Kırım Edebiyatı : Dil Özellikleri, Tasnifi ve Tarihi Tekâmülü
R. Hikmet HANOĞLU.
Kırım Edebiyatını perspektif bir yöreden tetkik edecek olursak oldukça karmaşık bir durum hasıl ettiğini görürüz. Ancak “KIRIM EDEBİYATI” şeklinde isimlendirdiğimiz Kırım ve Havalisi Kuzey Türklerinin Edebiyatı bazı Garp ve Rus müsteşrikleri tarafından “TÜRK – TATAR EDEBİYATI” olarak vasıflandırılır.
Kırım Edebiyatı tarihinde yapılacak bir tasnifin Siyasî teşekküllerin Edebiyatlarına göre değil de “LEHÇE” ve “ŞİVE” lerinin Edebiyatları nazarı itibara alınarak yapılması daha uygundur. (1)
Bu yöreden olmak üzere Kırım Edebiyatı iki devir gösterir:
1 — Şark Türkçesi = ÇAĞATAY Devri
2 — Garp Türkçesi = Osmanlı Devri.
Ancak bu şekildeki bir tasnifte dahi dikkati çeken husus gerek Çağatay ve gerekse Osmanlı devri lehçelerinin başka başka şekiller göstermiş olmalarıdır.
Esas olarak Çağatay lehçesinde yazılmış eserlerin hemen ekserisi Kırım Yarımadası kuzeyindeki Türklerin kullandıkları ve “ÇÖL Tatarcası” adı verdikleri lehçe ile yazılmış olmalarıdır. Buna mukabil yarımadanın Yalıboyu tabir edilen Güney kısmı lehçesi ise çoğunlukla (Anadolu – İstanbul) Türk ağzının etkisinde kalarak değişim göstermiştir. Çağatay lehçesi olarak bilinen ve Kırımlılar tarafından Çöl Tatarcası olarak adlandırılan bu lehçe çoğunlukla W. Radlof ve F. Korş gibi Rus Dilcileri tarafından yapılmış ayırımda (Kuzey Lehçeleri, yahut Batı lehçeleri) ni teşkil ederler. Buradaki Çöl Tatarcasının Ata dili “KUMAN Türkçe” (Codex Cumanicus) olup bazı müellifler bunu Kıpçak Türkçesi olarak bağlarlar.
(Kırımlı Şair Prof. Bekir Çobanzade’nin mütalaasına göre:)
Kırım Edebiyatında Şark Türkçesini teşkil eden Çağatayca daha önceleri OĞUZca yani Oğuz Türkçesi ile karışmış olarak bulunuyordu. Ancak gerek Çağatay lehçesi ve gerekse Oğuz Lehçeleri ayrı ayrı özellik arz ederler. Çağatayca: Türkistan’da, Kıpçak Ülkesinde, İdil – Volga havzası Türkleri arasında.
Oğuzca: İran, Anadolu ve Kafkasya Türkleri arasında yerleşmiştir.
Bugünün Türkiye Lehçesi Oğuz Lehçesi olup Çağatayca ile aralarında FONETİK VE MORFOLOJİK bakımdan farklar arz ederler (2) .
FONETİK Bakımdan…
a) Çağatay Lehçesindeki (c) sesi güney diyaleklerinde (y) olarak değişim göstermiştir. “Yurt: Curt – Yürümek cürmek”
b) Güney (Anadolu – İstanbul) lehçesinde zamirlerde (b) sesi Çağatayca’da (m) olmakta dır. “Ben – Men, Beni – Meni” şeklinde yani diğer Güney diyeleklerindeki (B) yerini Çağatay Lehçesinde (M) ye bırakmaktadır. Ancak bu (b, m) nöbetleşmesi Kaşgarlı Mahmut’a kadar gider.
(c) Güney, diyeleklerindeki (v) sesi bu lehçede (b) olarak kullanılır.
(Var – bar), (Vermek – Bermek)
(d) Birçok kelime başlarındaki sert deyişli sesler Güney Diyeleklerinde yumuşayarak (d ve g) sesini almış olmasına rağmen Çağatayca’da eski halini muhafaza ederek (t ve k) olarak kalmıştır.
(Dil – Til); (Görmek- Körmek) şeklinde
e) Türkiye lehçesinde hece kapatan (g – ğ) Şark (Çağatay) lehçesinde (v ve w) şeklindedir. (Dağ – Tav) (Buzağı-Buzav) gibi.
