BAŞYAZI

BAŞYAZI

 

Bülent TANATAR

 

UKRAYNA SAVAŞI BUGÜN

30 Ocak 2024

Çok yakında Rusya’nın Ukrayna’ya son saldırısının ikinci yılı dolacak. Putin’in başında olduğu şahin Rusya oligarşisi uyuyan Batı’nın kabaca çeyrek asırdır sürdürdüğü idare-i maslahatçı tutumundan yüz bularak geç kalıp fırsatı tepmemek adına bir hamle yapmaya karar verdi. Bu kararın gerisindeki saikler arasında Putin’in giderek derinleşen histerik bir yalnızlık içindeki megalomanisini tarihe, gizli-açık özendiği Büyük Petro ya da Büyük Katerina misali altın harflerle yazdırma tutkusu kadar yıllardır dağıtıp parçalamak için münferit ülkeler içinde istikrarı bozmak amacıyla aynı anda aşırı sağ ile solu desteklemenin yanında düpedüz siyasal elit içinden önemli simaları para veya şehvet zaaflarını kullanarak devşirmek gibi türlü çeşitli taktiklerle böldüğü kendi derdine düşmüş Avrupa’nın ve Trump eliyle kamuoyu mental olarak Rusya’nın dost, Ukrayna’nın düşman olarak bilinmesine alıştırılmış ve taze seçilmiş demokrat başkan Biden’ın henüz görev acemisi olduğu bir Amerika’nın Ukrayna’nın fethine ses çıkaramayacağı hesabı yatıyordu.

Hiç kuşku yok ki, üflesem yıkılır diye küçümsediği Ukrayna’nın, Rusya’ya, başında bulunduğu ülkesinin güvenlik güçlerinin bir anahtarını teslim etmediği kalan Yanukoviç döneminden beri bir arpa boyu bile yol gitmediğini sanması da bunda kışkırtıcı bir rol oynadı. Oysa Ukrayna’da 2014’teki Haysiyet Devrimi karşısında telaşa düşen Rusya’nın meydanı boş bulup önce yavuz hırsız misali güpegündüz çaldığı Kırım’la doymayıp üstüne bir de Donbas’a sarkmasına imkân veren Ukrayna ordusunun muharip gücünün geçen dönemde kelimenin tam anlamıyla yok edilmesiydi. Yapılan seçimde başkan seçilen, kendisi de bir oligark olan Poroşenko siyasal arenada yeterince güçlü olmamasına rağmen, silahlı kuvvetlere yatırım yapıp iç cepheyi hayli güçlendirmiş ve Donbas’ta yetersiz kalan Rus gayrinizami harpçi komutanların liderliğindeki Rusya yanlısı başıbozukların imdadına yetişen Rusları durdurmayı başarmış ve 2015’te Fransa ve Almanya’nın önderliğinde Batılılarca Ukrayna’ya yutturulan/dayatılan sözde Minsk çözümlerini bile beğenmeyip savsaklayan Putin karşısında dik durup sözde anlaşmayı yırtıp atma cesaretini göstermişti…

Sonra cepheler ve sınırların donuklaştığı uzun bir pata durumu geldi. Rusya Kırım ilelebet kendi vilayeti olarak kalacakmış gibi bir yandan lojistik sorunları çözecek adımlar kabilinden Kerç köprüsü gibi pahalı ve prestijli ekonomik yatırımlar yaparken diğer yandan stratejik mevzilenmesini derinleştiriyor ve başta yarımadanın özgün yerli halkı Kırım Tatarları olmak üzere yola gelmez Ukraynalılar gibi istenmeyen unsurlardan kurtulmak için baskıcı (repressive) nüfus politikası uyguluyordu. Fakat ancak kısmen işgal edip üstüne oturduğu Donbas’ta işler beklediği gibi iyi gitmedi. Ne yapsa ne etse de bir türlü burayı şaha kaldıramıyordu. Daha büyük bir şey yapmak gerekiyordu. Putin hazretleri yeni bir fırsatın doğması için bekleyecek kadar genç değildi, dolayısıyla eli çabuk tutmak gerekiyordu. Derhal işe koyuldu. Önce Ukrayna milletini yok sayarak tarihi çarpıtan bir teori uydurdu, sonra Ukrayna’da var olmayan Naziler keşfederek halihazırdaki gerçekliği eğip büktü ve yıllardan beridir sesini çıkartmadığı NATO genişlemesini şimdi dert edip bahane diye ileri sürdü. Daha dün NATO’nun beyin ölümünün gerçekleştiğinden dem vurulan, Brexit’le bir kanadı kırılan Avrupa Birliği kendi içinde “meleklerin cinsiyetini tartışırken”, Amerika geniş Ortadoğu batağında debelenirken Uzakdoğu’daki devden korkusuyla Avrupa’da başına ekstra bela istemiyordu.

