Kırım tarihçisi Doktorant Büşra Kayar, Kırım Hanlığı’ndaki suç ve ceza sistemini Kırım Haber Ajansına (QHA) değerlendirdi.

Kırım tarihçisi, Kırım Derneği Köklüce Şubesi Başkan Yardımcısı ve Emel Kırım Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Doktorant Büşra Kayar, Kırım Haber Ajansına (QHA) verdiği özel röportajda Kırım Hanlığı’ndaki suç ve ceza sistemi, hukuk sistemi ve şer’iye sicillerinin tarihsel önemi üzerine dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu.
Büşra Kayar, “Osmanlı arşivlerinde Kırım’a ilişkin müstakil belgeler bulunmakla birlikte, sosyal tarih araştırmaları açısından Kırım Hanlığı’na dair başvurulabilecek yegâne kaynak şer‘iye sicilleridir. Bu bağlamda, “Kırım Hanlığı Kadı Sicilleri Kataloğu”, 17. ve 18. yüzyıllara ait sicillerin anlaşılmasına rehberlik edecek önemli bir kaynak niteliği taşımaktadır.” dedi. Kayar, Kırım Hanlığı’nda en çok rastlanan suçun ise at hırsızlığı olduğunu belirtti.
“KIRIM KADISI İLE OSMANLI KADISI FARKLIDIR”
Kırım Hanlığı ile Osmanlı Devleti’nin kadılık sisteminin farklı olduğuna vurgu yapan Kayar, “Kırım Hanlığı’nda Osmanlı Devleti’nden önce de kadılık sistemi olduğunu İbni Bîbî’den görüyoruz. Kırım Hanlığı bir İslâm devletidir ve diğer İslâm devletlerine baktığımızda aynı sistem, Altın Orda’dan yani Cengiz Yasası’ndan gelen farklılıklarla birlikte Kırım Hanlığı’nda da mevcut. 13. yüzyıldan itibaren Kırım’da kadılık sistemi olduğunu İbn Bîbî’nin söylemiyle tespit ettim. Kırım’ın hukuk sistemi içerisinde en aktif rol oynayan kişi kadıdır. Kırım’daki kadılık sistemi, Osmanlı’daki kadılık sisteminden etkilense de iki kadılık sistemi arasında farklar mevcut. Osmanlı’da kadılar üç yılda bir değişiyor ancak Kırım Hanlığı Kadı Sicilleri Kataloğu’nu incelediğimizde Kırım’daki kadıların farklı görev sürelerinin olduğunu ve farklı atamaların yapıldığını görüyoruz.” şeklinde konuştu.
“ŞER’İYE SİCİLLERİ, KIRIM HANLIĞI’NDAKİ YAŞAMI ANLATIYOR”
Doktora araştırmaları boyunca Kırım Hanlığı’ndaki şer’iye sicillerini inceleyen Kayar, “Kadıların tuttuğu şer’iye sicilleri, Kırım Hanlığı’nda olan olayların kayıtlarını içeriyor; şer’iye sicilleri için bir nevi mahkeme tutanağı diyebiliriz. Kırım Hanlığı’ndaki cezalar, suçlar, noter kayıtları, vakıf kayıtları, Kırım Hanlığı’nın mahalle ve ev yapısı bu kayıtlarda mevcuttur. Evlerin tariflerinin yapıldığı satış kayıtlarından ise bir mahallenin tanımı çıkarılabilir. Bu kayıtlarda evlere dair iki veya üç katlı olduğu, sokak başında bulunduğu, yanında camii olduğu gibi detaylar yer alıyor. Şer’iye sicilleri sosyal tarih alanında en önemli kayıtlardan biridir ve hukuk alanında da bize çok değerli ipuçları verir. Ben 17. yüzyıla ait şer’iye sicillerini incelediğimde suçla ilgili 2 bin 50 kayıt çıktı. Bu suçlar arasında cinayet, darp, küfür, hırsızlık ve ağırlıklı olarak da at hırsızlığı vardı. Edilen küfürler bile kadı tarafından kaydedilmişti. İslam hukukunda ceza; hat, tazir ve kısas olarak üç grupta incelenir. İdam cezası da kısas başlığı altındadır fakat yaptığım incelemelerde idam cezasının genellikle paraya çevrildiğini gördüm.” değerlendirmesini yaptı.
