EMEL’İMİZİN 90 YILLIK TARİHÎ YOLCULUĞU

EMEL’İMİZİN 90 YILLIK TARİHÎ YOLCULUĞU

Emel’imizin tarihî yolculuğu, 1929 yılında Dobruca’da bir grup heyecanlı ve idealist vatansever Kırım Tatarının, Müstecib Ülküsal’ın etrafında bir araya gelerek bir dergi çıkarmaya karar vermesiyle başlar. Aralarında para toplayıp matbaa harfleri satın alırlar. Millî şairimiz Mehmet Niyazi ile istişare ederler ve M. Niyazi yayının adının gayelerine uygun olarak “Emel” olmasını tavsiye eder.

10 arkadaş “Dobruca Türklerinin maddî ve manevî kalkınmaları için yol göstermek; Türklüğün hak ve menfaatlerini savunmak” gayesi ile Emel Mecmuası’nın ilk sayısını 1 Ocak 1930’da Pazarcık’ta neşreder. Mecmuanın ilk sayfasındaki “İlk Söz”de şöyle deniyordu: “Millet, şahsî dedikodulardan, istikametsiz ve hedefsiz yaşamaktan bıkmış, kendine gaye ve fikir yolunda yürümek için bir ışık aramak ve bulmak ihtiyacını duymuştur.”

1500 adet basılan ve bunların 1200’ü başarıyla abonelerine dağıtılan Emel, Dobruca’da büyük bir heyecan ve sevinç dalgası yaratır. Kentlerden köylere kadar hemen her Türk–Tatar evine girer ve ilgiyle okunur. Emel, çok kısa sürede Kırım Tatarlarının yolbaşçısı Cafer Seydahmet Kırımer’in dikkatini çeker. Kırımer’in takdir, teşvik ve tavsiyeleri ile Emel, Gökbayrağın Kırım’da yeniden hür ve ebedî olarak dalgalanması “emel”ine ulaşmak için, Kırım istiklâl davasının yayın organı ve savunucusu olma, Kırım Türklerinin hür dünyada sesi vazifesini yüklenir. Böylece Emel gerçekten de hedeflendiği gibi, milletin arayıp bulduğu bir ışık olur.

Emel Dobruca’ya tam anlamıyla bir Rönesans iklimi getirir: Fikir ve kültür hayatını canlandırır. Yapılan yayınlar ve çalışmalar millî düşünceyi besler ve yüceltir. Sönmemiş ama cılız kalmış Kırım ateşini harlar, canlandırır. Millî duyguyu, millî ruhu, bilinmeyen tarihin ihtişamlı sayfalarını, şahsiyetlerini, dil kültür ve medeniyet zenginliklerini evden eve, nesilden nesile taşımaya ve halkı millî bir gaye etrafında toplamaya çalışır. Emelciler uzun yolculuklarının daha başlangıcında hem Türkiye hem de Türk Dünyasının aydınları ile irtibata geçerek büyük bir fikir ve gönül coğrafyasına erişebilmiştir.

Emel’in yayın faaliyeti hiç de kolay olmayan, emek, sabır ve sebat gerektiren bir işti. Dergi iki yıl boyunca 15 günde bir, 18 x 30 cm’lik büyük ebatta ve 8 ilâ 40 sayfa hacminde muntazaman yayınlanır. Eldeki az sayıdaki 10 ve 12 puntoluk harfler ancak 4 sayfanın dizgisini yapmaya yeterli oluyordu. Bunlarla 4 sayfa basılıyor, derginin sonraki kısmı için yeniden dizgi yapılıp bu şekilde parça parça baskı işlemi gerçekleştiriliyordu. Günümüz teknolojileri ile kıyaslandığında ne derece meşakkatli ve fedakârca bir iş olduğu anlaşılabilir. Zamanla işlerin büyük kısmı Müstecib Ülküsal, Tahsin İbrahim ve Kazım Seydahmet’in üzerine kalır. Ama hiçbir zaman vazgeçmezler. Yeni harfler satın alıp imkânlarını genişletirler. Emel Mecmuası dışında tarihî, siyasî eserler, şiir kitapları, piyesler, broşürler basılıp dağıtılır. 1939’un Temmuz’unda Latin harfleri ile yayınlanmaya başlar. At arabasıyla, köyden köye, kasabadan kasabaya ev ev dolaşarak topladıkları abone gelirleri, masrafları karşılamadığından Emelciler bu açığı hep kendi ceplerinden karşılamak zorunda kalmışlardır. 2. Dünya Savaşı’nda Alman askerlerinin Romanya’ya yerleşmesi ile abone işlerinin takibi ve tahsilatı mümkün olamamış ve Müstecib Ülküsal Pazarcık şehrinde sattığı evinin parasını Emel’i çıkarabilmek için kullanmıştır.  Nihayet savaşın ağır şartları altında 154. Sayı 1940’ın Eylül ayında neşredilir ve bu Romanya’da çıkan son sayı olur. Ama matbaa hurufatı sandıklara doldurularak Kırım’a gönderilir ve Kırım’da Azat Kırım gazetesinin neşrinde kullanılır.