MORFOLOJİK Bakımdan…
a) Önemli Morfolojik bir özellik (Olmak) yerine (Bolmak) biçiminin kullanılmasıdır.
b) Güney diyeleklerinde (Mış – Muş) ile biten heceler bu lehçede (Gan – Kan) ile bitmektedir. (Okumuş – Okugan) şeklinde.
c) Türkiye lehçesindeki (Ni – Ni) ekleri kaybolmuşken Çağatay lehçesinde yine eski şeklindedir. (Atı – Atnı)
d) Diğer diyeleklerde kaybolan (Ga -Ka) deyişi burada, kalmıştır. (Onlara – Onlarga) şeklinde.
Kırım Edebiyatını Lehçe ve Şive itibariyle iki kısma ayırdıktan sonra siyasi, içtimaî ve dahili oluşumları dolayısıyla yeniden bir ayırım yapmak gerekir. Bu halde Türk – Tatar Edebiyatı olarak bilinen (Kırım Edebiyatı) 4 devre arz eder.
1. (OLUŞUM DEVRİ) Kırım’ın Altınordu’dan ayrılarak müstakil yaşadığı 3 asırlık devir ve Rus istilası. (1783)
2. (HALK EDEBİYATI DEVRİ) Rusların istilâsından İsmail Gaspıralı’nın Tercüman’ı neşrine kadar olan devir 1783 -1883.
3. (TERCÜMAN EDEBİYATI DEVRİ) Tercümanın intişarından 1905 Rus inkılâbına kadar olan devir.
5. 1905 – 1917 Senesi ve Zamanımız Edebiyatı.
Kırım Edebiyatında yaptığımız bu edebi tasnifin izahına daha öncesine giderek başlayalım.
1. OLUŞUM DEVRİ : Büyük Türk — Moğol imparatorluğunun müstakil bir ülke si odan Altınordu Türk devletinin Umumî Tarihini tetkik edecek olursak Edebi yöreden değer addedilebilecek bir eser elde edilmiş olmadığını görürüz. Ancak bu ana kadar (Altınordu – Kıpçak) yöresinde yazılmış “Kutadgubilik, ve Divan-ı Lügatit Türk) gibi mühim eserlerin var olduğu bilinir. Ancak elimizdeki mevcut vesikalar mahduttur. Cengiz’in oğlu Cuci’nin kurduğu Altınordu devletinin resmi dili UYGURCA daha da gerçeği Uygurca harflerle yazılmış KIPÇAK Türkçesi idi.
Resmi dil olan Kıpçak Türkçesi ile yazılmış ilk edebi mânada vesika 1380 yılında Kırım’da, İtalyan temsilcisi ile Altınordu’nun Kırım Valisi arasında yapılmış olan Ticari Anlaşmanın metnidir. Kıpçak Türkçesi ile kaleme alınan bu vesika Uygur Harfleri ile yazılmıştır. Fakat son devirlere doğru ilmî yazılmış eserlerin dana ziyade ARAP harfleri ile olduğu bilinir.
Kırım Edebiyatının bu Oluşum Devrinde 15. asrın 1. yarısında MENGLİ GİRAY Hana ait bulunan birkaç mısra klâsik anlamda ilk edebi eser mahiyetindedir.
Firakından menim halimi soran bulsan eğer canâ
Gönülde kâr, gözde âb ve dilde âh olur peyda…
Fakat Kırım Edebiyatında gözle görülür bir ilerleyiş daha çok Hicri 880 den sonra Bahçesaray – İstanbul yaklaşmasından doğan Osmanlı tesiri ile olmuştur. Nitekim MENGLİ GİRAY’ın II. Beyazıt’a yazdığı mektup oldukça Edebi bir değer taşır. Mengli Giray’ın Oğlu SAADET Giray da Şiir ve Edebiyatla uğraşmış ve yazmıştır (3).
Osmanlıların Kırım Edebiyatına tesiri daha ziyade içtimaî cepheden olmuştur. Nitekim İstanbul’da tahsil gören ve rehine şeklinde oturan Kırım Hanzadeleri şiirlerinde çoğunlukla Osmanlı şairlerinin tesirinde kalmışlardı.
Edebi mânâda ilk yarlık Mengli Giray’ın oğlu Mehmet Giray’a aittir. Ancak Mehmet Giray’ın kaleme aldığı bu yarlık üslup ve şive bakımından bazı hatalara havi ise de yinede devirin edebi kıymeti olan bir eserini teşkil etmektedir.
16. Asrın II. yarısında Osmanlı Tesiri gerek resmi muamelatta ve gerekse edebî sahada kendini gösterdi.
995 Hicri (1620)’de ölen Taht Algan namıyla maruf I. Devlet Geray Han da şair olup edebiyatla uğraşmıştır. Kırımlı ve Garplı müellifler Devlet Giray’ın edebi de gerinden bahsederken yazdığı bir çok şiirleri arasında daha çok aşağıdaki bir beyti olan şiirinden bahsederler.
