YEŞİL ADADAN KANUNSUZLUK ADASINA
Özge KANDEMİR TEMİZEL
“Kırım” denince hepimizin zihninde bir şeyler canlanır. Özellikle de gitmeyenler kendi hayal dünyalarında resmederler Kırım’ı. Yeşil ve mavinin yoğunlukta olduğu, balaların bahçelerde koştuğu, kartanay ve kartbabaların dualarla onları izlediği, anaların “Ateş”ini hiç söndürmedikleri otobay… Ama bu mutlu tablo 1771 yılı öncesinde, ilk Rus işgali gerçekleşmeden önce, Hansaray’ın görkemini sürdürdüğü yıllarda kaldı. Şüphesiz ki dünya tarihinde Kırım Tatarlarına yapılan en büyük zulümlerden biridir 18 Mayıs 1944 sürgünü; hatta en büyük soykırım girişimlerinden biri olabilir. Fakat yüzyıllar öncesine baktığımızda görüyoruz ki Rusların, Kırım ve Kırım Tatarlarına olan tavrı hep aynıydı:
- 1771, Kırım Yarımadasının tamamı Ruslar tarafından işgal edildi.
- 1774, Rusya ve Osmanlı devleti arasında imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması ile Kırım şeklen bağımsız, sadece dini işler için Osmanlı Devleti’ne bağlı oldu.
- 1779, Aynalıkavak Tenkihnamesi ile Osmanlı Devleti ve Rusya, Kırım’ın bağımsızlığını yeniden kabul etti. Rusya tarafından desteklenen Şahin Giray, Kırım Hanı olarak Osmanlı Devleti tarafından tanındı.
- 1783, Rusya Çariçesi 2. Yekaterina, Kırım yarımadası, Taman yarımadası ve Kuban bölgesinin Rusya’ya verilmesini öngören bildiri imzaladı. Bu olay Kırım Tatar halkının en büyük trajedisi olarak tarihe geçti.[1]
Kırım, Rusya için güneye yayılmada bir sıçrama tahtasıydı. Burada Müslüman Kırım Tatarlarının varlığını istemiyordu. Türk-İslam izlerini silmeye başladı. Birçok yerin adı sözde Yunanca isimlerle değiştirildi: Akmescit “Simferopol”, Kezlev (Gözleve) “Yevpatoriya”, Kefe “Feodosiya” olurken eski Kırım Tatar köyü Akyar’ın üzerine kurulan deniz üssü de “Sivastopol” adını aldı.[2]
Bölgede uygulanan psikolojik, ekonomik, dini ve idari baskılar neticesinde Kırım Tatarları, Osmanlı Devleti’ne göç etmek zorunda kaldı. 1812, 1828‒1829, 1860‒1861, 1874, 1890 ve 1902 yıllarında en büyük göç dalgaları yaşandı. Bunların sonucunda, Rusların işgali sırasındaki (1783) %98’lik Tatar nüfusu 100 yıl sonra %35’e düştü. Sadece 1783‒1922 yılları arasında en az 1 milyon 800 bin Kırım Tatarının Osmanlı Devleti’nin Rumeli ve Anadolu’daki topraklarına göçtüğü tahmin ediliyor.[3]
18 Mayıs 1944 sürgününde bir tane bile Kırım Tatarının kalmadığı Kırım ancak 80’li yılların sonunda Kırım Tatarlarına kavuşmaya başladı. Kırım Tatarları için hiçbir şey kolay olmadı. Terk etmek zorunda oldukları evlerinde Rusların oturduğunu gördüler ve sürüldükleri yerlerdeki gibi kendi vatanlarında da küçümsenerek bakılan azınlık oldular.
Kırım, 1991 yılında SSCB’nin dağılmasıyla Ukrayna’ya bağlı özerk cumhuriyet oldu. Ancak Rusya, SSCB’den bağımsız olan diğer devletlere uyguladığı gibi Ukrayna’ya da baskılarını sürdürmeye devam etti. Sürgünden beri Yeşil Ada’nın nüfusu büyük oranda Ruslaştırılmıştı. Bu, Rusya için avantajdı. Akyar’da bulunan Karadeniz Filosu, Rusya ve Ukrayna arasında siyasi bir sorun oluşturuyordu ve Rusya’nın saldırgan olmasının bir diğer sebebiydi. Tüm bunların yanında Kırım Tatarları vatanlarında yaşamanın mutluluğunu yaşıyorlardı. Rusya, Sovyetler Birliği’nden sonra hamlelerini sürdürmeye devam etti ve yıllarca 26 Şubat 2014 tarihindeki yasa dışı ilhakın zeminini hazırladı. Kanunsuz ev baskınları, sonu gelmeyen adam kaçırmalar, kargaşa, korku, güvensizlik… Kırım; 21. Yüzyılda 2014’ten günümüze kadar işgal altında, Rusya bayrağının dalgalandığı ve tüm dünyanın gözü önünde kanunsuz ne varsa gerçekleşen bir Türk yurdu…
Kırım Ateşi – Bir İşgalin Anatomisi
Dünyadaki Kırım Tatarları tüm yaşananları işgalin başladığı günlerde Vatan Kırım’da bulunan TRT muhabiri Gönül Şamilkızı’nın verdiği haberlerle izledi. Gönül Şamilkızı, Kırım’da Rusya işgalinin adım adım nasıl gerçekleştiğini çok çarpıcı bir şekilde Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel Merkezimizin neşrettiği Büyük Savaşın Kurbanı Kırım adlı kitapçıkta anlattı.[4] Gönül Şamilkızı hem Rusçayı iyi bilmesi hem de iyi bir araştırmacı gazeteci olması sayesinde, özellikle Rusya kaynaklarında elde ettiği yeni bilgi ve belgelerle bu çalışmasını genişletti. Kırım Ateşi – Bir İşgalin Anatomisi kitabı 2017 yılı Aralık ayında Ötüken Neşriyat’tan çıktı ve büyük ilgi gördü.