Kendisine sunulan istihbarat Ukrayna’nın bir fiskeyle yıkılacağı yönünde olduğundan gönül rahatlığıyla askerî bakımdan pek de mükemmel olmayan bir plan dahilinde Ukrayna’ya dalma emri verdi. Kyiv üç gün içinde düşecek, Başkan Zelenskıy kaçacak delik arayacak, Ukrayna diz çöküp Rusya’nın bütün şartlarını kabul edecekti. Ama ummadık taş baş yardı, bu beklentilerin hiçbiri gerçekleşmedi. Ne Ukrayna boyun eğdi ne Batı bu kez sessiz kaldı. Putin taktik değiştirdi, uzaktan yoğun füze bombardımanlarıyla şehirleri ve altyapılarını vurmaya devam etse de kuzeyden geri çekildi, Donbas’ı tahkim ederek Kırım’la birleştirmek üzere güneye yöneldi. Maalesef muhtemel bir ihanetten yararlanarak bu yöneliminde şimdilik kazançlı çıktı. Ukrayna ordusunun karşı saldırısı koca ayıyı püskürtse de sürüp çıkartmaya yeterli olmadı.

Rusya kendisini uygarlığın dışına süpüren ekonomik yaptırımlar ve uzayan savaş hali karşısındaki çaresizliğini artan ve globalleşen propaganda faaliyetiyle örtmeye çalışırken ülkesinin iyi yetişmiş insan gücünün yurdu terk etmesine de seyirci kalıyor. Savaşa ölmeye gönderdikleri ise cezaevlerinden devşirdiği mahkumlar, periferik ve ulusal bölgelerdeki iki kuruş paraya muhtaç fakir fukara insanlar.

Ukrayna verildiği müddetçe modern silahları ve mühimmatı sonuç alacak şekilde kullanabildiğini savaş meydanında dosta düşmana gösterdi. Rusya her sıkıştıkça nükleer kartını kullanmaktan çekinmeyeceğini tekrarlayıp duruyor. Evet, Sivastopol’ü kaybetmektense intihar etmeyi göze alabilecek tıynette bir kaçık tarafından yönetiliyor Rusya bugün. Ama bu kafa dünya için olduğu kadar bizzat Rusya için de bir güvenlik tehdididir. Bunu Rusya’daki ister ekonomik veya siyasî mizası (stake) olan ister entelektüel ya da sıradan halktan bütün aklı başındaki kesimlerin takkeyi önlerine koyup düşünmeleri gerekir. Ama asıl özgürlük ve bağımsızlık gibi değerlerin belirli aralıklarla temayüz eden zıpçıktılar eliyle dünya çapında gelişigüzel çiğnenmesine dur demek de bütün insanlığın görevidir. Bunun için Ukrayna’ya saldırganı pes ettirecek ölçü ve ölçekte uzun menzilli silahlar ve hava savunma sistemleri dahil her türlü silah, mühimmat ve teçhizatın ivedilikle verilmesi elzem gözüküyor.

Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarını hafif sıyrıklarla atlatarak yıkılmadan günümüze kalan tek imparatorluk olan Rusya’nın artık tarihe karışma vakti geldi de geçiyor. Bu kez paçayı sıyırmasın.

RUSYA-UKRAYNA SAVAŞINDA KALICI BARIŞIN ÖNKOŞULU

01 Mart 2024

Uzun bir tarih dilimine yayılan yönetim süresi içinde Batı akademik çevrelerinde “kleptokratik otoriterlik”, “ahbap çavuş kapitalizmi” vb. şekillerde tanımlanan bir rejim kuran Putin’in 2. tur başkanlık seçimlerine aday olacağı belli olduktan sonra, birbirinden çok farklı nedenlerden de olsa, Rusya’nın gidişatından memnun olmayanlar, 2005 yılından beri bir kabarıp bir sönen protesto hareketlerini yeniden aktive ederek bir kez daha sokaklara dökülmüştüler. 2011-2013 yılları arasında, yüzbinlere varan sayıda insanın katıldığı Bolotnaya protestoları diye anılan ve başka büyük şehirlere de yayılan bu gösteriler sırasında kitleleri yönlendiren Putin karşıtı liderler arasında en sivrilen belki de yolsuzluk karşıtı çıkışlarıyla yıldızı parlayan Aleksey Navalnıy idi. Sonrasında Nemtsov vb. gibi diğer pek çoğu birer birer oyunun dışına itildiler ya öldürülerek ya da uzun cezalara çarptırılarak. Aralarında Rus kamuoyu içinde en fazla takipçiye mazhar olan Navalnıy da yakında yapılacak başkanlık seçimleri öncesinde bu cehenneme giden kervanın son durağında konvoydan indirildi.

