EMEL MECMUASI TÜRKİYE’DE NEDEN YASAKLANDI?

EMEL MECMUASI TÜRKİYE’DE NEDEN YASAKLANDI?

Burak METİN*

 

Giriş

1930 yılında Romanya’nın Hacıoğlu Pazarcık şehrinde, Müstecib Ülküsal ve bir grup arkadaşı tarafından çıkarılmaya başlanan Emel Mecmuası şüphesiz Kırım Tatarları için büyük bir kültürel ve tarihî öneme sahiptir. ‘İlmî, Edebî, İçtimaî, İktisadî ve Siyasî Mecmua’ alt başlığı ile yayımlanan Emel Mecmuasının okuyucu kitlesi, Dobruca’daki Kırım Tatarları başta olmak üzere Kırım’ın dışında yaşayan tüm Kırım Tatarlarını ve Türkleri içeriyordu.

Emel Mecmuası Romanya’da 1930-1940 yılları arasındaki yayın hayatı sırasında, Türkiye’ye de gönderilmiş hatta aralarında Fahrettin Kerim Gökay gibi bilindik kişilerin bulunduğu önemli bir okur kitlesine sahip olmuştur. Mecmua yayın hayatına devam ettiği süre boyunca Dobruca’dan Kırım’a ve Türkiye’ye kadar Türklük ve Kırım Millî Davası gibi fikirlerle ilgilenen kesimlerin dikkatini çekmeyi başarmıştır.

1935 yılına gelindiğinde düzenli olarak yayın hayatını sürdüren ve Türkiye’ye postalanan Emel Mecmuası, 11 Mayıs tarihli bir kararname ile resmen Türkiye’de yasaklanmıştı. Emel Mecmuasının Türkiye’de yasaklanması meselesi, daha önce ne sebepleri ne de dönemin koşulları ve şartları açısından spesifik olarak incelenmemiştir.

Bu noktada bu makalenin amacı Emel Mecmuasının Türkiye’de neden yasaklandığı sorusunun cevabını aramaktır. Bu sorunun cevabı aranırken; Emel Mecmuasının Türkiye’de yasaklanmasına dair arşiv belgeleri kullanılacak, olayların merkezinde yer alan birincil kaynak konumundaki Müstecib Ülküsal’ın hatıratından faydalanılacak, Emel’in yasaklanma sürecindeki siyasi koşullar ve dış etkenler destekleyici kaynaklarla incelenmeye çalışılacaktır.

I

En başta belirtmek gerekir ki, Emel Mecmuasının kesin olarak hangi sebepten dolayı yasaklandığını tamamen doğrulayabilecek bir belgeden yoksunuz. Ancak yine de elimizdeki veriler meseleye dair kuvvetli tahminler ortaya koymaktan bizi alıkoymaz. Hem dönemin koşullarına bakıldığında hem de elimizdeki tüm kaynakları bir araya getirdiğimizde ortaya mecmuanın yasaklanması ile ilgili anlamlı olabilecek bir manzara çıkmaktadır.

Öncelikle, Emel Mecmuasının 1935 yılında Türkiye’de yasaklanmasından Müstecib Ülküsal hatıralarında bahseder. Ülküsal’ın meseleyle ilgili verdiği bilgiler hacim olarak küçük olmasına karşın muhteva olarak oldukça büyüktür. Öyle ki, hatıratta yer alan bilgiler tek başına mecmuanın neden yasaklandığına ve olayların nasıl geliştiğine dair önemli detaylar içerir.

Ancak Emel’in yasaklanmasına dair resmî kararname, yazışmalardaki detaylar ve dönemin gazeteleri olayların sürecini daha iyi anlamlandırmamıza yardımcı olmaktadır. Bununla beraber yalnızca ilgili belgelere bakmak da Emel’in yasaklanması ile ilgili tatmin edici bir sebep ortaya koymaz. Dahası meseleye bakıldığında bu yasaklama kararının dönem itibarıyla, Ankara tarafından bir sebeple sakıncalı bulunan bir mecmuanın, sıradan bir şekilde yasaklanması olayından fazlası olduğu anlaşılır. Öyle ki bu mesele 1930’lu yılların Türk-Sovyet ilişkileri ve Türkiye’nin 30’lu yıllardaki iç-dış politikalarının mikro bir noktasında durmaktadır. Makalenin ilerleyen kısmında bahsedeceğimiz şekli ile bu konu daha net anlaşılacaktır. Ancak, her koşulda Emel Mecmuasının yasaklanmasının bir süreç şeklinde geliştiği söylenebilir.

