2019 YILINDA TÜRKİYE ÜNİVERSİTELERİNDE KIRIM VE KIRIM TATARLARI HAKKINDA HAZIRLANMIŞ TEZ ÇALIŞMALARI*
İkinci Bölüm
Hazırlayan: Özgür KARAHAN
Eskişehir ili, Mahmudiye ilçesi, Mesudiye Köyü’ndeki geleneksel kerpiç konutların mimari özellikleri ve koruma sorunlarına yönelik bir araştırma
Yazar: Tuğçe VATANSEVER
Danışman: Doç. Dr. Aynur ÇİFCİ
Yer Bilgisi: Yıldız Teknik Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / Mimarlık Anabilim Dalı / Rölöve-Restorasyon Bilim Dalı
Konu: Mimarlık
Yüksek Lisans, Türkçe, 2019, 209 s.
Eskişehir’in Mahmudiye İlçesi’ne bağlı Mesudiye Köyü, 1898 yılında Rumeli’den gelen Türk muhacirler tarafından kurulmuştur. Köy halkının çoğunluğunu ise1900’lerde devlet tarafından köye yerleştirilen Kırım Tatarları oluşturmaktadır. Köy, kerpiç bloklar ile inşa edilmiş geleneksel konutlardan oluşan ızgara planlı kırsal bir yerleşmedir. Köydeki geleneksel konutların mimari biçimlenişi, köy halkının geçim kaynağı olan tarım ve hayvancılıkla doğru orantılı olarak gelişmiştir. Büyük bir avlu etrafında doğrusal planlı tasarlanmış yaşam alanları ve servis birimlerinden oluşan yerleşmede içe dönük bir yaşam izlenir. Kırım’daki ve Dobruca’daki Kırım Tatarlarının bulunduğu kırsal yerleşim yerlerinin de benzer planlamaya sahip olduğu görülür. Mimari koruma alanında yapılan bu yüksek lisans tez çalışması kapsamında köydeki 132 geleneksel konuttan 13’ü mimari özellikleri, yapım teknikleri ve malzemeleri açısından ayrıntılı olarak incelenmiştir. Tezin 1. bölümünde literatür özeti, tezin yazılış amacı ve hipoteze yer verilmiştir. 2. bölümünde, Mesudiye (Taşlıhüyük) Köyü’nün tarihsel geçmişi, coğrafi, iklimsel özellikleri ve sosyo-ekonomik yapısı aktarılmıştır. 3. bölümünde Mesudiye Köyü yerleşim dokusunun özellikleri hakkında bilgiler verilmiştir. 4. bölümünde ise köyün geleneksel konutlarının mimari özellikleri, yapım teknikleri ve malzemeleri açıklanmıştır. Tezin 5. bölümünde Mesudiye Köyü’ndeki geleneksel konutların çevre ölçeğinde görülen, yasal mevzuat ve sosyo-ekonomik kaynaklı, doğal kaynaklı ve insan kaynaklı koruma sorunları belirtilmiştir. 6. bölümde ise geleneksel konutların korunmasına yönelik değerlerden ve bunlara bağlı olarak geliştirilen önerilerden ve son olarak kısa bir değerlendirme bulunmaktadır.
The awakening of the Crimean Tatar nationalist movement under the leadership of Kırımoğlu / Kırım Tatar milliyetçi hareketinin Kırımoğlu liderliğinde uyanışı
Yazar: İrem ERDEMİR
Danışman: Dr. Öğr. Üyesi Güliz DİNÇ
Yer Bilgisi: Ankara Yıldırım Beyazıt Ü. / Sosyal Bilimler Ens. / Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi A.B.D. / Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi BD
Konu: Siyasal Bilimler
Yüksek Lisans, İngilizce, 2019, 159 s.
Bu tez, Sovyetler Birliği tarafından 1944 sürgünü ile Kırım’dan sürülen Kırım Tatarlarının, Kırım’a dönüş sürecini incelemektedir. Kendisi de bir insan hakları savunucusu olan Kırımoğlu, Kırım Tatar Millî Hareketi’nin vizyonunu belirlemiştir. Bu çalışmada Kırımoğlu’nun görüşleri ve mücadelesi, insan hakları savunucuları ile olan ilişkileri ve millî harekete etkileri irdelenmektedir. Ayrıca, Kırımoğlu liderliğindeki Kırım Tatar Millî Hareketinin mücadele yöntemleri, temel prensipleri, yürüttüğü faaliyetler ve insan hakları savunucuları ile kurduğu bağlantılar incelenmektedir. İnsan hakları hareketleri ve milliyetçiliğin birbiri ile uyuşmadığı düşünülen literatürün aksine, KTMH’nin Kırımoğlu liderliğinde verdiği mücadele; insan hakları, demokratik değerler ve milliyetçiliği harmanlaması üzerinden kurgulanmıştır. Kırımoğlu’nun düşüncelerine dayanarak, KTMH, kendi millî kimliklerini tarihî vatan kabul ettikleri Kırım üzerinden kurarak, Kırım’a geri dönmek için mücadele etmişlerdir. Bu amaç için Kırımoğlu önderliğinde, küresel insan hakları normlarımdan yararlanarak, uluslararası alanda destek almışlardır. Bu tez, millî bir hareketin liderinin aynı zamanda bir insan hakları savunucusu olabileceğini savunmaktadır. Bu çalışma, literatürde Kırım Tatar Millî Hareketinin mücadelesi ile ilgili nitel verilere dayanmaktadır.
The Perception of Crimea in Cengiz Dağcı’s Novels / Cengiz Dağcı’nın Romanlarında Kırım Algısı
Yazar: Burcu GÜNGÖR
Danışman: Prof. Dr. Salim ÇONOĞLU
Yer Bilgisi: Balıkesir Ü./ Sosyal Bilimler Ens. / Türk Dili ve Edebiyatı ABD
Konu: Türk Dili ve Edebiyatı
Yüksek Lisans, İngilizce, 2019, 105 s.
Bu çalışmada Cengiz Dağcı’nın romanlarındaki Kırım algısı ele alınmıştır. Kırım algısı ile ilgili inceleme yapılırken yazarın yaşadığı dönemin siyasi-tarihi ve sosyal durumu ele alınmıştır. Romanları ilk elden tanık olarak kabul edilmiş ve Kırım’ın uzun yıllardır yaşamak zorunda bırakıldığı durumlar tespit edilmiştir. Bu çalışma sonrasında ulaşılan en kapsamlı ifade Cengiz Dağcı’nın vatanına olan bağlılığıdır. Şartlar onu istenmeyen şeyleri tecrübe etmeye zorlasa da toprağından, kültüründen, insanından vazgeçmemiştir. Bu çalışma altı bölümden oluşmaktadır. Kaynakçada bu çalışmada faydalanılan eserler listesine yer verilmiştir. Yazarın sıklıkla üzerinde durduğu vatan/toprak, milli kimlik, din ve kültür algıları tasniflenmede ön planda tutulmuştur. Bu çalışmada ulaşılan en genel sonuç Dağcı’nın hayatını derinden etkileyen Kırım Dramını hafızasında yaşattığı gerçeklikle destekleyip bir gün vatanına döneceğini umut ettiği halkına ışık olabilmektir.
The role of media in Crimean Tatar identity: The Case of ‘Haytarma’ / Kırım Tatarların kimliğinde medyanın rolü: ‘Haytarma’ örneği
Yazar: Daria MONASTYRSKAIA
Danışman: Doç. Dr. Aysun AKAN
Yer Bilgisi: İzmir Ekonomi Ü. / Sosyal Bilimler Ens. / Medya ve İletişim Çalışmaları Anabilim Dalı
Konu: İletişim Bilimleri
Yüksek Lisans, İngilizce, 2019, 83 s.
Bu çalışma, Kırım Tatarların kimliğindeki medya rolünü analiz etmektedir. Tezin amacı milli kimliğin, başta sinema olmak üzere, medya araçlarında nasıl dile getirildiğini araştırmaktır. Bu araştırma tek ama Kırım Tatar sinemasının en önemli ve Kırım Tatar halkının yaşadığı en travmatik olayları anlatan ‘Haytarma’ filmini kapsamaktadır. Bu çalışma göstermektedir ki Kırım Tatarları medya kaynaklarını kimliklerini korumak ve canlı tutmak amacıyla kullanmaktadırlar.
Cengiz Dağcı ile Cengiz Aytmatov’da II. Dünya Savaşı ve Yansımaları: Karşılaştırmalı Bir Çalışma
Yazar: Hasan SANDALLIK
Danışman: Doç. Dr. Ferhat KARABULUT
Yer Bilgisi: Manisa Celal Bayar Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı / Çağdaş Türk Lehçeleri Bilim Dalı
Konu: Türk Dili ve Edebiyatı
Yüksek Lisans, Türkçe, 2019,232 s.
Çalışmada Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği tarihinde önemli bir yeri olan ve SSCB bünyesinde bulunan halkları her yönüyle etkileyen II. Dünya Savaşı’nı ve II. Dünya Savaşı sırasında Kırım ve Kırgızistan’da yaşayan halkların durumunu Cengiz Aytmatov ve Cengiz Dağcı’nın eserleri (Elveda Gülsarı, Cemile, Yüz Yüze, Toprak Ana, Oğulla Buluşma, Asker Çocuğu, Sultanmurat, Korkunç Yıllar, Yurdunu Kaybeden Adam, Yoldaşlar, Ölüm ve Korku Günleri, Biz Beraber Geçtik Bu Yolu, Üşüyen Sokak, O Topraklar Bizimdi) ışığında incelenmiş. Çalışmanın giriş bölümünde II. Dünya Savaşı’nın Kırım ve Kırgızistan’ı ilgilendiren kısmına kısaca değinildikten sonra II. Dünya Savaşı başlayana kadar Kırım ve Kırgızistan’da yaşananları anlatılmış. Kısaca II. Dünya Savaşı’nın ekonomik ve siyasi nedenlerine, Cengiz Aytmatov ve Cengiz Dağcı’nın hayatlarına, savaş ve edebiyat konusunda değinilmiş. Daha sonra ise ele alınan eserlerin özetleri verilmiş. Birinci bölümde ise II. Dünya Savaşı’nın Aytmatov ve Dağcı’nın yukarıda adı geçen eserlerine nasıl yansıdığı, Aytmatov’un ve Dağcı’nın eserlerinde karşılaştırmalı olarak on beş başlık altında incelenmiş. Sonuç bölümünde ise çalışmanın bütün başlıkları ana hatlarıyla değerlendirilmiş. Ek kısmında ise II. Dünya Savaşı’yla ilgili Türk dünyasından fotoğraflara yer verilmiş.
