Edige KIRIMAL.
Genç Tatarlar hareketinin Rusya’da doğan tepki yüzünden yoğunluğunu kaybettiği anda 1917’de Kırım’daki olayların köklerini içinde taşıyan üçüncü hareket doğdu. Beşiği 1908 yılı sonbaharında İstanbul’da kurulmuş olan ve bünyesinde Türkiye’de okuyan Kırımlı gençleri birleştiren Kırım Talebe Cemiyeti idi.1 Cemiyetin başında kurucuları olan talebeler: Numan Çelebi Cihan (başkan), Cafer Seydahmet (kâtip) ve Alimseyid Cemil (muhasip) vardı. Cafer Seydahmet’in 60 talebe olarak verdiği başlangıçtaki üye sayısı zamanla arttı ve 1910’da Alimseyid Cemil’in şahadetine göre 250’ye çıktı.109 Kırım Talebe Cemiyeti meşru bir teşkilâttı ve 1917’ye kadar devam etti.110 Malî kaynaklarını üye aidatları teşkil ediyordu.111 Çalışma sahasına kültürel tenvir ve hayır gayesiyle yapılan toplantılar giriyordu. Cafer Seydahmet’in verdiği bilgiye göre cemiyetin millî gayesi “Kırım gençliğini bir iman etrafında toplamak ve düşüncelerini millet ve memlekete yöneltmekti”.112
1909 yılında bünyesinde Çelebi Cihan, Cafer Seydahmet, Habibullah Timurcan Odabaş ve daha birkaç en güvenilir arkadaşlarının yer aldığı “Vatan” adında gizli bir siyasî teşkilât meydana geldi. Bu teşkilâta sadece her yönden sınanmış kişiler alınıyordu ve bu yüzden aralarında Cafer Seydahmet’in bilhassa belirttiği gibi “fikirsiz zayıf karakterliler ve hainler yoktu”.113 Aynı şahidin ifadesine göre Vatan Cemiyeti 1917’ye kadar devam etti. Bu dönem içinde gizli siyasî faaliyetin merkezini ve kaynağını teşkil eden bu cemiyet Kırım’daki millî hareketin gelecekteki gelişmesi için sürekli bir temel teşkil etti.114 Vatan’ın üyeleri önceleri iptidaî bir teksir aletiyle sonraları da bir el baskı makinesiyle gizli bir yayın organı kurdular.
Her iki makine de Çelebi Cihan’ın evinde saklanıyordu. Bu şekilde basılan ve Cafer Seydahmet’in söylediğine göre Çarlığın istibdadını, vakıfların Rus makamlarınca yöneltilmesini ve mahkeme-i şer’iye’nin beceriksizliklerini tenkit eden gizli bildiriler, çeşitli yollardan Kırım’a yollanıyor ve yerli halka dağıtılıyordu.115 Dağıtım metotları hakkındaki bilgileri Cafer Seydahmet’ten öğrendik. Bu usullerden biri gizli bildirilerin Kur’an içine ciltlenip, böylece göze çarpmaksızın Odesa ve Sivastopol limanlarından içeriye sokulmasıydı.116
Vatan üyeleri gizli toplantılarını büyük İstanbul camilerinin bir köşesinde ve uzak mahallelerde yapıyorlar ve bunun yanısıra Kırım’daki ve bütün Türk dünyasındaki diğer hareketlerin temsilcileriyle canlı bir irtibat içinde bulunuyorlardı.117Mesela 1909 yılında İstanbul’u ziyaretinde Gaspıralı, Kırım Talebe Cemiyeti tarafından merasimle karşılandı. Gaspıralı, cemiyet üyelerine birçok tavsiyelerde bulundu ve ömür boyu cemiyetin şeref başkanlığına seçildi. Bu münasebetle Gaspıralı, cemiyete o zaman için büyük bir meblağ olan 400 Rus rublesi bağışladı.118 1912 yılı Ocak ayında İstanbul’u ziyaretinde Gaspıralı, Rusyalı İslâm Talebe Cemiyeti’nin üyeleri arasında çıkan ve Kırım Talebe Cemiyeti’nin bazı üyelerinin de katıldığı büyük bir anlaşmazlıkta hakemlik yapmak zorunda kaldı. Anlaşmazlık mevzuu o zamanlar için çok aktüeldi. Cemiyetin üyeleri kendilerini Tatar olarak görüp bir Tatarcılık hareketi mi yaratmalıydılar? Yoksa