Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 18 Eylül 1962 tarihinde New York’da başladığı dönem toplantılarına Cezayir Devletinin de katılması sonunda 109 üyesi ile devam etmektedir. Gündeminde yüze yakın konu elan Genel Kurul’un tartışacağı en önemli meseleler arasında Rus ve Çin esiri milletleri en çok ilgilendireni, sömürgecilik dâvasıdır.
Sovyetler Birliği, Batıkların Afrika ve Asya’daki sömürgelerinin hürriyet ve istiklâle kavuşmalarına ön-ayak ve yardımcı olarak meydana çıkmıştır. Bu, sömürgecilik oyununun kendi yararlarına sahneye konmasını dirije etmekten ibarettir. Çünkü bunu, sömürge halklarının hak ve menfaatlerini düşünmekten ziyade, Batılı emperyalistlerin servet ve kuvvet kaynaklarını kurutmak, bunları zayıf ve çaresiz bir hale düşürmek geri ve esir halklara kendisini kurtarıcı olarak tanıtmak ve bu suretle kendi hegemonyasını dünya üzerine kolaylıkla musallat etmek maksadıyla yapmış ve yapmaktadır. Batılı Devletler, biraz Sovyetlerin baskısı, yaygara ve propagandasının etkileri altında kalarak, biraz da memleketlerinde gelişen ve kuvvetlenen insanî duyguların ve sosyal değişikliklerin akımlarına ve itişlerine karşı duramayarak sömürgelerinde eskiden yaptıkları gibi – silâh kuvvetiyle bastırmağa gitmemişler, bilâkis bunlara hakları olan hürriyet ve istiklâllerini vermişler ve kendileri ile iş ortaklığı yapmak cihetini seçmişlerdir. Bu sebepten Batıkların idaresinde pek az sömürge Kalmıştır ve bunlar da kurtulmak üzeredirler.
Buna karşılık, esir milletlerin ve sömürge halklarının kurtarıcısı rolünü oynamağa çalışan Komünist Rusların esareti altında en az 200- milyon insana sömürgeciliğin en barbar şekli uygulanmaktadır. Bunlar: Eski Rusya hududu içersinde kalkmış olan 40 milyon Türk, 35 milyon Ukrain, 15 milyon Belarus, 10 milyon Gürcü, Ermeni ve Don Kazaçiler ve üç Baltık memleketidir. İkinci Dünya savaşı içinde ve sonun da Peyk Devletler haline getirilerek zorla Komünist rejimine boyun eğdirilmiş. Romanya, Polonya, Çekoslovakya, Macaristan, Doğu Almanya, Bulgaristan ve Arnavutluktur. Bugün dünyanın ikinci büyük devleti haline gelmiş olan Sovyetler Birliği, silahlı kuvvetlerini, sanayiini, ekonomisini Sovyet Rusya sınırlan içerisindeki esir gayrı Rus milletlerin toprak üstü ve altı zenginlikleriyle
beslemekte ve ayakta tutmaktadır. Bunları Peyk memleketlerin gelişmiş endüstrisi, ekinciliği ve ekonomisi ile takviye etmektedir.
beslemekte ve ayakta tutmaktadır. Bunları Peyk memleketlerin gelişmiş endüstrisi, ekinciliği ve ekonomisi ile takviye etmektedir.
Peyk memleketlerin hür dünyada çalışan millî anti-komünist komiteleri, Rus esiri milletlerin (Paris Bloku) teşkilâtı her fırsatta bu vaziyeti Batılı Devletlere, Birleşmiş Milletlere, Dünya Umumî efkârına bildirmekte, Sovyetlerin en hassas ve zayıf noktalarının Rusya’daki esir milletler ve peyk memleketler meselesi olduğunu, bu hususun tartışma konusu yapılmak gerektiğini anlatmağa çalışmaktadırlar.
Bu müracaatlar ve bilhassa Birleşmiş Milletler’in Sömürgeciliği Kaldırma Komisyonu’nun Genel Kurula sunduğu son raporunda: “Sömürge dâvasının henüz sona ermediğini, istiklâllerini kazanmış bulunan sömürge memleketlerden başka daha birçok sömürge memleketlerine de istiklâl verilmesi gerektiği hususunu incelediğini” bildirmiş olmasına; Kanada Dışişleri Bakanı Howard Green’in 26 Eylülde Genel Kurulundaki konuşmasında: “Sovyetler Birliği’nin boyunduruğu altındaki memleketlerde yaşayan milyonlarca insana kendi mukadderatlarını tayin hakkı tanınmadığını, bunlar üzerinde de durmak gerektiğini” istemiş bulunmasına rağmen, garip bir çekingenlik gösterilerek ne milletler arası toplantılarda ve ne de Birleşmiş Milletler Genel Kurul müzakerelerinde Rus ve Çin sömürgeleri gündeme konulmamaktadır. Bundan istifade eden Sovyetler Birliği, bu yıl, olmazsa gelecek yıl, sömürgecilik meselesinin kapatılmasına karar çıkartmağa gayret etmektedir. Böylelikle, Rus ve Çin sömürgelerinin demir perde gerisinde dokunulmadan kalmasını ve bunların istedikleri gibi istismar ve asimile edilmesini sağlamağa çalışmaktadırlar. Sovyetler Birliği bunu yapmağa muvaffak olduğu takdirde, hazırladığı büyük tehlike ve felâketin yalnız esir ve peyk memleketler için değil, bütün hür dünya için kaçınılmaz bir sonuç olacağı muhakkaktır. Bunu can yerlerinde hisseden Rus ve Çin esiri elli milyon Türk’ün hür dünyadaki temsilcileri, hür ve tarafsız Devletlerin Birleşmiş Milletler Genel Kurulundaki
delegasyonlarının dikkat nazarlarını bir muhtıra ile çekmeyi tarihî bir borç saymışlardır. Ayni vazifeyi Peyk memleketlerin hür dünyadaki millî komitelerinin ve (Paris Bloku) başkanlığının da yapacağı tabiidir.
İstibdat ve emperyalizm tarihinin en canice ve şeytanca usulleri ile istismar ve asimile edilmelerine rağmen birer müstakil cumhuriyet olarak gösterilmeğe çalışılan Rus ve Çin sömürgelerinden gelen feryat ve istimdatların, Genel Kurul üyelerini ve hür dünya Devletlerini uyarmasını, her gün biraz da ha büyüyüp genişleyen tehlike ve felâketin önlenmesi için kendilerinin gereken müzakere ve çalışmaları yaparak karar almalarını diliyor ve bekliyoruz.
Emel 12. Sf.1-2