Sovyetler Birliği’ndeki Kırım Türklerinin Dünya Kamuoyuna Müracaatı
«1944 senesinde, milletimizin bütünü, ortaya atılan bir iftira ile, sovyet vatanına ihanette bulunmakla suçlanmış ve Kırım’dan cebren çıkarılmıştır.
O zaman yetişkin erkeklerin hepsi cephede bulunuyordu, işe yarayabilecek ihtiyarlarla çocuklar da işçi ordusunda çalışıyordu.
İhtara lüzum görülmeden yapılan ve bir gün içinde tamamlanan tehcirin tarihi 18 Mayıstı. O gün, kendilerini müdafaadan âciz iki yüz bine yakın kadın, çocuk, ihtiyar ve alil, NKVD askerleri tarafından evlerden alınarak yük vagonlarına bindirilmiş ve muhafaza altında kamplara gönderilmişti. Harekâtı idare eden mareşal Voroşilof’tu. Yolculuğumuz, Ortaasya’daki hedefe doğru, kapalı vagonlarda, hemen hemen gıdasız ve giyeceksiz olarak üç hafta sürdü. Harpten sonra cephedeki vazifesi biten erkekler de ayni yere gönderildi. İnsanlık dışı tehcir ve müteakip devre şartlarının tesiri ile, milletin yarısından fazlası telef oldu. Ayni zamanda millî muhtariyetimiz elimizden alındı, millî kültürümüz ve eserleri yok edilerek ecdat kabirleri kirletildi ve yer yüzünden silindi.
Müteakip 12 yıl sürgün durumunda idik. Her türlü imhaya uğradık; çocuklarımız, sürgünde doğanlar dahi, vatan haini olarak tanıtıldı. Hakkımızda yalan ve iftira ile dolu yazılar yazıldı. Sovyet halkına hâlâ bunlar okutulmaktadır.
Sovyetler Birliği Komünist Partisinin XXnci toplantısından sonra, gerçi milletimize reva görülen sürgünlere mahsus rejim kaldırıldı ise de vatana hıyanet töhmeti ipka edilerek Kırım’a avdet hakkı tanınmadı. Yapılan haksızlığı ortadan kaldırmak gayesile 1957 ilâ 1967 seneleri zarfında Sovyetler Birliği Komünist Partisi Merkezî İcra Komitesi ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği Yüksek Şura Prezidyomuna gerek ferden, gerekse kollektif olarak yazdığımız mektupların sayısı yüz binleri bulur.
Halkımızın Moskova’daki temsilcileri ısrarla tekrarlanan ricalardan sonra bir kaç defa, Mikoyan, Georgadze, Andropov ve Şçelokov gibi parti ve hükümet erkânı ile görüştüler. Her defasında, Kırım Tatarları mes’elesinin bir an evvel halli hususunda vaitler alındı ise de, bu vaitlerin tatbiki yerine, tevkif, sürgün, işten çıkarılma, partiden ihraç cezaları gördük.
Nihayet, 5 Eylül 1967 tarihinde. SSCB Yüksek Şura Prezidyomunun kararı ile vatana hıyanet töhmeti üzerimizden kalktı. Ancak, bu karardaki adımız (Kırım Tatarları) olacak yerde (eskiden Kırımda yaşamış ve milliyetleri Tatar olan vatandaşlar) şeklinde zikredilmiştir. Başka bir ifade ile, mezkûr kararla, vatandan koğulmamız kanunlaşmış, bir millet olarak varlığımıza son verilmiştir. Kararnamenin taşıdığı bu manayı, biz o sırada kavramış değildik. Kararnamenin ilânından sonra birkaç bin kişi Kırıma gitti; fakat oradan tekrar zor kullanılarak çıkarıldılar. Halkımız tarafından Sovyetler Birliği Komünist Partisi Merkez Komitesine gönderilen protesto cevapsız bırakıldı. Sovyet kamu oyu temsilcilerinin bizi destekleyen protestoları da neticesiz kaldı.
Hükümet organlarının cevabı, ancak adlî takip ve muhakemeler şeklinde tecelli etti. 1959 dan itibaren açılan dâvalarda içimizden en cesur ve aktif kimselerden 200 den fazlası 7 yılı bulan cezalar gördü. Halbuki, bu kimseler hiç bir zaman Sovyet Anayasasının hükümleri dışına çıkmamışlardı. Bize karşı kullanılan şiddet ve tazyik bilhassa son zamanlarda arttı. 21 Nisan 1968 tarihinde, Çırçık şehrinde Lenin’in doğum gününü kutlamak üzere toplanan Kırım Tatarları milis ve asker tarafından dağıtıldılar; bunlardan 300 den fazlası tevkif edildi. Halkımızı temsil eden 800 kişi, SBKP Merkez Komitesi nezdinde, milletin Kırım’a iadesini talep etmek için Mayıs ayında Moskova’ya gittiler. 16 ve 17 Mayısta hemen hemen hepsi tevkif edilerek mevcuden Taşkent’e gönderildiler. Ayni zamanda münevverlerimizden 4 kişi Taşkent’te değişik cezalara çarptırıldı. Halen dahi, hergün, halkımızdan onlarcası KGB’nin mahallî organlarına celbedilip, tehdit ve şantaj yolile, vatana dönmek fikrinden vazgeçmeğe zorlanıyorlar.
Ortaya atılan başka bir iftira da, güya vatanımıza dönünce, bugün orada yaşayanları çıkarmak istiyormuşuz. Bu doğru değildir. Biz sulhsever bir milletiz; Kırım nüfusunu teşkil eden diğer halklarla dostluk içinde yaşamak isteriz. Tehdit eden bizler değiliz; kendimiz devamlı surette, millet olarak yok edilme tehdidi altında bulunmaktayız.
Bizlere yapılanın belli bir ismi vardır : GENOCİDE.
Mücadeleyle geçen yıllar zarfında, halkımızın Sovyet Hükümetine yazdığı mektuplar altına yekûn olarak 3 milyondan fazla imza atılmıştı. Başka bir deyişle, Kırım Tatarlarından her yetişkini en az on defa müracaat etmişti. Fakat, 300.000 kişinin onar defa tekrarlanan müracaatı boşa gitti. Parti veya hükümet organlarından hiçbirince bize cevap verilmediği gibi, hiçbir Sovyet gazetesi de dâvamızdan bahsetmedi.
İşte bu sebepledir ki Dünya kamu oyuna başvuruyoruz.
Küçük ve müstakil bir millet olarak Sovyetler Birliğinin diğer kardeş milletlerine hitap ediyoruz.
Dünyanın bütün halklarına ve bilhassa millî eşitsizlik ve baskıyı kendi sinesinde tecrübe etmiş olanlara başvurmaktayız.
Bize yardımları dokunur ümidiyle hüsnüniyet sahibi bütün insanlara hitap ediyoruz :
ECDAT TOPRAĞINA KAVUŞMAMIZ İÇİN BİZE YARDIM EDİN.».
Emel 49. Sf.3-4.