Zafer KARATAY
Vatan Kırım 5 yıldır Rusya’nın işgali altında. Kırım Tatarları da 5 yıldır işgale karşı sıra dışı bir direniş gösteriyorlar. Bu direnişi, işgale boyun eğmeyişi sıra dışı yapan, Vatanları Kırım’da sayıları 250.000 civarında kalan bir halkın, çağımızın zorba devletlerinden biri olan, hiçbir hak ve hukuk kuralını gözetmeyen, amacına ulaşmak için evrensel insan hak ve hukuklarına fütursuzca tecavüz ederek her türlü insanlık ve ahlâk dışı yöntemi kullanan bir devlete ve yönetimine karşı, korkusuzca vatanlarına ve haklarına sahip çıkmalarıdır.
Bu direniş silahsız, sivil bir direniştir. Teröre başvurmanın akıllardan dahi geçmediği tarihî bir direniştir. Bu direniş İsmail Bey Gaspıralı’nın direnişidir. Noman Çelebi Cihan’ın, Veli İbrahim’in, Cengiz Dağcı’nın, 18 Mayıs 1944’de Vatanlarından sökülüp atılan bir halkın direnişidir. Bu direniş, işgalden sonra şehit edilen, Reşat Ametov’un öksüz kalan üç çocuğunun, babaları halen hapiste olan 166 çocuğun, işgalden sonra sabaha karşı basılan yüzlerce evde korkuyla uyanan çocukların gözyaşları ile çelikleşen bir direniştir. Bu direniş, “masum bir çocuğun bir damla göz yazı dökülecek olsa, elde edeceğimiz zafer zafer değildir” diyen yaşayan efsane bir liderin, Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu yolbaşçılığında yapılan bir şanlı direniştir. Kırım Tatar halkının hür iradesiyle seçip, kendilerini temsile yetkili kıldıkları en üst temsil organı Kırım Tatar Millî Meclisi ile yürüttükleri bir hak mücadelesidir.
Kırım Tatar Millî Hareketi”nin mücadele şartlarını ve seyrini etkileyecek önemli bir gelişme de 31 Mart 2019’da yapılacak Ukrayna Cumhurbaşkanlığı seçimleridir. Bu seçimlerde Poroşenko’nun kazanmaması için Putin ve ekibinin ellerinden gelen her şeyi yapacağı açıktır. Ukrayna’nın istikrarsızlaşması ve Poroşenko dışındaki seçilme şansı yüksek olan adaylardan herhangi birinin seçimi kazanması Putin’in işine gelecektir. Böylelikle yeni Ukrayna Cumhurbaşkanına Kırım’ın işgalini kabul ettirme fırsatını bulmak istediği açıktır.
5 yıldır Kırım Tatarlarını işgale bir türlü boyun eğdiremeyen Rusya’nın, işgalin 5. yılında özellikle Türkiye’de kamuoyunu etkileme ve özellikle de işgale karşı büyük bir birlik içerisinde hareket eden Türkiye’deki Kırım Tatar sivil toplum örgütlerini kendi yanına çekmek için çok geniş çaplı faaliyetler yapacağı görülmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin çok haklı ve doğru olarak, başından beri Rusya’nın Kırım’ı işgalini, uydurma referandumu, illegal ilhakı tanımadığını ve tanımayacağını ilân etmesi ve bu tutumunu kararlılıkla sürdürmesi sebebiyle, Rusya Federasyonu’nun elçilik ve resmî temsilcikleri vasıtasıyla resmî olarak yapamadığı Kırım etkinliklerini, kuklaları vasıtasıyla yaptırma çabaları başarısız olmuştur. Üstelik Rusya’nın bu faaliyetleri, duyurulması ve tanıtılmasında, dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde 60 binden fazla takipçisi olmayan, Türkiye’de ise 666 bin civarında twitter takipçisi olan resmî propaganda kurumu Sputniknews ve onlara hizmet eden kimi televizyon ve gazetelerin desteğine rağmen, Türk kamuoyunda ve Kırım Türkleri arasında karşılık bulmamıştır. Bunun son örneği olarak Kırım’da işgalden sonra kurdurulan bir futbol takımının İstanbulspor ile dostluk maçı yapma teşebbüsleri de Rusya için bir hüsran oldu. Bu hüsran ve başarısızlığın getirdiği öfke, Rusya’nın Ankara büyükelçiliğinin açıklamasına net bir şekilde yansıdı.
