Embiya ULUSOY*
Günümüzde Dobruca ve Deliorman’da yaşayan Tatarlar, Kırım Hanlığı’ndan gelmedirler. Ne zaman ve hangi nedenlerle buralara gelmişlerdir? Tatarların Doğu Tuna ovasına gelip yerleşmelerini Osmanlılar öncesi ve Osmanlılar zamanı olarak iki döneme ayırabiliriz. Osmanlı zamanında Rusların baskısı yüzünden kitle halinde göç edip buralara gelip yerleşmişlerdir.
Osmanlılar öncesi dönemde Tatarlar, Tuna ovasına akınlar yapmışlar daha sonra da Bulgar Çarlığı’yla ilişkiler kurmuşlar ve sonuç olarak bu topraklara yerleşmeğe başlamışlardır.
Tatarlar, ilk olarak XIII. Yüzyılda (1242-1243) Doğu Tuna ovasında görünmeğe başladılar. Batu Han, Macaristan ve Dalmaçya’dan dönerken, Bulgaristan toprakları olan Tuna ovasına daldılar ve tahrip ettiler. Kısa bir süre sonra Doğu Tuna ovasına Tatarlar yerleşmeğe başladılar, hatta buralarını ele geçirdiler. İvaylo’nun isyanı (1277-1280) geçici bir süre için Tatarların Tuna ovasına girmelerini engelledi. Fakat çok geçmeden 1285 yılında Bulgar topraklarına yeniden giren Tatarlar devlete de hakim oldular. Bulgar tahtına kendi adamları olan Smiletsi koydular. Daha sonra Görgi Terter (Bulgar çarı) Nogay Hanın’ın önderliğindeki Tatarların egemenliğini tanımak zorunda kaldı. Terter, oğlu Svetoslav’ı Nogay’ın yanında tutsak olarak; kızını da Nogay’ın oğlu Çaka’ya verdi.
Çok geçmeden Çaka (1288-1300) yılında Bulgar tahtına oturdu. Fakat kısa bir süre sonra Çaka’nın hasmı, rakibi Han Toktu, Svetoslav’ın da yardımıyla Çaka’yı ortadan kaldırarak, hayatına son verdi. Tahtta Svetoslav Terter oturdu (1300-1321). Ancak Bulgar hükümdarları Tatarların Bulgar topraklarına yerleşmelerine engel olamadı. Daha doğrusu kendileri onları davet ediyorlardı. XIV. yüzyılın 20 yıllarında Bulgar tahtına Asen sülâlesinden Mihail Şişman geçti (1323-1330). Bu hükümdar gücünü ona sadık olan Tatar müfrezelerinden alıyordu. Örn. Velbıc’de (Küstendil) yapılan bir savaşta âdeta Tatar askerleri çarı canları pahasına korumuşlardır. Fakat Tatarların kahramanlıklarına rağmen Mihail Şişman, Sırplarla yapılan savaşta yenilgiden kurtulamadı. Sonuç olarak, Tatarların Tuna ovasına yerleşmeğe başlamaları yukarıda sözünü ettiğimiz savaşlar, taht paylaşmaları zamanında olmuştur. Nitekim araştırmacı Konstantin Jrecek ve Petır Mutafçiev bu topraklarda daha XIII. yüzyılda Tatarların varlığından söz etmektedirler. Alman bilimadamı Lübor Niderle de Osmanlıların Bulgaristan’a gelinceye kadar Kuzeydoğu Bulgaristan’da Kumanların, Peçeneklerin, Uzların ve Kıpçakların yerleştiklerini belirtiyor.
