Talât Paşa ve Cafer Kırımer
M. ALAÇ.
(“Saat 9.30 da Talât Paşa’nın huzuruna girdim. Beni hiç de beklemediğim bir şekilde ayakta karşıladı ve sarılarak gözlerimden öptü. Ben kendisine mukabelede bulunmadım. Zeki Talât Paşa çekingenliğimin derhal farkına vardı. Ben de kendisine: Teveccühünüzün yüksek kıymetini candan takdirle bundan sonsuz sevinç duydum. Ancak, tarihimizin, birçokları ümitsizlikle hayata gözlerini kapamış olan Kırım gençliginin, zatıâlinizden, Brest-Litovks’da Trotski, Ukrayna heyeti, Alman heyeti ve bu heyetin reisi Hofman, Kırım meselesinden bahsettikleri halde, Türk heyetinin mü dafaamız hususunda hiçbir söz söylememiş olmasının cevabını beklediğini ve benim münasebet ve hareketlerimin de bununla bağlı olduğunu söyledim.
Talât Paşa’nın siması son derecede ciddiyet kesbetti. Yüzündeki beşaşet, gözlerindeki yumuşaklık zail oldu. Kat’i kanaatlerini canlandıran ifade ve sesile : “Cafer Bey yaptıklarını işiterek uzaktan en samimî kardeşlik duygularımla seni takdir etmiştim. Şimdi söylediklerini teessürle dinledim. Bundan son derece memnun oldum. Sizi özü sözü bir olan hakikî bir Türk evlâdı olarak buldum. Brest-Litovsk’daki durumumuz hakkında sana izahat vereceğim. Ancak seni şimdiden temin ederim ki bu tarihî hatayı her halde ölmeden tamire çalışacağım ve Kırım’a borcumu ödeyeceğim.” Bunun üzerine ben eline sarılmak istedim, o beni kucakladı. Bu defa candan birbirimize sarıldık. Beni karşısındaki koltukta oturmağa davet eden Talât Paşa beşuş çehresiyle: “Haydi artık otur da, dostça, kardeşçe dertleşelim;” dedi. Ben de huzurukalple, sevinçle karşısına oturdum.
Brest-Litovsk’da, doktor binbaşı Osman Bey vasıtasiyle bizim gönderdiğimiz muhtırayı Moskova sefiri Galip Kemali bey eliyle aldığım; fakat Kırım’da böyle umumî, millî bir hareketin canlanmış olduğuna ihtimal vermediğini, birkaç münevver, imanlı gencin yüksek heyecanla meselelerini kongreye aksettirmeğe çalıştıklarını zannettiğini anlattı. Yapılan hatanın mutlaka tamirine çalışacağını, bir daha, daha dikkatli dille bildirdikten sonra bana Rusya ve Kafkasya hakkında mühim sualler sordu.)
Sene 1918. Kırım Alman işgali altında. Kurulmuş olan Süleyman Sulkiewicz hükümeti aldığı birçok kararlarla memleketi sükûn içinde idare ediyor. Bu sırada Ukrayna’da Hetman Skoropatski hükümeti iş başında. Bu hükümetin yürüttüğü politika emperyalist bir politikadır. Kırım üzerinde hak iddia etmektedir. Kırım’ın federasyon şeklinde Ukrayna ile birleşmesini teklif etmektedir. Bu arzusunu tahakkuk ettirmek ve Kırım’ı buna mecbur etmek için de Şimal’deki hududu Kırım’ın ihracat mallarına karşı kapamıştır. Mevsim Kırım’ın nefis meyvalarının ihraç edildiği mevsimdir. Bu meyvalar Rusya içerlerine tek demiryolu ile sevkedilmektedir.
Skoropatski’nin Alman kuvvetlerine dayandığını gören Süleyman Sulkiewicz hükümeti, Parlâmentonun müttefikan aldığı karara istinaden, Hariciye Bakanı Cafer Kırımer’i, Hetman Skoropatski’nin bu kötü teşebbüsünü önlemek maksadiyle Berlin’e gönderiyor.
Cafer Kırımer Talât Paşa ile temas ederek durumu kendisine izah ediyor. Talât Paşa ise, Alman İmparatoru nezdinde teşebbüse girişerek: “Sulh konferansına kadar Kırım’ın istiklâline riayet edilmediği takdirde, Türkiye’nin harpten çıkmak mecburiyetinde kalacağını” ileri sürüyor. Bu suretle UkraynalIlar üzerine yapılan Alman tazyiki neticesinde Kırım’a tatbik olunan İktisadî abluka kaldırılıyor.
Brest-Litovsk sulh konferansında Kırım meselesini müdafaa etmeme hatasını ölmeden tamir edeceğine söz veren Talât Paşa, imkân ve fırsat düşünce, bağımsızlığı, huzur ve sükûnu için çırpınan Kırım’a ve Kırım Türklerine kardeş elini ve yardımını uzatıyor.
Kırım Türklerinin unutamıyacağı bu kardeş yardımını ve himayeyi esirgemeyen Talât Paşa’yı Cafer Kırımer şu satırlarla anlatmaktadır:
“Talât Paşa’nın bana bu ilk mülâkatta yaptığı müsbet, ciddî tesir, bilhassa zekâsına ve imanının kuvvetine kanaatim, benim için en büyük ümit kaynağı oldu. Onun, gösterişsiz, çalımsız, sade tavrı benim kalbimi tamamiyle fethetmişti. Onu bütün kalbimle sevmiştim. O, bulunduğu en yüksek makamda kendisini yurdun ve milletin bir işçisi görüyor, kendisini böyle tutuyor, işe devlet adamı otoritesinden ziyade bir mefkûreci imaniyle önem veriyor, karşısındakine, kendisinin yüksek resmî vaziyetini hissettirmek değil, onu unutturmağa çalışıyordu.”
Tarihin sinesinde yerlerini almış olan, hayatları milletleri için çırpınmakla, onun yaşaması, kuvvetlenmesi için geçen bu iki idealist Türk evlâdına sonsuz saygı. Ruhları şadolsun…
Bu yazının hazırlanmasında istifade edilen kaynaklar :
— Krym — Warszawa 1930 — Cafer Kırımer
— Dergi __ Münih 4. Yıl 1958 Sayı 13
— Cafer Kırımer’in notları.