VATAN HASRETİ İŞTE BÖYLE BİR ŞEY

VATAN HASRETİ İŞTE BÖYLE BİR ŞEY

 

Remziye ALPER*

 

Bir sohbet sırasında bana şöyle bir soru soruldu;

“İkinci Cihan Harbinin bitişinden sonra neden Avusturya’da kalmayıp Türkiye’ye gelmeyi tercih ettiniz? Bildiğimiz kadarıyla birçok aile Almanya’da veya Avusturya’da kaldılar, bir kısmı da daha sonra Amerika’ya gittiler.” Hiç düşünmeden verdiğim cevap “Türkiye Kırım’a en yakın ülke ve Onlarda bizim soydaşlarımız olduğu için” oldu.

 Vatan Kırım’a, doğduğum şehir olan Sudak’a ailece duyduğumuz hasretimizi, yaşadığımız bir anımla anlatayım.

Ankara’dayız. Dayım Salih Alper’in askerlik yaşı geldi. Harpten çıkmış bir aile olduğumuz için kısa dönem askerlik yapması için Sinop’a tayini çıktı. Askerliği sırasında dayımla devamlı mektuplaşıyoruz. Bir mektubunda, Türkiye’nin Kırım’a en yakın yeri olan Sinop sahilinden acaba Kırım Yarımadası’nı görebilir miyim diye dürbünüyle Karadeniz’e baktığını ama dürbünün olanakları yetersiz olduğu için göremediğini yazmıştı.

Bu fikir annemi ve babamı heyecanlandırdı ve harekete geçirdi. Gece okullarına gidip memurluk sınavını kazanarak maaşlarından bir miktar para biriktirmeye başladılar. Vatan hasreti o kadar içlerinde volkan olmuş ki Karadeniz sahilinde tatil yapma fikrini konuşmaya başladılar. Annem bana ve kendine Sümerbank basmasından mayo dikti. Ben de o kadar çok sevinmiştim ki, bugün gibi hatırlıyorum. Mayonun rengi deniz mavisi üstünde de beyaz çiçekleri…

Yaz tatilimizi geçirmek için otobüsle önce Samsun’a oradan da Karadeniz’in en uç noktası olan Sinop’a geldik. Bir pansiyona yerleştik. Sabahleyin annemle ve babamla sahili görmeye gittik. Sahilin harika bir plajı var, ama bomboş bizden başka hiç kimseler yok. Havlularımıza tertemiz kumların üzerine serdik. Annem şöyle bir derin nefes aldı. Gözlerinden yaşlar aktı. “Bu dalgalar ve rüzgâr Kırım yarımadasından gelip bizi selamlıyorlar” dedi. Bu sözler üzerine babam da dayanamadı. Onun da gözleri yaşla doldu. Benim de içim parçalandı.

Bomboş plajda etrafımıza bakınırken bir beyin bize doğru geldiğini gördüm. Bizi selamladı kendisini tanıttı. Sinop’un Belediye başkanıymış. Adını hatırlamıyorum. Bize “Hoş geldiniz” dedi ve “Belediye olarak gördüğünüz gibi böyle güzel bir plaj yaptık ama kimse cesaret edip gelemiyor. Sizlerin sayesinde cesaretleneceklerine inanıyorum” dedi. Teşekkür ederek yanımızdan ayrıldı.

Biz de bol bol denize girerek duygularımızı, Karadeniz’in azgın dalgalarıyla paylaştık! Dalgalardan Vatan Kırım’a selam gönderdik…

Vatan Kırım hasreti işte böyle bir şey…

* Remziye Alper Tanrıkulu, Sudak’ta doğmuş, küçük yaşta II. Dünya Savaşında Kırım’ı ailesiyle birlikte terk etmiş ve Almanya’da kamplarda yaşadıktan sonra Türkiye’ye yerleşmiştir. Uzun yıllar İstanbul Devlet Opera ve Balesinde çalışmış dünyaca ünlü olmuş soprano-sanatçımızdır. Remziye Alper Ankara ve İstanbul’da Kırım derneklerimizin faaliyetlerinde yer almış, Kırım müziğinin tanıtılmasında büyük hizmetleri olmuştur. (EMEL)

TAVSİYELER

KIRIM’DA İNSAN HAKLARI,RUSYA ESİRLERİ VE ANALARI KONFERANSI

Emel Kırım Vakfı ve Emel Dergimizin, Emel Fikir Kültür Konferansları çerçevesinde düzenlediği, “Kırım’da İnsan Hakları, …