kendilerini Türk olarak hissedip genel Türkçülük hareketinin içinde mi kalmalıydılar? Bu çok önemli bir meseleydi. Çünkü paralel olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun bütün Müslüman tebaasını bir milletin üyeleri olarak kabul eden Osmancılık akımı adlı üçüncü akım da ortaya çıkmaya başlamıştı.119 Rusyalı İslâm Talebe Cemiyeti’nin 22 Ocak 1912’deki olağanüstü toplantısında Gaspıralı ve Akçora oğlu Yusuf kararlarını Türkçülük lehinde verdiler ve bu karar hazır bulunanlar tarafından itirazsız kabul olundu.120
Gaspıralı’nın yanısıra Genç Tatarların temsilcisi Abbas Şirinski de İstanbul’daki yüksek tahsil gençliğiyle temas halindeydi, İstanbul’u ziyaretinde 1910 yılı Mart’ında Alimseyid Cemil’le birlikte 1908-1910 yıllarında Türkiye’de basılmış olan 200 cilt ilerici kitabı gizli yollardan Kırım’a soktu. Bu kitapları Sivastopol’daki Türk kahvesinde sakladılar ve Şirinski sonra onları Kırım halkına dağıttı.121
1908 yılında Türkçülüğün en büyük ideologu olan Akçora Oğlu Yusuf İstanbul’a geldi, Türk Derneği’ni kurdu, 7 Aralık 1911’den itibaren “Türk Yurdu” dergisini yayınlamaya başladı ve Türkçülük fikrinin tanıtılıp yayılması için 25 Mart 1912’de taraftarlarıyla birlikte “Türk Ocağı” cemiyetini kurdu.122 Kırım gençliği temsilcileri 1909 yılında Akçora oğlu ile tanışmışlar ve ondan sonra da beraberce çalışmıştılar.123
Genç Türkler (Jön Türkler)’in sağladığı basın hürriyetinden istifade eden Vatan üyeleri 1911 ‘de milliyetçi – ihtilâlci yazılar yayınlamaya başladılar. Bunun ilk örneğini Cafer Seydahmet “Yigirminci asırda Tatar millet-i mazlumesi” adlı yazısıyla verdi. Bu yazı Şahab Nezihi takma adı ile çıktı ve 1911 ‘de İstanbul’da Cihan matbaasında basıldı.124 Türk gençliği arasında birçok okuyucu buldu ve birçok nüshası Kırım’a sokuldu. Fakat Rus hükümeti durumdan haberdar oldu ve İstanbul’daki sefirleri vasıtasıyla Türk hariciye nazırı Rıfat Paşa’dan yazarın Rus makamlarına teslim edilmesini talep etti. “Tanin” gazetesinde Cafer Seydahmet’in tevkif edilmesi için emir verildiği haberi çıktı. Bu durum onun İstanbul’dan ayrılıp Paris’e gitmesine sebep oldu.125 Orada Profesör Seignobos’un Rusya’daki millî baskıyı tasvir eden “Sous le regne du knout — Kamçı rejimi altında” adlı yazısını tercüme etti. Tercüme, İstanbul’da aynı matbaada basıldı ve Cafer Seydahmet’in ilk yazısı gibi zamanla Kırım’daki okuyucularına ulaştırıldı.126
Cafer Seydahmet’in şahadetine göre 1911-1912 yıllarında Vatan üyeleri Rusya’da yeni bir ihtilâlin kaçınılmaz olduğu kanaatine vardılar ve bütün halkı teşkilâtlayıp hazırlamaya karar yerdiler. Bunun üzerine Kırım’da bir gizli siyasî teşkilâtlar ağı kuruldu ve aynı şahidin ifadesine göre “1917 yılına kadar Kırım’ın hemen her köyünde bir gizli millî hücre kuruldu.”127 Bu dönemde İstanbul ve Kırım’daki Kırım gençliği millî edebiyatın gelişmesini sağlayan birçok yazı yayınladılar.128
