MİLLETLER ARASI DURUM

MİLLETLER ARASI DURUM

 

Milletler arasında teşekkül etmiş olan iki cephe malûmdur: Totaliterler cephesi, demokratlar cebhesi. Birincisi almak istiyor, ikincisi vermemek istiyor. İşin tuhaf tarafı şuki, her iki cephe de hak ve sulh içün bağırdığından ve çalıştığından bahsediyor. Tabii meselenin aslı ne hak nede sulhtur, ancak menfaattir. Birinin menfaati hazırı ve mevcüdü korumakta, ötekininki de değiştirmektedir.

Vaziyetin değişmesinde menfaati olan cephe, totaliter cephedir.

Bu cephe şimdiye kadar birçok değişiklikler yaptı: Almanya evvelâ kendisini içte ve tışta bir takım şart ve kaytlara bağlayan Versay muabedesinin bütün maddelerini birer, birer yırttı, ordusunu düzdü, Renan’ı işgal etti sonra Avusturya’yı koştu, Sudetleri ve Memeli aldı, Çeko-Slovakyayı dağıttı. Bütün bu ameliye neticesinde büyüdü, kuvvetlendi, cesâret ve cür’etini artırdı..

İtalya Habeşistanı zaptetti, Albanyayı yuttu..

Japonya Mançukuoyu eline geçirdi, Çin’in büyük ve zengin bir kısmını işgal etti…

Totaliterlerin yayılmalarına karşı demokrat sayılan İngiltere, Fransa ve Amerika hiç bir şey yapamadılar, emrivakileri tanımak mecburiyetinde kaldılar..

Şimdiye kadar daima totaliterlerin faydasına, demokratların zararına olup gelen bu işler, birincileri cesâretlendirdi, ikincileri düşündürdü ve realiteye getirdi. Artık silâhları azaltmak, bırakmak, yahut kavgaları konuşma yolile haletmek bir tarafa bırakıldı, totaliteri de, demokratı da, bitarafı da silâha sarıldı ve selâmeti bunda aramaya başladı.

Harp ejderi şimdilik söz, yazı ve sinir şeklindedir, bunun ateş haline gelip bütün dünyayı kaplaması için Avrupa’nın her hangi bir yerinde bir kurşunun patlaması lâzimdir. Bu kurşun nerede ve kimin tarafından patlatılacaktır? Danzigde mi Balkanlarda mı, Orta ve ya Doğu Avrupa’da mı? Bunu kestirmek zordur. Yoksa bütün bu firtanalar, gürlemeler bir felâket yapmadan geçip gidecek midir? Zan olunamaz.

Görünüşe göre, katastrof Baltık sâhillerinden başliyacaktır. Ağustos başlarında, Danzig Almanları reisi Förster’in söylediği nutuk, bu korkuyu artırdı. O bu şehirin Almanya’ya mutlaka koşulacağını, buna mâni olmak isteyenlere Almanya’nın karşı çıkacağını söyledi. Bu nutuk, Förster’in Hitler ile görüşmesinden iki gün sonra söylendiği içün büyük endişe uyandırdı. Buna karşı, Polonya her şeyi göze aklığını bildirdi, İngiltere ve Fransa Polonya’ya verdikleri teminatı yeniden tekrar ve teyid ettiler.

Son günlerde Alman matbuatı Polonya’ya karşı yeniden şiddetli hücume geçti ve hatta Danzig’den başka Koridor ve yokarı Silezya meselelerini de korcalamaya başladı ve zaten gergin vaziyeti büsbütün gerdi. İtalyan matbuatı da Alman gazetelerinin bu isteklerini haklı gösteriyor ve İtalyan Alman tesânüdünün kaviliğinden bahsediyor.

Salzburg’da yapılan son Ciano-Ribentrop görüşmesinin de, Almanya’ya i’tidal tavsiye etmekle beraber, bunu teyid ettiği anlaşılıyor.

Bu korkunç vaziyetin bir harbe sebebiyet vermemesi içün, yeniden milletler Konferansından bahsedilmeğe ve her ihtilâfın burada halledilmesi lâzim geldiğine dair şâyialar dolaşmaga başladı. Alman matbuatı ve bununla birlikte İtalyan matbuatı böyle bir konferansta Danzig meselesinin konuşulmasına Almanya’nın katiyen razı olmiyacağını yaziyor. Bundan başka diger pek çok ve karışık dava ve menfaaitar böyle bir konferansın muvaffakiyetini imkânsız kılmaktadır.

Uzakşarktaki Japon-İngiliz müzakereleri müsbet bir netice vermeden kesildi. Japonya, İngilterenin son tekliflerini redetti ve Londra’dan gelecek yeni talimatta Çin dolarına ve gümüşüne dair kayt olmaz ve bunların da halli aranmazsa, müzakerelere tekrar başlamak güç olacağını bildirdi. Dört maznun Çinliyi teslime karar veren İngilizlerin, bu teklifleri de kabul ederek Japonya ile anlaşması imkânsız değildir. Japonyanın Alman-İtalyan askerî ittifakına yalnız ve ancak Sovyet Rusya’ya karşı girmek istemesinin bir sebebi de İngiltere ile anlaşmak arzu etmesinden ileri gelebilir. Çünkü Avrupalıların Avrupa’ da yapacakları bir harbe Japonların karışmamakta, bilakis bundan bili̇stifade Asya’da istedikleri gibi hareket etmekte büyük menfaatları vardır. Hatta Japonlar Avrupalıları belki bir harbe bile teşvik etmekte ve hiç olmazsa buna sebebiyet vermeğe çalışmaktadırlar.

Anglo-Franco Sovyet müzakerelerinin askerî kısımlarına, Moskova’da, bu üç hükûmetin askeri heyetleri arasında devam ediliyor. Siyasî konuşmaların yeniden başlaması askerlerin alacakları kararlara bağlıdır. Bu müzakerelerin bir müddet daha uzaması muhtemeldir.

 Avrupanın bütün hükümetleri büyük askerî manevralar yapıyorlar. Bu sebeble birçok sene efradını silâh al- tına çağırdılar. Bu çağırışta harb ve müdafaa tedbirleri de vardır, çünkü 15 Ağustos 15 Eylûl arası gerginligin en şiddetli devresi olacaktır. Bu arada harb çıkmazsa, Avrupa bir zaman daha sinirlenme nöbetleri geçirecek demektir.

Bu hulasadan çıkaracağımız netice: Dünyanın hız ve şiddetle büyük bir harbe sürüklenmekte olduğu ve milletlerin yeni değişikliklerle karşılaşacağıdır. Rusya mahkûmu yurtlarımız için bugünkünden daha büyük tehlike getirmiyeceği muhakkak olan her hangi bir değişikliği sovukkanlılığımızla ve ümitle bekliyoruz.

 

Sayfa 37

 

 

Emel Mecmuası, Sayı 141, Ağustos 1939 Sayfa 35,36,37.

 

 

 

TAVSİYELER

KIRIM SÜRGÜNÜNÜ ANMA, FİLM GÖSTERİMİ VE KONFERANSA DAVET

EMEL KIRIM VAKFI VE EMEL DERGİSİ- EMEL FİKİR KÜLTÜR KONFERANSI Üsküdar Belediyesinin desteğiyle Kırım Sürgününün …