1920’LERDE KIRIM TATARLARININ DOBRUCA’DAN TARİHSEL ANAVATANLARINA YENİDEN GÖÇ GİRİŞİMLERİ

1920’LERDE KIRIM TATARLARININ DOBRUCA’DAN TARİHSEL ANAVATANLARINA YENİDEN GÖÇ GİRİŞİMLERİ*

D.P. URSU, E.H. SEYDAMETOV

Çeviren: Bülent TANATAR

20. yüzyılın 20’li yıllarında, çoğunluğu Müslüman olan Dobruca nüfusu, Birinci Dünya Savaşı’nın sonuçlarının yol açtığı siyasî istikrarsızlıktan ve ekonomik alt üst oluştan büyük ölçüde zarar gördü. İstikrar ve sükûnet, tüm Dobruca’nın Bulgaristan’a bırakılması ve hem Romenlerin hem de Müslümanların (Türk-Tatarların) sürülmesi; Balkan Sosyalist Federatif Sovyet Cumhuriyeti’nin kurulması, vb. gibi farklı hedeflere ulaşmayı amaçlayan çeşitli aşırılık yanlısı örgütlerin faaliyet göstermesini engelledi.[1] Dahası, büyük askerî birliklerin varlığı, kanunsuzluğun yoğunlaşmasıyla durum sürekli olarak daha da kötüleşti. Bu sıkıntıların çoğu, meşru otoritelere sadık, barışçıl, çalışkan Tatar köylülerini etkiledi. Kaynaklar, aşırılık yanlısı harekete Müslümanların katıldığı tek bir vakayı bile içermiyor. Bölgedeki olumsuz durum onları yeniden göç ettirdi. Bu kez, bazı Kırım millî komünistleri tarafından desteklenen yurtsever örgüt “Milli Fırka”dan anavatana dönmek ve “çar ve toprak ağaları olmadan” yeni bir hayata başlamak için hararetli bir çağrı geldi. Bu makale, yeterince araştırılmamış olan Dobruca Tatarlarının yeniden göçü sorununu incelemeyi amaçlamaktadır.

S. Ayvazov’un anılarına göre, diasporadan hemşehrilerin yeniden göçü fikri, 1917’de millî istiklâl hareketinin liderleri tarafından Kırım’daki sayılarını 600.000’e çıkarmak ve böylece nüfus içindeki oranlarını değiştirmek için formüle edildi. Rus vilayetlerinden 200.000, Romanya’dan 70.000 ve Polonya ve Litvanya’dan 35.000 kişinin taşınması gerekiyordu.[2] “Kırım Merkezî İcra Komitesi ve Halk Komiserleri Konseyi’nin Kırım Tatarlarının Bulgaristan ve Romanya’dan Kırım’a yeniden göçüne ilişkin raporu”nda anavatanlarına geri dönmek isteyenlerin sayısı 65.000’den 70.000’e çıkıyor[3] ve bu bilgi Ayvazov’un görüşüne tekabül ediyordu. Bu rakamlar bize çok abartılı geliyor, çünkü Kırım Tatar millî komünistleri Dobruca’daki Kırım Tatarlarının sayısı hakkında kesin verilere sahip değillerdi. 1930 genel nüfus sayımına göre Dobruca’da Tatarların sayısı 22.092 idi.[4] Ancak, asırlık adaletsizliğin düzeltilmesi ve tehcir edilen tüm insanların tarihî anavatanlarına geri dönmeleri gerektiği fikri yoluna devam etti. “Milli Fırka” partisinin liderleri tarafından desteklendi ve somutlaştırıldı; Bolşeviklerin tüm ezilen sınıfların ve ulusların kurtuluşu sloganına inandıkları için bunu uygulamaya çalıştılar. Bu örgütle ilgili olarak 7 Aralık 1928’de yayınlanan son iddianamede şöyle deniyordu: “Bolşevik hükümetinin kurulması ve Tatarların Sovyet kalkınmasına dahil olması nedeniyle, Türkiye ve Romanya’dan gelen göçmenler için toprak tahsisi talebi en önemlilerinden bir hale geldi”.[5]