Burada Emel Mecmuasının yasaklanmasına dair süreç incelenmeye çalışılırken ve ilgili sebepler aranırken Ülküsal’ın hatıralarından başlanarak diğer detaylarla devam edilecektir.

II

Müstecib Ülküsal’ın hatıralarında, Emel’in yasaklanması olayı 1935 yılında Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’ın Köstence’ye yaptığı ziyaretin anlatılmasıyla başlar. Ülküsal hatıralarında Bakanın ziyaretinden bahsederken bu ziyaretin tam olarak ne zaman gerçekleştiğini yazmamıştır. Dönemin Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras farklı amaçlarla pek çok kez Romanya’ya gelmiştir, ancak Ülküsal’ın hatıralarında bahsettiği ziyaret 1935 yılının Mayıs ayı olmalıdır[1]. Bakan 1934’ün Şubat ayında[2], 1934’ün Mayıs ayında ve 1937 Mayıs’ında[3] da Romanya’yı ziyaret etmiştir.

Olayla ilgili karışıklık yaratan ayrıntı; Ülküsal’ın hatıralarında bakanın ziyaretinde Romania vapuru ile İstanbul’dan Köstence’ye geldiğini söylemesidir. 9 Mayıs 1935 tarihli Cumhuriyet gazetesi haberinde bakanın Daçia isimli vapurla İstanbul’dan Köstence’ye hareket ettiği aktarılır[4]. Bakan 11 Mayıs tarihli 1934 yılındaki ziyaretinde ise Romania isimli vapuru kullanmıştır[5]. Ülküsal hatıratında muhtemelen vapurun adını karıştırmış olmalıdır, zira bakanın ziyaretinden ve Emel’in yasaklanmasından bahsettiği kısmın sonunda ‘’Fakat o zamandan sonra ne oldu ise oldu Emel Mecmuası’nın Türkiye’ye girmesi yasaklandı[6]’’ ifadesiyle bakanın ziyareti ve yasaklama kararı arasında çok fazla bir zaman olmadığını işaret eder. Oysaki 1934’teki ziyaret ile 1935’teki yasak kararı arasında tam bir yıl vardır[7].

Tevfik Rüştü Aras Köstence’ye geldikten sonra Türk ve Romen gazetecilerden oluşan bir grup tarafından karşılanmıştır. Bu grubun içerisinde Türkiye Cumhuriyeti Bükreş Büyükelçisi Hamdullah Suphi Tanrıöver ve bir gazeteci sıfatıyla Müstecib Ülküsal da bulunuyordu. Daha sonra Bakan vapurun salonunda bir basın toplantısı yaparak gazetecilerin sorularını cevaplandırmıştı[8]. Bu basın toplantısı sırasında bakan Romanya Krallığını resmen ziyaret ettiğini belirterek, Türkiye-Romanya arasındaki iyi ilişkiler ve Balkan Paktı’nın öneminden söz etmişti.

Ülküsal’ın hatıralarında bu noktadan sonraki ayrıntılar ilginçtir. Ülküsal konuşma bittikten sonra bakanın cebinden çıkardığı kartvizitine bir şeyler yazarak orada bulunan gazetecilere vermeye başladığını ve kendisine de bir tane uzattığını söyler. Tevfik Rüştü Aras kartvizitini Ülküsal’a verdikten sonra ‘’Fakat Hamdullah Suphi Bey hemen elimden kapıp aldı ve cebine koydu. Bana da: Bükreş’e geldiğin zaman konuşuruz dedi.[9]’’ Daha sonra ‘’Ben hiç bozuntuya vermedim ve pekiyi dedim’’ ifadeleri ile Hamdullah Suphi ile aralarında gelişen olaydan bahseder.

Olayın sonrasında Ülküsal Bükreş’e Büyükelçiliğe gider ve Hamdullah Suphi’ye olayı hatırlatır. Sonrasında elçilikte Ülküsal ve Hamdullah Suphi arasında şöyle bir konuşma olur: ‘’O zaman bana şunları söyledi: Biliyorsun, Türkiye ile Sovyet’ler dosttur. Senin Emel’in ise Sovyetlere karşıdır ve düşmandır. Türkiye Dışişleri Bakanı ile görüştüğünü ve kartını aldığını sana sevgisini bildirdiğini yazarsın; bu iyi olmaz. Kartvizitini sana bu düşünce ile vermedim.’’. Sonrasında Ülküsal yakın dostu olan Hamdullah Suphi’ye[10] şu cevabı verdiğini söyler; ‘’Üstadım! Türkiye ile Sovyetler arasındaki iyi münasebetleri biliyorum. Bunun devlet siyaseti olduğunu, buna bizim zarar verecek hareketten sakınmamız gerektiğini, Türkiye’nin menfaatlerinin bunu icap ettirdiğini takdir ediyorum. Kartını bana vermiş olsaydınız bile sizin düşündüğünüz şekilde hareket etmeyecektim ve hiçbir zaman etmem.[11]’’.

