MUSTAFA A. KIRIMOĞLU:
“ÇAKALLARIN SALTANATI
ASLANLAR UYANINCA VE AYAĞA KALKINCAYA KADAR DEVAM EDER”[1]
Mustafa Abdülcemil KIRIMOĞLU
“Sayın Ukrayna Cumhurbaşkanı, ekselanslar, Kırım Platformu’nun zirve toplantısına katılan çok değerli misafirlerimiz, Kırım Yarımadası’nı işgalden kurtarmak ve Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün savaşsız bir şekilde sağlanmasının yollarını aramak için bu platforma katıldığınız için size çok minnettarım. Ayrıca, Kırım’da yaşayan soydaşlarımız adına da sizlere teşekkürlerimi bildirmek isterim. Çünkü bu platform onların işgalden kurtarılmasına bir ümit ışığı olacaktır.
Ben burada Rusya’nın Ukrayna’ya karşı savaşında, daha doğrusu Rusya’nın Ukrayna’ya karşı saldırısı neticesinde belki de en çok zarar gören Kırım yarımadasının yerli halkı olan Kırım Tatarlarının temsilcisi olarak konuşuyorum.
Platformun açılışında sanatçımız Camala’nın da şarkısında söylediği üzere 1944 sürgünü ve soykırımından sonra hayatta kalan Kırım Tatarları, yarım yüzyıllık bir devir içerisinde vatanlarına geri gelmek ve insani hakları için mücadele verdiler. Vatanlarına; Sovyet rejiminin yıkılması öncesindeki Perestroyka’nın son yıllarında, Sovyet sistemi dağıldıktan sonra ve Ukrayna kendi bağımsızlığını ilan ettikten sonra dönebildiler.
Şimdi bu halk, yine Sovyet rejiminden daha beter olan işgalci rejim (Rusya) altında ve yine işgalcilerin baskısı neticesinde vatanlarını terk etmek zorunda kaldılar. Geçen 7,5 yıllık işgal yılları içerisinde 30 bin kadar Kırım Tatarı (yani halkın yüzde 10’nu) vatanlarını yine terk etmeye mecbur oldular ve Rusya’dan Kırım’a çeşitli kaynaklara göre 600 binden bir buçuk milyona kadar insan getirildi.
2014 yılı şubat ayının korkunç günleri, başımızın üstünde Rus askeri helikopterlerinin dolandığı, yollarımızda Rus tankları, zırhlıları ve askerleri dolduğu zaman, bu savaşın başlayacağına ve Kırım’ın işgal edileceğine inanmıyorduk. Daha doğrusu inanmak istemiyorduk. Bizler, (Ukrayna) 1994 yılında toprak bütünlüğümüzün ve güvenliğimizin garantisi karşılığında Budapeşte Anlaşmasını imzaladık ve bu anlaşmaya göre tüm nükleer silahlarımızı teslim ettik. 1997 senesinde Rusya ile büyük bir anlaşma imzalamıştık ve bu anlaşmaya göre aramızda hiçbir toprak iddiasının olmadığı kaydedilmişti. Ortada, BM Tüzüğü, 1974 yılında imzalanan uluslararası Helsinki Anlaşması var. Bu anlaşmaya göre, hiçbir ülkenin sınırı ve devlet bütünlüğü bozulmayacaktı vesaire vesaire… Onun için biz emindik, dünya ülkeleri ve birinci sırada Budapeşte Anlaşması’nı imzalayan nükleer silahları olan devletler, saldırganı durdurmak için en kararlı bir duruş sergileyecekti. Bundan emindik ama düşündüğümüz ve ümit ettiğimiz gibi olmadı maalesef.