Türkiye Selçukluları Döneminde Kırım’da Selçuklu Yönetimi
Yazar: Elif KELİKLİ
Danışman: Prof. Dr. Mustafa HİZMETLİ
Yer Bilgisi: Bartın Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Tarih Anabilim D
Konu: Tarih
Yüksek Lisans, Türkçe, 2019, 57 s.
Türkiye Selçukluları döneminde Kırım’da Selçuklu yönetimi adlı bu çalışmada temel amaç Kırım’ın idaresi ve Türkiye Selçuklar döneminde gerçekleşen Suğdak seferinin sonrasında bölgede başlayan Selçuklu idaresini analiz ederek bölge hâkimiyetinin Anadolu Selçuklu devletine sağladığı katkıyı incelemektir. Karadeniz ticaretine hâkim olmak isteyen Anadolu Selçuklu devleti devrin ticaret noktası Kırım’ı ele geçirmek için Emir Hüsâmeddin Çoban komutasında Suğdak şehrini ele geçirmiştir. Zamansal olarak tezin sınırlılığı Anadolu Selçuklu devletinin Anadolu hâkimiyeti ve ticaret yollarını ele geçirmek için Suğdak fethine gitmesidir. Bu amaçla tezin zaman sınırı XIII. yüzyıl başlarını kapsamaktadır. Ancak sürecin daha iyi anlaşılması için Anadolu Selçuklu devletinin kuruluş safhasına XI. yüzyıl başlarına ve Anadolu hâkimiyetin kalıcı hale gelmesi için verilen mücadeleler sebebiyle XII. yüzyıl dönemine girilmiştir. Mekânsal sınırlılıklarımız ise Anadolu, Kırım ve Karadeniz bölgesini kapsamaktadır.
Kırım Tatar şairi Bilâl Mambet’in “Dağ Lalesi” adlı eserinin dil ve üslup özellikleri
Yazar: Yunus AKTEPE
Danışman: Prof. Dr. Arzu Sema ERTANE BAYDAR
Yer Bilgisi: Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Anabilim Dalı / Türkçe Eğitimi Bilim Dalı
Konu: Eğitim ve Öğretim; Türk Dili ve Edebiyatı
Yüksek Lisans, Türkçe, 2019, 558 s.
Kırım Tatar şairi Bilâl Mambet’in “Dağ Lalesi” adlı şiir kitabından hareketle eserin dil ve üslup özellikleri incelenmiştir. Çalışmanın giriş kısmında Kırım Tatar Türkleri, Kırım Tatar Türkçesi ve Kırım Tatar Edebiyatı’nın önemli şahsiyetlerinden olan eser sahibi Bilâl Mambet’in hayatı hakkında bilgiler verilmiştir. Bu tez çalışması; şekil bilgisi, üslup ve içerik ile çeviriyazı bölümlerinden oluşmaktadır. Çeviriyazı bölümünde eserde yer alan tüm şiirlerin Kiril alfabesinden Lâtin alfabesine transkripsiyonu gerçekleştirilmiş olup şiirlerin Kiril ve Latin alfabeleriyle yazılmış şekilleri çalışmaya aktarılmıştır. Şekil bilgisi bölümünde eserde mevcut olan şiirler kelime kelime analiz edilerek ekler ve sözcük türleri incelenmiştir. Elde edilen örnekler yapı özelliklerine göre tasnif edilerek sıralanmıştır. Üslup ve içerik bölümünde ise genel olarak şiirler ele alınılan konulara göre sınıflandırılmıştır. Şiirlerin şekil özellikleri; nazım birimleri, kafiye, redif ve ölçüleri temele alınarak incelenmiştir. Şiirlerde kullanılan kelime hazinesine ve söz sanatlarına değinilerek verilmek istenen iletiler irdelenmiştir. Sonuç bölümünde çalışma neticesinde ulaşabildiğimiz verilere yer verilmiştir.
İbraim Paşi’nin Canlı Nişan adlı romanı esasında Kırım Tatar Türkçesinde isim cümleleri
Yazar: Ferda Yaprak OK
Danışman: Doç. Dr. Arzu Sema Ertane BAYDAR
Yer Bilgisi: Erzincan Binali Yıldırım Ü. / Sosyal Bilimler Ens. / Türkçe Eğitimi Anabilim Dalı
Konu: Türk Dili ve Edebiyatı
Yüksek Lisans, Türkçe, 2019, 169 s.
İsim cümlelerini incelediğimiz bu çalışmada Kırım Tatar Türkçesinde isim cümlelerinin kullanım sıklığı ve bu isim cümlelerinin cümle kalıplarının tespit edilmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla Kırım Tatar edebiyatı yazarlarından olan İbraim Paşi’nin “Canlı Nişan” adlı romanındaki isim cümleleri taranarak cümle kalıplarına, yüklem isminin türüne, yüklemin yerine, anlamına ve zamanına göre tasnif edilmiştir. Eserdeki isim cümleleri önce transkribe edilip sonrasında Türkiye Türkçesine aktarılmıştır. Ayrıca çalışmada; isim cümlesi, cümle, isim, özne, nesne, yer tamlayıcısı, zarf tümleci, yüklem ve yardımcı unsur konu başlıklarıyla ilgili literatür taraması yapılarak araştırmacıların görüşlerine yer verilmiştir.
Göçe Zorlanan Dış Türklerin Türk Yazılı Basınında Yer Alışı
Yazar: Şeyda DURAK
Danışman: Prof. Dr. Belkıs Ulusoy NALCIOĞLU
Yer Bilgisi: İstanbul Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Genel Gazetecilik Anabilim Dalı / Gazetecilik Bilim Dalı
Konu: Gazetecilik
Yüksek Lisans, Türkçe, 2019, 117 s.
Yakın tarihe kadar “zorunlu göç” olarak ifade edebileceğimiz kısır bir döngü içerisinde, birçok topluluk gibi Ahıska Türkleri ve Kırım Tatarları da sürekli olarak kendi öz vatanlarından ayrı, farklı coğrafyalarda yaşamlarını idame ettirmeye çalışmışlardır. 1944 yılında, Sovyet lideri, Stalin tarafından yurtlarından ansızın, sebepsiz yere çıkarılarak Orta Asya’nın daha önce hiç görmedikleri, bilmedikleri topraklarına yerleştirilmişlerdir. Yaşamak zorunda bırakıldıkları bu topraklarda başta ekonomik olmak üzere birçok sosyo-kültürel sorunlarla karşılaşmışlardır. Şüphesiz karşılaştıkları en önemli sorun; göç ettikleri yerlerde başta barınma hakkıyla beraber birçok insani hakkı elde edebilmek için özbenliklerinden, Türk kimliğinden vazgeçmelerinin istenilmiş olmasıdır. Kırım ve Ahıska Türklerine karşı açık bir asimilasyon siyaseti uygulanmış ve sahip oldukları öz değerlerini yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kalmışlardır. Tam bu noktada, ana vatanlarına dönmek için devamlı surette çözüm yolları geliştirmeye çalışmışlardır. Tez çalışmasında, Türklerin maruz kaldıkları göçün ardından geride bıraktıkları topraklara dönüş hakkını elde edebilmek, bilhassa uluslararası platformlarda seslerini duyurabilmek için nasıl mücadele verdikleri araştırma konusu olarak belirlenmiştir. Türklerin yasal olarak vatanlarına geri dönüş hakkı elde ettikleri 1991-1999 yılları arasında neler yaşandığı, dönüşlerin ne kadarının gerçekleşip gerçekleşmediğine dair yapılan haberlerin, Türk yazılı basınında yer alıp almadığı ise araştırma safhasının en önemli halkasını oluşturmuştur. Türklerin geri dönüşlerine ilişkin Türk yazılı basınının konuyla olan alakasını ölçmek ve bu anlamda somut, sayısal veriler ortaya koyabilmek için seçilen 3 günlük gazete üzerinden bir arşiv taraması yapılmış ve bu döneme ışık tutulmaya çalışılmıştır. Sonuç itibariyle, içerisinde gazete, dergi ve bu konuda akademik düzeyde kaleme alınmış çeşitli kitapların yanı sıra, bizzat Kırım ve Ahıska Türkleri tarafından da oluşturulmuş yazılı ve görsel mecraların bulunduğu literatürler incelenmiş, ana vatana dönüş sürecinde meydana gelen tüm gelişmeler basına yansıdığı kadarıyla aktarılmaya çalışılmıştır.
Sivastopol kuşatmasının Türk basınına yansımaları (1941- 1942)
Yazar: Emre UYSAL
Danışman: Doç. Dr. Çağatay BENHÜR
Yer Bilgisi: Selçuk Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Tarih Anabilim Dalı / Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bilim Dalı
Konu: Tarih
Yüksek Lisans, Türkçe, 2019, 167 s.