Ülküsal bu konuşmayı belli ki Emel’in yasaklanmasına giden süreçte bir milat olarak kabul etmiştir. Zira cümlelerinin devamında ‘’ Fakat o zamandan sonra ne oldu ise oldu Emel Mecmuası’nın Türkiye’ye girmesi yasaklandı. Türkiye PTT Genel Müdürlüğü’nden Romanya PTT Genel Müdürlüğüne yapılan bildiri … gereğince Emel Mecmuası’nın Türkiye’ye gönderilmesi ve sokulması yasaklandı.’’ ifadelerini kullanır. Ancak o gün Ülküsal’ın bilmediği bugün bizim olayın sürecine dair bildiklerimiz olayların bu şekilde gelişmediğini ortaya koyar niteliktedir.

Ülküsal belli ki o konuşmadan sonra Emel’in yasaklanma haberi kendilerine ulaştığı için, Hamdullah Suphi ile olan görüşmesinden sonra devlet makamlarının bu kararı verdiğini düşünmüştü. Ancak durum böyle değildir. 9 Mayıs’ta İstanbul’dan vapurla hareket ettiği anlaşılan ve 10 Mayıs sabahında Köstence’ye varan Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras daha Köstence’ye varmadan hatta İstanbul’a bile gelmeden, 4 Mayıs 1935 tarihinde Emel’in yasaklanması için İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’nın imzası ile İcra Vekilleri Heyetine ilgili yazı gönderilmişti. Mayıs ayının başlarında gönderilen bu yazıya göre ‘’Romanya’da çıkan ve münderecatı yurdumuz için zararlı görülen ‘Emel’ adlı mecmuanın matbuat kanununun 51. maddesi hükmüne göre..[12].’’ ülkeye girmesinin yasaklanması istenmişti.

25 Temmuz 1931 tarihinde kabul edilen Matbuat Kanunu’nun 51. Maddesi İcra Vekilleri Heyetine, alınacak bir kararla yabancı bir ülkede çıkan bir gazete veya mecmuayı yasaklama imkânı veriyordu[13].  Bu maddede hangi gazetelerin veya mecmuaların hangi şartlarda yasaklanabileceğine dair bir şart yoktur. Bu sebeple İçişleri Bakanlığı’ndan gönderilen yazıda Emel’in yasaklanmasına dair elle tutulur bir sebep görülmez. Bununla birlikte Emel’in yasaklanması ile ilgili 4 Mayıs’ta gönderilen yazının kuşkusuz bir arka planı olmalıdır, bu kararın devlet makamlarınca bir günde alınmış olması pek muhtemel ve gerçekçi değildir.

Ülküsal’ın hatıratında yasaklamaya dair gözüken baskın neden; Kırım Tatarları tarafından çıkarılan Emel Mecmuasının doğal olarak Sovyetlere karşı bir tutumda olması ve II. Dünya Savaşı öncesi politikalarında Sovyetlerle arasındaki iyi ilişkileri bozmak istemeyen Türkiye hükûmetinin bu dergiyi ülkede yasaklamasıdır. Bu ihtimal pekâlâ dönemin siyaseti itibarıyla geçerli olabilir, ancak 9 Mayıs tarihli Bakanın Romanya’ya ziyaretinden bahseden gazete haberinde olayların arka planına dair önemli olabilecek bir ayrıntı göze çarpar[14]. Bu ayrıntı bakanla birlikte Romanya’ya giden heyetin içerisinde Matbuat Umum Müdürü Vedat Nedim Tör’ün de yer almasıdır[15]. Matbuat Umum müdürünün bu ziyarete katılması başlı başına ilginçtir, bir diğer detay ise Vedat Nedim Tör’ün sosyalist geçmişidir[16].

Bu durumun mecmuanın yasaklanmasında nasıl bir etkiye sahip olduğunu tam olarak bilmemiz mümkün değildir. Ancak Matbuat Umum Müdürlüğünün dönem itibarıyla sıradan bir kurum olmadığını söylememiz gerekir. 1931 yılında hariciye vekâletine bağlı olan Matbuat Umum Müdürlüğü tekrar yapılandırılarak 1933’te dâhiliye vekâletine bağlanmış ve 1934’te 2444 numaralı kanunla istihbarat, yayın ve propaganda şeklinde üç temel görevi olduğu belirlenmişti[17]. 1934 yılındaki kanunun ikinci maddesinde, Matbuat Umum Müdürlüğünün devletin iç ve dış politikasına etki edebilecek yabancı basının takip edilmesine dair özel bir görevi olduğu görülür[18].