Navalnıy Moskova’dan 1.900 km uzakta kuzey kutup dairesindeki Yamalo-Nenets özerk okrug’unda bulunan IK-3 ceza kolonisinde 16 Şubat 2024 günü daha önce bütün diğer rejim muhaliflerinin başına geldiği üzere açıklanmaya muhtaç şekilde aniden öldü. Bir Sovyet mirası olarak halk hareketlerinden ödü patlayan Putin Rusya’sı yetkililerinin cenazeyi teslim etmemek için epey bir çaba sarfetmelerine rağmen sonunda inatçı anne oğlunu toprağa verme iznini kopardı. Cenazesine katılan on binler Navalnıy’ın Rusya konusundaki cesurca (Putin katil, Putin’siz Rusya, Rusya özgür olacak) ama Ukrayna konusundaki ürkekçe tutumunu yansıtan sloganlarla (savaşa hayır, askerler geri dönsün, Ukraynalılar iyi insandır, kahramanlara şan olsun) uğurladılar halihazırdaki RFKP’yi saymazsak, tek ve son post-sovyet alternatifi. 2000’lerin başındaki faşizan genlerini zaman içinde başarıyla bastırıp demokratik siyaset sahasına balıklama dalan Navalnıy geniş kitleler nezdinde kazandığı teveccühü başarıyla kullandığı hitabet sanatı kadar Rus halkının en büyük zaafı olan züğürt tesellisi Büyük Rus şovenizminden, o doğaya bile Rus sıfatı yakıştıran (russkoe polye, russkaya beryoza …) kof grandeur kibrinden vazgeçmeyen demagoji konusundaki ustalığına da borçluydu.

Bugün Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaşın en kritik dönemeci yaşanırken bütün dünyada olduğu gibi, haydi haydi Rusya’da da gerçek barışın ve adaletin tek bir turnusol kâğıdı var: Kırım kimin? 2014’te Rus gayri nizami kuvvetlerinin askeriyenin yardımıyla yavuz hırsız misali çaldıkları Kırım konusunda Navalnıy her zaman o talihsiz kinik “sandviç” benzetmesiyle hatırlanacak. Ama Rusya’da Kırım konusunda kıvırmadan Ukrayna yanlısı tavır alabilme cesareti gösteren, Garri Kasparov, İlya Ponomaryov gibi birkaç hafif sıklet hariç, Rus politikacı sayısı geçen on yılda Kırım’da ve Ukrayna’nın genelinde tecrübe edilen onca rezil işlere rağmen pek artmadı. Gorbaçov, Nemtsov, Yavlinskiy gibi ağır toplar utanç verici bir sınav verdiler.

Savaşın uzaması yalnızca Ukrayna’yı ve onu destekleyen Batı’yı yormuyor. Bir ayağı Avrupa’da bir ayağı Asya’da geniş ve zengin topraklara yayılan Rusya’nın kendisi de bir parya devlet haline geldi, yoruldu ve ümitsizce bir çıkış arıyor. Ne kendisine ne de dünyaya hayrı dokunacak pozitif bir ideolojisi olmayan Putin Rusya’sının elinde sadece fakirliğe mahkûm ettiği ezik Rus halkının bitmek tükenmez sabrı ile hasımlarının oyununu bozmak konusundaki maharetli jammer teknolojisi tecrübesi var. Bu son konuda yüksek mevkilerde bulunan zaaf sahibi insanların satın alınması, başta Afrika kıtasında olmak üzere, fakir ülkelere kendi lehinde oy kullanmak veya propagandaya katılmak şartıyla bedava veya ucuza gıda transferi, gevşek birlik veya konfederasyonlar şeklinde örgütlenmiş ülkeler, kurumlar içinde fitne çıkarmak, siyasal yelpazenin en sağından en soluna kadar marjinal kim varsa aynı anda desteklemek gibi yapıcı değil, yıkıcı opsiyonlar her zaman en önemli kozları oldu. Rusya’yı dünyadan izole olmuş, parya nitelikten kurtaracak yegâne sınıf olan özerk orta sınıf (yani Putinist klanının örgütlediği güdümlü devlet kapitalizminden pay alanların dışında kalan) ise Batı’daki hemcinslerinin aynı durumda yapacağını yaparak ayaklarıyla oy veriyorlar. Bu açmazı çözecek, Rusya’yı da kurtaracak tek gerçekçi seçenek olarak geriye Ukrayna’nın mutlak zaferi kalıyor. Bu bakımdan Rusya’nın savaşta mağlup edilmesi çok önemli ve Nazi-sonrası Almanya’ya uygulanan politikanın bir benzerinin ateşkes sonrası barış aşamasında Rusya’ya uygulanması elzem. Yani Rusya’nın kendine her daim bitmeyen bir iştahla sofraya oturmasını sağlayan özgüveni aşılayan gerekçenin, İkinci Dünya Savaşı’nın galibi olarak şımarıkça dünyayı paylaşma hakkına sahip olduğu meşruiyet temelinin reddi. 