Şayet diğer şahitlerin ifadeleri ve Rus arşiv dokümanları da teyit etmemiş olsalardı Cafer Seydahmet’in iddialarının mübalağalı olduğu düşünülebilirdi. Meselâ Salkat 1910-1915 yıllarında Kızıltaş köyü okul gençliği arasındaki gizli millî faaliyeti, Paris’te yaşayan Seydahmet’le devamlı irtibat halinde bulunduğu ve bu yüzden Rus polisinin evini tam dokuz kere aradığı hakkında bilgi veriyor.129 O devirde yaşayanlardan H. Baliç, B. Akcar ve K. Bosgosi hatıralarında ihtilâl öncesi yıllarda Kırım’ da mevcut olan gizli millî – ihtilâlci hareketten ve mensuplarının polis tarafından uğradıkları takibattan bahsediyorlar.130 131 1913 yılına kadar şahsen gizli millî faaliyetin içinde yer almış olan Abdulaziz İsapov, 1905-1913 yıllarında Bahçesaray’da ve bu ilçenin birçok köylerinde gizli hücrelerin mevcudiyetini ifade ediyor ve bu hücrelerin daha Genç Tatarlar tarafından kurulmuş olduklarına işaret ediyor.
Fakat en açık şekilde bilgiyi Tavriya vilâyeti jandarma idaresinin 1911 -1916 yılı arşiv dokümanları veriyorlar. Daha 1911 yılında bir jandarma raporunda “Simferopol rüştiyesinde bir öğretmenin büyükçe talebelere Türkiye ve Kırım Hanlığı tarihini öğrettiği ve eski Hanlığın tekrar kurulması fikrinden yana olduğu” bildiriliyor; bu raporda ayrıca “talebelerin bu fikirleri okuldan sonra halka yaymalarının istendiği” de ifade ediliyor.132 Aynı dönem içinde jandarma “Tatar halkının her zümresinde sayıca az gizli hücrelerin kurulduğunu, buluşmaların tertip edildiğini, yeni taraftarların bulunduğunu, para toplandığını ve pan-islâmî yazıların dağıtıldığını” tespit ediyor.133 Bunlara benzer bir dokümanda da özel jandarma birliğinin “son yıllarda hedefi Rus halkını Kırım yarımadasından sürüp, geçmişi örnek alarak bağımsız bir Kırım hanlığı kurmak olan amiyane bir teşkilâta mensup birçok kişinin üstünün aranması” kararını aldığı belirtiliyor. Başka bir dokümanda da, bu cemiyetin üyelerinin “toplandıkları ve Tatar halkı arasında bildiriler dağıttıkları” yazılı.134Jandarma idaresinin diğer dokümanlarında da benzer hücrelerin Özenbaş, Çorgun ve Kırım’ın diğer köylerinde mevcut olduğuna dair işaretler var.135 Jandarma idaresinin 1916 yılı evraklarında “1914-1916 yıllarında Kırım’ın değişik yerlerinde bütün Kırım Müslümanlarının birleşip Türkiye’ye yardım etmesi için artan bir şekilde tahrikte bulunulduğu ve hükümete karşı “mağlubiyet bildirileri” hazırlanıp basıldığı” yazılı.136 Bu konuda Rus makamlarının bütün bu olayların sebebi olarak “ajanları vasıtasıyla pan-islâmizm fikrini Kırım’da yayan Türkiye’nin gizli saldırgan siyasetini” gördüklerine ve dosyalarda bu tarz ifade ve yorumların dolu olduğuna işaret etmek lâzımdır.137
1908-1918 yılları Türk harici siyaseti hakkında yapılan ilmî araştırmalar 138 ve Rusyalı Türklerle Türkiye’nin karşılıklı münasebetleri üzerine yazılmış bir sıra ilmî yazı 139 bu suçlamaların tamamen sebepsiz olduğunu ispat ediyorlar. Rus jandarmasının hatta 1920 yılında Osmanlı İmparatorluğu tamamen yıkılırken bile 140 Kırım’da pan-islâmizm hayaletinin ortaya çıkmasından sebepsiz yere korkmalarını bu konuyla ilgili araştırmacılar Arsaruni ve Gabiddulin, Türk kavimlerinin arasında ihtilâlci bir hareket veya bir millî kurtuluş hareketi mevzubahis olduğu zaman Çarlık makamlarının hemen “pan-İslamizm” formülünü kullanmayla izah ediyorlar. 141
Bu bir taraftan Rus makamlarının Kırım’da olanların hakiki sebebinden belli bir ölçüde habersiz olduğunu diğer taraftan da bu olaylara karışanların çok iyi gizli faaliyette bulunduklarını ispat ediyor.