Netice olarak Matbuat Umum Müdürlüğünün o dönemdeki pek çok iç ve dış yayın gibi Romanya’da eski harflerle çıkan ve Türkiye’ye de gönderilen Emel Mecmuasını yakından takip ettiğini ve yazılarını gözden geçirdiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Nitekim 4 Mayıs 1935’te Bakan Şükrü Kaya tarafından imzalanan ve bahsettiğimiz Emel’in yasaklanmasına dair yazı Matbuat Umum Müdürlüğünce hazırlanmıştı. Bunun yanında ilgili belgelerdeki bir diğer ayrıntı; Emel Mecmuasını Türkiye’de resmen yasaklayan 11 Mayıs 1935 tarihli kararnamede yer alan ‘’yazıları yurdumuz için zararlı görülen ‘Emel’ adındaki mecmuanın…[19]’’ ifadesiydi.

Elimizdeki bilgilere göre mecmuanın özellikle belli bir yazı sebebiyle yasaklandığını söyleyebilecek bir durumda değiliz. 1935 yılındaki yasak kararından önce, mecmuanın 1 Mayıs tarihinde çıkan Mayıs sayısı, Ocak, Şubat, Mart ve Nisan sayılarına bakıldığında daha önceki yıllarda çıkan yazılardan çok farklı bir yazı göze çarpmaz[20]. Belli ki bu yasaklama kararındaki sebep çıkan bir yazı değil mecmuanın genel yayın içeriği ile alakalıdır.

Şu ana kadar bahsettiğimiz tüm koşullar ve ihtimallerden başka, mecmuanın yasaklanması sürecinde pay sahibi olabilecek daha büyük ölçekteki dış etkenlerin varlığını kabul etmek gerekir. Bu durumu anlamak için II. Dünya Savaşı öncesi, özellikle 1930’lu yılların Türk dış politikasına ve daha da önce Türk-Sovyet ilişkilerine bakmak gerekir. Makalenin ilerleyen kısmında bu durumdan bahsedilmeye çalışılacaktır.

 

III

1930’lu yıllardaki Türk-Sovyet ilişkilerinin, zaman zaman farklı ivmeler yaşasa da genel anlamda ikili düzeyde iyi bir seviyede olduğu söylenebilir. Bu iyi ilişkiler sanayi alanında Türkiye’nin aldığı destek ve dönemin politik atmosferi içinde iki ülkenin yakınlaşmasında belirgin bir şekilde görülmüştür. Türkiye 1930’lu yıllarda özellikle sanayi alanında Sovyetlerden gerek kredi gerekse makine ve mühendislik anlamında ciddi bir destek almıştı.

1932 yılında Başbakan İsmet İnönü ve Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’ın Moskova ziyareti, iki ülke arasında ilişkilerin yeniden düzenlenmesi ve sanayi alanında kullanılmak üzere 1934 yılındaki protokolle kesinleşen, Sovyetler tarafından verilecek 8 milyon dolarlık bir kredi antlaşması ile sonuçlanmıştı[21]. 1935 yılının Temmuz ayına gelindiğinde ise Kayseri’de[22], Sovyetlerden gelen makineler ve mühendislik desteği ile büyük bir tekstil fabrikası kurulmuştu[23]. Sanayi alanındaki bu gelişmelerle birlikte yine aynı yıl 10 yıllık bir Türk-Sovyet dostluk antlaşması imzalanmıştı[24].

Tüm bu gelişmeler ışığında 1935 yılı ve öncesinde Sovyetlerle arasını bozabilecek herhangi bir gelişmenin olması Ankara için en son istenilecek şey olsa gerektir. Sovyetler tarafından, Türkiye ile aralarındaki iyi ilişkilere istinaden Ankara’dan kendilerine açıkça karşı olan Emel’in yasaklanmasına dair bir istek veya talep gelip gelmediğini söyleyebilecek verilere sahip değiliz[25]. Ancak dönem itibarıyla durumu Emel Mecmuası ile oldukça benzerlik gösteren ve bize fikir verebilecek bir örneğimiz vardır. Bu örnek; Türk-Sovyet ilişkilerinin seyrine göre durumu sürekli değişkenlik gösteren Prometeci[26] harekettir. 1920 yılında Mehmed Emin Resulzade’nin sınır dışı edilmesinden başlayarak, 1927’de Ekim Devriminin 10. yıl törenleri için Moskova’yı bir Türk heyetinin ziyareti sonrasında ‘Yeni Kafkasya’ mecmuasının Türkiye’de yayınının durdurulması, 1931’de ‘Yeni Türkistan’, ‘Odlu Yurt’ ve ‘Azeri-Türk’ gibi mecmuaların da yayınlarına ara vermesi, bize dönem itibarıyla Ankara’nın siyaseti hakkında önemli ölçüde fikir verebilir[27].