22 Haziran 1941’deki Alman saldırısının ardından Sovyet ordusu güney kesimine büyük değer verdi. İki taraf da bölgeye çok miktarda birlik yığmıştır. Hem Kafkasya’nın ve buradaki petrol rezervlerinin ele geçirilmesi için, hem de geçen sene başarısız olan Barbarossa Harekâtı’nı sonuca erdirerek SSCB’yi yıkmak amacıyla Almanlar güney cephesine odaklanmışlardır. Ekim 1941’de Kırım, Alman işgaline uğramış, Sovyet orduları cephenin bu kesiminde yalnızca Sivastopol’de [Akyar] uzun süreli direniş gösterebilmişlerdir. Aynı yıl Kasım ve Aralık aylarında gerçekleşen iki taarruzda Sivastopol düşmemiştir. Almanların 1942 taarruz planına göre Kafkasya’ya erişerek Moskova ile Volga’nın bağlantısını kesip Sovyet ordularını aciz düşürülecekti. Bu plana göre Kırım’da kalan son güçlü Sovyet mevzisi durumundaki Sivastopol’ün ele geçirilmesi için hazırlıklara girişilmiştir. Savaş sırasında mücadelenin askerî açısının yanı sıra ekonomik ve diplomatik meseleler de ön plana çıkmıştır. Almanya’nın ilgilendiği konulardan biri de Boğazlar’ın durumu olmuştur. Ayrıca Kafkas petrollerinin yanı sıra, Balkan devletleriyle münasebetler de gündeme damgasını vurmuştur. Kış saldırıları sırasında Alman ordusuna zor anlar yaşatan Sovyet birlikleri, malzeme ve personel açısından büyük kayıplara uğramaktan kurtulamamışlardır. Aralık-Ocak 1942 harekâtlarında Kerç Yarımadası’nı Alman işgalinden kurtarıp Kefe (Feodosya) ve Gözleve (Evpatorya) gibi birçok Kırım limanına asker çıkarmalarına rağmen, diğer mevkilerde kısa sürede yenilmişlerdir. Mayıs 1942’deki Alman saldırısı neticesinde Kerç’teki Kızıl Ordu birlikleri de yenilgiye uğramışlardır. Böylelikle bir başına kalan General Petrov’un Sivastopol’deki Müstakil Sahil Ordusu, Haziran 1942 operasyonu sırasında General Manstein’ın XI. Ordusu karşısında iyi bir direniş gösterse de yenilmekten kurtulamamıştır. 250 gün süren bu kuşatmada iki taraf da ağır kayıplar vermiş ve her türlü zayiat bakımından Sovyet ve Mihver birlikleri toplamda yarım milyona yakın asker yitirmişlerdir. Tüm bu mücadelenin öncesinde, savaş sırasında ve olayın ertesinde Sivastopol’le ilgili gelişmeler Türk basınında çeşitli şekillerde yer bulmuştur.
Rüstem Ali’nin “Burulışta” Adlı Romanı Üzerine Dil İncelemesi (Ses Bilgisi- Şekil Bilgisi- Söz Varlığı- Dizin)
Yazar: Pelin DANIŞMANT
Danışman: Doç. Dr. Talat DİNAR; Prof. Dr. Ceyhun Vedat UYĞUR
Yer Bilgisi: Süleyman Demirel Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı
Konu: Türk Dili ve Edebiyatı
Yüksek Lisans, Türkçe, 2019, 1379 s.
Bu çalışmada Rüstem Ali’nin “Burulışta” adlı romanı incelenmiştir. Çalışma Metin Transkripsiyonu, Ses Bilgisi, Şekil Bilgisi, Söz Varlığı ve Dizin Bölümlerinden oluşmaktadır. Metin Transkripsiyonu bölümünde metnin Kiril alfabesinden Latin alfabesine aktarımı yapılmıştır. Ses Bilgisi bölümünde metinde seslerin tanıtımı yapılmış ses olayları incelenmiştir. Şekil Bilgisi kısmında ise metinde geçen yapım ekleri, çekim ekleri, birleşik kelimeler ve kelime türlerine değinilmiştir. Söz Varlığı kısmında metinde geçen atasözleri ve deyimlerle ilgili açıklamalar yapılmıştır. Sözcüklerin metindeki yeri ve anlamı ve sözlüklerle ilgili birleşik yapıların anlamı ise dizin kısmında gösterilmiştir. Çalışma ile Kırım Tatarı Rüstem Ali adlı yazarın Burulışta adlı romanının dil özellikleri açıklanmaya çalışılmıştır.
Rusya Federasyonu – Avrupa Birliği İlişkilerinde Karşılıklı Yaptırımların Rusya Federasyonu Ekonomisine Olan Yansımaları
Yazar: A. RZAEVA
Danışman: Dr. Öğr. Üyesi Mustafa ÖZTÜRK
Yer Bilgisi: Akdeniz Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı / Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı
Konu: Uluslararası İlişkiler
Yüksek Lisans, Türkçe, 2019, 124 s.
Bu çalışma Rusya Federasyonu ve Avrupa Birliği arasındaki ilişkilerde Rus ekonomisi üzerindeki karşılıklı yaptırımların etkisini değerlendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Rusya Federasyonu ve AB arasındaki ilişkilerin tarihsel bir boyutu incelenmiş olup, Ukrayna’da ise Turuncu Devrim ile ilgili siyasetin rolü incelenmiş, 2014’ün Kırım krizinden sonra AB’nin Rusya Federasyonu’na yaptırım uygulama süreci ve Rusya ekonomisine etkisi ele alınmıştır. Çalışma, Rusya Federasyonu ve AB’nin karşılıklı yaptırımlarından doğrudan etkilenen ekonominin sektörlere olan analizi içermektedir. Şu anda iki taraf arasında gelişen ilişkiler ayrıntılı bir şekilde incelenmekte olup, tek bir kurum olarak Rusya ile AB arasındaki ilişkilerde yaşanan zorluklara dikkat edilmekte ve durumun muhtemel gelişimi ile ilgili bir sonuç hazırlanmıştır. Batı yaptırımlarının siyasi boyuttaki nihai hedefi, Rusya’da ülkenin çeşitli bölgelere dağılmasına yol açabilecek ekonomik ve daha sonra siyasi bir krize neden olma arzusu olarak tanımlanmaktadır. Rusya’ya yaptırım uygulamasının sebeplerinden biri, Batı’nın Kırım’daki Rus eylemlerini reddetmesidir. Aynı zamanda bu çalışmada, Rusya için “Kırım meselesinin” çözülmesinin güçlü yanlarını, fırsatlarını ve temel tehditlerini ortaya koyulmasıdır. Rusya Federasyonu’nun Avrupa Birliği’nin eylemlerine cevaben yaptığı karşı yaptırımları ayrı ayrı ele almaktadır.
Güvenlik problemlerinin “Hibrit savaş” kapsamında incelenmesi: Doğu Ukrayna ve Kırım örnekleri (2014-2015)
Yazar: Gökhan CİN
Danışman: Doç. Dr. Hasan Hüseyin TEKİN
Yer Bilgisi: Polis Akademisi Başkanlığı / Güvenlik Bilimleri Enstitüsü / Güvenlik Stratejileri ve Yönetimi Anabilim Dalı
Konu: Savunma ve Savunma Teknolojileri; Uluslararası İlişkiler
Yüksek Lisans, Türkçe, 2019, 138 s.
Çalışma, hibrit savaş olgusunu, Rusya Federasyonu’nun (RF), 2014-2015 yıllarında Doğu Ukrayna (Donbas) ve Kırım üzerinde gerçekleştirdiği harekât üzerinden analiz etmektedir. Bu kapsamda vakanın tarihsel boyutunun anlaşılabilmesi için Ukrayna tarihine değinilerek, Ukrayna’nın Doğusu ile Batısı arasındaki farklılıkların sebepleri ve tarihsel kökleri vurgulanmıştır. Literatürde birçok yazarın tanımladığı Hibrit savaş kavramının ne olduğu, tarihsel süreç içerisinde bugün nasıl algılandığı açıklanmaya çalışılmış, bu bağlamda kavram karmaşasının önüne geçebilmek için yöntem bakımından hibrit savaş ile ilintili diğer savaş kavramlarına da yer verilmiştir. Kırım ve Donbas vakaların icracısı olan RF’nin sahip olduğu Hibrit savaş kabiliyetini ortaya çıkartan sebepler ve koşullar incelenmiştir. Bu maksatla, SSCB’den köhne ve hantal bir miras devralan RF’nin, yakın coğrafyasında gerçekleşen egemenlik krizleri göz önünde bulundurularak, modernize ettiği güvenlik mekanizması ile hibrit savaş kabiliyetine evrilen güvenlik konsepti bir süreç olarak ele alınmıştır. 2014-2015 Donbas ve Kırım olaylarını tarihsel ve kavramsal bir derinlikte vaka incelemesi olarak analiz eden bu çalışmanın amacı, RF’nin hibrit savaşı nasıl yorumladığını ve “özgün” Ukrayna harekât sahasında nasıl hayata geçirdiğini açıklamaktır.
Kırımlı yazar Cengiz Dağcı’nın hayatı ve eserlerindeki İslami motifler
Yazar: Burcu DEMİR
Danışman: Dr. Öğr. Üyesi Erşahin Ahmet AYHÜN
Yer Bilgisi: Eskişehir Osmangazi Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / İslam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı
Konu: Sanat Tarihi; Tarih; Türk Dili ve Edebiyatı
Yüksek Lisans, Türkçe, 2019, 127 s.
Bu çalışmanın konusu 20. yüzyılda yaşamış Kırımlı bir yazar olan Cengiz Dağcı’nın hayatı ve eserlerinde geçen İslamî motiflerdir. Cengiz Dağcı II. Dünya Savaşı’nda Rus ordusunda Almanlara karşı savaşmış, bu sırada Alman ordusuna esir düşmüştür. Savaştan sonra Londra’ya yerleşen Dağcı kendi başından geçenleri ve Kırım halkının yaşadıklarını konu alan eserler yazmıştır. Bu çalışma iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde Cengiz Dağcı’nın hayatı incelenmiştir. İkinci bölümde ise Cengiz Dağcı’nın eserlerinde geçen İslamî motifler kategorize edilerek değerlendirilmiştir.
Karadeniz Kurganlarındaki Metal Plakalar ve Süsler
Yazar: Şebnem Saffet KISAKÜREK
Danışman: Prof. Dr. Zeynep ERDEM
Yer Bilgisi: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Klasik Arkeoloji Anabilim Dalı / Arkeoloji Bilim Dalı
Konu: Arkeoloji
Yüksek Lisans, Türkçe, 2019,
Karadeniz Bölgesinde yapılan kazılarda özellikle kuzey Karadeniz (Kırım, Ukrayna), batı Trakya (Bulgaristan, Yunanistan), doğu Trakya (Türkiye Trakya’sı) kurganları ve geniş bir yayılım alanı olan İskit mezarlarından çok sayıda metal buluntu ele geçmiştir. Bunlar arasında çeşitli ebat ve formdaki metal plaka/süsler özellikle dikkat çekmektedir. Farklı madenlerden yapılan bu plakalar, takı, elbise süsü, sunu objesi ve çeşitli mobilya aksamı olarak kullanılmıştır. Bu eserler Demir Çağları’ndan başlayarak Erken Roma Dönemi sonuna kadar tarihlendirilmektedir. Türkiye Trakyası’nda ve Türkiye’nin Karadeniz Bölgesinde ele geçmiş buluntuların batı Trakya (Yunanistan, Bulgaristan) ve kuzey Karadeniz’deki (Kırım, Ukrayna) benzerleri ile karşılaştırılması çalışmanın amaçlarından biri olacaktır. Metal plaka/süsler şekillerine göre sınıflandırılacak, tipolojik ve morfolojik benzerlik ve farklılıklar ortaya konacaktır. Tarihlendirme yapılmaya çalışılarak, kullanım amaçlarına yönelik sorunsallar üzerinde durulacaktır.
