Kırım Tatar Edebiyatından:
ŞAKİR SELİM’LE RÖPORTAJ*
Ertuğrul KARAŞ
Kırım Tatar edebiyatının 1942 yılında Kırım’da doğan, sürgünde gelişen ve 18 Kasım 2008’de vatanı Kırım’da 67 yaşında vefat eden tanınmış şair ve yazarı Şakir Selim’le Türkiye’yi ziyareti sırasında Eskişehir’de 14 Temmuz 1992 günü bir röportaj yapmıştık. Bu röportajında Şakir Selim, Kırım Tatar milli meselesinin çeşitli meseleleri konularındaki sorularımızı cevaplandırmış, altı çizilmesi gereken meseleleri işaret etmişti. Aradan geçen zaman (16 yıl) içerisinde Şakir Selim’in işaret ettiği bu konulardan bazılarında önemli mesafeler kat edilmesine rağmen, geri dönüş, yerleşme, eğitim, sağlık ve işsizlik gibi meseleler Kırım Tatarlarının gündemini hâlâ işgal etmeye devam ediyor (E. Karaş)
Ertuğrul Karaş – Şakir Aga, bize kendinizden söz eder misiniz?
Şakir Selim – 10 Nisan 1942’de Kırım’ın Akşeyh Rayonu’nun Büyük As köyünde doğdum. Ailemizde sekiz çocuk vardı ve en küçükleri de ben idim. Kırım’dan 18 Mayıs 1944’de sürgün edildiğimizde iki yaşında idim. Halkımız Ural Dağlarına, Türkistan’a sürgün edildiler. Benim ailem de Özbekistan Cumhuriyeti’nin Semerkand Vilayeti’ndeki bir köye sürgün edildi. Yedi yaşında iken annem vefat etti, baba eline kaldık. Beni ablalarım ve ağabeylerim büyüttüler, terbiye ettiler. Orada Özbek mektebinde ve Rus mektebinde okudum. Orta okuldan sonra askere çağrıldım. Üç yıl ordu hizmetinde bulundum. 1965 yılında asker dönüşü sonrasında Semerkand Devlet Üniversitesi’nin Rus Dili ve Edebiyatı bölümüne kaydoldum.
Ertuğrul Karaş – Halkımız sizi tanınmış bir yazar ve şair olarak biliyor. Bu işe merakınız nereden kaynaklandı?
Şakir Selim – Her ne kadar şiir yazıyor olsam da kendimi “belli şair” (tanınmış, bilinen) olarak görmüyorum. Ben “belli şair” denince Eşref Şemizade’yi hatırlıyorum. Eşref Şemizade bile kendisini “belli şair” olarak kabul etmiyordu. O, kendisinden önce Kırım’da doğup eserler veren bizim büyük şairlerimiz Numan Çelebi Cihan, Hamdi Giraybay, Bekir Çobanzade, Şevki Bektöre, Memet Nüzet gibi şairleri en büyük şairlerimiz olarak görüyordu. Çok erken yaşlarda kaybettiğim annemin sevgisi ve sıcaklığı hiç aklımdan gitmiyordu. Annesiz büyüdüğüm için her zaman annemi arzu ediyordum.
Askerde iken 1965 yılında “Anneme” isimli bir şiir yazmıştım. Şiirimi o vakitler yegane Kırım Tatar Türkçesi’nde neşredilen gazete olan “Lenin Bayragı”na (şimdiki adı “Yeni Dünya”dır, E.K) gönderdim. Derc edileceğine dair hiç ümidim de yoktu. Bir süre sonra adıma gönderilmiş gazetenin bir sayısı geldi. Gazetede şiirimin yayınlandığını görünce dünya gözüme başka türlü görünmeye başladı, başım göklere değdi, çok sevindim. İşte o günden beri şiir yazmayı bırakmadım. Halen de yazmaktayım. Şimdiye kadar beş şiir kitabım çıktı. Çok sayıda ecnebi şairlerin eserlerini Kırım Tatar Türkçesine tercüme ettim. Puşkin’in, Lermantov’un eserlerini, bizim halkımızla bağlı edebi eserleri tercüme ettim. Hâlâ daha bu işi yapmaktayım. Şimdi Türkiye’deyim ve bu izlenimlerimle yaşamaktayım.
Ertuğrul Karaş – Geçmişten bugüne bakarak Kırım’daki mili problemler hakkında neler söyleyeceksiniz?