Kırım Hanlığı’nın Çarlık Rusyası’nca işgaline (1783) kadar Doğu Tuna ovasında Kırım Tatar kolonileri vardı. Karadeniz’in kuzeyinden (Kıpçak Bozkırı’ndan) Osmanlı topraklarına genellikle Dobruca’ya göçler eskiden beri süre gelmiştir. Onlar çeşitli sebeplerle buralara gelip yerleşmişlerdir. Birkaç örnek: Kıpçak Bozkırı’ndan Tatarların bir kısmı Aksak TimurAltın Ordu hükümdarı Toktamış Han’ı mağlûp ettikten sonra Dobruca’ya kaçmışlardır. 1502 yılında İkinci Beyazıt’ın Dobruca’da Müslüman ahalinin çoğalması için Kıpçak Bozkırı’ndan ve İtil Boyları’nda yaşayan Tatarları Kilikya’ya çağırmıştı. İlk olarak Osmanlı devletinin Tatarlara verdiği imtiyazlardan yararlananlar, gelip (İslimne, Yanbolu, Şumnu Vırbitsa taraflarında) çiftlikler kurdular. Polonyalı Yan Gninski, seyahatinde (1677) Dobruca’da 200 kadar Kırım Tatar köyünden söz etmektedir. Evliya Çelebi de kuzeyden Tatarlar’ın ve Anadolu’dan Osmanlıların Dobruca’ya yerleştiklerini yazıyor (Seyahatnâme cilt Gördüğümüz gibi Kırım Tatarlarının bir kısmı Osmanlıların Tuna ovasına yerleşinceye kadar buralara gelip yerleşmişlerdir). Fakat bu hareket kitle halini almamıştı.
Kırım Tatarlarının Doğu Tuna ovasına kitle halinde gelip yerleşmeleri Rus-Osmanlı savaşlarıyla başlamıştır. Göç edenlerin bir kısmı savaş esnasında Rus ordularının önünden kaçanlar, diğer bir kısmı da her savaştan sonra Rusların zorla göçe zorladıkları insanlardır.
Tatarlar’ın yoğun olarak Dobruca ve kısmen Deliorman’a göçleri, 1774 Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya arasında imzalanan Küçük Kaynarca Andlaşmasını takiben Kırım’ın Rusya tarafından işgal edildiği 1783 yılından sonraki dönemle başlamıştır. 1806–1812 Rus-Osmanlı savaşından sonra artık Kırım’dan göçler kitle halini almağa başlamıştır. Bu savaştan sonra Kırım’ın Bucak eyaletinden hemen hemen (takriben) bütün Tatarlar yerlerinden koparılarak, kovularak Basribey’e (Besarabya), Kuzey ve Güney Dobruca’ya göç etmişlerdir. 1828–1829 savaşından sonra daha büyük kitle halinde göçler olmuştur.
En büyük göç ise Kırım Savaşı’ndan (1853–1856) sonra 1856–1860 yılları arasında gerçekleşmiştir. Araştırmacıların verdikleri veriler aşağı-yukarı aynıdır. A. Ubiçini’ye göre 230,000 Kırım Tatarı Balkanlar’da yerleşmişlerdir. 1860 yılında İstanbul’da 30,000 Kırım Tatarı yerleşmiştir. Aynı yılın sonlarında Rusçuk konsolosunun verilerine göre Bulgaristan’a 110,000 Makedonya’ya da 70,000 KırımTatarı gelmiştir. F. Bianconi’ye göre 100,000’den fazla Tatar Dobruca’ya kaçmıştır. Romen Prof. Al. P. Arbore, “Dobruca, haklı olarak “Tatar Dobruca” adını almıştır” demektedir. Rus baskısından kaçmış olan ve Osmanlı topraklarına yerleşen 140,000 Kırım Tatarı genelde Dobruca ve bir kısmı da Deliorman’a yerleşmişlerdir. Genelde Türklerin arasına sığındılar ve kısa zamanda Türklerle kaynaştılar. Deliorman’da Kırım Türklerine “Tatar” denmektedir. Bugün onlardan bir kısmının sadece Tatar soyadı ve lakapları kaldı. Son zamanlarda göçler sayesinde sayıları küçüldü.
Anavatından, yurdundan kovulmuş, her çeşit işkenceye maruz kalmış bu insanlar genelde Tuna’nın güneyine yerleşmişlerdir. Buralara yerleşmeyi Osmanlı Devleti de teşvik etmekteydi. Burası, Rus yayılmacılığına karşı koyabilecek daha geniş bir güçe ihtiyaç vardı. Rusçuk-Şumnu-Varna-Silistre dörtgeninin içine yerleştirmenin teşvik etmenin sebeplerinden biri de buydu. Osmanlı Devleti onlara yardımda bulundu. On yıl boyunda öşür vergisini ödemeyeceklerdi. Tarım âletleri, ekmek için tohum ve başlarını sokacak ev verdi. Tatarların istekleri de oldu. Bağımsız ihtiyar heyetleri, okulları ve camileri olması ve onların yöneticilerini kendilerini seçmesi. Devlet bu istekleri yerine getirdi. Tatarların Deliorman halkının sosyo-kültürel yaşamında katkıları olmuşlardır. Ak kirazı Tuna boyuna Kırım Tatarları getirmiştir. Deliorman’da gündöndü (ay çiçeği) süs olarak kullanılıyordu. Kırım Tatarları ayçiçeğini yağ üretiminde kullanılmasını öğrettiler. Günümüzde de beğenilen tatar köftesi Bulgar mutfağına Kırım Tatarları’ndan geçmiştir.