Promethee hareketi ve Ukrayna
Yazar: Havva ÇAMLIYOL
Danışman: Doç. Dr. Yahya Kemal TAŞTAN
Yer Bilgisi: Ege Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Türk Dünyası Sosyal Ekonomik ve Siyasal İlişkiler Anabilim Dalı
Konu: Siyasal Bilimler; Tarih; Uluslararası İlişkiler
Yüksek Lisans, Türkçe, 2019, 214 s.
1900’lü yılların başından İkinci Dünya Savaşı’na kadar Rusya’ya karşı mücadele eden hareketlerden biri de Promethee olmuştur. Hareketin kuruluş tarihi 1926 diye yazılsa da daha önceden yapılan tüm görüşmeler ile anlaşmalar bu hareketin evvelini ve temelini oluşturmuştur. Polonya, bağımsızlığını kazanmasıyla Rusya’yı parçalama ve bölerek yıkma planlarını hayata geçirmeye başlamıştır. Bu mücadelede Rusya tahakkümü altındaki milletlerle beraber yürüyecek olan Polonya, Avrupa devletlerinin desteğine güvenmiştir. Ukrayna, Azerbaycan, Gürcistan, Türkistan, İmparatorluğun yıkılmasıyla bağımsızlıklarını ilan etmiş ve Avrupa’ya seslerini duyurabilmişlerdi. Lakin kısa süren bu hürriyet yine Rusya sınırları içerisine dahil olarak sona ermiştir. Tek başına mücadele edecek gücü olmayan bu devletler güçlerini birleştirerek Polonya ile beraber hareket etmeye karar vermişlerdir. Arazi, askeri güç, nüfus bakımından en güçlülerden ve en erken bağımsızlığını kazanan devletlerden biri olan Ukrayna, hareketin mihenk taşı olmuştur. Simon Petlura’nın Pilsudski ile yaptığı anlaşmayla başlayan ortak mücadele, Azerbaycan, Gürcistan, Şimali Kafkasya, Kırım, Türkistan, İdil-Ural, Don, Kuban Kazakları ve diğerlerinin de katılmasıyla İkinci Dünya Savaşı’na kadar devam etmiştir. Promethee hareketi adını alan bu mücadelede eski devlet başkanları Mehmed Emin Resulzade, Noi Jordaniya, Simon Petlura, Ukrayna dışişleri bakanı Oleksandr Shulgin, Türk dünyasını bu hareketle tanıştıran Ayaz İshaki, Mustafa Çokay, Zeki Velidi Togan, Sadri Maksudi, Ali Merdan Topçubaşı, Seydahmet Kırımer, Said Şamil gibi isimler yer almıştır. Ülkelerini terk edip muhaceret hayatı yaşamak zorunda kalan bu isimler Paris, Varşova, Berlin gibi merkezlerde bir araya gelmişler farklı komite, merkezler, istihbarat birimleri oluşturarak, dergi, gazete, bülten, bildiri yayınlayarak, eğitim ve kültür merkezlerinde propaganda yaparak Avrupa’nın dikkatini çekmeye, Rusya’nın uyguladığı sömürgeci siyaseti dünyaya göstermeye çalışmışlardır.
Cengiz Dağcı’nın Romanlarında Değerler Eğitimi
Yazar: Feyime ÖZGÜR
Danışman: Prof. Dr. Özlem FEDAİ ; Prof. Dr. Şerif Ali BOZKAPLAN ; Dr. Öğr. Üyesi Fatma SÖNMEZ
Yer Bilgisi: Dokuz Eylül Üniversitesi / Eğitim Bilimleri Ens. / Sosyal Bilimler ve Türkçe Eğitimi Anabilim D. / Türk Dili ve Edebiyatı Öğr.Bilim Dalı
Konu: Eğitim ve Öğretim
Yüksek Lisans, Türkçe, 2019, 175 s.
Cengiz Dağcı (1919-2011) Kırım’da doğan bir Tatar Türkü olarak Türk kimliğine sadık, Türk tarihini araştıran, dünyadaki son günlerini Türk kültüründen örnekler sunduğu romanlarını yazarak geçiren “edebiyat emekçisi” bir yazardır. 1956 yılında ilk romanı Korkunç Yıllar’ı kaleme almasıyla yazarlık hayatına başlayan Cengiz Dağcı, yaşamı boyunca biriktirdiği hatıraları ve hatıralarından arta kalanları yazarak ömrünün son günleri dahi çalışma masasında geçirmiştir. Yazarın ölmeden önce basımını planladığı bazı notları Ötüken Neşriyat tarafından toparlanarak kitaplaştırılmıştır. Cengiz Dağcı ölümünden sonrasına dahi basılmaya hazır “miras” özelliğinde romanlar bırakmıştır. Dağcı’nın romanları, Kırım’dan göçe zorlanan Tatar Türklerinin hayatlarına ışık tutmasının yanında, II. Dünya Savaşı esnasında tüm dünyayı etkileyen politik ve ekonomik sistemlerden bahsetme özelliğiyle de tarihî belge niteliği taşımaktadır. Yazar, romanlarında yalnızca gerçeklerden bahsetmek yerine eserlerinin zeminine hayal gücünü yerleştirmiş, böylece adını dünya çapında duyurmuştur. Dağcı’nın başarıya ulaşmasında etkili olan özelliği, yalın dili ve üslubunun yanında, günümüz dünyasında unutulmaya yüz tutan “değer” kavramına dikkat çekmiş olmasıdır. Çalışmamızda Cengiz Dağcı’nın Onlar da İnsandı, Korkunç Yıllar, Yurdunu Kaybeden Adam, İhtiyar Savaşçı, Benim Gibi Biri, Üşüyen Sokak, Ölüm ve Korku Günleri, Biz Beraber Geçtik Bu Yolu, Dönüş, Yoldaşlar, O Topraklar Bizimdi, Badem Dalına Asılı Bebekler, Anneme Mektuplar, Regina ve Genç Timuçin adlı romanlarının zeminine yerleştirdiği “değerler” üzerinde durulmuştur. Bu romanlarda siyasî, sosyal, ahlâkî, iktisadî, ilmî, dinî değerler ve estetik değerleri incelenmiştir.
Integration of Ukraine into NATO and its geopolitical implications / Ukrayna’nın NATO entegrasyonu ve jeopolitik çıkarımlar
Yazar: Sevsu ÖNDER
Danışman: Doç. Dr. Işık KUŞÇU BONNENFANT
Yer Bilgisi: Orta Doğu Teknik Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Avrasya Çalışmaları Anabilim Dalı
Konu: Siyasal Bilimler; Uluslararası İlişkiler
Yüksek Lisans, İngilizce, 2019, 174 s.
Bu tez Ukrayna’nın NATO entegrasyon sürecini ve bunun jeopolitik neden ve sonuçlarını Kırım’ın ilhakı ve Doğu Ukrayna’daki askeri çatışmalar bağlamında analiz etmeyi amaçlamaktadır. Ukrayna açısından bakıldığında ise NATO entegrasyonu basitçe Ukrayna’nın Rus jeopolitik ekseninden ayrılmak amacıyla Rusya ve Batı arasında yaptığı “medeniyetsel” bir tercihtir. Bu tez Ukrayna, Rusya ve ABD destekli NATO’nun jeopolitik önceliklerini yansıtan çok yönlü bir yaklaşım sunmaktadır.
The long-run causal effects of the emigration of Crimean and Nogay Turks on the urbanization and agricultural outcomes of Turkey: An empirical analysis / Kırım ve Nogay Türklerinin göç etmelerinin Türkiye’nin şehirleşme ve tarımsal çıktıları üzerindeki uzun dönemli nedensel etkileri: Bir ampirik analiz
Yazar: Mahmut ABLAY
Danışman: Yrd. Doç. Dr. Güneş Arkadaş AŞIK ERPEK
Yer Bilgisi: TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Fen Bilimleri Anabilim Dalı
Konu: Ekonomi
Yüksek Lisans, İngilizce, 2019, 130 s.
Bu tezin amacı, Kırım ve Nogay Türklerinin göçünün, Türkiye’nin kentleşmesi ve tarımsal çıktıları üzerindeki uzun dönemli nedensel etkilerini araştırmaktır. Göçmenlerin uzun dönemli nedensel etkilerini tahmin etmek için, Türkiye Cumhuriyeti Tarım Yıllıkları ve Nüfus Sayımlarının kullanılması yoluyla, 1928 ve 1965 aralığındaki altı yıldan oluşan il düzeyinde yeni bir veri seti hazırlanmıştır. Sıradan En Küçük Kareler (SEKK) yöntemine ek olarak, potansiyel içsellik sorununu gidermek için araç değişken ayarlaması yapılmıştır. Sonuçlar, Kırım ve Nogay Türklerinin göçlerinin, kentleşme oranı, kişi başına düşen toplam ekilen alan, kişi başına düşen toplam tarımsal çıktı, kişi başına düşen toplam hububat alanı, kişi başına düşen toplam hububat üretimi ve kişi başına düşen toplam sınai ürünler üretimi üzerinde uzun dönemli nedensel etkilerinin olduğunu ortaya koymaktadır.
Soğuk savaş sonrası Rus dış politikasında Avrasyacılık: Kırım sorunu
Yazar: Özgün SEDAL DİRİK
Danışman: Prof. Dr. Ayşe Aslıhan ÇELENK
Yer Bilgisi: Erciyes Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Avrasya Araştırmaları Anabilim Dalı / Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı
Konu: Uluslararası İlişkiler
Yüksek Lisans, Türkçe, 2019, 104 s.