Şakir Selim – Kırım’daki halkımızın vaziyeti pek iyi değil. Kırım için şimdi iki büyük cumhuriyet anlaşmazlık içerisindeler. Şimdi bu durum biraz daha yumuşak gibi görünüyor. Rus ve Ukrain cumhurbaşkanları görüşmelerde bulunarak Kırım meselesini çözmeye çalıştılar. Lakin biz meseleyi şöyle ele alıyoruz ki, Kırım hiçbir vakit ne Ukrayna’ya, ne de Rusya’ya ait oldu. Kırım, Kırım Türkleri için Kırım Tatarlarının toprağı idi. Şimdi biz bunun için mücadele ediyoruz. Mücadelenin başında Kırım Tatar Milli Meclisi’nin Başkanı olan Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu bulunmaktadır. Ben Türkiye’de iken bir şiar gördüm: En büyük Türk Mustafa Kemal Atatürk’tür şeklinde. Kırım Türkleri için en büyük Türk olarak Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nu halkımızın millî kahramanı olarak kabul ediyoruz.
Kırım’daki şimdiki durumda ise geçmişteki Bolşevikler de halen işbaşında olduğundan değişiklik olduğu söylenemez. Onların önceki siyasetlerini devam ettirdiklerini söylemek mümkündür. Onlar bir süre önce sürgün edilen Halklar Komitesi’ni teşkil etmişlerdi. Bu komiteye ayrılan paralar, komite müstakil bir çalışma yapmadığından, halka gereğince dağıtım yapamıyor. Ben, Kırım’dan ayrılırken bu komitenin çalışmalarının hiçbir şekilde Kırım Tatar halkına faydasına olmadığı belli oldu ve Meclisin son toplantısında bu komitenin faaliyetlerinin Kırım Tatarlarına bir yarar sağlamadığına karar verildi. Bence bu komitenin üyelerini dağıtmak gereklidir. Komitenin faaliyeti Meclisin kontrolünde olmalıdır. Çünkü Meclis, halk için çalışırken komite ise halk için gereği gibi çalışmıyor. Çünkü o, Kırım Cumhuriyeti’nin bir şubesi olarak kabul edilmekte.
Geçen Pazar günü Akmescit’te komitenin faaliyetini protesto mitingi yapıldığını işittim. Şimdi Kırım’a 220 binden fazla vatandaşımız dönüp geldi. Lakin bu ise toplam nüfusun (Kırım Tatarlarının, E.K.) yarısı bile değil. Halkımızın ekseriyeti sürgünde bulunmakta. Onların dönüp gelmesi için şimdi Meclisimiz bütün çareleri görüyor. İnşallah ben inanıyorum ki, birkaç yıl içinde halkımızın tamamı öz ana toprağına dönüp gelir.
Ertuğrul Karaş – Kırım Tatar Milli Meclisi’nin şu anda yapmakta olduğu faaliyetleri hakkında neler söyleyeceksiniz?
Şakir Selim – Bilindiği gibi Meclisimiz halkımızın bütün yetkileri haiz yegâne temsil organıdır. Kırım Tatar halkının geleceğini, vatana dönüş ve kendisinin millî devletçiğini yeniden kurma ve haklarımızı kanunlar gereği alma ve toprağımıza sahip olmayı istiyoruz. Meclis de işte bu sahada çalışmakta. Ben inanıyorum ki, Meclisin en önemli vazifesi halkımızın haklarını bütünüyle geri almaktır.
Ertuğrul Karaş – Kırım Tatarlarının yaşadıkları sürgün bölgelerinden geriye dönüşü zorlaştıran başlıca sebepler nelerdir? Bu meselenin çözümü için neler yapılabilir?
Şakir Selim – Kırım Tatarlarının vatana dönüşte karşı karşıya geldikleri ilk problem, Sovyetler Birliği’nin dağılmasında ve bu durumda ortaya çıkan cumhuriyetlerin gereği gibi bir yardımda bulunamamalarındadır. Şimdi Kravçuk’un başkanı olduğu Ukrayna Parlamentosu halkımızın geriye dönüşüne yardımcı olmak için bu yıl (1992 yılında, E.K.) 7 Milyar Ruble[1] ayırdı. Bu, evet az para değil. Bu para daha önce bahsettiğim gibi Sürgün Edilen Halklar Komitesi’nin elinden geçiyor. Bu komite ise parayı halkın geriye dönüşü için değil de mesela Gözleve ya da Kefe’deki troleybüs parklarının tamiri için ayırmakta. Şimdi ise halkımızın ihtiyaçlarının karşılanmasında troleybüs parklarının tamirine ihtiyaç yok; yaşamak için evlere ve sürgünden geriye dönüşün sağlanmasına ihtiyaç var. Meselâ Özbekistan’dan Ana vatana dönmek için 10 tonluk bir konteyner 25 bin Rubleye mal olmakta. Fakat fiyatlar da sürekli artmakta. Ukrayna’dan başka eski Sovyet Cumhuriyetleri bize yardımcı olmuyor. Mesela halkımız Özbekistan’da 50 yıl çalıştı, 50 yıl ter döktü. Ama Özbekistan bize yardımcı olmuyor. Bize Ukrayna yardım ediyor. O da bizim halkımıza yeterli değil. Halkımızın geriye dönüşünü engelleyen en büyük sebepler bunlar. Bir diğer mesele de, Kırım Cumhuriyeti’nin başında şu anda bulunan eski Bolşeviklerin hâlâ bugün dahi Kırım Tatarlarının vatana dönüp gelmesine çeşitli engeller çıkarmalarıdır. İşte bu en önemli sebeplerden biridir. Onun için halkımız kendileri toprak işgal ederek çadırlar ve evler inşa etmeye başlıyorlar. Bu iş de çok pahalı. Çünkü şimdi inşaat malzemelerinin fiyatları çok arttı. Bu da halkımızın durumunu daha da güçleştirdi.