Rusya, her savaştan sonra Kırım Tatarlarına baskılar uygulamıştır. Çünkü onlar Rusların hiç sevmediği bir karaktere sahiptirler. Gururlu, benliklerinden vazgeçmeyen, taviz vermeyen, ana kültürünü koruyan ve yaşatan bir millet olduklarını bildiklerinden dolayı Ruslar tek bir yol seçmişlerdi. Baskı ve göçe zorlamak. Tatarlarla ilgili Rus baskısından kaçan bir gelin ile görümcesinin başlarından geçenler köyümüzde anlatılmaktadır. “Gelin ile görümce ellerinde bohçaları ve bir bebekle kaçıyorlarmış. Bir ara yorulduklarında ellerindeki bohçaların bir kısmını yere bırakıp kaçmağa devam etmeğe karar almışlar ve bohçalarını atmışlar. Bir süre kaçtıktan sonra gelin elindeki bohça yerine bebeğini bıraktığının farkına varmış. Koşarak geri dönmüşler bebeği alıp, kaçmağa devam etmişler.”
Üçüncü Bulgar Devleti kurulduktan sonra bütün Bulgaristan’da Türklerin yaşadığı çileyi Kırım Tatarları da yaşadı. Büyük bir kısmı Türkiye’ye bir kısmı da İkinci Dünya Savaşı sonrası Sovyet Tatar cumhuriyetine göç ettiler. Göçün bir kısmı Dobruca’nın Romanya topraklarında kaldığı (1913–1940) sırada olmuştur. Tatarların bir kısmı da Dobruca ve Deliorman Türkleri arasında eridiler. Bu doğaldır. Çünkü her iki toplumun dil bakımından çok küçük farklılıklar olsa da kültür, din, gelenek, görenekler ve bilhassa benlik (kendini Türk olarak tanımlama) açısından fark yoktur. 1965 yılında 6430, 1992 yılında 4515 ve 2001 yılı sayımında 1803 kişi kendini Tatar olarak belirtmiştir. Şunu da unutmamız gerekir ki, 18 Mayıs 1944 yılında Kırım Tatarları zorla, yaka paça yurtlarından kovulmuşlardır.
Yerli Halkla ilişkileri. Her yeni gelene bakıldığı gibi. önceleri halk daha tedirgin olarak ihtiyatlı karşılamışlardır. Daha sonra evlenmeler ve kaynaşmalar devam etmiştir. Dobruca ve Deliorman’a yerleşen Kırım Tatarları Osmanlı Türkleri’yle kaynaştılar. Deliorman’da bu kaynaşma Dobruca’dan daha erken ve çabuk olmuştur.
Kırım Tatalarının Dobruca ve Deliorman’a Yerleştikleri Yerler. Kırım Tatarlarının bir kısmı tamamıyla Kırım Tatarları’ndan oluşan köyleri kurdular. Bir kısmı da köylerin yanında Tatar mahallelerini oluşturdular Kırım Tatarlarınca kurulan köyler: Silistre sancağı, Beypınar (Sredişte) köyü; Şumnu sancağı: Yeniceköy (Tzarevbrod), Makak, Bulanık (Mıtnitsa), Tekerköy (Zlatna niva). Bu köyler zamanında tamamıyla Kırım Tatar köyüydüler. Şumnu’ya yakın olduklarından dolayı kuzeyden gelen Bulgarlar da bu köylere yerleştiler. Göçlerden sonra Tatar köylerinin bir kısmı yok oldu, bir kısmına da Bulgarlar yerleşti.