1931 yılı gibi yakın bir örnekte yaşanan bu gelişmeler, Ankara’nın siyasi duruma göre zaman zaman Sovyetler ile aralarındaki ilişkileri olumsuz anlamda etkileyebilecek bu türden yayınları yasaklayabildiğini bize göstermektedir. İlginç bir şekilde, 1934 yılında Türkiye’de Yaş Türkistan mecmuasını yasaklayan Kararname’de yasaklama sebebi ‘’Hükumetimizle Sovyet Hükumetinin münasebet ve alakası aleyhinde yazıları ihtiva eylemekte olduğu anlaşılan..[28]’’ ifadeleri kullanılarak açıkça belirtilmişti. Bu durumda 1935 yılında gelindiğinde, Emel Mecmuasının yasaklanmasındaki düşünce de aynı zihin dünyasının yansımalarını sunuyor olabilirdi.

Hâlihazırda Sovyet coğrafyasında yaşayan Türk ve Kafkas halklarının bağımsızlık mücadeleleri ve fikri hareketlerini yansıtan bu yayınların, Emel Mecmuası ile oldukça benzeştiği söylenebilir. Hatta bu yayınların içerisinde bahsettiğimiz Odlu Yurt ve Yaş Türkistan’dan, Emel Mecmuasında pek çok kez alıntılara yer verilmiş ve reklamları da yapılmıştır[29]. Öyle anlaşılıyor ki; Prometeci hareket içerisinde yer alan bu yayınlar ve Emel Mecmuası arasında, bazı alanlarda ortak bir yardımlaşma ve fikir birliği söz konusuydu. Emel ve Prometeci hareket arasındaki iş birliğinin en açık dışa vurumu 1930 yılının 14-15. sayısının sonundaki ilanda kendisini göstermişti. Emel Mecmuası imzası taşıyan ilanda şöyle deniyordu; ‘’Zaten ilk nüshasından itibaren (Emel) de kendisinin büyük kardeşleri[30] gibi her Türk ülkesinin meşru istiklal hakkını ve geçirdiği faciaları kudret ve vüsati nisbetinde neşre ve bu suretle mehma-emken milli borcunu ifaya çalışmıştı. Bundan böyle de (Emel) aynı yolda yürüyecektir[31].’’

 Prometeci yayınların içinde, Emel Mecmuası da uzun yıllar Romanya’daki ve dünyanın diğer yerlerindeki, ana yurtları Kırım’ı Ruslara kaybeden Kırım Tatarlarını içine alan bir mücadele hareketinin en önemli sesi olmuştur[32]. Dolayısıyla Emel Mecmuasının, Cedidçilik hareketinden bu döneme kadar devam eden bu fikrî hareketin dışında konumlandırılamayacağını ve Prometeci hareketin kaderine bir anlamda ortak olduğunu söylemek mümkündür.

 

Sonuç

Sonuç olarak, Emel Mecmuasının 1935 yılında Türkiye’de yasaklanması meselesi basit bir yasaklama olayından öte, kendi içinde birçok sebep barındıran, çok yönlü ve politik bir meseledir. Makalede bahsedilen örneklerle, Ankara’nın 1930’lu yıllarda ve öncesinde Emel Mecmuasına benzer içeriği bulunan yayınlara karşı izlediği politika açıkça görülebilir. Bu noktada, 1930’lu yıllarda oldukça iyi düzeyde olan Türkiye-Sovyetler Birliği ilişkileri dikkate alındığında, mecmuanın yayın içeriğinin iki ülke arasındaki bu iyi ilişkilere bir şekilde zarar verebileceği düşünülerek yasaklama kararının alınmış olduğu ifade edilebilir.