“KIRIM HANLIĞI’NDAKİ BÜTÜN ARZ VE TAYİNLER, HAN TARAFINDAN YAPILIRDI”
Kayar, Kırım Hanlığı’ndaki atama sistemi konusunda “Benim gözlemlerim Osmanlı’nın, Kırım Hanlığı’nın iç işlerine genel olarak dokunmadığı yönünde. Hanlığın kendi kadısını, subaşısını vs. atadığı görülüyor. Ki, Evliya Çelebi de Kırım’ı anlatırken hanlıktaki bütün arz ve tayinlerin Han tarafından yapıldığını dile getiriyor. Hanlıkta Aristokrat beylerin etkisi de mevcut. Kırım Hanlığı’nda etkili bir yapı olan Aristokrat beyler, Altın Orda’dan gelen bir gelenek. Benim tahminime göre kadıların seçimi, kadı ve kadıasker olarak iki farklı şekilde gerçekleşiyordu. Kadılar, daha çok yerel halkın davalarıyla ilgilenirken kadıaskerler, hanlıktaki üst düzey yöneticilerin davalarını takip ediyordu. Aristokrat beylerin kadıaskerlerin atamasında büyük rol oynadıkları, bir nevi referans görevi gördükleri söylenebilir.” ifadelerine yer verdi.
Gayrimüslimlerle yaşanan husumetlerin nasıl çözüldüğü konusunda ise Kayar, “Gayrimüslimler de aynı şekilde kendi cemaatleriyle davalarını görebiliyordu fakat Kırım kadısı ile davalarını çözmek istedikleri zaman alınan kayıtlar da elimizde mevcut. Gayrimüslim ve gayrimüslim arasında veya gayrimüslim ile Müslüman arasındaki davaların Müslüman Kırım kadısı tarafından çözüldüğü kayıtlarda bulunuyor.” açıklamasını yaptı.
“KIRIM HANLIĞI’NIN KENDİNE ÖZGÜ BİR HUKUK YAPISI VAR”
Kayar, Kırım Hanlığı hukuk sistemindeki kısas ve diyet uygulamasından “Şer’iye sicilinde cezalar net olarak gözükmüyor, bu kayıtlar da çok nadir. Benim çıkardığım kayıtların çoğu suç ile ilgili, ceza ile ilgili ise elimde 150 civarı kayıt ya vardır ya da yoktur çünkü cezalar genellikle şer’iye sicillerine yansımıyor. Nadir kayıtlar içindeki kısas ve diyet cezası ise şöyle örneklendirilebilir: 21 Haziran 1613 tarihinde gerçekleşen bir cinayet olayında ölen kişinin vekili geliyor, vekiller ise genellikle aileden oluyor. Normalde kısas cezası verilmesi gerekiyor fakat gerçekleşen olay, nefsimüdafaa olduğu için ve kasıtlı olarak yapılmadığı için kadı, bunu diyete çeviriyor.“ şeklinde bahsetti.
Kayar, Kırım Hanlığı’nın şer’iye sicillerini incelerken denk geldiği sıra dışı bir hadiseyi şöyle aktardı:
Benim incelediğim ilginç bir hadise oldu, genellikle diyet cezasının miktarı sabittir fakat söz konusu hadisede ceza, dört suçlunun maddi durumuna göre verilmişti. En yoksul suçlu en az miktarda diyet öderken en zengini ise en fazla miktarda diyet ödemişti. Altın Orda Hukuku isimli kitapta, Altın Orda’da verilen cezaların kişilerin maddi durumlarına göre verildiği ifade ediliyor; benim tahminime göre de bu ceza, Altın Orda kökenliydi. Gözlemlediğim bir başka hadise ise Kırım Hanlığı’nda Altın Orda’dan gelen bir geleneğe örnek teşkil etmesi açısından çok mühim: Hanlık divanına üç mezhep kadısı da katılıyor, Osmanlı’da ise genellikle böyle bir durum yok. Kırım Hanlığı’nın, İslâm hukukunun ve Altın Orda hukukunun örneklerinin bulunduğu, kendine özgü bir hukuk yapısı olduğu söylenebilir.
Emel KIRIM VAKFI