Rusya, Türkiye’de kamuoyunu, Kırım’ın işgal edilmeyip Rusya’ya kendi arzusuyla bağlandığına, Kırım Türklerine yaptığı zulümlerin zulüm olmadığına inandırmak için yaptığı teşebbüslerin başarısızlığa uğraması üzerine, Türkiye’ye gönderdiği futbol takımı daha İstanbul’da iken, Kırım’da Kırım Tatarlarına karşı işgalden beri en büyük baskın ve tutuklamaları gerçekleştirdi. Aynı günde Kırım’ın birçok bölgesinde 30’a yakın eve kar maskeli FSB güçleri baskın yaptı, kapıları kırarak evlere girdi. Bu baskınlarda gözaltına alınan 23 Kırım Tatarı tutuklandı. Rus gazeteci Anton Naumlyuk gözaltına alınan Kırım Tatarlarına şiddet uygulandığını ve dövüldüklerini açıkladı. Bu daha sonra tutukluların avukatları Emil Kurbedinov ve Edem Smedlâyev tarafından doğrulandı. İşgalcinin rehin aldığı bu Kırım Tatarlarını da Rostov’a götürdüğü ortaya çıktı.
Rusya’nın işgal ettiği Kırım’da suçsuz yere hapse attığı insanların akıbetleri meçhul. Hapishanelerdeki şartlar ve mahpuslara yapılan muameleler, birçok mahkûmun sağlığının bozulmasına yol açtı. Ne kadarın sağ çıkacağı, çıkabilenlerin bir daha eski sağlıklarına kavuşup kavuşmayacakları meçhul. 2018 yılında 69 yaşındaki Server Bilâlov ve 46 yaşındaki Oleg Gonçarov’un hücrelerinde “asılı bulunduklarının” açıklanması da bu endişeleri haklı çıkarıyor.
Tutuklanan Kırım Tatarlarının ailelerine aylardır eş ve çocuklarıyla görüşme izni vermiyorlar. Üstelik bu mağdur eş, ana ve babalar ile yakınları sürekli takip ve tehdit ediliyorlar. Son baskın dalgasından sonra Kırım Tatarları yine tek kişilik protestolarla seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Başlarına ne geleceğini bilseler de “Benim oğlum terörist değildir” yazılarıyla yol kenarlarında, şehirlerde uğratıldıkları baskıları ve haksızlığı cesaretle dile getiriyorlar.
İşgalci Rusya’nın, Kırım’da işgale direnen birçok kişiyi “Hizb-ut Tahrir” üyeliği iddiasıyla sorgulaması, evlerinde baskın ve aramalar yaparak önceden belirlediği kişileri cezaevlerine göndermekteki amacı ne olabilir?
Aslında bu sorunun cevabını Kırım Tatar Millî Hareketi’ni ve Kırım Türklerinin Vatan mücadelesini yakından bilenler gayet iyi biliyorlar. Rusya işgalden sonra Mustafa A Kırımoğlu’nu ve Kırım Tatar Millî Meclisi Başkanı Refat Çubar’ı Kırım’dan sürgün ederek, Kırım Tatar Millî Meclisi Başkan Yardımcıları İlmi Umer ve Ahtem Çiygöz’ü hapse atarak, Meclis üyelerini baskı altına alarak, Kırım Tatar Millî Meclisi’nin faaliyetlerini yasaklayıp onu terör örgütü gibi göstererek, Kırım Tatarlarını işgale boyun eğdirme planlarının tutmadığını, bu eylemlerin uluslararası alanda asla kabul görmediğini, hatta geri teptiğini gördü. Bunun üzerine dindar Kırım Tatarları üzerindeki baskıları özellikle artırıp, bu davaların ön plana çıkmasını, bu dindar Kırım Tatarlarını yıldırıp, öfkelendirip, tahrik edip onların radikalleşerek eylem yapmalarını sağlamaya çalıştığı aşikârdır. Böylelikle Kırım Tatarlarının demokratik, teröre, şiddete başvurmadan yaptıkları mücadelenin geride kaldığını, onun yerine selefi örgütlerin, IŞİD benzeri tehlikeli unsurların Kırım Tatarları arasında çok güçlü olduğu imajını yaratmaya uğraşıyor. Çok güçlü propagandasıyla da dünya kamuoyunu buna inandıracağının hesaplarını yapıyor olmalı. Bunu başarabilirse Rusya için Kırım’da Türk varlığını ezmek, yok etmek kolaylaşacak. Çeçenistan’da bu oyunu oynadı ve maalesef netice elde etti.
Ancak mücadelelerinin hiçbir döneminde şiddete başvurmayan Kırım Tatarları bu oyuna gelmiyor. Çünkü onlar tarihî bir tecrübeye, entelektüel bir birikime sahipler ve Rusların oyunlarını iyi bilen yolbaşçılara ve toplumsal hafızaya, sağduyuya sahipler.