Bizler Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda, Avrupa Birliği Parlamenter Asamblesinde, Avrupa Parlamentosunda, AGİT ve diğer uluslararası kuruluşlarda; Kırım’ın derhal işgalden kurtarılması, Rusya’nın askerlerini derhal işgal edilen topraklardan çekmesi, işgal edildiği topraklarda insan haklarının ihlal edilmesine son verilmesi gibi hususlarda alınan kararlardan elbette minnettarız. Hatta, işgalci devlete karşı çeşitli ekonomik yaptırımları uygulayan devletlere daha çok minnettarız. Ama bu alınan kararlar ve uygulanan yaptırımlar, Kırım’ın işgalden kurtarılması için yeterli olmadı. Birleşmiş Milletler Teşkilatı, saldırganlığı, ülkelerin topraklarının işgal edilmesini ve uluslararası haydutluğu durduramadı. Bu teşkilatın en önemli unsuru olan Güvenlik Konseyi saldırgan devleti veto etme hakkına sahip olduğu sürece de daima çaresiz kalacaktır.
Rusya, bu uluslararası kuruluşlar tarafından alınan kararları yerine açıktan beyan etmekle beraber devlet adamları ve politikacıları eliyle Rusya’nın isterse dünyayı yok edebileceği, onlara uygun olmayan kararları tanımayacağını tekrarlayıp duruyor. Dört ay evvel Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Amerika CBC kanalına verdiği röportajda, ‘Rusya’nın Ukrayna topraklarına girmesi esas olarak Batı ülkelerinin Rusya’ya güvenmediklerinin bir neticesi oldu ve şimdiden bu ülkeyle ilişkilerde kırmızı çizgileri belirtmek gerekir’ dedi. Şüphesiz bu bizim için epeyce ümit verici sözlerdir. Demek ki, neticede Batı ülkeleri, Rusya’nın saldırgan davranışlarını durdurmak için tedbir alacaklar. Fakat burada mesele, o kırmızı çizgilerin neler olduğudur.
Moldova’nın bölünmesi ve topraklarının bir kısmının işgal edilmesi, Gürcistan’ın epeyce toprağının işgal edilmesi, kendi askerleri ve destek ettiği diktatör rejimi tarafından Suriye’de binlerce insanların öldürtülmesi, neticede milyonlarca Avrupa ve diğer ülkelere kaçmak zorunda kalan mülteciler, diğer ülkelerin seçimlerine girişmek için yapılan siber saldırılar, kendi ülkesinde de rejime muhalif olanları dünyada yasaklanan kimyasal silahlarla öldürmesi ve diğer cinayetler… Acaba Rusya rejimi çoktan o kırmızı çizgileri geçtiğinin ifadesi değil mi?
Biz tabii ki, her ülkenin önce kendi milli menfaatini korumayı düşündüğünü biliyoruz. Acaba, bir hukuk dünyasında yaşamak ve hukuku bozanları cezalandıran bir dünyada her ülkenin menfaatine olmaz mı? Tabii ki, her ülke ilk önce kendi güvenliğini düşünür, ama bir ülke, ‘ben daha güçlüyüm’ diyerek başka devletlerin topraklarını işgal edebiliyorsa ve bunun hiçbir cezası olmayacaksa o zaman hiçbir devlet kendisini güvende hissedemez. Kırım Tatarlarında bir atasözü var: ‘Çakalların saltanatı aslanlar uyanınca ve ayağa kalkıncaya kadar devam eder’.
Ümit ederiz ki, dünya devletleri, kaba kuvvet değil hukukun üstünlüğünün egemen olması için yakın zamanda ayağa kalkacak ve gerekli tedbirleri alacaktır. İşte Kırım Platformu’nun ve burada imzalanacak olan açıklamanın esas amacı budur. Bu açıklama, bazı sebeplerden dolayı buraya gelemeyen devletlerin imzalamasına açık olacaktır.
Bu zor zamanda, Rusya’nın şantaj ve tehditlerine rağmen, Covid-19 salgınına rağmen, bu zirveye gelme fırsatı ve zamanı bulan tüm ülkelerin temsilcilerine bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Sağ olunuz!
[1] Yolbaşçımız Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu”nun 23 Ağustos 2021 günü Kiev’de toplanan Kırım Platformu zirve toplantısında Türkçe yaptığı konuşmanın tam metnidir. (EMEL)