Rusya’nın ve Rusların sözüm ona şeytanlaştırılmasından kaçınmak onlarda her sefer pundunu bulduğunda militarist maceralara kalkışmaya meyyal Büyük Rus şovenizmini yeniden üretmekten başka bir işe yaramayacaktır. Kimsenin Puşkin’i, Tolstoy’u, Çehov’u, Çaykovskiy’i, Rahmaninov’u dünün Rus kolonializminden, bugünün saldırgan, yayılmacı etno-faşizminden sorumlu tutmuyor. Lanetlenen, kültür öğeleri arasına patriotizm kisvesi altında sinsice gizlenip fırsat buldukça yabancı düşmanlığı üreten savaş odaklı Rus kibrini besleyen Nikita Mihalkov’ların, Aleksandr Dugin’lerin, Eduard Limonov’ların, Zahar Prilepin’lerin pespaye nostaljileri.

Rusya’da bütün reformlar ve devrimci değişiklikler Kırım Harbi ve Rus-Japon Savaşı’nda olduğu gibi uğranılan hezimetlerden sonra meydana geldi. Kendisinin, komşularının ve dünyanın dönüp dolaşıp başına bela kesilen bu mistik “Rus ruhu” denilen musibetten artık kurtulması için Ruslara ayna tutmanın kalıcı barışın onsuz olmaz sacayaklarından biri olduğunu unutmayalım.   

RUSYA’NIN UTANÇ VERİCİ SAHTE BAŞKANLIK SEÇİMİ VE SONRASI

18 Mart 2024

Rusya’da ve Rusya’nın tek taraflı olarak ilhak ettiğini ilan ettiği Ukrayna’nın Rus işgali altındaki bölgelerinde yapılan son başkanlık seçimleri Rusya’da Putin çağında yapılan seçimlerin en hileli ve en gayrimeşru olan seçimiydi. Seçim oy merkezlerindeki polis müdahalelerinin 21. yüzyılda demokratik ülkelerde yapılan seçimlerde gözlemleyemeyeceğimiz tuhaf, gülünç olayların eşliğinde sergilendiği manzaralarla tarihe geçecek. İktidardaki kliğin vazgeçilmez adayı Putin’in sözüm ona rakipleri arasında görünürde seçim varmış havasını yaratmak için seçilen kukla adaylar dışında kimse yoktu. Son on yılda Rusya’nın Putin’in temsil ettiği rejime alternatif olarak ortaya çıkarttığı en kuvvetli, en karizmatik sima olan ve faaliyeti geniş kesimler nezdinde destek bulan Navalnıy’ın tutulduğu ceza kolonisinden işaret ettiği Nadejdin de uydurma gerekçelerle seçimlere sokulmayınca seçim iyice farsa dönüştü. Yine de yakın zaman önce esir tutulduğu hapishanede seçim öncesi aniden şüpheli bir şekilde ölen Navalnıy’ın dul eşinin çağrısıyla gerek yurt içinde gerekse yurt dışındaki birçok seçim merkezinin önünde öğle vakti uzun kuyruklar oluşturan binlerce orta sınıftan Rus kendilerince bir güç gösterisi yaptılar. Kırım dahil kimi seçim sandıklarına yeşil boya döküldü, oy pusulalarına rejimin hoşuna gitmeyecek şeyler yazıldı. Putin münasip gördüğü katılım oranından kendi payına düşürdüğü oy oranını alarak bilmem kaçıncı kez başkanlığa seçildiğini duyurdu. Batı demokrasileri haklı olarak seçimleri ve sonuçlarını tanımayacaklarını baştan bildirseler de otoriteler rejimlerle yönetilen ülke liderleri Putin’i bir kez daha tebrik etmekte bir beis görmediler.