Bu çalışma Soğuk Savaş sonrası Rus Dış Politikası’nın değişen dinamiklerini analiz etmektedir. Rusya’nın 1990’larda yeni kimlik ve rol arayışına girdiğini ve yakın çevre ülkelerinin Rusya için stratejik açıdan önemli olduğunu savunmaktadır. Rusya bölgedeki stratejik önemini ve etkisini artırmak için dış politikasında Neo-Avrasyacı doktrini kullanmaktadır. Bu tezin Birinci bölümünde klasik ve neo-Avrasyacı doktrin ele alınmış ve bu doktrinin Rusya’nın yeni dış politikası için önemi analiz edilmiştir. İkinci bölümde Yakın Çevre Doktrini’ne değinilmiş ve Rusya’nın yakın çevresindeki ülkelerle yaptığı uluslararası işbirlikleri ile bu doktrin örneklendirilerek açıklanmaya çalışılmıştır. Üçüncü bölümde Kırım Krizi ve Rusya’nın krize tepkisi analiz edilmiş, bu yeni Rus dış politikasının Avrasyacılığa dayandığını göstermiş ve Yakın Çevre Doktrini’nin “başarılı” olduğu kanıtlanmıştır.
Saldırgan realizm ve büyük güçler: Ukrayna krizinde Rusya
Yazar: Eray ALIM
Danışman: Doç. Dr. Fuat AKSU
Yer Bilgisi: Yıldız Teknik Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enst. / Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı / Siyaset ve U.İ. Bilim Dalı
Konu: Uluslararası İlişkiler
Doktora, Türkçe, 2019, 452 s.
Ukrayna krizi son beş yıllık zaman diliminde uluslararası siyaset sahnesinde öne çıkan hadiselerden biri olmuştur. Bu kriz toplumsal ve siyasal gerginlikler, silahlı çatışma ortamı, toprak ilhakı, barış anlaşmaları ve Rusya-Batı gerginliği gibi önemli olayları içinde barındırmıştır. Rusya, krizin başlangıcında Ukrayna’yı Avrupa Birliği ile Ortaklık Anlaşması imzalamaktan vazgeçirip kendi liderliğinde kurulan Avrasya Ekonomi Birliği’ne dahil etmeye çalışmıştır. Ukrayna’da devlet başkanın azliyle sonuçlanan ani bir iktidar değişikliği sonrasında ise stratejik çıkarlarının tehdit altında olduğunu düşünerek, potansiyel tehlikeleri gidermek amacıyla askeri yöntemlere başvurmuştur. Böylece Rusya, Ukrayna krizinde yaşanan gelişmelerin yönünü tayin eden başat aktör olmuştur. Bu saptamadan hareketle bu çalışma Ukrayna krizini bir vaka incelemesi olarak seçerek, Rusya’nın Ukrayna krizinde izlediği politikanın bir incelemesini yapmıştır.
Doktrinden Pratiğe Rusya’nın Hibrit Savaşı: Ukrayna ve Suriye örnekleri
Yazar: Hakan ULU
Danışman: Doç. Dr. Taylan Özgür KAYA
Yer Bilgisi: Necmettin Erbakan Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı / Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı
Konu: Uluslararası İlişkiler
Yüksek Lisans, Türkçe, 2019, 138 s.
İnsanlık tarihi aynı zamanda savaşlar tarihidir. Tarih boyunca birçok medeniyet kuran insanoğlu, kurduğu ve yücelttiği bütün medeniyetleri savaşlarla yıkan bir tarih bırakmıştır günümüze. Savaşın sebep, sonuç ve etkileri gibi tanımları da sürekli değişmektedir. Silahlı çatışma-dan topyekûn savaşa kadar farklı şekillerde adlandırılan ve sınıflandırılan savaş, gelişen teknoloji ve bilimin öncülüğünde yeni kavramları içine alarak insanlığın geleceğini şekillendirmeye başlamıştır. Bu çalışmada, son yıllarda özellikle Rusya’nın Kırım’ı ilhakı ve Suriye’de meydana gelen olaylar çerçevesinde adını sıkça duyduğumuz ve bulanık, melez gibi isimlerle de anılan hibrit savaş terimi Rus bakış açısıyla değerlendirilecek, Rusya’da bu terimin nasıl anlaşıldığı ve kavramsallaştırıldığı tanımlar ve olaylar üzerinden tartışılacaktır. Tek kutuplu dünya düzenine karşı savaş açan Rusya Federasyonu açısından hibrit savaşın ne anlama geldiğini bilmek, bu savaşın nasıl yürütüleceğini bilmekle eşdeğerdir. Bu çalışma aynı zamanda, olayların kavranmasını tarih (geçmiş) ve zaman (gelecek) belirler mantığından hareketle, hibrit savaşın dünü ve bugünüyle değerlendirilerek daha iyi anlaşılabilmesini de amaçlamaktadır.
Cengiz Dağcı’nın Eserlerinde Mekân
Yazar: Gülşah YILDIRIM
Danışman: Dr. Öğr. Üyesi Oğuzhan KARABURGU
Yer Bilgisi: Akdeniz Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı
Konu: Türk Dili ve Edebiyatı
Yüksek Lisans, Türkçe, 2019, 210 s.
Türk Dünyası edebiyatının önemli temsilcilerinden olan Cengiz Dağcı, şiir, roman, hikâye, hâtırat, günlük gibi türlerde eserler vermiş Kırım Türkü bir yazardır. Dağcı, İkinci Dünya Savaşı yıllarında esir düşmesinin ardından vatanından ayrılmak zorunda kalmış, söz konusu vatandan kopuş, yazarın bundan sonraki dönemde kaleme aldığı neredeyse bütün eserlerinde, kaybettiği memleketini en güzel şekilde dile getirmesine vesile olmuş, yazar adetâ kaybettiği memleketini yeniden var edebilme mücadelesi vermiştir. Aynı şekilde, yazarın bir başka hassasiyeti, milletinin şahit olduğu trajedileri gözler önüne sermektir. Dağcı, bu arzusunu gerçekleştirebilmek için sanatın gücünden yararlanmış, bu vesile ile eserlerinde, mekânı dekor olarak kullanmamış, amaç hâline getirmiştir. Yazar, memleketinin kaybedilmiş mekânlarını anlatmayı kendine bir görev bilmiştir. Tezimizin çıkış noktasını da yazarın eserlerindeki mekânı önceleyen bu tavır oluşturmuştur. Bu doğrultuda yazarın eserleri taranmış, karşılaşılan mekânlar, edebî eserlerdeki kullanım sıklığına bağlı olarak tasnif edilmiş ve bu noktadan hareketle eserlerde mekânın hangi anlam dâireleri çerçevesinde kullanıldığı, kahramanların bakış açılarına göre mekânların ne anlam ifade ettiği ve yazarın eserlerindeki mekân algısı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Çalışmamızın giriş kısmında edebî eserlerde mekân kavramı hakkında bilgilere yer verilmiştir. Birinci ve ikinci bölümlerde Cengiz Dağcı’nın hayatı ve sanatına değinilmiş, üçüncü bölüm ise “iç mekân, dış mekân, memleket mekânları, savaş mekânları, esaret mekânları, sürgünlük mekânları, kutsal mekânlar, gurbet mekânları, açık ve kapalı mekân, kaçış mekânları, mekânları yeniden kurmak” başlıkları ve alt başlıklar hâlinde değerlendirilmiştir. Dördüncü bölümde ise “mekânın işlevi” hususuna değinilerek yazarın mekân algısı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Sonuç bölümünde ise, tezle ilgili genel bir değerlendirme yapılmıştır.
1950-1960 Döneminde Basına Göre Türkiye’de Göçler
Yazar: Gizem DURUYOL ÇAMDALI
Danışman: PROF. DR. CEMALETTİN ŞAHİN
Yer Bilgisi: Marmara Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Coğrafya Anabilim Dalı / Coğrafya Bilim Dalı
Konu: Coğrafya
Yüksek Lisans, Türkçe, 2019, 129 s.
Ülkelerin nüfus değişiminde etkili olan faktörlerden birisi de göçtür. Ülkemizde 1950’li yıllardan itibaren yoğun bir iç göç hareketi yaşanmıştır. Türkiye’de yaşanan tarımsal dönüşümlerle birlikte itici bir hâl alan kıra karşılık, sanayileşmeye bağlı olarak çekici bir hâl alan kent, iç göçlerin yoğun bir şekilde yaşanmasına neden olmuştur. Buna bağlı olarak da şehirleşme süreci hızlanmış, nüfus şehirlerde artarken kırsalda azalmıştır. Bu da hem kırsalda hem de şehirlerde pek çok sorunu gündeme getirmiştir. Türkiye’de dış göçler de önemli bir yer tutmaktadır. Cumhuriyet’in ilanından sonra ülkeler arası yapılan anlaşmalarla yurt dışından Türkiye’ye çok sayıda göçmen gelmiştir. Dünyada değişen dengeler ve siyasi şartlar ülkemize birçok göç dalgasını da beraberinde getirmiştir. Bu dönemde Balkanlar, Kırım ve Kafkasya’dan ülkemize çok sayıda göçmen gelmiştir. Türkiye’den başka ülkelere yapılan göçler ise çoğunlukla işçi göçleri olmuştur. Bu göçler 1960’lı yıllarda başlamış ve uzun süre etkisini göstermiştir. İşçi göçlerinin büyük bir kısmı Batı Avrupa ülkelerine yapılmıştır. Almanya yapılan bu göçlerde ilk sırada yer almıştır. İç ve dış göçler Türkiye’nin değişmesinde ve dönüşmesinde önemli bir rol oynamıştır. Bu çalışmada “1950-1960” döneminde Türk basınına göre iç göçler ve dış göçler incelenmiştir. Bu kapsamda basında yer alan göç haberleri, bu haberlerin sıklığı, göçlerin şehirlere ve nüfusa etkisinin basına nasıl yansıdığı, göçlerin sıklıkla hangi şehirlere olduğu ve bu şehirlerde yaşanan sorunların basın açısından nasıl ele alındığı, göçlerin ekonomiye, şehirleşmeye, siyasete yansımalarının nasıl olduğu gibi çeşitli konulara yer verilmiştir. Bu amaçla 1950-1960 dönemine ait Cumhuriyet, Hürriyet, Milliyet ve Zafer gazeteleri taranmıştır. Ayrıca bu dönemdeki iç ve dış göçlerle ilgili olarak Devlet İstatistik Kurumu (DİE) verilerinden yararlanılmış ve bu verilere tablolar halinde yer verilmiştir.
Ukrayna Krizi Sonrası Türkiye’nin Kırım’ın İlhakına Yönelik Politikası
Yazar: Bengü YILMAZ
Danışman: DR. ÖĞR. ÜYESİ ÖMER ASLAN
Yer Bilgisi: Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı
Konu: Uluslararası İlişkiler
Yüksek Lisans, Türkçe, 2019, 104 s.