1960’ta yeniden çıkarken

Ülküsal ailesi ile Türkiye’ye mecburen göç eder ve yeni bir hayata başlar, avukatlık yaparak geçimini sağlar. Aradan 20 yıl geçer… Emel’in eksikliği hissedilmektedir. Sonunda Ülküsal’ın Ankara’daki birkaç fedakâr ve idealist arkadaşının teşebbüsü ile, Ahmet Karakaya’nın önderliğinde, Niyazi Kırımman’ın sahipliği ve Hüsamettin Korkut’un yazı işyeri sorumluluğunda 30 sene öncesinin aynı emel ve duygularıyla tekrar yayına başlar.

Emel kısa sürede hem Kırım Türklerinin hem de Sovyet esareti altındaki diğer Türk ve kardeş toplulukların sesini hür dünyaya duyurabildikleri önemli bir mecra haline gelmiştir. Ülküsal, 1962’de dergi merkezini İstanbul’a taşımış, 1983 senesine kadar da başyazarı olarak kesintisiz bir biçimde Emel’i iki aylık dergi olarak çıkarmaya devam etmiştir.

Ülküsal ve arkadaşları Kırım’ın Rusya tarafından ilk işgalinin 200. yılı için makalelerin Türkçe ve İngilizce yayınlandığı 310 sayfalık muhteşem bir 135 nolu özel sayı ile bayrağı Hakan Kırımlı, Zafer Karatay gibi Ankara’da bir araya gelen genç Emelcilere devretmiş ve 1996 yılında vefatına kadar da derginin fikri önderliğini yapmaya devam etmiştir. 1986’da Emelciler tarafından kurulan Emel Kırım Vakfı, Emel Dergisi’nin sahibi olarak yayın sorumluluğunu almış ve 1992 senesinden itibaren vakfın başkanlığını Zafer Karatay üstlenmiştir. Çeşitli sebeplerle 1998’de yayınına ara vermek zorunda kalan Emel Dergisi’nin 38 sene boyunca 227 sayısı neşredilmiştir. Niyazi Kırımman (1960-1962), İsmail Otar (1962-1977) Ali Kemal Gökgiray (1978-1983) Murat Yakuboğlu (1983), Nurettin Mahir Altuğ (1983 / 1988-1992), Ünsal Aktaş (1984), Serdar Karatay (1985-1988) kanuna karşı derginin sahipliği, Müstecib Ülküsal (1930-1941) Hüsamettin Korkut (1960-1962) Ferit Erdem Boray (1962-1965), İbrahim Otar (1965-1972), Ali Kemal Gökgiray (1972-1983), Nurettin Mahir Altuğ (1983), Ünsal Aktaş (1984), Serdar Karatay (1985-1998), Saim Osman Karahan (2009-2015) Özgür Karahan (2016-) yazı işleri sorumluluk bayrağını taşımışlardır. Elbette bu isimler bir buzdağının görünen yüzleridir. Bir çok Emelci Emel ‘imize hizmet etmiş, yeni emelcilerin katılmasıyla bu hizmet günümüze kadar gelmiştir.

1980 öncesi birbirleriyle tanışan ancak 1980 sonrası düzenli olarak bir araya gelip teşkilatlanan genç bir kadroya Emel bayrağının devredilmesiyle Emel dergisi ve onun etrafında toplanan Emelciler Kırım Tatar Millî Hareketi’ne muazzam bir etkide bulundular. Emel dergisi yayına ara vermiş olsa da Emel ruhu ve kadroları üstlendikleri sorumluluk ve yaptıkları işlerle millî gayeye ulaşmada öncülük etmeyi sürdürdüler, sürdürmekteler.