Rusya’da seçimler uzun zamandır dostlar alışverişte görsünler diye yapılan bir formaliteden ibaret olduğundan sonuçlarının ne olacağına dair yorum yapmak da abesle iştigal. Asıl mesele, Rusya’nın nereye gittiğini belirleyecek olan şey, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı açtığı saldırı savaşının sonucunun ne olacağı. Rusya’nın kendince en uygun zaman diye gördüğü bir anda son yıllarda giderek daha sıklıkla lakırdısı yapılan Üçüncü Dünya Savaşı’nın (ABD veya Çin gibi devlerin dünya hegemonyası için verdikleri mücadelenin en popüler, en kibar ifadesi) fitilini de ateşlediği malum. Her ne kadar kendisi bu mücadelede baş aktör olmasa da doğru zamanda doğru yerde hizalanır, konumlanırsa dünya sistemi içinde kayda değer bir yer edineceği zannıyla ön alan Rusya muhtemelen onayını almak için şimşek hızıyla amacına ereceğini taahhüt ederek Çin’i de kandırdı ve kendi de dahil herkesin hazırlıksız yakalandığı, kimsenin ne zaman, nasıl biteceğine dair bir öngörüde bulunamadığı uzun erimli bir savaşa yol açtı.

Makro düzeydeki bu komplo teorilerine göz kırpan tespitlerden aşağıya doğru iner, gözlemlerimize mikro ölçekte devam edecek olursak karşılaştığımız manzara aşağı yukarı şöyledir: Ukrayna tarafında Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırı savaşında ölen ve yaralanan yüzbinlerce insan, köklerinden koparılıp Rusya’ya kaçırılan ve beyin yıkamasına tabi tutulan çocuklar, binlerce savaş esiri, yüzlerce sivil esir, şehirleri, kasabaları, köyleri, evleri işgal altına alınan yüzbinlerce insan, çalınan, yağmalanan mal-mülk, el konulan ekonomik tesisler ve ürünler, tarumar edilen doğa, tarih, hayvanlar, yok edilen hatıralar; Rusya tarafında yüzbinlerce ölü ve yaralı, Rus ortalama vatandaşının fakirlik ve ahlaksızlığının, Rus gücünün kibri kadar büyük olmadığının bütün dünyanın gözüne sokulması…

Avrupa’nın ortasındaki bu Rusya’nın müsebbibi olduğu, Ukrayna’nın istiklaline ve hürriyetine kasteden savaşın akıbeti tabiatıyla genel olarak dünyanın, özel olarak Avrupa’nın gelecekte alacağı hali belirleyecek. Ukrayna tek parça halinde, arzuladığı şekilde Avrupa’nın bir parçası olabilecek mi? Ya asıl Rusya ne olacak? Sonu olmayan predatör bir ekonomiye dayalı bugünkü Putin Rusya’sının yaratıcı bir orta sınıf eliyle demokratik bir üretici ekonomiye dönüşmesi ihtimali için Rusya elinde kalan son hür fikirli genç nesli de hızla yitirerek kalıcı bir şekilde modern doğu despotizmine kazık mı çakacak? Ukrayna için bir tür Marshall Planı tasarlamak işin kolay tarafı. Asıl Rusya barışa zorlanabilecek mi? Rusya yaptıklarının bedelini maddî-manevî ödeyecek mi? Rusya’nın de-militarize edilmesi sağlanabilecek mi? Rus beyninden emperyalizm, kolonyalizm, şovenizm, savaş çığırtkanlığı sökülüp alınabilecek mi? Rusya’nın medenî uluslar topluluğuna geri dönebilmesi için, açtığı bu lanet savaşta mutlak yenilgiye uğratılması ve bir daha komşuları üzerinde keyfince güç kullanmaya tevessül edemeyecek duruma getirilmesi elzem.

Ocak-Şubat-Mart 2024. Sayı: 286.  sayfa 3.

TAVSİYELER

NARIMAN CELAL: BU KAMPANYA ÇOK MÜHİM, SİYASİ TUTUKLULARIN ÇOCUKLARINA DA YAZIN “BİZ SENİN YANINDAYIZ”, “BİZ SENİN BABANIN YANINDAYIZ” DİYE …

Emel Kırım Vakfı Fikir ve Kültür Konferansları çerçevesinde  “Kırım’da İnsan Hakları, Rusya Esirleri ve Anaları” …