Kırım Türk – Tatarlarının Kırım’a dönmelerini sağlamak için yıllardan beri kahramanca savaşan 35 yaşındaki Mustafa CEMÎLOĞLU, 22 Ocak 1979 tarihinde, Sovyetler Birliği Yüksek Şûrası Başkanlığı’na, Sovyet vatandaşlığından düşürülüp yurt dışına çıkmasına izin verilmesi hususunda bir dilekçe sunmuş, fakat bu dilekçe reddedilmiştir.
Mustafa Cemiloğlu’nun bu dilekçesi New York’ta yayınlanan (Novoye Russkoye Slovo) gazetesinin 9 Mart 1979 tarihli nüshasında aynen yayınlanmıştır.
Elimize geçen bu dilekçe metnini, okuyucularımıza ve Türkiye Kamuoyuna duyurmak üzere aynen yayınlıyoruz:
SOVYETLER BİRLİĞİ YÜKSEK ŞÛRASI BAŞKANLIĞINA
Taşkent şehri Oktabr Rayonu İcra Komitesi İçişleri Şubesince adıma verilmiş olan Seri IV-HO C, 653039 sayılı pasaportumu iade ederek Sovyet vatandaşlığını reddettiğimi bildiririm.
Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşayan akrabalarımın 1975 ve 1978 yıllarında adıma gönderdikleri davetiyelerin suretlerini de ekte sunuyorum; Sovyetler Birliğini terk edip gitmeme müsaade etmenizi diliyorum. Sovyet vatandaşlığını reddetmem, 1783 yılında Rusya’nın cebren zaptettiği ve halkının büyük kısmının yok edildiği ve kalanların da 1944 yılında sürgün edildiği öz milli yurdum Kırım Yarımadası’nı reddettiğim mânasına gelmemelidir. Dünyanın neresinde bulunursam bulunayım, halkımın öz vatanı olan Kırım’a dönebilmesini ve üzerindeki hükümranlık hakkım yeniden kurabilmesini talep etmekten vazgeçmeyeceğim. Ben, Kırım Tatar halkının millî hareketine ve insan haklarını koruma davasına katıldığım için mahkemelere verildim ve açıkça yalan ve iftiralarla dört kere mahkûm edildim; Sovyet hapishanelerinde ve kamplarında sekiz yıldan fazla kaldım ve bu sırada bir yıl açlık çekip bodrum hücrelerinde yattım.
1977 yılı Aralık ayında mahkûmiyet süremi tamamlayıp çıktıktan sonra, memleketin kanunlarına aykırı olarak, haksız şekilde, hakarete uğradım; aşağılık şekilde yaşama yerimi ve hattâ oturacak evimi seçme hakkım elimden alındı. Zorla yerleştirildiğim evim dinleniyor, kanunsuz şekilde girilip aranıyor, polisler gece baskın yapıyor; bu durum benim ve evlerinde kaldığım ve hiç bir suçları olmayan akrabalarımın hayatlarını tahammül edilmez hale getiriyor. Hak aramaktan vaz geçmediğim ve sorumlu makamların istedikleri yaşam şartlarına dönmediğim takdirde beni yeniden hapishanelerin beklediği ve ömrümün sonuna kadar oralarda kalacağım bana sık sık hatırlatılıyor.
29 Aralık 1978 tarihinde biten nezaret altında kalma süremi üçüncü kez yeniden uzattılar ve beni, kardeşimin ve âilesinin müsaadesini almadan, dört kişiden oluşan âilesinin küçük dairesine zorla yerleştirdiler.
Şehirde ikamet kayıt ve ruhsatım (propiska) olmadığından hiç bir tıbbî yardım almak imkânım da yoktur. Ayni sebepten herhangi bir işe girmek ve ekmek parasını kazanmak imkânına da sahip değilim.
Kırım’a gitmek müsaadesi istemem vesilesiyle bana Polis dâiresinde Özbekistan Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı’nın 26 Nisan 1978 tarihli ve 221 sayılı Anayasa’ya aykırı bir talimatını anlattılar. Bu talimata göre, Kırım Tatar milletine mensup kişilerin Kırım’a gitmeleri yasaklanmış imiş. Hiç bir kanunî mesnedi olmayan bu talimatı protesto ederek Sovyetler Birliği Yüksek Mahkemesine gönderdiğim itiraz ve şikâyetnamem «mütalaa verilmesi» dileğiyle ayni Bakanlığa geri gönderildi.