 

2009’da yeniden çıkarken

Emel Dergisi Kırım Tatar Millî Meclisi Türkiye temsilcisi ve Emel Kırım Vakfı başkanı Zafer Karatay’ın öncülüğü ve dilbilimci Saim Osman Karahan’ın yazıişleri müdürlüğünü üstlenmesiyle 2009’da, bu sefer 3 aylık periyotlarla yeniden çıkmaya başladı.

Emel 228. sayısında okurları ve kamuoyunun karşısına şu kısa bildiri ile çıktı:

“Kırım Tatarlarının muhaceretteki en önemli neşir organı olan Emel Dergisi, uzun bir aradan sonra elinizdeki bu sayı ile yeniden okuyucularıyla buluşmaktadır. Emel Dergisi bundan sonraki yayın hayatında da, geçmişteki ilkeli ve kaliteli yayın politikasını sürdürecektir. Emel, kuşkusuz, Kırım Tatar Millî Hareketi’nin hür sesi, Kırım İstiklâl Davasının yılmaz bir savunucusu olacaktır. Adalet, hak-hukuk, hakikat ve ahlâk arayışına bilimsel bir titizlikle uymak iddiasındadır ki bunlar da Emel’i Emel yapan başlıca ilkelerdir.

Emel, Emel’ine ulaşana kadar okuyucularından aldığı güçle hizmete devam etme kararlılığındadır.”

236. sayıya gelindiğinde düzenli yayın idarî ve ekonomik bazı sebeplerle aksamaya başladı. Ne var ki 2014’ün Şubat’ında Vatan Kırım’ın Rusya tarafından işgali, Emel’e talep ve ihtiyacı zirveye çıkardı. Ne yazık ki Saim Osman Karahan’ın yakalandığı ağır hastalık ve acı kaybı sebebiyle bu dönemde Emel’in düzenli yayını mümkün olamadı. 2015’in sonuna gelindiğinde art arda yayınlanan birleştirilmiş bir kitap hacmindeki sayılarla, eksik kalan sayılar içerik ve hacim olarak tamamlandı. Özellikle de Kırım’da Rusya işgali dönemi için çok önemli birer kaynak olarak kütüphanelerde yerini aldı. Artık Emel düzenli olarak 3 ayda bir okurları ile buluşuyor. Bundan sonra da Emeline ulaşana kadar aksama olmaksızın yayınına devam etmesi tüm Emelcilerin beklentisi ve arzusu.

Zira günümüzde işgal altında olan Vatan Kırım’ın olduğu kadar diasporanın da sesini duyurmaya, kültür ve benliğini yaşatmaya ihtiyacı var. Kırım Tatar Milli Meclisi’nin faaliyetlerinin yasaklandığı, millî yolbaşçımız Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun Kırım’a girmesine müsaade edilmediği, Kırım Tatarlarının tüm millî unsurlarının yok edilmeye çalışıldığı bu işgal yıllarında Emel, milletinin hayatta kalma mücadelesinin sesi olarak çalışmaya devam etmelidir. Bugünlerde Emelcilerin yorulmaya, yorulsa bile durup dinlenmeye hakkı yoktur. Kırım Tatarları işgalci devletin milyar dolarlar harcayarak sürdürdüğü kara propaganda karşısında dimdik ayakta durmak, yıkılmamak ve ileri gitmek zorundadır. Evini satarak bu davayı sürdüren Ülküsal ve mücadele arkadaşlarının açtığı yolda bayrağı daima yukarıda taşımak Emelcilerin boynunun borcudur.

Elbette zaman değişiyor. Teknoloji değişiyor. Hatta insan ve toplumlar da değişiyor. Gerek Türkiyemizin ekonomik koşullarının zorluğu gerekse yayıncılığın yaşadığı devrimsel dijital değişim Emel’in mücadelesini zamanın zorunlu kıldığı araç gereci en etkin ve verimli yaklaşımlarla kullanarak sürdürmesini gerektiriyor.

