18 Mayıs Kırım Sürgününün Anılmasına Rusya’nın Tepkisine Karşı
BİLDİRİLER
KTMM BAŞKANI REFAT ÇUBAR:
RUSYA, KIRIM TATARLARINDAN NEFRET EDİYOR!
“Moskova, kolektif hafızasını dikkatlice korumaya, halkları uğruna hayatlarını veren şehitlerin anısını onurlandırmaya, anavatanları Kırım’ı beşik gibi korumaya, 237 yıldır devam eden Rus tiranlığı ve Sovyet şiddetinin sonucunda tüm dünyaya dağılan halkının birliğini önemsemeye devam ettiği için Kırım Tatar halkından nefret ediyor. Moskova, Kırım Tatarlarını tamamen Kırım’ın dışına itmek istiyor. İstiyor ancak sürekli dikkat etmesi gerekiyor; çünkü Kırım Tatarlarının, Ukraynalılar ve birçok ülkenin hükumetleri ile toplulukları tarafından benzeri görülmemiş bir şekilde desteklemesinden korkuyor.”
KTMM TÜRKİYE TEMSİLCİSİ ZAFER KARATAY:
“PUTİN YÖNETİMİ, SUÇUNU BİLİYOR”
“Rusya, Türkiye’yi eski SSCB ülkelerinden biri ya da arka bahçesi sanıyor galiba. Ayrıca biliyor ki 18 Mayıs 1944 Kırım Sürgününün hesabı verilmedi ve sonunda bu sürgünlerin hesabını vermemek, sorumluluğunu unutturmak istiyor. Tarihin gördüğü en büyük insanlık suçlarından birinin kurbanlarının sanal ortamda anılması bile Rusya’yı rahatsız etmiş. Çünkü suçunu biliyor, İşgal ettiği Kırım’da Kırım Tatarlarının sürgün kurbanlarını topluca anmalarına yasak getirdiğini biliyor. Böyle bir insanî konunun gündeme getirilmesi bile Rusya’yı yönetenleri rahatsız etmiş. Sürgün kurbanlarını anmamızın üzerinden 10 gün geçtikten sonra böyle bir bildiri yayınlama gereği duyması da ilginç. Libya’da silahlarının ve desteklediği silahlı milislerini hezimetini mi gizlemeye çalışıyor? Dolaylı olarak da belki de bu yüzden Türkiye’yi tehdit ediyor.”
KIRIM DERNEĞİ GENEL BŞK. MÜKREMİN ŞAHİN:
“RUSYA’NIN ANLAMASI GEREKEN BU BİR İNSANLIK SUÇUDUR”
“18 Mayıs 1944 tarihi bütün dünyanın bildiği üzere Kırım Tatar halkının en acılı günüdür. 1944 Sürgünü ve Soykırımına ilişkin olarak 76. anma yıl dönümünde dünyada ve Türkiye’de gerçekleştirilen faaliyetlerin, Rusya Dışişleri tarafından bu şekilde eleştirilmesi bu işin vehametini daha çok gösteriyor. Çünkü, insanların ve Rusya’nın şunu anlaması gerekiyor: Bu bir insanlık suçudur.
Aslında bir halkın yaşadığı bu büyük sıkıntı ve acıları Rusya’nın veya dünyanın görmezlikten gelmesi, anlamaya çalışmaması kendisini onurlandırmaz, yüceltmez, aksine küçültür. Bizim Türkiye’de yaşayan milyonlarca Kırım Tatarı olarak Rusya’ya olan tavsiyemiz şudur:
Lütfen meseleye insani açıdan bakın, bu meselenin bir insanlık suçu olduğunu kabul edin. Vakti zamanında Sovyetler Birliğinin, Stalin’in yapmış olduğu bu insanlık suçunu siz de lanetleyin!”