 

Kaynakça

Arşiv Belgeleri:

  • T.C. Cumhurbaşkanlığı, Devlet Arşivleri Başkanlığı, Cumhuriyet Arşivi, Başbakanlık Kararlar Daire Başkanlığı (1928-),54-36-9. 2/2513 sayılı, 11/5/1935 tarihli Kararname.
  • T.C. Cumhurbaşkanlığı, Devlet Arşivleri Başkanlığı, Cumhuriyet Arşivi, Başbakanlık Kararlar Daire Başkanlığı (1928-), 54-36-8. 432 sayılı teklif.
  • T.C. Cumhurbaşkanlığı, Devlet Arşivleri Başkanlığı, Cumhuriyet Arşivi, Başbakanlık Kararlar Daire Başkanlığı (1928-),48-66-11. 2/1333 sayılı, 1/10/1934 tarihli Kararname.
  • T.C. Cumhurbaşkanlığı, Devlet Arşivleri Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı Türk Diplomatik Arşivi, Ülkeler SSCB (571), 36207- 143265-5.

Gazeteler:

  • Cumhuriyet, 1 Şubat 1934.
  • Cumhuriyet, 11 Mayıs 1934.
  • Cumhuriyet, 17 Mayıs 1937.
  • Cumhuriyet, 9 Mayıs 1935.

Ansiklopedi Maddeleri, Kitaplar, Tezler ve Makaleler:

  • Burak Metin, Emel Mecmuası (1930-1935): İndeks ve Değerlendirme, Lisans Bitirme Tezi, İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü. İstanbul, 2025.
  • Eminalp Malkoç, ‘’Basın Yayın Genel Müdürlüğü (Matbuat ve İstihbarat Müdüriyet-i Umumiyesi)’’, Atatürk Ansiklopedisi, 13/03/2025 tarihinde https://ataturkansiklopedisi.gov.tr adresinden erişilmiştir.
  • Erık Jan Zürcher, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, Çev: Yasemin Saner, İletişim Yayınları, 2018, İstanbul.
  • Feroz Ahmad, Modern Türkiye’nin Oluşumu, Çev: Yavuz Alogan, Sarmal Yayınevi, 1995, İstanbul.
  • Matbuat Kanunu, No:1881, Kabul Tarihi: 25,07,1931.
  • Matbuat Umum Müdürlüğü Teşkilatına ve Vazifelerine Dair Kanun, No:2444, Kabul Tarihi: 26.05.1934.
  • Müstecip Ülküsal, ‘Hatıralar’, Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Yayınları, Ankara, 1999.
  • Müstecip Ülküsal, ‘’Hamdullah Suphi Tanrıöver ve Dobruca Türkleri’’, Emel, Sayı 35, Temmuz- Ağustos 1966.
  • Önder Duman, ‘’Atatürk Döneminde Türkiye Rusya İlişkileri’’, Atatürk Ansiklopedisi, 17,04,2025 tarihinde https://ataturkansiklopedisi.gov.tr adresinden erişilmiştir.
  • Özgür Karahan, ‘Kırım İstiklâl Davasının Sesi: Emel Dergisi’, Milli Mecmua, Sayı 37/Mart-Nisan, 2024, S.63-83.
  • Semih Vaner, Unutkan Tarih-‘Sovyet Sonrası Türkdilli Alan’, Çev: Ercan Eyüboğlu, Metis Yayınları, 1997, İstanbul.
  • Veysi Artan, Emel Mecmuası (1-15), Fihrist, Çeviri ve Seçme Edebi Metinler, Yüksek Lisans Tezi, Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı. Kırşehir, 2023.
  • Yılmaz Aydın, Türkiye Cumhuriyeti ve Sovyetler Birliği Ekonomik İlişkileri, International Journal of Economics, Politics, Humanities & Social Sciences, Special Issue: 100 Years of Republic, 1-16.

 

EKLER

EK-1/5

 

EK-2/5

EK-3/5

 

EK-4/5

Dacia vapurunu gösteren kartpostal. (İBB Atatürk Kitaplığı, 22.06.25 (Çevrimiçi). Krt_003706).

EK-5/5

 

* T.C İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Lisans Öğrencisi, burakmetin830@gmail.com.

[1] Ülküsal hatıratında bu ziyaretin 1935’te olduğunu belirtir, ayrıca kararname tarihi de 1935’tir.

[2] Cumhuriyet, 1 Şubat 1934, s.1.

[3] Cumhuriyet, 17 Mayıs 1937, s.1.

[4] Cumhuriyet, 9 Mayıs 1935. s.1.

[5] ‘’Hariciye Vekilimiz saat 12’de Galata rıhtımından kalkan Romanya vapuru ile Köstence’ye hareket etmiştir’’. Cumhuriyet, 11 Mayıs 1934, s.4. (Düşük bir ihtimal olarak, Dacia adının Romanya topraklarının eski adı olması sebebiyle, iki vapurun aynı olma ihtimali de vardır.)

