören ve onlar için kaygı duyan organize olmuş kardeşlerinin varlığını ve çalışmalar yaptığını bilmek, ümitlerini canlı tutmaya, sabırlarını ve direnişlerini güçlendirmeye imkân sağlamıştır.
SSCB’nin Kızıl Ordusu’nun silah gücünü, nükleer silahlarını, KGB vb her türlü devlet organlarını miras olarak alan, işgal edilmiş ve yıllarca sömürdüğü Türk topraklarında çıkan doğalgaz ve petrolü “Rus gazı ve petrolü” olarak pazarlayan ve bunun gücü ve getirisini çok iyi kullanan Putin Rusya’sına karşı, çok küçük bir toplum olarak Kırım Tatarlarının direnişi, boyun eğmeyişi dünyada takdir, hayret ve açık-gizli hayranlık uyandırdığı bir gerçektir. Onların hem vatan Kırım’da, hem de Kırım dışında işgale ve ilhaka topyekûn direniş göstermeleri ve bunun bütün dünyada ilgi ve itibar görmesi,  Putin’in Kırım’ı ilhakında en önemli gerekçe ve koz olarak gösterip haklılığını iddia ve ispat etmeye çalıştığı, Kırım’daki uydurma referanduma karşı, Kırım’ın asıl sahipleri ve yerli halkı Kırım Tatarlarının asla razı olmadıklarını göstererek, referandum oyunun içi boş bir yalan olduğunu ortaya koymuştur. Uluslararası alanda Putin’in ilhak gerekçesini çökertmiş ve uluslararası diplomaside elini güçsüz ve Kırım’ı işgalinde haksız durumda bırakmıştır.
Ayrıca Kongreye katılan Ukrayna Dışişleri Bakanı P. Klimkin’in Ukrayna Cumhurbaşkanı Poroşenko’nun mesajını, Kırım Rusya işgalinden kurtarıldıktan sonra Kırım Özerk Cumhuriyeti’nin Kırım Tatar Özerk Cumhuriyeti olacağını resmen Kırım Tatar temsilcileri önünde beyan etmesi yönünden de tarihsel bir kongre olmuştur.
Bütün Dünya Kırım Tatar Kongresi’nin toplanması, kararlar alması ve yeni bir yönetim oluşturarak faaliyetlere başlaması bir sonuç değil, önemli bir başlangıçtır. Kırım Tatarlarının önünde çok zorlu bir süreç bulunmaktadır. Millî kadrolarımız da bunun bilincindedirler. Dünyanın neresinde yaşarlarsa yaşasınlar, ister işgal altındaki Kırım’da, ister işgalci Rusya’nın herhangi bir bölgesinde, ister sürgün edildikleri eski SSCB topraklarında ya da atalarının, ana babalarının baskılar sebebiyle Çarlık Rusya’sı ve Sovyet rejimi tarafından göç ettirilmek zorunda kalmış olup, bırakıldıkları Türkiye, Romanya Bulgaristan, ABD, Romanya, Litvanya, Polonya gibi ülkelerde yaşasınlar, bütün Kırım Tatarları için İsmail Bey Gaspıralı’nın “Dilde Fikirde İşte Birlik” şiarına uygun olarak ellerindeki imkân ve potansiyeli ortaya koyup sabırla mücadele ettikleri takdirde başarı eninde sonunda gelecektir. Çünkü haklı ve kutsal bir dava için mücadele etmektedirler. Zorbaların ve zalimlerin hükmü bir döneme kadardır. Kırım Tatarları veya Kırım Türkleri veyahut Kırım Tatar-Türkleri ya da kısaca Tatar diye adlandırılan, Türk Dünyasının ayrılmaz bir parçası olan bu mazlum ve mağdur edilmiş halkın yanında, vatanlarının haksız ve hukuksuz olarak işgal ve ilhak edildiğini açıkça beyan eden ve onları mücadelelerinde destekleyen devletler, uluslararası kuruluşlar, aydınlar, insan hakları savunucuları ve kardeşleri vardır. BM Genel Kurulu, AB, Avrupa konseyi Parlamenterler Asamblesi karaları Kırım Tatarlarının haklılığını, Rusya’nın haksızı, hukuksuz işgalini teyit etmiştir.
Hepimize düşen Dünya Kırım Katar Kongresi’nde kabul edilen ve bu sayımızda da neşrettiğimiz netice beyannamesinde zikredilen hususları dikkatle okuyup, bu doğrultuda çalışmalar yapmaktır.