Bu çalışmada Ukrayna-Rusya krizi bağlamında tüm yönleriyle Türk dış politikası incelenmektedir. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra bağımsızlığını kazanan devletlerarasında yer alan Ukrayna ile Rusya arasındaki ilişkiler son yıllara kadar Rusya’nın kontrolünde ve sorunsuz olarak gerçekleşmiştir. Ancak özellikle Ukrayna’da hâkim olmaya başlayan liberal akım ve Batı ülkelerine yakınlaşma sonrası Rusya ve Ukrayna ilişkileri gerilmeye hatta çatışmaya kadar gitmiştir. Bu çalışmada Rusya ve Ukrayna arasında son yıllarda yaşanan krizlere karşı, Türk dış politikasının nasıl şekillendiği ele alınmaktadır. Devletlerin dış politikalarını belirleyen etmenler açıklanmıştır. Daha sonra tarihsel süreciyle birlikte Rusya-Ukrayna ilişkileri ve Türkiye’nin Kırım politikası ele alınmıştır. Son dönem yaşanan kriz ve bu aşamaya geliş süreçleri anlatılmıştır. Son olarak Türkiye’nin bu krizdeki tutumu ve izlediği politika hakkında çalışma boyunca verilen bilgiler ışığında genel değerlendirmelerde bulunulmuştur.
Rusya Federasyonu Dış Politikasındaki Değişimin Ukrayna Krizine Etkisi (2000-2016)
Yazar: Bülent ERDİL
Danışman: Prof. Dr. Mustafa Nail ALKAN
Yer Bilgisi: Gazi Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı / Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı
Konu: Uluslararası İlişkiler
Doktora, Türkçe, 2019, 215 s.
Birinci ve İkinci Dünya Savaşı’nın ortaya çıkardığı güvensizlik ortamı, Soğuk Savaş boyunca da devam etmiştir. Bu dönemlerde devletler, uluslararası alanda ortak bir güvenlik ortamı oluşturmaya çalışmışlardır. Bu arayışlar uluslararası ilişkiler kuramlarındaki güvenlik çalışmalarına da yansımıştır. Ancak genel anlamda istenilen küresel barış ve çatışmasızlık ortamına ulaşılamamıştır. SSCB’nin dağılması, hem bölgesel hem de küresel güç dengelerini değiştirmiştir. Değişen bu güç dengeleri, hem AB hem de ABD gibi büyük güçlerin Karadeniz, Kafkaslar ve Orta Asya gibi eski Sovyet nüfuz alanlarına doğru genişlemelerinin önünü açmıştır. Ancak 2000 yılında Vladimir Putin’in devlet başkanı olmasından sonra Rusya Federasyonu, kısa süre içinde toparlanma sürecine girmiştir. Ekonomik ve siyasi gelişmeler, beraberinde askeri gelişmelerin de önünü açmıştır. Böylece Rusya, başta yakın çevresi olmak üzere eski nüfuz alanları üzerinde etkisini arttırmaya başlamıştır. Bu gelişmelerden en çok etkilenen ülkelerden biri Ukrayna olmuştur. Ukrayna’nın dış politikada çeşitlilik üretememesi, onu AB ile Rusya arasında mücadele alanı olmaya itmiştir. Rusya’nın yükselen gücü ve özgüveni Ukrayna üzerinde büyük bir baskı oluşturmaktadır. Bu baskının ve Rusya’nın sertleşen Ukrayna politikasının birtakım sebepleri vardır. Bu sebeplerin en önemlisi AB, NATO ve ABD’nin Doğu Avrupa ve Kafkaslar üzerine yoğunlaşarak, Rusya üzerinde bir güvenlik tehdidi oluşturmalarıdır. Batının bu yaklaşımının bedelini de bölge ülkeleri ödemek zorunda kalmaktadır. Bu çalışmada uluslararası ilişkiler kuramlarının güvenlik konusuna yaklaşımları ele alınarak, kavramsal çalışmalar üzerinde durulmuştur. Rusya Federasyonu’nun dış politikalarındaki değişimin bölge ve Ukrayna üzerindeki yansımaları ele alınmıştır. Ayrıca Ukrayna’da meydana gelen çatışmaların ve ortaya çıkardığı krizin bölge dengeleri üzerindeki etkileri üzerinde durulmuş, analiz ve değerlendirmeler yapılmıştır.
6 numaralı Nâme-i Hümayûn Defterindeki Kırım Hanlığıyla ilgili belgelerin transkripsiyonu ve değerlendirmesi
Yazar: Güler PORTAKAL
Danışman: Dr. Öğr. Üyesi Serhat KUZUCU
Yer Bilgisi: Kilis 7 Aralık Üniversitesi / Sos. Bilimler Ens./ Tarih Anabilim D.
Konu: Tarih
Yüksek Lisans, Türkçe, 2019, 141 s.
Devletlerin hafızası durumunda olan arşivler Türk Devlet geleneğinde önemli bir yere sahiptir. Arşivin önemini idrak etmiş olan Osmanlı Devleti, tarihe aiti olan belgeleri büyük bir titizlikle muhafaza ederek Hazine-i Evrak adını verdiği arşiv kurumu oluşturmuştur. Günümüz Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğünde, üç yüz bin defter ve yüz elli milyonu aşkın vesika bulunmakta olup, bunlar arasında yer alan Name-i Hümayun Defterleri Osmanlı Devleti’nin sosyo–ekonomik, idari, siyasi yazışmaları hakkında aydınlatıcı özelliğe sahip bilgiler sunmaktadır. Transkripsiyon ve değerlendirmesini yaptığımız 6 numaralı Name-i Hümayun Defteri, Kırım Hanlığı ile ilgili olan (H.1115-1133) Miladi1703-1721 yılları arasını kapsamaktadır. Çalışmamızda ayrıca defterin genel özelliklerine, hüküm özetlerine ve transkripsiyonuna ulaşmak mümkündür.
Kırım’da Kadın Kimliğinin Şekillenişi (1880-1920)
Yazar: Özge ÜVENLİCAN
Danışman: Prof. Dr. Mehmet ŞAHİNGÖZ
Yer Bilgisi: Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Tarih Anabilim Dalı / Genel Türk Tarihi Bilim Dalı
Konu: Tarih
Yüksek Lisans, Türkçe, 2019, 151 s.
1880-1920 yılları arası Rusya için değişim ve dönüşüm yılları olmuştur. Bu tarihlerde Rusya gerek kendi milleti gerekse içinde barındırdığı diğer milletler içinde farklılaşmalar gözlenmiştir. Bu tezde Rusya’daki Müslümanların genel durumundaki değişim ve dönüşümle birlikte, Kırım bölgesindeki Türk kadınları içinde sosyolojik ve tarihsel, dini bakımdan ne tür farklılaşmaları ortaya çıkardığı incelenmeye çalışılmıştır. Bu bölge özelinde Müslüman kadınların yaptığı çalışmalar ve mücadeleler incelenmiştir. Türklerin tarihinin çok uzun yıllara dayandığı ve geçmişlerinin görmezden gelinemeyeceği muhakkaktır. Bu sebeple Türk kadının, Türk kültüründen kaynaklanan özellikleriyle birlikte aynı zamanda Müslümanlığı kabulüyle oluşan değişimi de tezde yer almaktadır. Bu değişim sadece İslam dininin getirdiği değişim olmayıp, arap ve fars unsurlarını da içinde barındırması bakımından önemlidir. 19. yüzyılın sonlarıyla beraber, Rusya’da bulunan Türklerin yaşamış olduğu aydınlanma hareketi kadınların da haklarını aramaları için bir şuur oluşturmuştur. Rusya’da Sovyet hakimiyeti başladıktan sonra da kadınlar dahilinde bütün Müslümanlar ayrıca hayatta kalma mücadelesi içine girmişlerdir. Bu durum sosyal, siyasi hak taleplerini geri çekmek zorunda kalmalarına sebep olmuştur. Tezin özellikle 1880-1920 yıllarını kapsamasının nedeni de budur. Bu çalışmada belgesel-tarihsel araştırma yöntemi kullanılarak, döneme ait yazılı kaynaklar ve arşiv belgelerinden, Türk Tarih Kurumu Kütüphanesi ve Üniversite kütüphaneleri, elektronik ortam araştırmaları, Türkiye Cumhuriyeti Milli Kütüphanesinden faydalanılmıştır.
Kırım Tatar Türkçesi, Özbek Türkçesi ve Türkiye Türkçesi arasındaki yalancı eş değerler
Yazar: Sibel ÇELİK
Danışman: Prof. Dr. Ercan ALKAYA
Yer Bilgisi: Fırat Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı
Konu: Dilbilim
Yüksek Lisans, Türkçe, 2019, 355 s.
Lehçeler arası aktarmalar ve yabancılara dil öğretiminin en güncel sorunlarından biri olan yalancı eş değerli sözcükler, en az iki dilin/lehçenin söz varlıklarında yer alan ses dizilişleri denk veya denk olmanın eşiğinde olan sözcüklerin kavram alanlarının tamamının ya da bir kısmının farklılık göstermesi durumudur. Yalancı eş değerlik çalışmaları en az iki dil/lehçe arasında yer alan semantik farklıkları ortaya koyarak diller/lehçeler arası aktarmalarda ve dil öğrenim/öğretiminde yaşanan sorunları en aza indirmeyi amaçlamaktadır. Yalancı eş değerli sözcüklerin tespiti ayrıca dillerin/lehçelerin söz varlıklarının eş zamanlı olarak karşılaştırılmasına olanak sağlamaktadır. Böylece dillerin/lehçelerin söz varlıklarının ses, yapı, şekil ve anlam açısından ne gibi değişimlere uğradığı tespit edilebilmektedir. Bu çalışmada Kuzeybatı (Kıpçak) Türk lehçelerinden Kırım Tatar Türkçesi, Güneydoğu (Karluk) Türk lehçelerinden Özbek Türkçesi ve Güneybatı (Oğuz) Türk lehçelerinden Türkiye Türkçesi arasındaki yalancı eş değerli sözcüklerin büyük bir kısmı karşılaştırmalı olarak tespit edilmeye çalışılmıştır. Tespit edilen sözcükler çeşitli yönlerden değerlendirilerek tasnif edilmiştir. Bu çalışmanın, lehçeler arası aktarmalarda ve dil öğreniminde/öğretiminde yaşanan sorunları azaltması hedeflenmektedir.
