Diasporadaki Köylerimizden: BALLIKPINAR KÖYÜ

Diasporadaki Köylerimizden : Ballıkpınar Köyü

Tuncer KALKAY.

Ballıkpınar köyü Ankara ili, Gölbaşı ilçesine bağlı olup, Büyükşehir Belediyesi Mücavir alanı içerisindedir. Ankara şehir merkezine 32 km, Gölbaşı ilçe merkezine 12 km mesafede olup, Ankara – Haymana karayoluna 4 km’lik asfalt yol ile bağlanmıştır.Köyün kuzeyinde Hacılar köyü, kuzeydoğusunda Hacı Hasan köyü, kuzeybatısında Tuluntaş köyü, batısında Koparan köyü, güneydoğusunda Yavrucak köyü ile komşu bulunmaktadır. 1976 yılında kooperatif şeklinde kurulan Hacı Hasan köyü dışında kalan diğer komşu köylerin halkı Manav diye adlandırılmaktadır. Birbirlerine komşu olmamakla birlikte Gölbaşı’nın diğer iki Kırım Tatar köyü olan Taşpınar ve Günalan (Holus) köyleri ile yoğun ilişkiler sürmektedir.Ballıkpınar köyü 1906 yılında Kırım Tatar göçmeni 36 aile tarafından kurulmuştur. Köyü kuran bu ilk göçmenlerin Kırım’ın Kerç bölgesinden oldukları ve Romanya’da birkaç yıl kaldıktan sonra Ballıkpınar köyünü kurdukları söylenmektedir. Gerek iklim şartlarına adapte olunamaması, gerekse köyün aşağısında bulunan ve aşağı çeşme olarak adlandırılan çeşmeden içilen su (Kara su da denmektedir) neticesinde baş gösteren sıtma hastalığı sonucu köy kurucularından sadece 2 hane olarak Din İslam ve Selim’in aileleri hayatta kalıyor. Din İslam’ın oğlu Nasibullah ve Selim’in oğlu Şevki Save’nin Kırım doğumlu oldukları, köy kurulduğunda Nasibulla Baybörü’nün 11 yaşında Şevki Save’nin ise 6 yaşında olduğu, 1900 doğumlu Şevki Save’nin 3 yaşında iken Kırım’dan babası Selim ile ayrıldığı, kısa bir süre (3 yıl kadar) Romanya’da kaldıktan sonra Balıkpınar köyüne yerleştiğini çocukları bildirmektedir. Keza Nasibulla Baybörü’nün de Kırım’da doğduktan sonra Babası Din İslam ile birlikte Romanya’da kısa bir süre kalarak Ballıkpınar köyüne yerleştikleri çocukları tarafından bildirilmektedir. Köyü kuran Kırım Tatarlarının Kırım’ın Kerç bölgesinden oldukları bilinmekle birlikte, Romanya’da kaldıkları süre ve yer ile ilgili tutarlı bir bilgiye rastlanılamamıştır. Ballıkpınar, halkının yakalandığı salgında neredeyse tamamen boşalıyor. Bunun neticesinde 1914 yılında Romanya’dan bir grup Kırım Tatar göçmeni daha köye yerleşiyor. Genelde Romanya’nın Dokuz Sofu köyünden gelen bu grupta Yunus Aqay (Kazım, Ferhat ve Rami Kutlubay’ın babası), İzzet Aqay (Kopuk İzzet), Celil Zekeriya, Kuluköy İsmail, Kuluköy İbrahim, Kadir Aqay, Faik Laçin, İsmail Okan, İbrahim Aqay (İrfan ve Boran Altan’ın babası) bulunuyor. Bulgaristan’ın Silistre bölgesinden gelen Cafer Aqay ve oğlu Musa Aqay da bu grupta yer alıyor. Daha sonraki yıllarda ise yine Dokuzsofu köyünden 3. grup Kırım Tatarlarları köye yerleşiyor. Kırım’ın Bahçesaray bölgesinden oldukları bilinen Dokuzsofu köyünden gelen bu grupta Kaybulla Aqay ve çocukları Çokay Zekeriya, İbrahim Hoca, Yahya Aqay ile Mehmet Aqay ve çocukları, Ahmet Aqay, Mustafa Aqay, Pelvan Osman köye yerleşiyorlar. Romanya’dan gelip Türkiye’nin çeşitli bölgelerine yerleşen Mecit Aqay, Cigit Amet, Acı Veli Aqay, Rasim Camcı da belirli aralıklarla gelerek köye yerleşiyor.1940’lı yıllarda Sivas veya Tokat ilinden gelerek köye yerleşen Tat Sabri lakaplı Sabri Aqay köyde yalı boyu şivesi ile konuşan tek Kırım Tatarıdır. Ballıkpınar köyü, komşu köy olan Koparan köyünün arı kovanlarının bulunduğu, bu yüzden de ballık olarak adlandırılan yerde kurulduğu