[6] Müstecip Ülküsal, ‘Hatıralar’, Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Yayınları, Ankara, 1999, s.195.

[7] Bir başka ayrıntıda Ülküsal’ın 1935 ilkbaharında evini ve Emel Mecmuasını Bükreş-Köstence yolundan uzak olan Pazarcık şehrinden Köstence’ye taşımasıdır. Ülküsal Pazarcık’tan Köstence’ye gidip gelmenin zor olduğunu belirtir. Dolayısı ile Ülküsal’ın 1934 yılındaki Rüştü Aras’ın ziyaretine gelmesi, bakanın Köstence’den aynı gün Bükreş’e geçtiği düşünüldüğünde Ülküsal’ın önceden haberi olmadıysa çok zordur. Bkz: Müstecip Ülküsal, Hatıralar, s.190.

[8] Müstecip Ülküsal, ‘Hatıralar’, s.194.

[9] Buradan sonraki tırnak içindeki dipnotsuz alıntıların tamamı Müstecip Ülküsal’ın hatıralarından alıntıdır. Karışıklık olmaması adına tek tek her biri için dipnot verilmemiştir. Bkz: Müstecip Ülküsal, ‘Hatıralar’, s.194-195.

[10] Ülküsal Hamdullah Suphi ile olan konuşmalarından birinde, Hamdullah Suphi’nin kendisine ‘’Rusya’nın Türklüğün en büyük belası’’ olduğunu söylediğini ve ‘’dostluğuna asla inanmamak gerektiğini’’ ancak ‘’Moskova’yı kışkırtmanın zarar doğuracağını’’ söylediğinden bahsediyordu. Bkz: Müstecip Ülküsal, ‘Hatıralar’, s.249-250.

[11] Ülküsal bu yasak kararından Hamdullah Suphi’ye hiçbir zaman bahsetmediğini ve kendisini ziyarete devam ettiğini söyler. Bkz: Müstecip Ülküsal, ‘Hatıralar’, s.195. Nitekim ikili uzun yıllar görüşmeye devam etmiş ve hatta Hamdullah Suphi’nin vefatının ardından, Ülküsal 1966’da Emel’de bir yazı kaleme alarak Hamdullah Suphi için ‘’O, milli Türk tarihine ve edebiyatına geçmeye hak kazanmış bir milliyetçidir’’ ifadelerini kullanmıştı. Bkz: Müstecip Ülküsal, ‘’Hamdullah Suphi Tanrıöver ve Dobruca Türkleri’’, Emel, Sayı 35, Temmuz- Ağustos 1966, s.42.

[12] T.C. Cumhurbaşkanlığı, Devlet Arşivleri Başkanlığı, Cumhuriyet Arşivi, Başbakanlık Kararlar Daire Başkanlığı (1928-), 54-36-8. 432 sayılı teklif.

[13] Matbuat Kanunu, No:1881, Kabul Tarihi: 25,07,1931, On yedinci fasıl: 51. madde, s. 375.

[14] Cumhuriyet, 9 Mayıs 1935, s.6.

[15] ‘’Bakanla birlikte Kamutay ikinci başkanı Hasan Saka, Matbuat Umum Müdürü Vedat Nedim … de Bükreş’e gitmişlerdir.’’ Cumhuriyet, 9 Mayıs 1935, s. 6.

[16] Vedat Nedim Tör’ün geçmişi ve ideolojik eğilimlerindeki tartışmalar bu makalenin konusu değildir, ancak bu ayrıntı bahsedilmeye değecek kadar ilginçtir.

[17] Eminalp Malkoç, ‘’Basın Yayın Genel Müdürlüğü (Matbuat ve İstihbarat Müdüriyet-i Umumiyesi)’’, Atatürk Ansiklopedisi, 13/03/2025 tarihinde https://ataturkansiklopedisi.gov.tr adresinden erişilmiştir.

[18] ‘’Memleketlerin cihan siyasetindeki temayülleri, dahilî siyasetlerindeki tezahürleri, Türkiye ile olan münasebetleri ve kültür hareketleri bakmalarından haricî neşriyatı takip eylemek.’’, Matbuat Umum Müdürlüğü Teşkilatına ve Vazifelerine Dair Kanun, No:2444, Kabul Tarihi: 26.05.1934.