Ukrayna’yı yönetenler, Kırım’ın işgali ve ilhakından sonra Kırım Tatarlarının önemini idrak etmişler ve geçmiş yönetimlerin Kırım Tatarlarına karşı eksik, yanlış ve hatalı politikalarından ders çıkararak Kırım Tatarlarına gereken önemi vermeye başlamışlardır. Cumhurbaşkanı Poroşenko ve hükümeti, yolbaşçımız Mustafa A Kırımoğlu ve Kırım Tatar Millî Meclisi Başkanımız Refat Çubar ve Meclisimizin mensuplarıyla birlikte Rusya’nın işgaline karşı çok önemli çalışmalar yapmakta ve Kırım’ın işgalini, Kırım Tatarlarının durumunu sürekli uluslararası görüşmelerin gündeminde tutmaya çalışmaktadırlar.
Ukrayna Parlamentosu, 12 Kasım 2015 tarihinde yapılan oturumda 1944 Kırım Tatar sürgününün soykırım olarak tanınmasını öngören 2493 No’lu karar tasarısını kabul etti. 245 milletvekili karara kabul oyu verdi.
Bunun yanı sıra 18 Mayıs tarihi resmî olarak, “Kırım Tatar Soykırım Kurbanlarını anma günü” olarak kabul edildi. Böylece dünyada ilk defa bir ülke parlamentosu 1944 sürgünü ve sonrasında yaşananları soykırım olarak kabul etmiş oldu. Bu kararın, SSCB’yi oluşturan ve Rusya’dan sonra yönetimde etki ve söz sahibi olmada ikinci sırada bulunan, Kırım Türklerinin vatanlarına dönmesine uzun yıllar karşı çıkan, engellemeye çalışan ve idarî olarak Kırım’ı bünyesinde bulunduran bir ülkenin parlamentosundan gelmesi çok çok önemlidir.
Ukrayna Parlamentosu’nun 18 Mayıs 1944 Kırım sürgününün bir soykırım olduğunu kabul etmesi ve bütün dünyaya bunu soykırım olarak tanıma çağrısı yapması ve bu konuda gayretler göstermesi de son derece sevindirici ve doğrunun tescil edilmesi yönünde önemli bir adımdır. Benzer hassasiyetin Türk ve İslâm Dünyası ülkeleri başta olmak üzere insan haklarına değer veren tüm devletler tarafından da gösterilmesini diliyoruz.
27-30 Nisan 2015 tarihleri arasında Türkiye’den Kırım’a Kırım’daki insan hakları ihlallerini incelemek için gayri resmî bir heyet gitti. Prof. Dr. Zafer Üskül başkanlığında 4 gün boyunca incelemeler ve görüşmeler yapan heyetin gideceği haberleri basına yansır yansımaz Rusya bunu kendi lehine propaganda malzemesi olarak kullanmaya çalıştı. Sanki Türkiye Kırım’ın işgalini kabul ediyormuş ve bu heyet de bunun ispatıymış gibi bir algı yaratılmaya, Türk ve uluslararası kamuoyu bu istikamette yönlendirilmeye çalışıldı. Ziyaret süresince heyetin ağzından beyanlar uyduruldu. İşgalcilerin beklentisi heyetin işgal altındaki Kırım’da Kırım Tatarlarının mutlu mesut yaşadıklarını göstermesiydi. Nihayetinde heyet çalışmasını tamamlayıp objektif bir rapor hazırlayarak Kırım’daki insan hakları ihlallerinin ve baskıların boyutunu gözler önünde serdi. Elbette bu rapor Rusya’nın ve Kırım’daki işgal yönetiminde hayal kırıklığı yarattı. Türkiye işgalin ve ilhakın başından beri izlediği tutumu değiştirmedi ve işgal ve ilhakı asla tanımayacağını teyit etmeyi sürdürdü.
Özgürlük ve adalet konularında hassas olan bütün dünya vatandaşlarını ve özellikle aynı kültürü paylaştığımız soydaşlarımızı, Vatan Kırım’ın özgürleştirilmesi, sistematik zulüm altında inleyen Kırım Tatarlarının zorbanın kabul edilemez işgalinden kurtarılması ve kamuoyunu işgalcinin işgalini meşrulaştırmak için çalıştırdığı büyük yalan makinesinin zararlı etkilerinden korunması yolundaki kararlı mücadelemizi desteklemeye çağırıyoruz. Sizlerin bu desteği biz Kırım Tatarlarına, yılmaz mücadelemizi sürdürmemizde en büyük yardımcımız olacaktır. Bugün için güçlü olan zorbanın yanında değil haklının ve mazlumun yanında olmak zamanıdır. Kırım, Kırım Tatarlarının vatanıdır.

TAVSİYELER

ANKARA’DA BELGESELCİ GÖZÜYLE KIRIM KONFERANSI

Ankara Merkezli faaliyet gösteren Kırım Vakfı’nın aylık olarak düzenlediği Tarih Kültür Konferanslarının Mayıs ayı konuğu, …