Baharın çak eder her yerin güllük Gülsen iere Nâlesidir Gülbtilira…
Kırım Edebiyatına gerçek mânada bir veçhe veren Devlet Girayın oğlu Bora Gazi Geray’dır. Kırım Edebiyat Tarihini tetkik ederken bir çok yöreden çıkış noktası olarak Bora Gazi Geray’ı almak yerinde olacaktır. Bora Gazi Giray şahsi kişiliği itibariyle olgun ve kültürlü bir Han oğlu olmakla beraber kültürünü edebî kişiliğini kağıda dökebilmiş nadir kıymetlerden biridir. Bora Gazi Giray Hanın Divan ve Mesnevi tarzındaki eserleri umumî olarak,
1 — Lirik şiirleri,
2 — Hamasi şiirleri,
3 — Mizahi ve hicvi şiirleri,
4 — Tahkiyevî şiirleri,
5 — Talimi şiirlerinden mürekkeptir
Bunların haricinde Hususî ve Resmi mektuplarını havi mensur eserleri de 17. asrın ilk yarısının kalburüstü edebi kıymetleri arasına girer.
Bora Gazi Giray’ın Lirik Şiirlerinin bir çoğu şarkı olarak bestelenmiş gazelleridir. Kırım’da yetişen bir çok eski klâsik şairler gibi Bora Gazi de bazı şiirlerini Kırım’da kullanılan Çağatay lehçesinde yazmış olup bu Çağatay lehçesindeki şiirlerini yazmadan önce Ali Şir Nevai gibi Şark lehçesi üstatlarını tetkik etmiştir. (5)
Kanlu yaşını akıdub közden şerâb eyler firak
Hicr otıga yandırub bağrım kebâb eyler firak.
Fakat Bora Gazi’nin Osmanlı yahut Azeri lehçesi ile yazılmış şiirleri Fuzuli gibi Divan üstatları ile boy ölçüşecek değerdedir.
“Yine Rânâ bahar ile havây-ı dilkuşâ geldi.
Mey-i gülgûn ile saki bu bezme hoş safa geldi.
Tekellüf bertaraf billah ne hoştur mugbeçe gör kim
Seher gül gibi camiyle bize karşı çıka geldi
Meyi gülgûn ile bağa gelin işret zamanıdır.
Seher bülbül figanından bize böyle safageldi…”
(Gazi Gerây Divançe) den
Selamet Giray’ın oğlu Bahadır Giray da şair olup şiirle yeteri kadar uğraşmıştır. Bahadır Giray’ın Divan’ı vardır ve şiirleri de âdet itibariyle Bora Gazi’den çoktur. Fakat edebi değeri itibariyle kuvvetli olanı azdır.
Kırım Edebiyat tarihine ilâhileri ile girmiş bir diğer şahsiyette 4. Mehmet Giray’dır. Hicri 1500’de ölen II. Mengli Giray Osmanlıca şiirler yazmıştır. 17. asırda ve daha önceleri Kırım Yarlıkları ve Osmanlılardan gönderilen cevaplara bakılacak olursa Bahçesaray’da klâsik tahsilli (Kâtiplerin) ve Edebi bilgisi olan (Müvezzihlerin) varlığı ortaya çıkar.
17. Asrın sonlarına kadar yetişmiş bir çok şairlerin olduğu bilimi ancak bunların Rus ordularının imhası neticesi eserleri kaybolmuş olduğundan meçhul birer değer olarak kalmışlardır. Bu konuda mevcut delilleri hemen ekserisi Osmanlı Vakanivüslerinden bulunmuştur. Kırım Edebiyatının ilk nüvesi olan Âşık Edebiyatının Şark Türkleri cephesinden Garp Türkleri cephesine geçişi ne sebep Osmanlı tesiridir
Buna mukabil Kırım Edebiyatı Osmanlılara tesir etmiş ve Osmanlı Sarayında kalan Hanların tesiri ile Tatarca öğrenen Sultanlar olmuştur. Nitekim Sahip Giray’ın (Nevai) tarzı şiiri yazması Sultan Selimle mektuplaşması oldukça enteresandı.
(Devam edecek)
(1) Hamdi Giraybay’ın KIRIM TARİHİ tezine ilâvesi 1935 Köstence. S. S3
(3) Hamdi GİRAYBAY’ın “Kırım Tarihi” tezine ilâvesi 1935 Köstence Sa. 27
(4) Gazi Giray Han hayatı ve eserleri. Prof. İsmail Hikmet Ertaylan 1958 – İst.
(5) Bursalı Mehmet Tahsin. Kırım müellifleri C. III. s. 20
(6) Hamdi Giraybay’ın “Kırım Tarihi” tezine ilâvesi 1935 Köstence s. 29
Emel 12 Eylül 1962, sayfa 14-17.