Gönül Şamilkızı İstanbul: Ötüken Neşriyat, Aralık 2017 240 sayfa, 13,5×21 cm ISBN: 978-605-155-639-0 |
İyi bir araştırmacı gazetecilik çalışması olan Kırım Ateşi, okuyucularına belgesel izliyormuş gibi hissettiriyor. Şamilkızı, işgal öncesindeki krizlerin, çatışmaların; işgal sırasında ve sonrasındaki kanunsuzlukların birincil tanığı olmuştur. Bu sebeple çok yaygın Rusya propagandasının etkisinde kalan, Türkiye’deki medya mensupları ve araştırmacılar başta olmak üzere Kırım’da Rusya işgalinin gerçeğini anlamak ve tarihini bilmek isteyenlerin mutlaka okunması ve kitaplığında bulunması gereken bir eser. Kitabın tanıtımında da eserde olduğu gibi Kırım’ın bir Rus toprağı, bir Slav toprağı olmadığı ve bu toprağın gerçek sahiplerinin Kırım Tatarları olduğu ve onların mağduriyetleri merkezdedir: “Kırım Tatarları, Sovyet diktatörlüğünün gasp ettiği vatanlarına, bu insanlık düşmanı rejimin çöküşüyle yarım asır sonra dönebilmişlerken, şimdi de o rejimin territoryal nüfuz ve etki alanına vâris olma iştahıyla Karadeniz’in incisine pençesini geçiren yeni Rus emellerinin kurbanı olmuşlardır. Böylece Kırım Tatarlarının öz yurdu, bütün dünyanın gözü önünde ikiyüzlü ve hukuksuz yeni Rus şovenizminin pervasız cinayetlerinin, Kremlin kuklaları tarafından yaratılan siyasî istikrarsızlık ve kararsızlıklardan beslenen saldırgan müdahalelerinin öznesine dönüşmüş, Kırım Tatarları öz topraklarında bu defa da esir durumuna düşmüşlerdir. Çalışma alanı eski Sovyet coğrafyası olan Gönül Şamilkızı, uzun zamandır yerinde takip ettiği bu bölgedeki çatışma ve krizleri, Kırım’ın işgaline varan sürecin birincil tanığı olmuş bir gazeteci kimliğiyle, okuyucuyu içine çekecek sarsıcı bir yalınlık ve anlaşılır bir kuşatıcılıkla ele almış, okurken, içinde bulunduğumuz bölgenin büyük politik aktörlerinden birinin, tarih tarafından kendisine verilen itimatsızlık beratını nasıl bir “liyakat”le taşıdığını daha iyi anlayacağımız çağdaş bir kronik meydana getirmiştir.”
Kırım’daki tüm yaşananların şahidi olan Gönül Şamilkızı, kitabını “Tarihin Penceresinden Kırım, İşgale Doğru, İşgal, İşgal Sonrası” olmak üzere dört bölüm olarak yazmıştır. Tarih kısmını Halil İnalcık ve Hakan Kırımlı’nın eserlerinden faydalanarak, Hakan Kırımlı’nın danışmanlığında oluşturmuştur. Kanunsuzluklar ve adam kaçırmalar günümüze kadar devam ettiği için yazarın toparlaması oldukça zor olan kısmı, “İşgal Sonrası” bölüm olmuştur.
Kitabı okurken bir cümle çok dikkatimi çekti ve beni etkiledi; “Yeşil Adadan Kanunsuzluk Adasına” Çarlık Rusyası İşgali, Bolşevik Rusyası dönemi ve son olarak Rusya işgaliyle Yeşil Adadan Kanunsuzluk adasına dönüşen vatan Kırım!
Bir gün kanunsuzlukların son bulduğu, adam kaçırmaların ve iftiraların durduğu, yeniden Yeşil Ada ismiyle anılan bir özgür Vatan Kırım inancı ve ümidiyle…
[1] https://www.vatankirim.net/rus-carliginin-kirimi-ilhaki-137/
[2] Hakan Kırımlı, “Kırım” / “Rus İdaresi Dönemi”, İslam Ansiklopedisi, Cilt: 25, MEB Yayınları, 2002 Ankara, s. 458.
[3] Kırımlı, a.g.e., s.458.
[4] Gönül Şamil Kızı, Büyük Savaşın Kurbanı Kırım, Kırım Türkleri Kültür ve Yrd Derneği Genel Merkezi Yayını, Ankara Şubat 2016. 96 sayfa.