KIRIM TATARLARI GÜÇLERİNİ GÖSTERDİ
Lütfi OSMAN*
Kırım’da 1-6 Ekim 1992 tarihleri arasında meydana gelen olaylar hiç şüphesiz binlerce insanın dikkatini çekmiştir. Bununla birlikte her şahsın olayları değerlendirmesinin, o kişinin Kırım’daki vaziyet ve Kırım Tatar meselesi hakkındaki bilgisine göre farklı olacağı aşikârdır. Çoğunluk bu hadiseleri haber olarak nitelendirmiş olabilir. Ancak Kırım Tatar Millî Meselesini yakından takip edenlerin yüreklerine çeşitli endişe ve kaygılar doğmaktadır. Elbette yaklaşık yarım asırdır süren ve pek çok demokratik harekete örnek teşkil eden ve Kırım’da barış ve huzurun garantisi olan Kırım Tatar Milli Hareketi’nde ortaya çıkan yeni durumlar, temel usullere çevrilebilir mi?
Bu düşüncelere cevap olarak meydana gelen vakalar hakkında geniş malumat vermeyi ve şahsi fikirlerimi açıklamayı uygun görüyorum.
Son 2-3 yıl içerisinde Kırım’a dönen vatandaşlarımızın çoğunluğunun, el koyduğumuz tarlalarda kurdukları çadırlar ve barakalarda yaşadıkları bilinen bir durumdur. Topraklar hükümetin elindedir. Resmi olarak ev kurmak isteyen Kırım Tatarlarına toprak ayrılması meselesi bin bir güçlükle çözülmekte.
Misal olarak Aluşta Şehir İcra Komitesi’nde son bir iki yıldır toprak ihtiyacı olan ikibinden fazla Kırım Tatarının müracaatı beklemektedir. Resmî hiçbir cevap alınamayınca 300’e yakın Kırım Tatarı Aluşta’nın Krasnıy Ray köyünün, sadece adı “şeftali bahçesi” olan ancak bahçelikten çıkmış tarlaya mesken kuracaklarını yetkililerine bildirmişler ve şu “bahçenin” kenarındaki tarlaya çadırlarını kurdular.
10 Temmuz 1992 günü tahminen 300 kişilik milis kuvveti “çadır şehri yerle bir ettiler ve buranın sakinlerini dövdüler, pek çok Kırım Tatarını yaraladılar.”
Yapılan bu zorbalığı ve insanlık dışı saldırıyı protesto eden binlerce Kırım Tatarı, Akmescit’in merkezi meydanında gösteriler yaptılar. Buna rağmen Aluşta şehri hakimiyet organları tutumlarını değiştirmediler. Onlar Kırım’daki halklar arasındaki münasebetleri gerginleştirici yönde çalışmalarını sürdürdüler. Aluşta yakınlarındaki bu çadır şehri yeniden basmak ve yıkmak için bir kaç defa daha teşebbüste bulundular. Ancak çadır şehir sakinlerinin direnişi sebebiyle başarılı olamadılar Bunda ellerinde benzin şişeleriyle hem kendilerini hem de üzerlerine gelen milisleri yakmaya hazır bekleyen üç Kırım Tatar yiğidi etkili oldu.
Ağustos ayında, bu köydeki ihtilafı çözmek üzere bir komisyon kuruldu. Bu komisyona Aluşta’daki Meclisin azalan da dahil edilmişti. Ancak Komisyonun esas maksadının zamanı uzatıp Kırım Tatarlarını niyetlerinden caydırmak olduğu bir aylık gelişmeler sonucunda anlaşıldı. Bu sebeple Eylül ayı sonlarında Kırım Tatarları bahis konusu tarlada ev kurmaya devam ettiler.
1 Ekim 1992 günü Aluşta şehri yetkilileri, 600’den fa6zla milis eşliğinde, buldozerler ve kamyonlarla gelerek Krasnıy Ray köyündeki tarlada bulunan Kırım Tatarlarının çadırlarını ve kurmakta olan evleri yıkmaya başladılar. Evlerinin yıkılmasını önlemeye çalışan Kırım Tatarları milis güçleri tarafından feci şekilde dövüldü. Aluşta şehir hakimiyeti Kırım Tatarlarını dövmekle ve evlerini yıkmakla yetinmeyerek, onların dişlerinden tırnaklarından arttırarak bin bir güçlükle temin ettikleri inşaat malzemelerini de gasp ettiler. Malzemeleri kamyonlara yükleyip götürdüler. Bu arada civar köylerden yardıma gelen Kırım Tatarları da dövüldü, Krasnıy Ray’a gelmeleri engellendi. Burada 27 Kırım Tatarı yaralandı, dört Kırım Tatarı ise ağır yaralıydı. Önce 41 kişi gözaltına alındı, daha sonra bazıları bırakıldı ve toplam 26 vatandaşımız hapse atıldı. Tutuklanan bu Kırım Tatarları da dövüldü.
2 Ekim 1992 günü Kırım Tatar Millî Meclisi bir bildiri yayınlayarak, Kırım’daki hakimiyet organlarından, tutuklu Vatandaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını, Krasnıy Ray’da meydana getirilen maddî zararların ödenmesini ve bu olayın sorumlularının cezalandırılmasını talep etti.