Hâlâ ayakta kalmış olan Tatar köyleri ve Köylerin yanında Tatar mahalleleri olan köy ve kasabalar. Romanya’da: Köstence, Babadağ, Hırşova, Tekfürgülü, Tulca vb. Bulgaristan’da: Dobriç ilinde, Balçık, Dobriç kenti; Rusçuk sancağında Vetovo kasabası. (İstanbul Avcılar ilçesine ilk yerleşenler de Vetevo’dan göç eden Kırım Tatarlarıdır). Silistre sancağı, Tatar atmaca (Sokol), Anısçık (Çerkovna), İşirkovo, Denizler. Varna sancağı Türkarnavutlığu (Belogradets), Yayla (Yagnilo); 3. Tatarların bir kısmı da Deliorman Türklerinin arasına yerleşmişlerdir. İşte o köyler: Şumnu ili Erikli (Slivak), Demirciköy (Strahilitsa), Aydoğdu (İzgrev), Taşkınköy (Buynovitsa), Çufalar (Tıkaç), Emberler (Kliment), Vırbitsa (Sultan Giray’ın sarayının bulunduğu kasaba), Söğütlü (Vırbak), Razgrat sanacağı Topalköy (Krivitsa), Ostrovo (Adaköy), Güzelce alan (Kamenovo), Ahmaçköy, Zavut, Duraç (büyük Tatar mahallesi var), Yunusabdal.
Günümüzde İstanbul Avcılar ve civarında genelde Vetovo ve Beypınar (Sredişte) köylerinden göç edenler başta olmak üzere Bulgaristan’dan göç eden çok sayıda Kırım Tatarı vardır.
Bulgaristan’da Tatar adı taşıyan yerleşim yerleri. Tatar Pazarcık, Güney Bulgaristan’da kent, 1900 yıllarına kadar “Tatar Pazarcık” olarak kullanılırdı, sonraları sadece Pazarcık adı kaldı. Silistre ili Tatar Atmaca, 1942 yılında Sokol olarak adı değiştirildi. Dobriç ili Tatar armutlu, 93 harbinden (1877–1878) sonra Türkiye’ye göç ettiler. Vidin ili Tatarcık, 1934 yılında Slana bara olarak, Filibe ili Tatarlar köyü, 1934 yılında adı Moskovets olarak değiştirildi. Filibe ili Tatarevo köyü’nün adı değiştirilmemiştir. Haskovo ili Tatar köy ılıca, 1934 yılında adı Tatarevo olarak değiştirilmiştir. Eski Aytos ilçesinde (Okoliya) Tatar yeni mahalle, 1893 yılında Türkiye’ye göç ettiler. Loveç ilinde Tatareto köyü, 1882 yılında Kazaçevo olarak adı değiştirldi.
Pleven ili Tatarlar, 1956 yılında Tatari olarak adında küçük değişiklik yapıldı. Silistre sancağı Tataritsa köyü, 1970 yılında Aydemir köyüne ilhak edildi. Burgaz ili Tatar köy, yeni adı Gılıbets. Yanbol ili Tatar köy, yeni adı Radovets. Yanbol ili Tatar köy, Hamidiye Tatar köy, 1915 yılına kadar iki adı vardı, 1934 yılında Filipovo oldu. Veliko Tırnovo ilinde (eski Kesarevo ilçesinde) Tatar köy mahallesi, 1880 yılında Vodno köyüyle birlikte sayılmıştır, 1884 yılında Türkiye’ye göç ettiler. Haskovo ili Tatar köy olu dere, 1906 yılında adı Konuş olarak değiştirildi. Muntana ili Tatar mahalle, 1881 yılında adı Dondukovo olarak değiştiridi. Varna ili Tatar mahalle, 1934 yılında adı Veselin olarak değiştirildi, 1959 yılında Lüben Karavelovo köyüyle birleştirildi.
* Embiya Ulusoy, Bulgaristan’da Şumnu ili Aydoğdu köyünde doğdu. 1956 yılında Sofya’da eğitimi tamamladı öğretmen olarak çalıştı 1989’da Türkiye’ye zorla göç ettirilen Türklerden birisi idi. İstanbul’da öğretmenlik yaptıktan sonra emekli oldu. 2003 yılında Deliorman adlı kitabını neşretti