İlk Söz
EMEL.
Romanya’nın bilhassa Dobruca parçasında yaşayan ve sayısı yüz seksen bine çıkan Türklerin fikir, ilim ve iktisat yolunda, birlikte yaşadıkları vatandaşlarından çok geri kaldıklarını düşünerek bir “mecmua” çıkarmağa niyet ve teşebbüs ettik.
Bugün çıkmakta olan Türkçe gazetelerimizin hacim itibariyle küçük ve mündericat itibariyle daha ziyade havadisten mürekkep olduklarını gördüğümüzden ilmî, edebî, tarihî ve iktisadî yazı ve münakaşalara müsait ve zemin olabilecek bu “mecmua”nın bir an evvel çıkması lüzumuna mail olduk.
Dobruca Türklerinin kucağında doğup çok küçük yaşlarında ölen bazı mecmuaların intişar meydanından az vakit içinde çekilivermeleri bizi ümitsizliğe ve yeise düşürmüyor. Çünkü bunlar halkımızın rağbetsizliğinden ziyade irade ve arzusundan dış sebepler ve amiller yüzünden devam edememişlerdir. Yoksa milletimizin okumak, bilmek ve yükselmek duygu ve istidatı yaradılışında mevcut olduğu gibi, günden güne ve bilhassa Büyük Muharebe’den sonra inkişaf hızını almaktadır. Ehalimizin ilme ve terakkiye olan meylini inkâr edemeyiz. Bu kabiliyet ve kudretini şimdiye kadar lâyıkıyle gösteremedi ve kullanamadıysa, kabahat milleti idare ve irşad etmek mecburiyetinde olan münevverlerindir. Fıtraten mütehassis ve mütecessis olan Türk milleti, etrafında ve uzaklarda cereyan eden bütün fikir ve bilim hadiselerini bilmek ve öğrenmek ister. Millet şahsî dedikodulardan istikametsiz ve hedefsiz yaşamaktan bıkmış, kendisine fikir ve emel yolunda yürümek içün bir ışık aramak ve bulmak ihtiyacını duymuştur.
Şu milliyet ve medeniyet asrında, millî ve içtimaî tarihlerin dönüm noktalarında milletlerin terakki cereyanları arasında bizim milletimizin ihmalcilik ve lâkaytlık sükûneti içinde ruhen ezilmesi ve hissen ölmesi reva mıdır?
En küçüğünden en büyüğüne kadar bütün milletler kuvvetlerini, faaliyetlerini ve medeniyetlerini millî kadroları dahilinde artırmak içün çabalarken, bizim onlara seyirci kalarak yerimizde saymamız, bir an evvel ölmemizi beklemek değil midir?
Milletlere millî ruh üfleyen, yaşamak kudretinin sırlarını ve amellerini öğreten, mazisinin hatalarından ders-ibret aldıran, hali tenkit ve istikbali tebşir eden en birinci vasıtalardan biri matbuattır. Matbuat aleminin en elverişli ve gayesine uygun vasıtası ise “mecmua”dır. Edebî, ilmî, iktisadî ve millî mecmuaların yaptıkları rollerin kıymet ve ehemmiyetleri pek büyüktür.
Medenî cihanın teslim ettiği bu sarsılmaz hakikatı nazarı itibara alarak, şahsî kazanç ve şöhret gözetmeyerek, sırf millete hizmet maksadıyle “Emel Mecmuası”nı çıkarıyoruz.
Gayemize doğru yürüyebilmek içün şu esaslar düsturumuz olacaktır :
Mecmuamızda şahsiyat, fırkacılık, kabilecilik ve mıntıkacılık dedikoduları ve tarafgirlikleri kat’iyen yer bulmayacaktır.
Türklerin ve bilhassa Dobrucalı Türklerin millî ve içtimaî ihtiyaçlarını ve dertlerini göstererek tedavilerine ve tatminlerine çalışmak; fikir, ilim sıhhat ve iktisadiyat aleminde yükselmelerine hizmet etmek ;
Yüce Türk milletinin yalnız şive ve lehçe itibariyle türlü kabile adları altında yaşayan grupları arasında tan bir “fikir ve emel birliği” doğurarak “bütün Türkçülük” yapmağa çalışmak ;
Dünyanın muhtelif memleketlerine yayılarak, yüksek dağlar arkasında, uzun ve geniş suların kıyılarında ve çelik süngüden sınırların ortalarında sarılı kalan milletdaşlarımızın kalpleri ve ruhlarıyle kalplerimiz ve ruhlarımız arasında sıkı bir bağlantı tesisine uğraşmaktır.
Şahsî garezlerin, hasis menfaatlerin, yanlış telkinlerin ve hatalı geçmiş günlerin “fikir ve emel birliği”mizin kuvvetleşmesine ve yaşamasına asla mani olmamasına direşeceğiz.
Milletimizin tekâmül ve saadeti fikir ve emelimizin merkez-i sıkleti olarak kabul ettiğimizden, bütün memleketlerde yaşayan milletdaşlarımızın aynı millî mefkûre etrafında birleşmelerine çalışarak millî kuvvet ve saadeti doğurmak yolunu takip edeceğiz.
Türklüğe, İslâmiyete ve İnsaniyete hizmet etmek, büyüklerimizin düşünceleri, gayeleri ve tarz-ı faaliyetleri hakkında faydalı yazılarla, tarihî ve etnografi makaleler, ehhemmiyetli ve lüzumlu haberler neşredeceğiz.