Kırım Tatar Millî Meclisi Başkanı Mustafa A. Kırımoğlu 3 Ekim 1992’de Meclisin taleplerini belirtti, olaylar hakkında açıklama ve yorumda bulunduğu bir basın toplantısı yaptı.
Kırım’daki hakimiyetin bu isteklere kayıtsız kalması üzerine Kırım Tatar Millî Meclisi, 5 Ekim 1992 günü Akmescit’de Savcılık binası önünde halkı gösteriye çağırdı. 5 Ekim 1992 sabahı yarım saat süreyle Kırım Tatarları Akmescit’e giren bütün yolları trafiğe kapattılar. Daha sonra savcılık önünde toplanan Kırım Tatarları Meclisin taleplerinin yerine getirilmesini istediler. Bundan da bir sonuç alınamayınca kalabalık 6 Ekim 1992 günü Kırım Yüksek Sovyeti binası önünde toplanmak üzere dağıldı.
6 Ekim 1992 günü on bin civarında Kırım Tatarı toplandı ve taleplerin yerine getirilmesini istemeye başladı. Bu arada tutuklu bulunan Kırım Tatarlarının akıbeti hakkında hiç bir bilgi alınamaması toplanan halk arasında endişe ve öfkeyi arttırdı. Tutukluların öldürüleceği endişesi, ailelerinin üzüntüsünü ve korkusunu büyütüyordu. Zaman geçtikçe sonuç almaması, Kırım’daki hakimiyet organlarının tutuklu bulunan vatandaşlarımızın serbest bırakılması yönünde hiç bir müspet adım atmamaları sebebiyle sabrı taşan kalabalık polis barikatlarını yıkınca, polis
Kırım Tatarlarını joplamaya başladı. Bir anda ortalık karıştı. Ancak Kırım Tatarlarının en yüksek ve yetkili tek organı olan ve halkın seçtiği Millî Meclis, Kırım Tatarlarının kontrollerini kaybetmesini önledi. Kırım Tatarları görevli arkadaşlarının uyarılarıyla Yüksek Sovyet binasını terkettiler ve Lenin Meydanında toplandılar. Bu arada Kırım savcı yardımcısının tutukluların üç saat içerisinde serbest bırakılacakları sözü vermesi üzerine Kırım Tatarları kardeşlerinin serbest bırakılmasına kadar meydanda bekleme kararı aldılar. Nihayet tutuklu bulunan Kırım Tatarları Kırım’ın çeşitli şehirlerindeki hapishanelerden getirilerek, onları bekleyen aileleri ve Kırım Tatarlarına teslim edildiler. Tutuklananlar bitkindi ve yedikleri dayakların izleri açıkça belli oluyordu.
1-6 Ekim 1992 tarihleri arasında meydana gelen bu olayların genel bir değerlendirmesini yapacak olursak, olaylar, gelişmeler ve neticeler Kırım Tatar Millî Meclisinin gücünü açık bir şekilde ortaya koymaktadır. On bin civarında Kırım Tatarının toplanması ve bu kadar büyük bir kitlenin Meclis ve Kırım Tatar Millî Hareketi Teşkilatı tarafından gayet iyi bir şekilde kontrol edilmesi hiç bir ölüm olayının olmaması, Kırım Tatarlarına karşı şiddet kullanan milislerin dahi fazla hırpalanmaması, kalabalık tarafından dövülmekte olan milislerin Meclis ve Teşkilat mensuplarının talimatları ile korunarak kalabalık dışına çıkarılmaları ve diğer bütün hadiseler bunun açık ispatıdır. Nitekim olayları tarafsız bir şekilde duyuran Ukrayna basını da buna işaret etmektedir.
Bütün bunların Kırım’daki hakimiyet organlarının Kırım Tatarlarına karşı yürüttükleri siyasetin neticesi olduğu ortadadır. Aynı şekilde Ukrayna basını, olayların suçlusunun Kırım’daki mahalli yetkililer olduğunu yazmıştır. Akmescit’de halkın polis barikatını yıkması ve binaya yürümesinin izahı gayet basittir. Neredeyse yarım asırdır sabırla mücadele veren, her türlü haksızlığa, insanlık dışı, mantık dışı muamelelere rağmen sabrını muhafaza eden halkın, tutuklu bulanan ve hakimiyet organlarınca akıbetleri hakkında hiçbir bilgi verilmeyen tutuklulukları inkar edilen 26 vatandaşın öldürülmüş olacağı veya öldürüleceği ihtimalinin ağır basması üzerine sabırlarının taşmasıdır. Kırım’daki hakimiyetin, sabırlarının taşmayacağını, Kırım’da yapılanlara sert reaksiyon göstermeyeceğini düşündüğü Kırım Tatar halkının sabrının sınırını anlamış olmasını, diliyoruz.
Ancak bu hadiseleri milletlerarası çatışmaların ilk adımı olarak yorumlamak son derece yanlıştır. Kırım Tatar Millî Meclisi bütün problemleri, barışçı yollarla ve şiddetin olmadığı siyasî platformda çözme yönünde mücadelesini sürdürecektir.
Kırım’daki hakimiyet organlarının planları ters tepmiş ve hadiselerden Kırım Tatar Millî Hareketi kârlı çıkmıştır. Olaylar halkımızın içinde saklı olan ve düşmanlarımızın bir türlü anlayıp göremediği gücü net bir şekilde göstermiştir.
—
* Kırım Tatar Mili Meclisi Azası