Müstecib ÜLKÜSAL.
Uzun yıllardan beri Federal Almanya’nın Münih şehrindeki ABD’ nin Radyo Liberty (Hürriyet Radyosu) ve Sovyetler Birliğindeki Rus olmayan milletlerin teşkilâtı olan (Paris Bloku) nda Azerbaycan Türklerini temsil eden Sayın Süleyman Tekiner’den 23 Nisan günü aldığım bir telgraftan değerli arkadaşımız Dr. Edige Mustafa Kırımal’ın vefat ettiğini öğrendim; büyük acı ve üzüntü duydum.
1977 yılında hastalanan değerli arkadaşımız Dr. Edige M. Kırımal’ın miğde kanserinden muztarip olduğu teşhisi ile ameliyat edilerek miğdesinin % 80 kısmının alındığım, bir müddet sonra, kendisinin hastaneden yazıp gönderdiği mektubundan öğrenmiştim.
Daha sonra, karyolasından düşmesi neticesinde, ameliyat dikişlerinin söküldüğünü, tekrar ameliyat edilmek mecburiyeti hasıl olduğunu öğrenip üzüntüm ile birlikte kaygılarım da artmıştı.
Bu ameliyatlar sonunda kilosundan ve kuvvetinden fazla bir mikdarını kaybeden Dr. Edige M. Kırımal, sıkı ve itinalı bir bakım ve tedavi ile epeyce toparlanmış, kuvvetlenmiş ve hastane civarındaki ormanda günde bir saatlik yürüyüş yapmaya başlamış imiş. Durumunu bildiren mektuplarından yaşama kudret ve ümidinin arttığım anlayarak sarsılan ümit ve sevincim kuvvetlenmişti. Fakat 1977 ortalarında Dr. Edige’nin ağzından miğdesine giden yemek borusundan bir kanser ameliyatı daha geçirmek durumunda kaldığını ve yerine plastik bir boru konulduğunu öğrenince üzüntü ve endişelerim çok arttı; kendisine Ulu Tanrıdan âcil ve kesin şifa dilemekten başka elimden ne gelirdi?
Bilindiği gibi kanser en amansız, öldürücü ve tedavisi çok güç bir hastalıktır. Pek çok kişinin ölüm sebebi ve âilenin acı ve ıztırap kaynağıdır. Değerli arkadaşımız Dr. Ediğe Mustafa Kırımal da bu hastalığın kurbanı olmuştur. Allah rahmet eylesin.
Merhum Dr. Edige’nin hayat hikâyesi kısaca şöyledir:
14. yüzyıl sonuna doğru Timur ile yaptığı kanlı savaşta yenilen Altın Ordu Hanı Toktamış’ın Polonya’ya sığınan Türk-Tatar askerlerinin torunlarından biri olan Mustafa Şinkiyeviç, Birinci Dünya Savaşı’ndan önce Kırım’a hicret etti ve Bahçesaray şehrine yerleşti. Orada Ediğe 1911 yılında dünyaya geldi. İlk ve orta tahsilini, Yalta şehrine çok yakın olan ve Türk – Tatar’larının yaşadığı Dereköy’de yaptı. Lise tahsilini Yalta’daki Rus lisesinde tamamladı. Rusçayı çok iyi öğrendi. Yüksek tahsiline devam etmek üzere Kırım’ın merkezi Akmescit (Simferopol) şehrine gitti. Pedagoji Yüksek Enstitüsü’ne yazıldı.
1923’den 1927 yılına kadar Kırım’da süren teşkilâtlı ve heyecanlı mîllî hareket çalışmalarını, Kırım Türk – Tatarı’nm maddî ve mânevi kalkınma devresini kapsayan Muhtar Kırım Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Başkanı Veli İbrahim devri; O’nun idamı, Türk – Tatar aydınlarının hapis, sürgün cezalarına mahkûm edilmeleri ile kapanmış; millî hareket ve faaliyetleri sevk ve idare etmiş olan teşkilâta mensup bulunduklarından şüphe edilenler aleyhinde GPU ajanları tarafından şidetli, tâkip ve tutuklama işlemine girişilmiştir. Kovuşturma ve tutuklama üniversite, yüksek lise ve hattâ orta okul öğrencilerine kadar yayılmıştır. Milliyetçi gençlerin ön safında faaliyet gösteren Edige’nin tutuklanması gün ve belki saat meselesi haline gelmiştir. Bunun üzerine, gizli teşkilât tarafından daha emin olan Azerbaycan’a kaçırılan Edige, Azerî kardeşlerimizin yardımı ile İran’a geçmiş ve oradan çeşitli zahmet ye tehlikelerden sonra Türkiye’ye atlamayı başarmıştır. 1932 yazında İstanbul’a ulaşıp selamete kavuşan Ediğe, buradaki Kırım milliyetçileri ve bilhassa Kırım Millî Merkezi Başkanı merhum Cafer Seyitahmet Kırımer ile buluşmuştur.
Bir müddet sonra, Polonya Müslümanlarının müftüsü olan ve Vilno şehrinde yaşayan amcası merhum Yakup Şinkiyeviç’in yanına giden Edige, 1934 yılında Vilno Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesine yazılmış ve buradan 1939’da mezuniyet diploması almıştır.