[19] T.C. Cumhurbaşkanlığı, Devlet Arşivleri Başkanlığı, Cumhuriyet Arşivi, Başbakanlık Kararlar Daire Başkanlığı (1928-), 54-36-9. 2/2513 sayılı, 11/5/1935 tarihli Kararname.

[20] Bkz: Burak Metin, Emel Mecmuası (1930-1935): İndeks ve Değerlendirme, Lisans Bitirme Tezi, İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü. İstanbul, 2025. s.102-106.

[21] Önder Duman, ‘’Atatürk Döneminde Türkiye Rusya İlişkileri’’, Atatürk Ansiklopedisi, 17,04,2025 tarihinde https://ataturkansiklopedisi.gov.tr adresinden erişilmiştir.

[22] 1930’lu yıllarda aynı şekilde ‘’Ereğli bez, Nazilli basma, Bursa yün ipliği, Malatya pamuklu dokuma, İzmit kağıt selüloz, Gemlik İpek, Keçiborlu kükürt, İstanbul cam’’ gibi fabrikalarda Sovyet yardımı alınmıştı. Bkz: Yılmaz Aydın, ‘Türkiye Cumhuriyeti ve Sovyetler Birliği Ekonomik İlişkileri’, International Journal of Economics, Politics, Humanities & Social Sciences, Special Issue: 100 Years of Republic, 1-16, s.8.

[23] Feroz Ahmad, Modern Türkiye’nin Oluşumu, Çev: Yavuz Alogan, Sarmal Yayınevi, 1995, İstanbul, s.140.

[24] Erık Jan Zürcher, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, Çev: Yasemin Saner, İletişim Yayınları, 2018, İstanbul, s.237.

[25] Bu duruma dair elimizdeki bir örnek, 1927’de Rus Konsolosluğunun şikâyeti ile SSCB aleyhinde yayın yaptığı gerekçesiyle yasaklanması talep edilen ‘Yeni Kafkasya’ mecmuasıydı. T.C. Cumhurbaşkanlığı, Devlet Arşivleri Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı Türk Diplomatik Arşivi, Ülkeler SSCB (571), 36207- 143265-5.

[26] Rusya’da 1917 devrimi sırasında başarısız bir bağımsızlık hareketine girişen Rus olmayan ve SSCB’den ayrılan halkların yürüttüğü anti-Bolşevik hareket.

[27] Semih Vaner, Unutkan Tarih-‘Sovyet Sonrası Türkdilli Alan’, Çev: Ercan Eyüboğlu, Metis Yayınları, 1997, İstanbul, İçinde; ‘’Etienne Copeaux, ‘’Prometeci Hareket’’, s.44.’’

[28] T.C. Cumhurbaşkanlığı, Devlet Arşivleri Başkanlığı, Cumhuriyet Arşivi, Başbakanlık Kararlar Daire Başkanlığı (1928-),48-66-11. 2/1333 sayılı, 1/10/1934 tarihli Kararname.

[29] Reklamı yapılan yayınlara; İstiklal, Türk Yurdu ve Azerbaycan Yurt Bilgisi’ de dahildi.

[30] Yazının başında şu ifadelere yer verilmişti; ‘’Azerbaycanlı, Şimalî Kafkasyalı, Türkistanlı, Kazanlı karadaşlarımızın neşretmekte oldukları pek kıymetli mecmualarda ve Paris’te çıkarılmakta olan (Promete) Mecmuası’nda bugüne kadar Kırım davasına dair gösterilen alaka ve neşriyatı (Emel) pek büyük ve pek samimi minnettarlık hissiyle yad etmeyi vazifesi bilir.’’ Ayrıca transkripsiyonu için bkz: Veysi Artan, Emel Mecmuası (1-15), Fihrist, Çeviri ve Seçme Edebi Metinler, Yüksek Lisans Tezi, Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı. Kırşehir, 2023. s.292.

[31] Emel Mecmuası, Sayı 14-15, 15 Temmuz-1 Ağustos 1930, s.164.

[32] Mecmua hakkında bilgi için bkz: ‘’Özgür Karahan, Kırım İstiklâl Davasının Sesi: Emel Dergisi, Milli Mecmua, Sayı 37/Mart-Nisan, 2024, s.63-83.

Emel 291. Nisan-Mayıs-Haziran 2025

TAVSİYELER

KIRIM SÜRGÜNÜNÜ ANMA, FİLM GÖSTERİMİ VE KONFERANSA DAVET

EMEL KIRIM VAKFI VE EMEL DERGİSİ- EMEL FİKİR KÜLTÜR KONFERANSI Üsküdar Belediyesinin desteğiyle Kırım Sürgününün …