Rusya’nın 2019 yılında da Kırım’daki Kırım Tatarlarına baskılarını artırarak sürdürürken, Türkiye başta olmak üzere hür dünyadaki Kırım Tatarlarını da kendi saflarına çekmek için teşebbüsler yapacağı anlaşılmaktadır. Türk Kamuoyunu da etkilemek, Kırım’da her şeyin yolunda olduğunu göstermek için her bir fırsatı değerlendirmek isteyecektir. Bu yılın ilk üç ayında bunun ilk örnekleri, öncü adımları göründü Türkiye’de. Örneğin Kırım’da Akmescit’te yapılan büyük caminin açılışına Putin’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı davet ettiği, Erdoğan’ın gidebileceği iması bizzat Putin’in ağzından verildi. Bu haberin kaynağı Moskova ve Sputniknews olunca, haberin içinde “Rusya’ya bağlanan Kırım’daki cami açılışı” ibareleri Türkiye’deki ana akım medya haberlerinde hiç düşünülmeden kullanıldı. Hâlbuki bu “bağlanma” sözcüğü Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kırım’ın işgalini tanımama politikasıyla taban tabana zıt bir ifade idi. Türkiye’deki medya bilerek ya da bilmeyerek Türkiye’nin resmî politikasına aykırı bir şekilde Rusya’nın ekmeğine yağ sürdüler. Bu cehalet sürerse sürmeye de devam edecek görünüyor ne yazık ki.
Putin’in Kırım’ı işgal eder etmez tetikçi olarak atadığı illegal başsavcı olan ve kendini attığı risk karşılığı olsa gerek Rusya Federasyonu genel seçimlerinde yine illegal olarak Kırım’dan Duma’ya milletvekili seçilen Natalya Poklonskaya, Cumhurbaşkanımızın Kırım’daki cami açılışına davet edilmesini alaycı bir üslupla yorumlarken, Rusya’nın Kırım’a bakışını da ortaya koyuyordu. “Kırım öyle bir yerdir ki, âşık olmamak mümkün değil. İnsanlar çok seviyor, çünkü burası cennetten bir parçadır ve dünyadaki doğayı bağrında barındırır. Bulmak istediğin her şeyi Kırım’da bulabilirsin. Türkiye Cumhurbaşkanı, Kırım’ımızı sevecektir. Evinde, vatanında olmaktan mutluluk duyan Kırımlıları kendi gözleriyle görecektir. Kırım sevgisini ona da bulaştıracağız ve o da Kırımlılarla birlikte aynı sevinci paylaşacak. Sonuçta, Türkiye Kırım’a özel bir ilgi duyuyor” diyen, Kırım’ın Rus toprağını olduğunu ve Kırımlıların mutlu olduğunu iddia eden Poklonskaya’nın bu demeci Sputniknews’ten aynen kopyalanarak “Erdoğan cami açılışına gelirse Kırım’a âşık olacak!” ibaresiyle gazetelerin haber başlıklarına taşındı. Balık hafızalı, kifayetsiz ve liyakatsizlerin bilemedikleri, akıllarına getiremedikleri ve düşünemedikleri husus, Recep Tayyip Erdoğan’ın en son 13-14 Eylül 2012 günlerinde Kırım’ı resmî olarak ziyaret ettiği idi. O dönem Başbakan olan ve ona eşlik eden birçok bakan ve işadamını taşıyan uçak Kyiv’den gelip Akyar yakınlarındaki sivil uçuşlara kapalı Belbek askerî havaalanına inmişti. Buradan Yalta’ya geçmiş ve konaklamıştı. Ertesi gün de Akyar’daki Türk şehitliğini ziyaret etmiş, Akyar (Sivastopol) camisinde cuma namazını kıldıktan sonra Kırım’dan ayrılmıştı.
Cumhurbaşkanı, açılışına davet edildiği Akmescit’teki caminin izin alınması ve planlarının yapılması süreçlerini de çok iyi bilmektedir. Akmescit’te Yalta yolu kenarındaki bu cami yeri için Kırım Tatarları yıllarca mücadele ettiler. İnşaat için para topladılar, taş ve tuğla yardımı yaptılar. Bu yer çeşitli defalar holiganların ve radikal Rusların saldırısına uğradı. Cami projesi için yarışma açıldı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın isteğiyle revize edilerek, hem caminin kapasitesi arttırıldı hem de halkın kullanacağı bölümler ilave edildi. Caminin Türkiye tarafından yaptırılması üzerine hazırlıklar yapılırken ve bir Türk firması inşaatını yapacakken Rusya Kırım’ı işgal etti. Türk firması inşaattan kovuldu. Putin bunu bir şov malzemesi olarak kullanmak istiyor. Bu caminin doğal cemaati olacak Kırım Tatarları baskına uğrayıp hapse atılırken, Putin Erdoğan’a Türkiye’nin yapmadığı, yapamadığı camiyi ben yaptım diyerek nazire yapmaya ve dünyaya İslam dostu imajını vermeye çalışıyor.