Yukarıdaki ifadelerin sentezi ve görgü şahitlerinin ifadelerinin karşılaştırılması ile bahsolunan dokümanların muhtevası 1911-1916 yıllarında Kırım’daki millî hareketin hakikî bir resmini veriyorlar. Bu hareket, Kırım Türklerinin millî varlığının her zerresine nüfuz edip onları sebebi ve mânâsı ondan evvel gelen devrin giriş olarak analizi yapılmaksızın tam olarak anlaşılmayacak olan 1917 yılları olaylarına hazırladı.
I. Dünya Savaşı esnasında Kırım Türklerinin temsilcilerinin beynelmilel sahada faaliyette bulundukları görülür. Onların gayesi, millî fikirlerini Avrupa’da, özellikle Rusya ile savaşan mihver ülkelerinde, popüler yapmaktı. Fakat ortaya çıkmaları sadece Kırım’dakilerin değil aksine bütün Rusyalı Türklerin inisiyatifi üzerine oldu. Bu sıralarda İstanbul’da “Rusya Müslüman Türk-Tatarların hukukunu müdafaa komitesi” kuruldu. Başkanlığını Akçora Oğlu Yusuf yapıyor142 ve Kırım’ı da din profesörü Mehmed Esad Çelebizâde temsil ediyordu.143 Komite Avrupa’daki faaliyetine 1915 yılı Aralık ayının başında başladı.144 Faaliyetleri komite üyelerinin Budapeşte, Viyana, Berlin ve Sofya başşehirlerini ziyaret edip, oradaki devlet adamlarıyla temas kurmalarından ve Avusturya-Macaristan, Alman ve Bulgar hükümetlerine Kazan, Türkistan ve Kırım Türklerinin temsilcilerinin imzalamış oldukları muhtevası aynı olan bir muhtıra vermekten ibaretti. Bu muhtırada Rusya’da yaşayan Türklerin haklarının tanınmadığından, onların millî – siyasî mücadelesinden ve Türk illerinin Rusya’dan ayrılıp bağımsızlıklarını tekrar tesis arzusu ile giriştikleri faaliyetten bahsolunuyordu.145
Komite üyeleri aynı zamanda mihver ülkelerinin başkentlerinde konferanslar tertipliyor ve Rusyalı Türklerin millî hareketi hakkında propaganda yazılan bastırıp dağıtıyorlardı. Burada özellikle 1915 Aralık ayında Budapeşte’de yayınlanan ve Volga-Ural, Azerbaycan, Türkistan ve Kırım Türklerinin temsilcileri tarafından imzalanmış olan muhtıradan bahsetmek gerekir. Bu muhtıra bu Türklerin geçmişini ve şimdiki hâlini aydınlatıyor ve bağımsız bir Türkistan’ın kurulmasını ve Kırım ve Kazan hanlıklarının tekrar tesisini talep ediyordu.146
Komite üyeleri 12 Aralık 1915’de Budapeşte’ye vardılar,147 bir aydan fazla Avrupa’da kaldılar ve 22 Ocak/3 Şubat 1916’da İstanbul’a dönüp148 böylece ilk Avrupa gezilerini tamamlamış oldular.149
1916 yılı başlangıcında aynı muhtıra Alman basınında da yayınlandı. Aynı yıl içinde Akçura oğlu Yusuf’un 1915 yılı Aralık ayında Budapeşte’de Macar Millî Akademisi salonlarında verdiği “Rusyalı Müslüman Türk -Tatarların bugünkü durumu ve gayeleri” konulu konferans İsviçre’de Almanca ve Fransızca olarak yayınlandı.150