için, ilk adı da Ballık oluyor. Daha sonra Romanya’dan gelerek yerleşen Kırım Tatarlarının zamanında da pınar kelimesi eklenerek bugünkü adını alıyor. Zaman içerisinde 50 haneye ulaşan köy, yol kenarına karşılıklı dizilmiş, kireç badanalı, kiremit çatılı olan tipik Kırım Tatar köylerindendir. Her evin duvar ile çevrilmiş azbar denilen bahçesi bulunmaktadır. Her Kırım Tatar köyünde olduğu gibi, azbarın içinde 3 odalı ev, evin hemen yakınında aşqana diye adlandırılan mutfak bulunmaktadır. Eve uzak bölgelerde bazen de bir duvar ile de ayrılan bölümde kümes, ahır, ağıl, samanlık, anbar, kiler ve tuvalet bulunmaktadır. Kıbla dere, Çorakpınar, Akbayır, Kırmızı Bayır, Asırcı, Yavşanözü, Telgraf üstü, Kavurma tepe, Topkaya mevkileri bulunan Ballıkpınar köyü, 1992 yılında düzensiz ve hızlı yapılaşmayı önlemek, göl havzasının tabii yapısını korumak amacıyla çıkarılan Çevre Koruma Bölgesi ilan edilen sınırlar içerisinde arazisinin büyük bir kısmı kalmıştır. Bu kanun ile toplu konut yapımı engellenmiş, ancak köylü tarafından satılan arazilerde toplu konut yerine yüzlerce villa yapılmış ve yapılmaya da devam etmektedir. Köyün ilkokulu 1936 yılında açılmış olup, ilk eğitmenlikleri köy halkından İbrahim Aqay (Candemir) ve Mustafa Aqay yapmıştır. 1938 yılında köye gelen ilk öğretmen olan Yunus Öğretmen (Ünal) köyde çok uzun yıllar kalmış ve köy halkı tarafından çok sayılmış ve sevilmiştir. Yahya Candemir de öğrencilere Kırım Tatar yırları öğretmiş ve bu yırlar müsamerelerin vazgeçilmez unsurları olmuş, “Biz Ural’da yaşaymız”, “Karanqı keşe tuvmaz kun” adlı Kırım Tatar marşları da bu yıllarda Okulda söylenirmiş. Daha önceki yıllarda okulun bahçesinde mescit olarak ibadet yapılan köy camisi 1954 yılında inşa edilmiştir. Kadastro ise 1951 yılında köye gelmiş olup, gayrimenkuller tapulandırılmıştır. Köyde konuşulan Kırım Tatar lehçesi, çöl lehçesi olup, genç yaştakiler ise Kırım Tatarcasını anlamakla birlikte, konuşamamakta ya da konuşmamaktadır. Ankara’ya yakın olmasından dolayı köyün arazileri değer kazanmış, arazilerin % 50’den fazlası, hatta köy içinde önemli miktarda ev bile satılmıştır. Bu bakımdan daha önce sadece Kırım Tatarlarından oluşan köyde Kırım Tatar hane oranında azalma olmuştur. Köy son yıllarda daha çok hafta sonları dinlenmek ve piknik için gidilen bir sayfiye yerine dönüşmüştür. Köyün içinde ve etrafında son derece lüks olarak yapılan ev ve villalar her geçen gün artmaktadır. Buna rağmen Kırım Tatar kültürü kısmen de olsa devam edebilmektedir. 1990 yılında köyün aşağısında bulunan çayırlık denen hazine arazisi köy gençlerine dağıtılmış ve bu sayede köy boşalmaktan kurtularak bir o kadar daha büyümüştür. Dışarıdan gelen kimseler gibi Kırım Tatarları da köye, bir sayfiye yeri gözüyle bakmakta ve o şekilde de değerlendirmektedirler. Hemen her ailenin Ankara’da kendine ait bir evi bulunmaktadır. 1970’li hatta 1980’li yıllara kadar, köyde Kırım Tatar adetleri yoğun olarak uygulana gelmiştir. Düğünler Perşembe günü başlar, Pazar günü sona ererdi. Düğünde erkek tarafında meclis kurulur, Meclisi kart aqası, sol bey, ön bey, kapıcı bey, kurekeci bey idare eder, meclise katılanlar aralarında şakalaşır, eğlenirdi. Meclisin uyumunu bozan veya şaka yapılarak suçlanan insanlar, kart aqasının talimatı ile meclis dışına çıkarılır, çıkarılırken tekrar gelerek kendilerini affettirmelerini sağlamak için değerli eşyaları alınırdı (saat, ceket gibi). Meclisten atılan kişi kendini affettirmek için bir sofra hazırlayarak meclisin kapısına gelirdi. Meclise alınmadan önce kapıcı bey, kart aqasına -kapıda atlı var-diye seslenir, kart aqası da -dolu mu ? (bir şey getirmiş mi manasında) diye sorardı. Cevap dolu ise, -atlasın da kelsin ! , diyerek, suçlu meclise çağırılırdı. Suçlu: -Kart aqası sol bey, ön bey, kapıcı bey, kurekeci bey, cümle cemaat meclisiniz qayırlı bolsun, menim tapganım, siznin kapganınız diyerek çeşitli yiyeceklerle süslenmiş sofrayı takdim ederdi. Eğer sofrası beğenilmişse kart aqası ve ardından cemaat -Alla razı bolsun der, verilen ceza affedilirdi. Meclis geç saatlere kadar bu şekilde eğlence ile devam ederdi. Kızların önceden horoz şeklinde hazırladıkları süs de (Koraz tellemesi) meclise getirilir ve bahşiş toplanırdı. Düğünlere keman, klarnet, çümbüş ve darbukadan oluşan çalgıcı takımı gelir, Romanlardan oluşan bu çalgıcılar “Seydosman”, “Boztorgay”, “Salgır Boyu” gibi Kırım Tatar yırlarını da söylerdi. Köyde Kırım Tatar halk oyunları pek bilinmemekle birlikte, kızlar karşılıklı dizilerek çölmek adlı oyunu oynarlardı. Düğünün son günü olan Pazar günü gelin almaya gidilirdi. Gelin alıcının yolu kız tarafının delikanlıları tarafından kesilir, bu delikanlılara oğlan tarafınca ‘kaburga kolu’ bahşiş olarak verilirdi. Gelin evden ayrılırken, kız tarafının kızları gelinin kapısını açmaz, kapı bastı bahşişi isterlerdi. Gelin alınıp oğlan tarafına götürülürken bu defa gelin arabasının önü oğlan tarafının delikanlılarınca kesilirdi. Bu delikanlılara ‘tokuz’ denilen dokuz parçadan oluşan giysilerle süslenmiş bir bez bahşiş olarak verilirdi. Ayrıca kayın tokuzu da oğlanın erkek kardeşine verilirdi. Köyde eski yıllarda tepreçler yapılmakla birlikte, zamanla adını hıdrelleze (ayrı şeyler olmakla birlikte) teslim etmiştir. Tepreçlerde daha önceden herkes tarafından hazırlanan Kırım Tatar aşları birbirlerine ikram edilir, çeşitli yarışmalar ve Tatar güreşleri yapılırdı. Pelvan Osman katıldığı bütün müsabakalarda yenilmeyerek büyük nam kazanmıştı. At arabaları ile de yarışlar yapılır, kazananlara çeşitli hediyeler verilirdi. Köyde genelde Cuma günleri kızlar toplanır, aralarında eğlenirlerdi. Bazen kapıdan ve pencereden de olsa delikanlılar toplantıya katılır, kızlarla çınlaşırlardı. Düğünler gibi cenazelerde de toplaşılır, vefat edenin yakınları yalnız bırakılmaz, üzüntüleri paylaşılırdı. Cenazeye gelen misafir ne kadar kalabalık olursa olsun, cenaze sahibi tarafından yemek yenmeden gönderilmezdi. Ölümün 3, 7, 40, bazen de 100. gününde mevlütler okutulur, bu mevlütlerde de gelen misafirlere mutlaka yemek verilirdi. Türkiye’deki her Kırım Tatar köyünde olduğu gibi, Ballıkpınar köyünde de dil ile birlikte Kırım Tatar aşları güçlü bir şekilde kendini korumaktadır. Çibörek, kobete, kalakay, sarburma, kıvırma, tava lokum, peşlokum, tabak börek, öqüz börek, kaşık börek, alişke çorbası, lakşa çorbası, omaş çorbası bilinen ve yapılan Kırım Tatar aşlarıdır. Kırım’dan kalma hamur teknesi, çöğün kazanlar, kavkaz kemerler, döküm kumanlar, semaverler şimdi bazı ailelerde hatıra olarak saklanmaktadır. Köyde okuma yazma oranı % 100 olup, liseye bitirmeyen genç hemen hemen yok gibidir. Köyde kuru tarım yapılarak, buğday, arpa, yulafın yanında, ayçiçeği, nohut, mercimek gibi ürünler yetiştirilmektedir. Birer ikişer inek ile ihtiyarlar tarafından süt