Bugün hem Türkiye’de hem de tüm dünyada basılı yayının payı azalıyor ve yerini hiç de küçümsenmeyecek bir hızla dijital ortamlara bırakıyor. Bunun arkasında geçmişte farklı teknolojilerle üretilen, dağıtılan ve tabiri caiz ise tüketilen içeriğin bir araya getirilerek ortam, cihaz, erişim ve tüketim açısından birbirine yakınlaşması, hizmetlerin bütünleşmesi, yani teknolojik yakınsama yatıyor.

Şimdiye dek basılı olarak okuduğumuz neredeyse bütün yazılı içerikler günümüzde dijital platformlarda mevcut, buna dergiler ve kitaplar da dâhil. Üstelik teknoloji bu yayınlara bir ücret ödemeden yahut cüzi bir ücret ile erişmeyi mümkün kılıyor. Çağın ruhu hızlı, kolay erişimi gerektiriyor.

Kâğıt, baskı, dağıtım, postalama, depolama maliyetleri bu işten para kazanan sektörün dahi belini büküyor. Yarım asırlık gazeteler ve dergiler birbiri ardına kapanıp “bundan sonra dijital ortamlarda yaşamımızı sürdüreceğiz” açıklamaları yapıyorlar. Geçtiğimiz 2019 yılında Türkiye’de ulusal veya yerel çerçevede yayın yapan en az 100 gazete ve dergi basımını durdurdu.

Görmezden gelemeyeceğimiz bir diğer konu da basının ciddî bir itibar kaybına uğraması.

Emel dergisi okurlarına PTT’nin posta hizmetini kullanarak ulaştırılıyor. Son bir yılda hem yurtiçine hem de yurtdışına postalama maliyetleri %50 arttı. Dahası görece düşük bedelle çalışan posta idaresinin hizmet kalitesi ve gönderiyi yerine ulaştırma yüzdesinin düşüklüğü pek çok okur şikâyeti ile karşılaşmamıza neden oluyor.  Emel 30 ülkedeki okurlarına optimum yöntemlerle ulaşmaya çalışıyor.

Yayıncılığın zorlukları, abone tahsilatlarının ve bağışların yetersiz olması, postalama sıkıntıları; daha kıt kaynak ile daha çevik ve verimli çalışma zorunluluğu ile bizleri yüz yüze getiriyor.

Öte yandan, yapılan araştırmalar basılı yayınları üretmekten de, okumaktan da vazgeçemediğimizi gösteriyor. Araştırma raporları ortalama bir okurun bir internet sitesinde iki dakika geçirirken, aynı okurun eline aldığı dergiyle 20-25 dakika vakit geçirdiği bilgisini paylaşıyor. Emel Dergisinin internet sitesindeki ölçümlerimiz de bizi benzer verilere ulaştırıyor. Tüketicilerin yüzde 56’sının basılı medya yoluyla yapılan pazarlamaya diğer mecralarda yer alan reklamlara kıyasla daha çok güvendiğini gösteriyor.

Aslında basılı yayınlardan vazgeçemiyoruz çünkü dergi, gazete gibi yayınları okumak aynı zamanda; koklama, dokunma, görme gibi birden çok duyumuzu aynı anda harekete geçiriyor. Bu nedenle daha akılda kalıcı oluyor. Hızlı tüketilmediklerinden, okurlarını zihinsel açıdan daha çok meşgul ediyor. Gereksiz ve dikkat dağıtıcı reklam vb. unsurlarla okuyucuyu yormuyor.

Emel’in çizgisinde gelecekte bir değişiklik olmayacak. Daima Vatan Kırım yolunda ilerlemeye devam edecek. Ama okurlarına ulaşma biçiminde zaman neyi gerektiriyorsa o vasıtaları kullanacak. Nitekim Emel internetin Türkiye’deki hemen hemen ilk yıllarından itibaren internetteki yerini aldı. Basılı dergi abonesi olmayıp sadece internet abonesi olarak da Emel’i takip edebiliyorsunuz. Sayfalarımız arasında yer alan Vakıf haberlerinin video ve fotoğraflarına internet sitemiz www.emelvakfi.org ’dan erişebiliyorsunuz. Üstelik postadaki gecikme ve kaybolmaya maruz kalmadan, dergimiz matbaadan henüz çıkmadan…

Belki gelecekte basılı yayın tirajımız azalacak ama sesimizi duyurmak için günümüzün her imkânını kullanacağız. 