Komite, propaganda faaliyetini sadece mihver devletlerine mahsus kılmadı, Avrupa’daki tarafsız devletlere, itilâf devletlerine ve Amerika Birleşik Devletleri’ne de başvurdu.151 Amerika Birleşik Devletleri’ne Rus Çarlığı’nda baskı gören bütün diğer milletlerin temsilcileriyle birlikte başvuruldu.152 Bu meyanda Müslüman halkların temsilcileri bütün Rusyalı Müslümanların adına ortaya çıktılar. Temsilciler “Rusya’dakiYabancı Halkların Birliği’nde toplanmışlardı. 9 Mayıs 1916’da Stokholm’dan Başkan Wilson’a telgrafla bir muhtıra gönderdiler ve Rusya’daki ezilen halkların durumunu ve dileklerini dile getirdiler.153 Telgrafı imzalayan Müslüman grubuyla Cafer Seydahmet’in yanısıra iki Kırım Türkü daha, Nebi Kuku ve Habibullah Timurcan Özenbaş, temas halindeydiler.154 Habibullah Timurcan Özenbaş, Kırım temsilcisi olarak bu Müslüman grubunun faaliyetine doğrudan katılmıştı ve bu sebepten İstanbul’dan Stokholm’a gitmişti.155 Son olarak Rusyalı Türklerin temsilcilerinin “Union des Nationalites —
Milletler Birliği” tarafından düzenlenen Lozan’daki III. Milletler Kongresi’ne (27-29.6.1916) katılmalarına işaret etmek gerekir. Bu kongre bütün Avrupa basınında büyük bir yankı yaptı. Bu, Rusyalı Türklere beynelmilel bir forumda millî haklarının ve gayelerinin müdafaası ve tüm dünya kamuoyunun dikkatini üzerlerine çekmek için bir imkân daha vermiş oldu.156 Kırım Türklerinin temsilcisi olan Çelebizade ile Odabaş’ın bu kongreye katılıp katılmadıkları hakkında henüz kesin bir şey bilinmiyor. Buna karşılık kongreye katılan Türk temsilcileriyle sıkı bir işbirliğinde bulundukları şüphe edilemez bir gerçektir.157
Özet olarak söyleyebiliriz ki, Rusya Türklerinin temsilcilerinin bahsolunan bu faaliyetleri Avrupa’ya Rusya’daki millî hareketleri tanıttı ve onların meselelerini beynelmilel sahneye çıkardı.
(Devamı var)
1 Salkat (88), sayfa l, Cafer Seydahmet: 25. faaliyet yılı anısına yapılan merasimdeki konuşma, 24 Eylül 1935, Köstence (Romanya), EM, 1935, no. 11-12, sayfa 85-86; Emir El’muemminin Bajraszewski: Noman Czelebi Dzihan, GM, 1949, No. 8-9, sayfa 14; İbrahim Otar: Çelebi Cihan, EM, 1937, No. 4, sayfa 11; cilt III, sayfa 2.
109 Salkat (88), sayfa 1; Cafer Seydahmet: Andlı Kurban. EM, 1937, No. 11. sayfa 58-59;
Cafer Seydahmet Kırımer: Mektup, İstanbul. 16 Şubat 1949; Totmanlı: “Mehmed Karaman”, EM, 1938, No. 8, sayfa 16.