Polonyalı Tatarlarda Diaspora ve Kültürel Kimlik
Yazar: Ulaş KALAY
Danışman: Doç. Dr. Utku YAPICI
Yer Bilgisi: Aydın Adnan Menderes Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı
Konu: Sosyoloji, Uluslararası İlişkiler
Yüksek Lisans, Türkçe, 2019, 299 s.
1397’de Litvanya Büyük Prensliği’ne yerleşen ilk Tatar topluluğu Altın Orda Devleti’nden göç etmiştir. Tatarların Büyük Litvanya Prensliği topraklarına olan göçleri belli aralıklarla 16. yüzyılın başlarına kadar devam etmiştir. Litvanya Prensliği’nin önemli şehirlerine yerleştirilen Tatarlar Litvanya Büyük Prensi Witold’un düşmanlarına karşı savaşan askerler, iç karışıklıktan kaçan mülteciler ve Litvanya Büyük Prensliği ile Altın Orda Devleti arasında yapılan savaşlarda esir düşen savaş tutsaklarıdır. Polonyalı Tatarlar, 1795-1918 yılları arasında Rusya’nın egemenliği altında yaşamışlardır. 1918’de Polonya Cumhuriyeti kurulduktan sonra Tatarlar kültürlerini yaşatma ve geliştirme amaçları doğrultusunda çeşitli konferanslar, toplantılar ve etkinlikler düzenlemişlerdir. Polonyalı Tatarların kültürlerini yaşatmaya ve geliştirmeye yönelik etkinlikleri 2. Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle duraksamıştır. Savaş sonu Tatar yerleşimlerinin Sovyetler Birliği kontrolü altına girmesiyle Tatarlar bulundukları topraklardan ayrılmak ya da Sovyetler kontrolü altında yaşamak arasında seçim yapmak zorunda kalmışlardır. Göç etmeyi tercih edenler Polonya’da “kurtarılmış topraklar” olarak adlandırılan bölgede yeniden yaşamlarını oluşturmaya başlamışlardır. 1989 yılında Polonya’da yaşanan sosyal ve siyasal değişim Polonyalı Tatarlar için yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur. Bu tez, kronolojik olarak tarihi olayları dikkate alarak Polonyalı Tatarların kimliğini diaspora perspektifinden analiz etmiştir. Bu analiz nitel yöntemlerin kullanıldığı bir saha araştırmasına dayanmaktadır. Çalışma, melezlik ve çok kültürlülüğün Polonyalı Tatar kimliğini nasıl etkilediği sorusuna cevap vermektedir.
Türk Dünyası’na adanmış bir ömür: Gazeteci Kemal Çapraz’ın hayatı ve fikirleri (1964-2008)
Yazar: Rabia GÜRBULAK
Danışman: Prof. Dr. Abdulvahap KARA
Yer Bilgisi: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Tarih Anabilim Dalı / Genel Türk Tarihi Bilim Dalı
Konu: Biyografi
Yüksek Lisans, Türkçe, 2019, 160 s.
Kastamonu’nun Araç ilçesine bağlı Pelitören Köyü’nde dünyaya gelen gazeteci ve araştırmacı yazar Kemal Çapraz yazılarında Türk Dünyasını özellikle de Kırım Türklerini konu almıştır. Kırım’a ve Kırım Türklerinin yaşadıklarına karşı özel bir hassasiyet gösteren Çapraz, mesaisinin büyük çoğunluğunu bu halkın maruz kaldığı baskı ve zulmü Türkiye’de duyurmaya çalıştığını görmek mümkündür. Bu sebeple Kırım Türklerinin vatanlarına geri dönüş mücadelesini yakından takip edip mercek altına alır. Kendine has ve duygusal bir anlatım dili olan Çapraz’ın yazılarında bahsi geçen Türk topraklarına yapmış olduğu seyahatler vesilesiyle bizzat tanık olduğu olaylar geniş yer tutar. Yedi Türk cumhuriyeti ve bağımsızlık mücadelesi veren 30’a yakın Türk topluluğunu gezen Çapraz, çevresi tarafından Türk Dünyasının “Evliya Çelebi”si olarak tanınır. Ayrıca bu vesileyle önemli Türk liderleri ile tanışma olanağı bulur ve onlarla yakın ilişkiler kurar. Bu çalışmada gazeteci ve araştırmacı Kemal Çapraz’ın hayatı, gazeteciliği, çeşitli gazetelerde yayımlamış olduğu haber ve yazıları, Kırım Türkleri ve Kırım Türkleri ile ilgili yayımlamış olduğu haberler incelenmeye çalışılacaktır.
17 numaralı Kırım şer’iyye sicili (H. 1084-1085/m. 1673-1674) transkripsiyonu ve değerlendirilmesi
Yazar: Şahin KILINÇ
Danışman: Prof. Dr. Yücel ÖZTÜRK
Yer Bilgisi: Sakarya Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Tarih Anabilim Dalı / Yeniçağ Tarihi Bilim Dalı
Konu: Tarih
Yüksek Lisans, Türkçe, 2019, 366 s.
Şer’iyye sicilleri, Osmanlı Devleti’nin sosyal ve ekonomik yönünü aydınlatması bakımından önemli bir kaynaktır. Bu kaynak vasıtasıyla Osmanlı halkının günlük yaşamını, uğraşına ve sorunlarına vakıf olabiliriz. Şer’iyye sicilleri tutulduğu dönem ve tutulduğu bölgenin insanlarının hikayesini bize sunmaktadır. Bir köylünün ekip biçtiği ürünü, bir tüccarın satmış olduğu malları veya bir kölenin başına gelen birbirinden farklı durumları muhtevasında barındırmaktadır. Osmanlı Devleti’ne tabi olan Kırım Hanlığı’nda da şer’iyye sicilleri tutulmaktadır. Kırım Hanlığı’nın sosyal, iktisadi, idari, dini, hukuki, etnik ve mimari birçok bilgilerini bu siciller sayesinde ulaşmak mümkündür. Biz de bu bilgiler ışığında 17. numaralı Kırım şer’iyye sicili (H. 1084-1085/M. 1673-1674) transkripsiyonunu ve değerlendirmesini ele aldık. Çalışmamızda sicilin transkripsiyonu tamamlandıktan sonra tasnif işlemi yapılmıştır. Daha sonra hanlığın coğrafyası ve tarihi ele alınmıştır. Sicillerden elde edilen bilgiler sonucunda konusuna göre kayıtlar kullanılmıştır. Elde edilen kayıtlar değerlendirilerek ilk bölümde Kırım Hanlığı’nın idari vaziyeti ele alınmıştır. Hanlığın kazaları, kasabaları, köyleri, mahalleleri ve coğrafi yerleri tespit edilmiştir. İkinci bölümde ise sosyal hayat ele alınmıştır. Hanlık içerisindeki etnik ve dini farklılıklar, aile, suç ve suçlular, toplumda yer alan köleler, unvan ve lakaplar vb. konulara yer verilmiştir. Değerlendirmenin üçüncü bölümünde ise hanlığın ekonomik kısmı 17 numaralı sicil defterine göre sorgulanmıştır. Hanlık içerisinde para birimleri, ölçü ve tartı birimleri, meslek grupları, alım-satım, borç verme-alma ve tereke kayıtlarından elde edilen eşyalar çalışmanın üzerinde durduğu önemli konulardır. Çalışmamız Kırım Hanlığı’nın 1673-1674 yılını kapsayan bir yıllık dönemi içermektedir. Hanlığın sosyal, kültürel ve ekonomik birçok yönünü ortaya çıkarma amacıyla çalışılmıştır.
Nogay Ordası’nın Osmanlı Devleti ile münasebetleri
Yazar :Zarina GİLMANOVA
Danışman: PROF. DR. İbrahim TELLİOĞLU
Yer Bilgisi: Ondokuz Mayıs Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Tarih Anabilim Dalı
Konu: Tarih
Yüksek Lisans, Türkçe, 2019, 109 s.
İdil-Ural bölgesi miladi I-IV. yüzyıldan itibaren bugüne kadar pek çok Türk kavminin yaşadığı bir yurttur. XV. yüzyılda Altın Orda Devleti yıkıldıktan sonra, toprakları pek büyük ve eşit öneme sahip olmayan hanlıklara bölündü. İdil-Ural bölgesinde yer alan teşkilatlardan biri Nogay Ordası olmuştur. Nogay Ordası’nın (Mangıt Yurdu) sınırları tam olarak sadece XVI. yüzyılda belli olmuştur. Bölge batıda İdil (Volga) nehri ile, doğuda İrtış ve Tobola nehirleri ile sınırlanmıştır. Güneyden Sırdarya ve Aral, Karakum’dan geçerek, kuzey-doğuda Hazar denizine kadar uzanmıştır. Kuzey sınırı ise bazen Kama nehrin güneyi olarak sayılmasına rağmen, daha doğrusu Samara nehrinden Ufa ve Ay nehrine kadar uzanan bir bölge olduğunu söylememiz mümkündür. XVI. yüzyılda uluslararası ilişkilerinde Nogay Ordası büyük rol oynamaktaydı. Nogaylar Sibirya, Kazan, Astrahan, Kazak, Kırım Hanlıkları ile gelişen münasebetlerde bulunmuştur. Dönemin “Büyük” devletleri Osmanlı ve Rusya ile de Nogay Ordası yoğun ilişkiler içinde bulunduğunu kaynaklardan görebiliyoruz. Büyük kardeş olarak sayılan Osmanlı devleti ile olan ilişkiler en ilginç kısımdır. Bu bölgelere uzak kalan Devlet-i Aliyye bütün münasebetleri Kırım Hanlığı üzerinden yönetmeye çalışmıştır. Tarih akışına göre çok kısa bir ömrü olan bir devlet olsa da, Nogay Ordası İdil-Ural bölgesinde yaşayan Türk toplulukların tarihi için en önemli dönemlerden biri olduğunu söylememiz mümkündür. Bir buçuk yüzyıl içinde, bu dönem kültürel, siyasi ve sosyal anlamlarda esas özellikleri kurulduğu zamandır.