Ancak, Türkiye meselesi, esas olarak Kemalistlerin muhalefeti nedeniyle kısa sürede düştü. Tatarların Rusya, Litvanya ve Polonya’nın iç bölgelerinden göç ettirilmesi önerisi de çok geçmeden geçerliliğini yitirdi. Böylece, tek sonuç verecek ülke olarak geriye Romanya ve Bulgaristan kaldı. Bu konu, 1921 ve 1922’deki tüm Kırım sivil toplum toplantılarında ve ayrıca partinin bölge komitesinin Kırım Tatar Bürosu toplantısında hararetle tartışıldı. Millî komünistlerin ve Milli Fırkacıların uzun ve ısrarlı mücadelesinden sonra, görüldüğü kadarıyla, Kırım Muhtar Cumhuriyeti’nin Sovyet parti liderlerini ikna etmek mümkün oldu. Böylece, 1924 yılı sonunda partinin bölge komitesinin çalışma planının hazırlanması sırasında, “Kırım Tatarlarının Bulgaristan ve Romanya’dan Kırım’a yeniden göçü” konusunun görüşülmesi gerekiyordu. Gerçekleşmesi için asıl malzemeyi incelemek ve sekiz parametreye göre çözümler hazırlamak gerekiyordu. Özellikle de yeni göçmenlerin sayısı, insanlar için gerekli arazi, yerleşim düzeni, gerekli fon miktarı ve sponsorluk hususlarında.[6] Bunun gerçekleşmesi için gerekli yasal altyapı zaten oluşturulmuştu. 7-12 Kasım 1921’de Akmescit’te toplanan [I. Bütün Kırım] Sovyetler Kuruluş Kongresi, Kırım’ın topraksız ve toprak fakiri nüfusunun yanı sıra Kırım’a dönen Tatar göçmenlere birincil arazi tahsisi anlamına gelen yasayı kabul etti. İkincil olarak, 18 Şubat 1918’den sonra bölgeye yeni gelen tarımsal nüfusun ve ancak o ondan sonra, çoğunlukla yerliler olmak üzere, Kırım’ın tarım dışı nüfusunun ihtiyaçlarının karşılanması gerekliydi.[7]