Aynı yıllarda Türkiye’den Polonya’ya üniversite tahsili yapmaya giden Kırımlı gençlerle birlikte Pplonya Türk – Tatarları arasında yoğun bir milli faaliyete geçen Ediğe, kurduğu millî teşkilâtın başına geçmiştir. Bir taraftan gençler arasında çalışırken diğer taraftan Lehçe dergilerde ve Dobruca’da yayınladığımız Emel dergisinde makaleler yazmıştır. Her sene, yaz tâtili zamanında, Polonya’da tahsilde bulunan Kırım’lı arkadaşları ile birlikte, Dobruca’ya gelerek oradaki çalışmalara katılmıştır.
Edige, 1939 yılının Mayıs ayında Polonya doğumlu Aymelek hanım ile evlenmiştir.
1939 Eylül ayında Polonya Alman orduları tarafından işgal edilince Hanımı ve hemşerisi Murat Yakupoğlu ile birlikte 22 Ocak 1940 tarihinde Berlin’e giden ve oradan İstanbul’a gelen Ediğe, 1941 yılının Aralık başına kadar burada kaldı. 1941’in Haziranında. Alman – Rus savaşı patladı; Almanlar hızla ilerlediler; Ukrayna’yı, Kırım Yarımadası’nı işgal ettiler, Kırım Millî Merkezi, benimle Edige’nin, Berlin’e ve oradan, Almanlarla anlaşıp, Kırım’a gitmemize karar verdi. Türkiye ve Almanya Dışişleri Bakanlıkları ile varılan anlaşma sonunda, 1941’in Aralık ayı başında Berlin’e gittik. Alman Dışişleri Bakanlığında çalışan Kazanlı İdris Alemcan ve bunun aracılığı ile büyükelçi von Hentik ile tanıştık. Nazi Partisi’nin ideoloğu sayılan ve Rusya’da işgal edilen toprakları idare maksadiyle kurulan Ostministeryum (Doğu Bakanlığı) Bakanı Rosenberg’in yardımcılarından ve Rusya Müslümanlarının durum ve işleri ile meşgul ve görevli bulunan, Prof. Dr. von Mende ve diğer yetkililer ile tanıştık.
Bu nezaretlerdeki yetkililere Kırım’daki kardeşlerimizle birlikte ilmî, kültürel, dinî ve sosyal sahalarda çalışmak istediğimizi, bu hususlarda Alman Devletinin hak ve imkân tanımasını, sağlamasını talep ettiğimizi bildirdik. Kırım Türklerine gerek bu ve gerek idarî ve siyasî işlerde fırsat verilmesinin diğer Rus esiri Türk ve Müslüman ülkelerinde Alınanlara karşı sempati ve güven uyandıracağım, Sovyet rejiminin yıkılmasını kolaylaştıracağını anlatmaya çalıştık. Bütün bu dileklerimizi 27 sahifelik bir muhtırada topladık ve son başvurma yeri olan Hitler’e büyükelçi von Shulenburg ile yolladık. Hitler, bütün bu gibi meselelerin (büyük zafer) den sonra düşünülüp halledileceği cevabını vermiş.
Edige ile beraber tam 9 ay bu yolda başarı elde etmek için didindi isek te, maalesef, olumlu bir sonuca ulaşamadık. Bunun üzerine ben İstanbul’a döndüm, Edige hanımı ile Berlin’de kaldı. Benden sonra merhum Halim Baliç ile Dr. Abdullah Z. Soysal Berlin’e gidip ayni yolda gayret sarf etmeye devam ettiler. 1942 yılının Kasım ayında Ediğe ile Halim Baliç Kırım’a bir ay kalmak izni ile gittiler. Akmescit’te kurulmuş olan Müslüman Komitesinin üyeleri ile görüşüp döndüler. Bir müddet sonra Halim Baliç de İstanbul’a döndü; Dr. Abdullah Z. Soysal Ediğe ile Almanya’da kaldı.
Almanya, savaşı kaybederek Rusya’dan çekilirken binlerce Kırımlı yurdunu terk ederek Batı’ya sığınmak zorunda kaldı; bu esnada çok kayıb verdi. Bir kısmı Batı Almanya’ya, Fransa, İtalya ve Amerika’ya, Mısır ve Ürdün’e gitti. Romanya’da kalanlar oldu. Bunların Kırım’dan taşınmaları, Avrupa’da kamplara yerleştirilmeleri hususunda Edige’nin yardımı dokundu.
Hitler, (son zaferi) den sonra değil, son yenilgi arefesinde, 1944’te Edige’nin başkanlığı altında Berlin’de «Kırım Tatar Merkez Komitesi» kurulmasını ve buna «Geçici Kırım Hükümeti» adı verilmesini kabul etti; Türkçe bir gazete yayınlanmasına izin verdi. Artık elbette bunun bir ehemmiyet ve mânası kalmamıştı.