Emel ve Emelciler, hür ve mesut Vatan Kırım yolunda 90 yıllık hizmetleriyle, tesirleriyle Kırım Tatar tarihinin altın sayfalarında şimdiden yerini aldı. Emel bu süreçte çok sayıda bilimsel çalışmaya kaynaklık etti, bilimsel çalışmanın konusu oldu. Olmaya da devam edecek.

Emel’in 2. Ankara döneminde çok büyük hizmetleri ve katkısı olan Emelci arkadaşımız ve tarihçi Prof. Dr. Hakan Kırımlı, hem Emel’in içinden biri olarak hem de bir bilim adamı gözüyle Emel’i değerlendirmesi önemlidir:

Emel Kırım Tatar tarihinin en uzun ömrü olan dergi ve gazetesidir Emel’in önemi sadece bu değildir. Emel’in en önemli hususiyeti, 1930’larda Dobruca da, 1960’larda Ankara’da ve özellikle 1980’li yıllar boyunca Ankara’da Türkiye‘de yepyeni millî hareketlerin başlatıcısı olmasıdır. Bugün diasporadaki millî kadrolarımızdan büyük bir kısmı Emel akademisinde yetişen nesillerdir. Türkiye‘deki Kırım Tatar Millî Hareketi’nin, Türkiye’deki bütün Kırım Tatarları arasında yayılması,  Türkiye‘yi ve bütün dünyadaki Kırım Tatarlarını kapsaması, sürgündeki Kırım Tatar Millî Hareketimizle ve sonrasında Vatan Kırım’a yerleşen Millî Hareketimiz ile bağların kurulması, bunun kavramlarının, anlamlarının ve konseptinin meydana gelişi, tamamiyle Emel’in 1980’lerde Ankara’da yeniden çıkmasıyla bağlı bir hadisedir. Emel’i sadece bir dergi olarak görmeye hakkımız yoktur. Emel bunların çok çok ötesindedir. Gerçekten de Kırım ile koordineli olarak hemen bütün Türkiye‘ye hem bütün dünyaya dağılan Millî Hareketimizde Emel’in son derece merkezî başrolü vardır dersek yanlış olmayacaktır.”

İşgal altında zulüm gören kardeşlerimizin dertleri dertlerimizdir. Acıları acımızdır. Vatan Kırım’da kardeşlerimizin hayata tutunması, millî kimliklerini ve ana dillerini özgür günlere kadar yaşatmaları şarttır. Kırım Tatarsız bir Kırım, Kırımsız bir Kırım Tatarı düşünülemez.

Çin işgali altındaki Doğu Türkistan’da büyük zulüm gören ve “modern” soykırıma uğratılan kardeşlerimizin acıları da acımızdır. Kerkük’te, Suriye’deki Türklerin, Karabağ’dan İdil Ural’a, Kafkasya’dan Sibirya’ya, Balkanlardan Kıbrıs’a dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın bütün Türklerin dertleri derdimizdir. İslam dünyasında ve dünyanın herhangi bir yerinde haksızlığa uğrayan insanların yaşadıklarına 90 yıl boyunca kayıtsız kalmadık, asla kayıtsız kalamayız. Çünkü biz Emel’iz. Çünkü biz Dilde Fikirde İşte Birlik diyen Atamız İsmail Gaspıralı’nın Tercüman’ından bir parçayız. Onun Emellerinin mirasçısıyız.

 

Emel, 90 yıllık tarihî boyunca koruduğu milli emellerini ve ilkelerini sürdürecek, aynı heyecan ve inançla Rusya’nın, uluslararası hukuku zorbalıkla çiğneyerek işgal ettiği Vatan Kırım’ın özgürlüğüne kavuşması ve Kırım Tatarlarının gaspedilen millî ve dinî haklarının tam olarak elde edilmesi, işgallerle, göçlerle, sürgünlerle ağır tahrip edilen medeniyetimizin ve kültürümüzün canlanması, millî benliğimizin muhafaza edilip yaşatılması için mücadelesini kararlılıkla sürdürecektir.

EMEL


 

Emel Dergisi 270, Ocak-Şubat-Mart 2020. Sayfa 3-

TAVSİYELER

MÜSTECİB ÜLKÜSAL’I KABRİ BAŞINDA ANDIK

Emel dergimizin kurucusu, başyazarı, Kırım Milli Kurtuluş Merkezi Başkanı, Emel Kırım Vakfımızın kurucusu ve 10 …