Osmanlı Ordusu İçerisinde Kırım Hanlığı Askeri Kuvvetlerinin Mahiyeti ve Ehemmiyeti
Yazar: Batuhan YILDIZ
Danışman: Dr. Öğr. Üyesi Hacı Murat ARABACI
Yer Bilgisi: Dumlupınar Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Yakınçağ Tarihi Anabilim Dalı / Tarih Bilim Dalı
Konu: Tarih
Yüksek Lisans, Türkçe, 2019, 124 s.
Karadeniz’in kuzeyinde kurulmuş olan Kırım Hanlığı, bölgesinde önemli bir askeri gücü teşkil etmekteydi. Hanlığın Osmanlı Devleti himayesine girmesiyle birlikte bu önemli askeri güç; Rusya içlerinden, Orta Avrupa’ya, Kafkaslardan, İran’a kadar büyük bir bölgede askeri faaliyetlerini Osmanlıların isteklerine göre uygular hale gelmişti. Devlet ve askeri teşkilatı şüphesiz ki Altın Orda ve kadim bozkır kültürü temelinde şekillenen bu devlet, Osmanlı Devleti’nin himayesi ile birlikte kadim kökleri üzerinde, Osmanlıların nüfuzu ile gelişerek güçlü bir siyasi yapı ortaya koyabilmiştir.
Soğuk savaş sonrası Rus dış politikasında Avrasyacılık: Kırım sorunu
Yazar: Özgün SEDAL DİRİK
Danışman: Prof. Dr. Ayşe Aslıhan ÇELENK
Yer Bilgisi: Erciyes Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Avrasya Araştırmaları Anabilim Dalı / Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı
Konu: Uluslararası İlişkiler
Yüksek Lisans, Türkçe, 2019, 104 s.
Bu çalışma Soğuk Savaş sonrası Rus Dış Politikasının değişen dinamiklerini analiz etmektedir. Rusya’nın 1990’larda yeni kimlik ve rol arayışına girdiğini ve yakın çevre ülkelerinin Rusya için stratejik açıdan önemli olduğunu savunmaktadır. Rusya bölgedeki stratejik önemini ve etkisini artırmak için dış politikasında Neo-Avrasyacı doktrini kullanmaktadır. Bu tezin Birinci bölümünde klasik ve neo-Avrasyacı doktrin ele alınmış ve bu doktrinin Rusya’nın yeni dış politikası için önemi analiz edilmiştir. İkinci bölümde Yakın Çevre Doktrini’ne değinilmiş ve Rusya’nın yakın çevresindeki ülkelerle yaptığı uluslararası işbirlikler ile bu doktrin örneklendirilerek açıklanmaya çalışılmıştır. Üçüncü bölümde Kırım Krizi ve Rusya’nın krize tepkisi analiz edilmiş, bu yeni Rus dış politikasının Avrasyacılığa dayandığını göstermiş ve Yakın Çevre Doktrini’nin başarılı olduğu kanıtlanmıştır.
Siyasi ve hukuki boyutlarıyla Sovyet sonrası Rusya-Ukrayna ilişkileri ve kırım krizi
Yazar: Esra DAYI
Danışman: Dr. Öğr. Üyesi Elif ŞİMŞEK ÖZKAN
Yer Bilgisi: Erciyes Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı / Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı
Konu: Uluslararası İlişkiler
Yüksek Lisans, Türkçe, 2019, 162 s.
SSCB’nin dağılması sonrası Rusya ve Ukrayna ilişkileri, yalnızca siyasi ve iktisadi değil, askeri konulardaki sorunlarla da karşılaşmıştır: İlk kez Karadeniz Filosunun bölüşümü hususunda Sovyet askeri mirasının taksimiyle ilgili bir problem deneyimlenmiştir. Sovyet planlı ekonomisinin bir sonucu olarak Ukrayna’nın ihtiyacı olan enerjinin Rusya’nın kaynaklarından ya da Rusya üzerinden Rusya üzerinden Ukrayna’ya aktarımın sürmesi ise, ilişkilerinde yeni sorunları da berberinde getirmiştir. Diğer taraftan Rusya’nın Avrupa pazarına ithal ettiği enerjinin Ukrayna toprakları üzerinden transferinden kaynaklanan payı ve Rusya’nın doğrudan Ukrayna’ya ihraç ettiği doğalgazın fiyatlandırılması diğer sorunlar arasında ön plana çıkmıştır. Son olarak Ukrayna’da Turuncu Devrim (2004) ve Euromaidan olaylarının (2014) ilkini dikkatlice ve yakından takip eden Rusya, 2014’teki olayların Kırım’a sıçraması üzerine doğrudan ve dolaylı olarak gelişmelere müdahil olmuş, Kırım’ın kendisiyle birleşme talebini kabul etmiştir.
2014 Ukrayna krizi sonrası Ukrayna-Rusya ilişkileri
Yazar: Emrah SOYDAN
Danışman: Doç. Dr. Merve İrem YAPICI
Yer Bilgisi: Aydın Adnan Menderes Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı
Konu: Siyasal Bilimler; Uluslararası İlişkiler
Yüksek Lisans, Türkçe, 2019, 94 s.
Slav kökenli olan Ukraynalılar ve Ruslar, ortak tarihe sahip olsalar da kültürel ve mezhepsel farklılıklara sahiptirler. Bu farklılıklar, Sovyet dönemi ve sonrasında ikili ilişkilerde belli başlı sorunların ortaya çıkmasına yol açmıştır. 1991 yılında SSCB’nin dağılmasıyla birlikte bağımsızlığını kazanan Ukrayna’nın kendi yolunu çizme isteğine karşın Rusya Ukrayna’yı çeşitli yollarla kontrolünde tutmaya çalışmıştır. Bu kontrol, Ukrayna’nın yönetimlerinde değişimler yaratmıştır. İki ülke arasında farklı boyutlarda yaşanan gerilimler Rusya’nın Kırım’ı ilhakı sonrasında ortaya çıkan halk protestolarıyla derinleşmiş ve Ukrayna Krizi olarak bilinen çözümsüz bir soruna dönüşmüştür. Bu çalışmada, 2014 Ukrayna Krizi’nin, Ukrayna-Rusya ilişkilerinde hangi değişimlere sebep olduğu araştırılmıştır. Çalışmada seçilen konu; ortak bir geçmişe sahip olan Rusya ile Ukrayna’nın, 1990’lı yıllardan bu yana ikili ilişkilerinde yaşadıkları kırılmaların ortaya çıkarılması ve bu kırılmaların dış politikalarında yol açtığı değişimler hakkında değerlendirmelerin yapılabilmesi için ele alınmıştır. Çalışmanın ilk bölümünde araştırma sorusunun cevaplanması sürecinde tarihsel bir arka plan oluşturmak için Ukrayna-Rusya ilişkilerinin tarihine odaklanılmıştır. İkinci bölümde, SSCB’nin dağılmasıyla bağımsızlığını kazanan Ukrayna’nın Rusya Federasyonu ile ilişkileri ele alınarak değişimler çözümlenmiştir. Son bölümde ise Ukrayna Krizi ile beraber ilişkilerde oluşan kırılma süreci irdelenmiştir. Ukrayna Krizi başlığı altında “Turuncu Devrim”, Euromeydan olayları, Kırım’ın ilhakı, Ukrayna’nın Donbas bölgesinde ortaya çıkan savaş, sürecin önemli olayları olarak saptanmış ve incelenmiştir. Sonuç kısmında, devam etmekte olan krizin çözümü doğrultusunda taraflar arasında yaşanan gelişmeler ele alınmış ve krizin, ilişkilerin genel seyri içindeki konumu saptanmıştır.
Haberin iktidarı-uluslararası ilişkilerde yeni medya: Bir örnek olay olarak Rusya’nın Kırım’ı ilhakı
Yazar: Pınar ODABAŞI DEMİRCİ
Danışman: Prof. Dr. Nurcan TÖRENLİ
Yer Bilgisi: Ankara Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Gazetecilik Anabilim Dalı
Konu: Gazetecilik
Yüksek Lisans, Türkçe, 2019, 251 s.
Tezin çalışma konusu uluslararası ilişkilerde yeni medya kullanımı ve geleneksel medya ile yeni medya arasındaki ilişki ve pratikleri incelemeye dayanmaktadır. Niteliksel söylem analizinin kullanıldığı tez çalışmasında, yeni medya aracılığıyla dolayımlanan sanal diplomasinin yürütülme biçimi, yöntem ve araçları, aktörleri ve bu aktörler arasındaki güç ilişkileri açığa çıkartılmak istenmiştir. Tezin birinci bölümünde aktörler, bulundukları tarihsel toplumsal süreç içinde siyasal konjonktür ile birlikte tanımlanmıştır. İkinci bölümde diplomaside yeni medya kullanımıyla yeni bir dil oluşup oluşmadığına yönelik bir tartışma ortaya konulmuştur. Üçüncü bölümde diplomasinin geleneksel araç ve ortamlarıyla yeni araç ve ortam karşılaştırılmıştır. Dördüncü bölümde araştırma yöntemi, araştırma evreni, kapsam, sınırlılıklar, veri toplama teknikleri ve bulguların değerlendirilmesi yer almıştır. Beşinci bölümde bulgular ortaya konmuştur. Geleneksel medya ile yeni medya karşılaştırmasında nicel ve nitel inceleme birlikte verilmiştir. Örnek olay olarak ele aldığımız Rusya’nın Kırım’ı İlhakı ile ilgili yayımlanan haberler ve paylaşılan sosyal medya iletileri karşılaştırılmıştır. Tez çalışmasında yeni medyanın uluslararası ilişkilerde aktörler tarafından geleneksel medya kadar yaygın olarak kullanıldığı belirlenmiştir. Yeni medya geleneksel medyayı desteklemek amacıyla da kullanılmaktadır. Bu bağlamda geleneksel medya gücünü hala korumaktadır. Yeni medya ile birlikte etki alanı da hızı da büyümektedir. Hem geleneksel medya da hem de geleneksel medyada paylaşılan bilgilerin kaynağı devlet elitleridir. Yeni medya paylaşımları da haberi beslemektedir. Dolayısıyla haberin iktidarı hüküm sürmeye devam etmektedir.
* Bilgiler Yükseköğretim Kurulu Başkanlığının https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi adresindeki Ulusal Tez Merkezi veritabanından sorgulanarak elde edilmiştir. Yazarlarının yayımına izin verdiği tezlerin PDF dosyaları erişime açık olup bu adresten indirilip okunabilmektedir.
Bu yazının birinci bölümü Emel’in 269.sayısında yayımlanmıştı.