DKTK TEFTİŞ KURULU BAŞKANI ENVER AYDOĞAN:
“BİR MİLLETİN YOK EDİLMESİ SIRADAN BİR YERLEŞTİRME OLARAK GÖRÜLEMEZ”
“Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanlığı tarafından 28 Mayıs 2020 tarihinde yapılan açıklamada, 18 Mayıs 1944 tarihinde Kırım Tatarlarının ana vatanları Kırım’dan sürgün edilmesi, 240.000 Kırım Tatarının bu zorbaca/insan onuruna aykırı bir şekilde hayvan vagonlarında gerçekleşen göçte hayatını kaybederek toplu soykırıma uğraması, ‘zorunlu yeniden yerleştirme’ olarak nitelendirilmiştir. Bu açıklama ile Birleşmiş Milletlerin kadim halkların ana vatanlarında yaşama hürriyeti, can/mal güvenliğine yönelik kararları hiçe sayılmış, tarihe kara bir leke olarak geçen bu sürgün basit bir ‘yeniden yerleştirme’ olarak görülmektedir. Bir milletin topyekun yok edilmesine matuf sürgün sıradan ve masumane bir yerleştirme olarak görülemez. Sonuçları on yıllar sonrasında bile vicdanları titreten bu toplumsal olaylara karşı daha duyarlı olunması ve bu çerçevede Rusya Federasyonu’ndan resmî açıklamaların yapılmış olması, insanlık onuruna uygun olanı ve uluslararası barışa hizmet etmesi açısından önemli olurdu
Türkiye’de, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Sayın İbrahim Kalın, resmî kurum temsilcilerinin ve milyonlarca Kırım Tatarının sivil toplum kuruluşu başkanları 18 Mayıs 1944 Kırım Tatar Sürgünü hakkındaki insani, vicdani, hukuki ve tarihsel güçlü akrabalık bağlarına dayanarak açıklamalarda bulunmuştur. 18 Mayıs 1944 Kırım Tatarları için acısı her daim hatırlanacak bir gün, insanlık suçlarının işlendiği tarih olarak kalacaktır. Bu duyarlılığı ve hissiyatı doğru anlayamayan Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanlığı, açıklamaların aşırıcıların saptırması ve Rusya Federasyonu-Türkiye Cumhuriyeti ‘dostane ikili ilişkilerine’ uygun olmayan bir içerikte olduğunu ifade etmektedir. Bir konunun açıkça bilinmesi gerekir ki, uluslararası ilişkiler karşılıklı saygı, hoşgörü ve çıkar ilişkilerini tesis etmek amacıyla yürütülür.
Bu ilişkilerde ülkelerin birbirlerinin iç ve dış politikalarının belirlenmesine yönelik açıklama ve yönlendirmeleri, uluslararası diplomasinin kabul edemeyeceği, ulusal egemenliğe yönelik bir ihlal niteliği taşımaktadır. Türkiye’de yaşayan milyonlarca diasporanın, soy ve akrabalık ilişkilerinin bulunduğu Kırım Tatarlarının yaşadıkları insan hakları ihlalleri, sürgün ve soykırıma yönelik girişimlere sesiz kalması beklenemez. Tarihsel bir gerçeklik ve yaşanmışlığın, toplum önünde sürekli hatırlanacak acı hafıza olarak kalacağı bilinmelidir.
18 Mayıs 1944 tarihinde sürgün ve soykırıma maruz kalan Kırım Tatarlarıyla etnik, tarihi, kültürel ve inanç bağları bulunan Türkiye’nin, üst düzey yöneticileri tarafından yapılan açıklamalar doğru, haklı ve insani bir durum olarak görülmelidir. Türk Milleti köklü ve övünç duyulacak bir tarihe, kadim bir devlet geleneğine ve idarecileri ise basiret ve ferasetiyle Dünya’ya örnek olacak bir kişiliğe sahiptir. Bu yönüyle de her zaman bölgemizde ve uluslararası toplumda saygı ve takdir görmektedir. Türk devlet yönetim geleneği bin yıllara matuf, kuşatıcı, kapsayıcı ve evrensel değerlerden ilham alarak oluşmuştur. Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil eden idarecileri, ülkemizin örnek ve kahraman liderleridir. Türkiye’de yaşayan milyonlarca Kırım Tatarlarının onlara sonsuz destek, minnet, gurur ve duası her daim sürecektir.”
EMEL DERGİSİ EDİTÖRÜ BÜLENT TANATAR:
“RUSYA ZIMNEN SUÇU KABUL ETMİŞ OLMUYOR MU?”
“Rusya suçu biliyor ama suçluyu tanımlamıyor, lanetlemiyor, çevresinden dolaşıp sürgünü ananlardan rahatsızlığını bildiriyor. O zaman zımnen suçu kabullenmiş olmuyor mu? Niye bunu açıkça üstlenmiyor. SSCB’nin 9 Mayıs zaferini kendine mal ediyorsun. SSCB’nin Türkiye’ye kurtuluş savaşı sırasındaki yardımını kendine mal ediyorsun da Kırım, Ahıska, Karaçay, Malkar Türklerinin, Çeçen ve İnguşların sürgün edilme suçlarını niye üstlenip özeleştiri yapmıyorsun? Niye bu meş’um günü haklı olarak anan ve telin eden bir halktan ve onun mensuplarından rahatsız olup onu Türkiye’ye şikâyet edip ‘ilişkilerimiz bozulabilir’ diye şantaj yapıyorsun?”