“Erdoğan Kırım’a âşık olacak” sözleriyle Türk Kamuoyunun ve gazetelerin ilgisini çekecek, hoşuna gidecek sözler söyleyen Poklonskaya’nın bu demecinden birkaç gün önce Kırım’ın işgalinin 5. yılındaki demeci, tarihî Türk yurdu Kırım’la ilgili sözleri Putin ve Rusya’sına sempatiyle bakan, kendilerini anti-emperyalist, Türk milliyetçisi, vatansever, İslamcı vb. sıfatlarla tanımlayanların dikkatini bile çekmedi. Kırım, Rusya tarafından ilk defa işgal ve ilhak edildiği 1783 yılına kadar tek bir Rus-Slav yerleşim yerinin bile olmadığı, Müslüman tebaanın yaşadığı, kaybedilen ilk toprak parçası olarak Osmanlı Devleti’nde büyük travma yaratan 1500 yıllık Türk Kırım’ı ve Rusya’nın işgalini Poklonskaya şöyle değerlendiriyordu: “Bu kazanım, Rusya halkının ruhunda yaşandı. Kırım’ın tarihî anavatana dönüşü, Rusların vatanseverlik ruhunu ayağa kaldırdı ve ülkemizi sevmenin ve onunla gurur duymanın ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Tüm dünyaya Rus ruhunun ne olduğunu gösterdik. ‘Kırım baharı’, modern Rusya tarihinin en büyük zaferidir. Bu, siyasî partilerin zaferi değil, Kırım halkının zaferidir”.
Natalya Poklonskaya’nın sözleri sıradan bir şovenist Rusun sözleri olarak değerlendirilmemeli, hafife alınmamalıdır. Putin’in ona verdiği özel görev ve ona gösterdiği ilgi, onun Putin’in Kırım işleri sözcüsü olarak değerlendirilmesini gerektirmektedir. Rusya’nın gelecekte fırsatını ve zamanını bulduğunda Boğazlar, Ayasofya, kısaca Türkiye hamlesi yapacağını söylemek, Rusya’yı iyi bilenler için içi boş bir iddia değil, aksine tehlikenin büyüklüğünü gösteren bir tespittir.
Rusya’nın Kırım’ı işgalini Türkiye’ye benimsetmek için bu yıl kullanacağı önemli bir araç da Türkiye ve Rusya arasında imzalanan 2019 yılı Türkiye–Rusya Kültür ve Turizm Yılı anlaşması çerçevesinde yapılacak etkinlikler olacaktır. Nitekim bu etkinliklere bir örnek de tam da Kırım’ın Rusya özel kuvvetleri tarafından işgal edilmesinin 5. yılında Kızıl Ordu korosunun İstanbul ve Ankara’da bedava konserler vermesi idi. Bu yıl içerisinde çok güçlü Rus propagandasının etkisiyle Putin Rusyası’nı panzehir olarak görenlerin sayısının artması muhtemeldir.
Türkiye’deki Kırım Tatar sivil toplum örgütlerinin yöneticileri kadar, Türkiye’nin millî çıkarlarını, geleceğini düşünen millî güçlerin de Rusya’nın emelleri ve faaliyetleri karşısında dikkatli olmaları gerekmektedir. Türk Dünyasına İsmail Gaspıralı, Noman Çelebi Cihan, Cafer Seydahmet Kırımer, Bekir Çobanzade, Cengiz Dağcı, Halil İnalcık, Kemal Karpat, Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu gibi aydınlar ve millî kahramanlar hediye eden Kırım Türkleri işgalci ve zorba Rusya karşısında yalnız bırakılmamalıdır.
Bugün İsmail Gaspıralı’nın kabri işgal altındadır. Eserlerinde, Kırım’da Bolşevik zulmünü, Kırım Türklerinin çilesini yazan, anlatan, Türk okuruna Kırım’ı sevdiren Cengiz Dağcı’nın kabri, eserlerinde muhteşem bir dille anlattığı o güzel topraklar işgal altındadır. Cengiz Dağcı’nın, Korkunç Yıllar’ı günümüzde 5 yıldır Kırım’da yine yaşanmaktadır. Kırım dışında “Yurdunu Kaybeden”, yurduna işgalci zorba tarafından sokulmayan Kırımoğlu ve başka insanlarımız vardır. Yaşasaydı bu yıl 100 yaşında olacak olan Cengiz Dağcı’nın O Topraklar Bizimdi dediği toprakları işgalci Rusya sahiplenmeye çalışmaktadır.
İşgalci Rusya’nın propagandalarına karşı en güzel panzehir, Halil İnalcık’ın eserlerini, Cengiz Dağcı’nın kitaplarını okumak, İsmail Gaspıralı’yı okumak, tanımak, bilmek, emellerini anlamaktır.
Emel 266. Ocak-Şubat-Mart 2019.