Ertuğrul Karaş – Kırım Tatarlarının geriye dönüşü ile beraber ortaya çıkan çocukların eğitimi meselesi konusunda neler yapılmaktadır?
Şakir Selim – Kırım Tatar çocuklarının kendi ana dilinde eğitim görmesi meselesi için milli Kırım Tatar sınıfları açıldı. Bu yıl yeni okul yılından başlayarak milli Kırım Tatar okulları açılacak. Şimdi önümüzdeki en önemli meselelerden biri yok olup gitmek üzere olan ana dilimizi muhafaza etmektir. Ana dilin muhafazası ise millî mekteplerden, millî çocuk evlerinden geçer. Akmescit’te millî çocuk bahçeleri grupları açıldı. Okul çağına kadarki çocuklar için şimdi böyle 4-5 millî gruplar var. Mekteplerde fakültativ surette Kırım Tatarcası öğretilmekte. Geçen ay (Haziran 1992’de, E.K.) Kırım’da Latin alfabesine geçme konusunda Kırım Tatar Dili Problemleri hakkında uluslararası konferans yapıldı. Kısmet olursa birkaç yıl içinde Latin alfabesine geçeceğiz. Bu şu demek ki, bize şimdi Latin alfabesi ile hazırlanmış yeni ders kitaplarına ihtiyaç var. Ders kitapları ise şimdi yetişmiyor. Kırım Tatar çocuklarına ana dilinde ders vermek için öğretmenler lâzım. Öğretmenleri de hazırlamak gerekli. Şimdi Akmescit’te Kırım Cumhuriyeti Öğretmenlerinin Bilgisini Mükemmelleştirme Enstitüsü açıldı. Bu enstitünün başında şu anda Seran Hüseyin isimli bir Kırım Tatarı arkadaşımız görevlidir. Bu enstitünün bünyesinde laboratuarlar açıldı. Bu laboratuarların mütehassısları şimdi Kırım Tatar talebeleri için ders kitapları hazırlamaktalar. Bu kitaplar birkaç yıl içinde hazır olsa, Kırım Tatar çocukları için millî mektepler açarak ana dilde dersler vermek epeyce bir yoluna da girmiş olur.
Ertuğrul Karaş – Kırım Tatar millî meselesinin çözümüne yönelik dünyadaki Kırım Tatarlarının bakış açısı ne olmalıdır?
Şakir Selim – Halkımızın takdiri, dünyanın her tarafına dağılmak şeklinde oldu. Biz eğer İsmail Bey Gaspıralı’nın “Dilde, Fikirde, İşte Birlik” şiarına sadık kalırsak, dünyanın neresinde olursak olalım birbirimizi unutmamak ve birbirimize yardım kolunu uzatmak , birbirimize manevî ve eğer mümkün olsa maddî yardımda bulunmak zorundayız. İşte ancak bu şartlarda biz Kırım Tatarları olarak yeniden dünya yüzüne çıkabiliriz. Şunu söylemek istiyorum ki, şimdi dağılan Sovyet Cumhuriyetlerine dünyanın her yanından insancıl yardımlar gelmekte. Bizim halkımıza da Türkiye, Almanya, Amerika, Polonya ve Romanya’dan yardımlar geliyor. Biz bunun için büyük teşekkürler bildiriyoruz ve halkımız şimdiki zamanda böyle yardımlara muhtaçtır.
Ertuğrul Karaş – Şakir Aga sohbetiniz için size çok teşekkür ederim.
Şakir Selim – Siz de sağ olunuz.
Emel 228