110 Salkat (88), sayfa 1; Seydahmet (108), sayfa 85-86; Otar (108), No. 4, sayfa 11.
111 Üye aidatı haftada 1 kuruştu (Salkat (88), sayfa 1).
112 Seydahmet (108), sayfa 86.
113 Y.a.g.e., Bajraszewski (108), sayfa 15.
114 Seydahmet (108), sayfa 86; Otar (108), No. 4, sayfa 12.
115 Salkat (88), sayfa 2; Seydahmet (108), sayfa 86-87.
116 Y.a.g.e., sayfa 59-60.
117 Y.a.g.e., sayfa 86-87.
118 Salkat (88), sayfa l, 7.
119 Alimcan El İdrisî: İsmail Bey hakkında küçük bir hatıra, TY, cilt VII, sayfa 2439; Seydamhet (108), sayfa 59; Cafer Seydahmet Kırımer; Mektup, İstanbul, 4 Mart 1949, sayfa l, paragraf 1.
120 El İdrisî (119), sayfa 2439-2440.
121 Salkat (88), sayfa 2; Berke (77), sayfa 6.
122 T Yılı, sayfa 437; EM, 1935, No. 4, sayfa 29; WI, cilt XXIII, sayfa 4, 7.
123 Seydahmet (90), sayfa 26; Yusuf Akçura’nın mübarek ruhuna, EM, 1935, No.5, sayfa 7.
124 Seydahmet (3), sayfa 62, (28) sayfa 92, (108), sayfa 87; Ayaz İshaki; Cafer Seydahmet Bey’in tercüme-i hali, YMY, 1935, No. 9-10, sayfa 4-5; NO, cilt III, sayfa 2.
125 Seydahmet (3), sayfa 62, (28) sayfa 92, (108) sayfa 87-88; V. Elagin: Nacionalisticeskie illjuzii krymskich tatar v revoljucionnye gody (ihtilâl yıllarında Kırım Tatarlarının milliyetçi hülyaları), NV, cilt V, sayfa 195; İshaki l (124), sayfa 4-5.
126 Seydahmet (3), sayfa 62. (28) sayfa 92, (108) sayfa 87-89; Ishaki (124) sayfa 4-5; Elagin (125), cilt V, sayfa 195.
127 Seydahmet (3) sayfa 62-65, (28) sayfa 91-96, (108) sayfa 88; Aytuvgan (80) sayfa 1117, 21-23; Giraybay (85) sayfa 31-33; Kurtseyit Bosgosi: Şair Seyd-hasan Bosgosi’den hatıralar. El yazması, İmmenstadt/Allgâu 1948.
128 Seydahmet (33) sayfa 570. (108) sayfa 88-89, (109) sayfa 60; Otar (108), No. 5, sayfa 14.
129 Salkat (88), sayfa 2.
130 Baliç (104), sayfa 1; Bekir Akcar; Mithat Rıfat ve Hüseyin Baliç’ten hatıralar. El yazması, İstanbul 1949; Bosgosi (80) a.g.e.
131 İsapov Kaçı, Alma ve Belbek adlı vadi köylerinde ve Albat ve Kokkoz kasabalarında gizli hücreler bulunduğuna şahadet ediyor ve üyelerinden bir kısmının ismini veriyor, (İsapov (94), sayfa 4-5).
132 Kırım merkez arşivi, 19 Eylül 1911 tarihli jandarma idaresi raporları. Bocagov’dan (33), sayfa 27.
133 Bocagov (33), sayfa 27.
134 Özel jandarma birliği kararı, 125 no’lu dosya, Kırım merkez arşivi, Bocagov’dan (33), sayfa 27-28.
135 Jandarma idaresi başkanının 27 Temmuz 1911 tarihli raporu, 183 no’lu, dosya, Kırım merkez arşivi. Bocagov’dan (33), sayfa 28.