inekçiliği ve birkaç hane tarafından da koyunculuk yapılmaktadır. Zaten çok değerlenen arazilere tarım arazisi gözüyle bakılmamaktadır. Köyün Ankara’ya çok yakın olması sebebiyle herkesin Ankara ile bir ilgisi olup, Ankara’da marangozluk, oto tamirciliği, taksicilik yapan Ballıkpınarlılar olmakla birlikte, Kırım Tatar yemeklerinin yapıldığı ‘Aşqana’ adlı lokantanın sahipleri de Ballıkpınarlıdır. Ayrıca Gölbaşı’nda da gübre ticareti yapan ve emlak alım satımı ile uğraşan Ballıkpınarlılar da bulunmaktadır. 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in danışmanı iktisatçı Prof.Dr.Ahmet Kılıçbay, Prof. Dr. Nihal Berk (Veteriner Hekim), Yunus öğretmenin oğlu Prof. Dr. Güven Ünal (Mimar), Maden Tetkik Arama Enstitüsü’nde Genel Müdür Yardımcılığı yapmış olan Rıfat Baybörü köyden yetişmiş Kırım Tatarlarındandır. Köyü ziyaret edenler arasında Atatürk ve Celal Bayar da bulunmuştur. Atatürk’ün ziyareti sırasında Köy İhtiyar Heyetinde aza olan Fazile Hanım, Atatürk’ün övgüsünü almıştır. Hatta bu ziyaret esnasında Atatürk’ün, babanıza nasıl hitap edersiniz? sorusuna, köyde misafir olarak bulunan bir Nogay’ın “Atam” deriz, diye cevaplandırmasının, “Atatürk” adının kullanılmasına vesile olduğu da rivayet edilir. Örnek köy ilan edildiği yıllarda yabancı heyetler tarafından da ziyaret edilmiştir. Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği’nde 1991 – 1993 yıllarında Genel Başkan Yardımcılığı yapan Bursa eski milletvekillerinden Merhum M. Kemal Gökçora da köye Birleşmiş Milletlerden bir heyeti götürdüğünü ve köyde İzzet Aqay (Ablay) tarafından misafir edildiklerini tarafıma anlatmıştır. Şu anda etrafı lüks evlerle çevrili olan köyde son yollarda yerleşen ünlü kişiler bulunmaktadır. Eski Sağlık Bakanı Bülent Akarcalı, eski Maliye Bakanı Ahmet Kurtcebe Alptemuçin, eski Ankara Milletvekili Barlas Doğu, Ankara Valisi Kemal Önal, 8. Cumhurbaşkanı Merhum Turgut Özal’ın danışmanı Erhan Göksel, Gazeteci-Yazar Ertan Karasu, Hacettepe Üniversitesi profesörlerinden İzzet Barış’ın köyün içinde evleri bulunmaktadır. Ayrıca, Başkent Üniversitesinin bir deney hastanesi, Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Teknolojileri ve Açık Lise kampüsü de köy sınırları içerisindedir. Köyde ilkokulun bir öğretmeni ve birkaç öğrencisi bulunmaktadır. 1996 yılında açılan sağlık ocağı hizmet vermemekte, atıl vaziyette beklemektedir. Köyde, Kurtuluş Savaşına katılmış pek çok kişi bulunmaktadır. Faik Laçin’in Babası Abdurrahman Aqay Bandırma’da şehit düşmüş, Kadir Aqay 4 yıl Yemen’de savaşmıştır. İsmet Paşa komutasında Garp Cephesinde savaşan Şevki Save kendisine verilen gazi madalyasını ve gazi aylığını, para için savaşmadım diyerek kabul etmemiştir. Gelişen teknolojiye paralel olarak, köyün otantik mimari yapısı ile birlikte kültürel yapısı da hızla bozulmakta, köyün tarihi de ancak birkaç ihtiyar tarafından kopuk kopuk hatırlanmaktadır. Son olarak, 2004 yılında yürürlüğe giren Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile de köy adı da tarihe karışarak, Ballıkpınar Mahallesi olmuştur. İçinde ve etrafında hızla yükselen binalar da, köyün çok kısa bir zamanda kaybolacağının habercisi gibidir.
*

TAVSİYELER

TÜRK DÜNYASINDA KADIN ÇALIŞTAYI KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ’NDE YAPILDI

Türk Dünyasından kadın temsilcilerini bir araya getiren ve açılışına KKTC Cumhurbaşkanı  Sayın Ersin TATAR’ın da …