Yavaş yavaş, mesele, Ocak 1925’teki Kırım Merkezî İcra Komitesi başkanlığı toplantısında acil hale geldi. Adalet Halk Komiseri R. Nogayev, Romanya ve Bulgaristan’dan tersine göç hakkında bir rapor hazırladı. Onun önerdiği yedi maddelik çözüm önerisi şöyleydi: “Bulgaristan ve Romanya’dan Tatar göçmenlerin, ilk ağızda 20.000 kişi olmak üzere, Kırım’a gitmesine izin verilmesi için SSCB Merkezî İcra Komitesi’ne dilekçe vermek […]. Kırım’ın rezerv fonunu kullanarak öncelikle göçmen Tatarları memnun etmek ve yeni gelenlere gerekli miktarda, daha kesin olmak gerekirse, 100 bin desyatina[8] arazi tahsis etmek[…]. Yeni göçmenlere yönelik ilk gerekli tesisler ve gerekli ekipmanın satın alınması için Merkezî İcra Komitesi’nden 1,3 milyon tutarında uzun vadeli nakdi yardım kredisi almak”.  Son olarak, sendika yetkililerinden göçmenlerin ve mallarının Romanya ve Bulgaristan limanlarından ücretsiz olarak taşınmasının sağlanmasının istenmesine karar verildi.[9] Göçmenlerin sadece bozkır bölgelerine değil, aynı zamanda Kırım’ın güney kıyılarına da yerleşebilecekleri varsayıldı ve bu nedenle Bölge Komitesi Sekreterliği 14 Şubat 1925’te özel bir karar aldı.: “Yeniden yerleşim nedeniyle Güney Sahili’ndeki arazi rezervlerinin akut kıtlığı göz önüne alındığında, Romanya’dan gelen göçmen Tatarlar dışında, Güney Sahili’nde yerleşimden kaçınmak gerekir”.[10] Bu kısa ama anlamlı belge aydınlatılmayı gerektiriyor. Belge Güney Sahili’ne yeniden yerleşimden kaçınılması gerektiğini beyan eden yetkilileri ve kişileri içermemekteydi. Bugün, köşeli parantezleri kaldırmak ve Kırım Tatarlarının yeniden göçünü engellemeye çalışan kişileri adlandırmak için yeterli kaynağa sahibiz. O sıralarda, merkezî hükümet içinde, Batı bölgelerinin aşırı nüfuslu yerlerinden “emekçi Yahudiler”in Kırım’a yeniden yerleştirilmesi ve tarım proleterlerine dönüştürülmesi fikrini öneren bir “Yahudi lobisi” oluşmuştu. “Yahudi projesinin” ikinci hedefi, sosyal ve politik olandan daha az önemli değildi. Gerisin geriye göçü ‘gömmeyi’ amaçlıyordu. Yeni kampanyanın ana ideoloğu, sosyalizmin zor yoluyla kurulması, ekonomik yönetimin aşırı merkezileştirilmesi ve Lenin’in “Yeni Ekonomi Politikası’nın” devre dışı kaldırılmasına ilişkin Troçkist teorinin propagandacısı, Simferopol doğumlu Y. Larin (M.Z. Luriye), oldu. İşbirlikçileri ve suç ortakları daha az iğrenç kişiler değildi: milyonlarca işçi-köylünün nefret ettiği ve kısa süre sonra SSCB Tarım Halk Komiseri olan cebrî kolektifleştirmenin teorisyeni Y. Yakovlev (Eynşteyn); güçlü polis teşkilâtı GPU’nun fiilî başkanı G. Yagoda (E.G. İeguda). Merkez Komitesi Politbüro’su içinde bu grupçuk Troçki, Zinovyev ve Kamenev tarafından desteklendi. Bunlara Sovnarkom başkanı Rıkov ile Temmuz 1923’te, Kırım Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ni de içeren RSFSR Tarım Halk Komiseri olan A.P. Smirnov karşı çıktılar. Onlar bu konuda, söz konusu yerleşim yerlerinde ilişkilerin gerginleşmesi riskinin bulunduğunu değerlendiriyorlardı. Stalin muhtemelen tereddüt edecekti.

Hükümet içinde perde arkasında geçen önemli bir mücadeleden sonra “Yahudi projesi” taraftarları kazandı. Hükümetin tam olarak neden bu şekilde hareket etmeye karar verdiği sorusu sorulabilir. Bazı nedenler vardı: Projenin Yahudi yerleşimine verdiği destek, Sovyet hükümetine dünyadaki Yahudi ve Yahudi yanlısı genel kanıyı olumlu yönde etkileme ve ayrıca Batı ve ABD ile daha iyi ilişkiler kurma fırsatı verecekti. Ayrıca, Sovyetler Birliği’nin zengin Yahudilerden ve yabancı Yahudi örgütlerinden önemli miktarda malî yardım almasına izin verecekti. Tüm bu faktörler, SSCB Yahudilerinin bazı ekonomik zorluklarını çözmeye yardımcı olacaktı.