Savaş tamamiyle sona erdikten sonra Edige Kırımal, Almanya’nın» Münster şehrindeki üniversiteye devam etti ve felsefe doktorası yaparak diploma aldı. Doktora tezi olarak 1952 yılında Der Nationale Kampf der Krımtürken (Kırım Türklerinin Millî Mücadelesi) kitabını yayınladı.
ABD tarafından 1954 yılında Münih’te kurulan (Sovyetler Birliği’ni Araştırma ve Öğrenme Enstitüsü) ve (Paris Bloku)nda Kırım Millî. Merkezi temsilcisi sıfatiyle Kırım Türk – Tatarlarını ve dâvalarını müdafaa ve temsil eden Dr. Edige M. Kırımal, Enstitü tarafından yayınla nan Türkçe (DERGİ) mecmuasının kapanıncaya kadar sorumlu müdürlüğünü yaptı. 1972 yılında Enstitü kapanınca emekli oldu. Hastalanıncaya kadar Paris Bloku’nda Kırım Millî Merkezi temsilciliği görevine devam etti.
Dr. Edige Kırımal DERGİ’de ve diğer mecmualarda Kırım ve Sovyetler Birliği hakkında kıymetli makaleler yayınlamıştır. Bâzı makaleleri broşür şeklinde de çıkmıştır. Rusçayı, Türkçe, Lehçe ve Almancadan çok daha iyi bildiği için makalelerini Rusça kaleme alırdı. Bunları Türkçeye, Azerbaycanlı arkadaşlarımız merhum Ali Azertekin ve Mehmet Emircan çevirirlerdi.
Dr. Edige iri cüsseli ve güçlü idi; fakat sağlık şartlarına ve kurallarına pek dikkat ve riayet etmezdi ve bu sebepten sık sik rahatsızlanırdı. Hastalanıncaya kadar çok sigara ve içki kullandı. Bu yüzden fizik yapışını ve kuvvetini boş yere yıpratıp harcardı. Çalışmasında da düzen yoktu. Bâzen durmadan saatlerce ve hattâ günlerce okur, yazar, çalışır ve yorgun düşerdi; rahatsız ve hasta olurdu; günlerce çalışamazdı… Böylece, kuvvetli zekâsını ve kültürünü tam olarak verimli kılamazdı; çok daha fazlasını verebileceği ürünü alamazdı. Kanaatime göre, bu eğilim ve davranışları irsî olduğu kadar, sâkin ve huzurlu bir hayata kavuşmamış olmasının ve alışkanlık haline gelmiş bulunmasının neticesi idi. Eşi ile geçirdiği 28 senelik aile birliğinden çocuk edinip baba sevgi ve zevkini, sorumluluğunu tadamadı. Arslan adında bir tek kardeşi ve mirasçısı kaldı.
Dr. Ediğe Mustafa Kırımal’ın ölümü ile Kırım Türk-Tatarlarının büyük ve önemli bir kayıba uğradıkları şüphesizdir. Bıraktığı boşluğu doldurmak kolay olmayacaktır. Kırk yıllık millî dâva arkadaşımız Dr. Edige Kırımal’ın ölümü ilâhî kanun icabıdır; bunu durdurmanın veya engellemenin imkânı yoktu. O’nun arkadaşlarına ve milletdâşlarına düşen görev ve ödev, O’nun boşluğunu doldurup hizmetlerini devam ettirecek idealist aydın gençler yetiştirmektir. Böyle gençler yetiştirilmezse millî davanın yaşaması ye bir gün hedefine ulaşması mümkün olmaz. Sürekli ve esaslı gayretlere ve fedakârlıklara dayanmayan, milletin aydın, zengin, yaşlı, genç, kadın ve erkek çoğunluğunun destek ve yardımını görmeyen millî dâvalar bir gün, sönmeye ve ölmeye mahkûmdur. Millî dâvalarda görev ve ödev alanlar ve görenler gerek hayatlarında ve gerekse bilhassa ölümlerinden sonra hatâları ve sevapları, faaliyetleri ve hizmetleri ile değerlendirilir ve anılırlar. Bu değerlendirme ve anılmalarda objektif olmak gerektir. Hizmetler ne inkâr edilmeli ve ne de abartılmalıdır. Gerçekçilik ve hakseverlik bunu emreder.
Burada şu hususu da vurgulamakta büyük yarar vardır: Millî dâvalar yolunda çalışıp hizmet etmeyi kendilerine ideal edinenler, bilgilerini ve kültürlerini arttırmak; çalışkan ve dürüst olmak mecburiyetinde oldukları kadar sağlık kurallarına da uymak ve düzenli yaşamak mecburiyetindedirler. Çünkü bu kişiler, kendilerinden ziyade halkları, milletleri için yaşamaya ve çalışmaya karar vermiş ve antetmiş insanlardır, varlıklarını ve hayatlarını bunlar için korumakla yükümlüdürler; gelişi güzel kullanamaz ve israf edemezler…
Aramızdan ebedî olarak ayrılan ve hepimizi acı içinde bırakan sevgili arkadaşımız Dr. Ediğe Mustafa Kırımal’a Yüce Tanrı’dan rahmet ve mağfiret niyaz eder, arkadaş ve milletdaşlarımıza başsağlığı dileriz.