136 Elagin (125), cilt V, sayfa 192.
137 Jandarma idaresinin raporları 132, 133, 134, 135, 136.
138 Jön Türklerin Turancılığı, WI, cilt XXIII, sayfa 1-54.
139 A. Arsaruni ve H. Gabidullin: Ocerki pan İslamizma i pantjurkizma v Rossii (Rusya’da pan-İslâmizm ve pan-Türkizm), Moskova 1931; Mehmed Emin Resulzade: O Panturanizme, Paris, 1930; Kırımlı Yiğit (3), sayfa 22-24.
140 General Klimovic’in Kırım’daki Müslüman hareketi hakkında l Ekim 1920 tarihli dosya notu. Bocagov’dan (33), sayfa 26-27.
141 Arsaruni (139), sayfa 3.
142 1916 Lozan Kongresinde Rusya mahkûm milletleri. ŞK. Temmuz-Ağustos 1937; Akçura oğlu (7) sayfa 33, 43; Togan (46) sayfa 475-476.
143 Profesör Mehmed Esad Çelebizâde, Kırım Türküydü ama Romanya’da doğmuştu. Faaliyeti Kırım dışındaki Kırım Türklerinin de millî harekete katılmalarına örnek olarak gösterilebilir.
144 Togan (46), sayfa 475.
145 Türk ve Tatar heyeti, TY, cilt IX, 31 Aralık 1331 (13 Ocak 1916), sayfa 2884-2886
(Muhtıranın kısaltılmış metni); Togan (46), sayfa 475-476.
146 Akçura Oğlu (7), sayfa 33-43, 206-207; ŞK (142); Togan (46) sayfa 475-476; WI (138) sayfa 17; von Mende (45) sayfa 131.
147 Togan (46) sayfa 475.
148 Turk-Tatar heyeti. TY, cilt IX, 28 Ocak 1331 (10 Şubat 1916), sayfa 2917.
149 Komite temsilcilerinin ikinci Avrupa seyahati 1916 yazında Lozan’daki III. Milletler Kongresi (27-29 Temmuz 1916) münasebetiyle oldu (Togan (46), sayfa 476-477).
150 Akçura Oğlu (11); Togan (46) sayfa 475.
151 Akçura Oğlu (7) sayfa 42; von Mende (45) sayfa 131.
152 Finler, Baltıklılar, Letonlar, Litvanlar. Lehler, Yahudiler, Ukraynalılar ve Gürcüler (H. Revelstein (— Rosen): Die Not der Fremdvölker unter dem russischen Joche — Rus boyunduruğu altındaki yabancı milletlerin ıstırabı, Berlin 1916, sayfa 96-99).
153 Revelstein (152) sayfa 96-100; WI (138), sayfa 18.
154 Sonradan mümtaz bir Kırım âlimi olan Odabaş o yıllarda İstanbul üniversitesinde okuyordu ve Alman Türkologu Giese’nin talebesiydi (T. Menzel: Der Turkologische Kongress in Baku — Baku’daki Türkoloji Kongresi, İsl., cilt XVI, sayfa 171).
155 Cafer Seydahmet Kırımer: Mektup, İstanbul, 2 ve 16 Şubat 1949.
156 ŞK (142); Togan (46) sayfa 476.479; RMM, cilt LH, sayfa 6-7. Togan’a göre (sayfa 478) Akçura Oğlu kongreden sonra Zürih’te Lenin’e muhtırayı verdi. O da şöyle demiş: “Biz iktidara geldikten sonra istediğiniz hakları ziyadesiyle gerçekleştireceğiz. Bu arada muhtıranızı okuyacağız ve şayet hemfikir olursak gazetelerimizde yayınlayacağız.” —
Rus gizli polisi Akçura Oğlu’nun Budapeşte’ye varışından kısa bir müddet sonra “Temps”deki 14.12.1915 tarihli bir habere binaen soruşturmaya başlamıştı (von Mende (45) sayfa 131). — Lozan Kongresi Rusya’da büyük bir heyecan uyandırdı; mebus Kutlukay Mirza Tevkilev bununla ilgili olarak Duma’da bir açıklama yaptı (Togan (46) sayfa 479).
157 Kırımer (155).
Emel 126. Sayfa 31-38.