Bakanlık, kanun gereğince, meselenin esası hakkında yazılı cevap vermek mecburiyetinde iken, sözlü tehditler göndermekle yetindi.
Yakın akrabalarım ve bilhassa 80 yaşındaki hasta babamla görüşmek için dilediğim en kısa süreli bir müsaadeyi bile vermediler. Babam iki yıl evvel Kırım’a gitti ve bugüne kadar, oraya gitmiş olan yüzlerce âile gibi, orada ikamet ruhsatı (propiska) alamadı ve bu yüzden çeşit tâkibata uğramakta ve zorluklarla karşılaşmaktadır. Bana Taşkent’ten 100 kilometre mesafede yaşayan kızımı dahi görme müsaadesi verilmiyor.
Sovyetler Birliği Baş Savcılığına, Sovyetler Birliği Yüksek Şûrası Başkanlığına ve bunlar gibi yüksek makamlara yerli idarelerin kanunsuz tutum ve işlemlerini şikâyet zımnında gönderdiğim dilekçelerim ya cevapsız kalıyor veya «mütalaa verilmesi» dileğiyle, haklarında şikâyette bulunduğum idarelere veya şahıslara geri gönderiliyor. Bu «mütalaa» ların sonuçları da yeni kanunsuzluklar oluyor. Hakkımda yapılan bu muamelelerin yukarıdan, daha doğrusu KGB’den gelen talimata göre yapıldığını bana açıkça söylüyorlar. Böylece, ben memleket kanunlarının dışına itilmiş bir insan durumunda kalıyorum.
Yaşlı anne ve babamın, sürgünde yaşayan halkımın, akrabalarımın, dostlarımın ve yakınlarımın kaldıkları bir memleketten dışarı çıkmak izni istemek benim için kolay bir iş değildir; fakat, katı ve keyfî bir idarenin hüküm sürdüğü, en iptidai medenî hakların ve insan haysiyetinin çiğnendiği şartlar içinde yaşamak da imkânsız hale gelmektedir.
Usulden olduğu üzere, herhangi bir bahane ile, dışarı çıkma izni talebimin reddedileceğini tahmin ediyorum; fakat, her ne suretle olursa olsun, beni Sovyet vatandaşlığından çıkarmanızı rica ediyorum. Vatansızlığı, hattâ enterne edilmişliği, esir alınmışlığı, bunlara benzer başka durumları, kendi öz kanunlarına saygı gösterilmeyen bir memleketin vatandaşı sıfatını taşımaya tercih ederim.
Kırım Tatarlarının hiç bir engelsiz ve zorluksuz Kırım’a dönmelerine izin verildiği. Onların millî ve medenî haklarını tanımayan ve çiğneyen açık veya gizli bütün kararnameler, emirnameler, talimatnameler hükümsüz bırakılıp yürürlükten tamamiyle kaldırıldığı takdirde, ancak, ben Sovyet vatandaşlığından çıkma talebimi hükümsüz sayarak geri çekerim.
22 Ocak 1979
Mustafa Cemilef
Adres: 700020 Taşkent Uz. – 27 Yr. Tepynu, 3, Kİ. 85
★
EMEL,
Mustafa Cemiloğlu’nun dilekçesindeki haklı isteğini Türkiye, Romanya, Bulgaristan, Amerika ve Arap ülkelerinde yaşayan ve 7 milyondan fazla Kırım asıllı Türk – Tatar adına desteklediğini, Mustafa Cemiloğlu ve Sovyetler Birliği’ndeki bütün kardeşleri ile dayanışma içinde olduğunu, Birleşmiş Milletler Teşkilatından, İnsan Haklarını Savunma Kuruluşlarından, bu haklı isteğin kabulü zımnında yardım istediğini dünya kamuoyu önünde açıkça beyan eder.
Birçok Rus yazarı, siyaset ve bilim adamı, gazeteci vs. Sovyet vatandaşlığından çıkarılıp memleketi terk etme izni alırken, Kırım’lı bir Türk – Tatar çocuğunun izin alamaması, Sovyetler Birliği’nde ırk ayrımı yapıldığının ve soykırımı uygulandığının canlı bir delilini teşkil etmektedir.
Evrensel İnsan Hakları Beyannamesine riayet edilerek bu duruma son verilmesi, Mustafa Cemiloğlu’na eşit muamele yapılması için Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin ve İnsan Hakları Komisyonu Başkanının Moskova nezdinde tavassutta bulunmalarını talep ve rica eder.