22 Haziran 1925’te Merkezî İcra Komitesi Prezidyumu, “SSCB’nin başka bölgelerinden Yahudilerin yerleşimine uygun” yaklaşık 32.000 desiyatina arazinin “Emekçi Yahudilerin Arazi Yönetim Komitesi’ne” (Komzet) devredilmesine karar verdi. Bununla birlikte, Muhtar Cumhuriyet Halk Komiserleri Konseyi’nin dilekçesine göre, Kırım Merkezî İcra Komitesi konuyu tartışmayı reddetti ve merkezi hükümete tabi olmadı.[11] Kırım Tatar dilinde yayınlanan bölge komitesi gazetesi “Yeni Dünya” “kutsal” Lenin’in adına başvurma girişiminde bulundu ve böylece geri dönüşü Sovyet hükümetinin bir lütfu olarak gören bir makale yayınladı: “Tatar mülteciler (Romanya ve Bulgaristan’dan) yalnızca şu meseleyi düşünüyor: ya Kırım’a dönmek ya da yok olmak […]”. Dünyanın mazlumlarının lideri Lenin’in müritlerinin onlara dikkat edeceğini ve beklentilerini karşılayacağını umuyorlardı.[12] Veli İbrahimov başkanlığındaki Kırım Merkezî İcra Komitesi’ndeki komünist fraksiyon “[…] hükümete “boş toprak”[13] olmaması nedeniyle Yahudilerin yeniden yerleştirilmesinin imkansızlığını kanıtlamaya karar verdi. “Kızıl Kırım” gazetesinde Ibrahimov’un bizzat kendisi doğrudan şunları söyledi: “Yahudiler Kırım’a yerli halkın hilafına göç ediyor”.[14] Kısa bir süre sonra OZET’in (Yahudi İşçilerin Toprak Yönetimi Cemiyeti) Kırım kongresinde cemiyetin ana lobicisi Y. Larin ona saldırdı ve bu nedenle kısa süre sonra partinin Merkez Kontrol Komisyonu tarafından cezalandırıldı.[15] Bundan bir süre önce, partinin Kırım Bölge Komitesi gerçek manada Larin’in “Komzet”inin rakibi ve antitezi olduğu ortaya çıkan, “Kırım Tatarlarının Yeniden Göçü ve Yeniden Yerleştirilmesi Cemiyeti Köç-Yardım”ın tüzüğünü onayladı.[16]

Bu çatışmanın sonuçları, 1928’in başından itibaren, Stalin, tarımı kolektifleştirmeye zorlamaya ve millî cumhuriyetlerdeki muhalefeti fiziksel olarak yok etmeye karar verdiğinde en dramatik noktaya ulaştı. Veli İbrahimov tutuklandı ve sahte bir yargılamadan sonra kurşuna dizildi (9 Mayıs 1928), gerisin geriye göç yanlıları bastırıldı ve bu olgunun kendisi “karşı-devrimcilerin” ve “Yahudi düşmanlarının” “entrikaları” olarak ilan edildi; onlarca yıldır bunu hatırlamak bile yasaktı. Kırım Tatarlarının Romanya’dan tarihî anavatanlarına, Kırım’a yeniden göç hareketi, günümüze dek yüzlerce yıldır kendini gösteren ana etnik grup ile diaspora arasındaki güçlü genetik bağı resmeden canlı bir örnek teşkil ediyor.

* Studia et Documenta Turcologica’nın 2014/1 nolu sayısında yayınlanan İngilizce aslından çevrilmiştir.

[1] Kırım Muhtar Cumhuriyeti Devlet Arşivi (GAARK) – F. P – 1. – Op. 1. – C. 382. – P. 219, s. 384–385.

[2] Poslednyaya rukopis Sabri Ayvazova. Delo partii “Milli Firka”, “Rassekreçennaya Pamyat” serisi, Kırım Sürümü, Cilt 1, A.V. Valâkin, R.İ. Hayali (der.), Simferopol, 2009, s. 45.

[3] “Doklad Krımskogo TsİK i SNK o reemigratsii Krımskih Tatar iz Bolgarii i Rumınii v Krım i o priçinah emigratsii Tatar”, yay. haz. G. Bekirova –

http://www.kirimtatar.com/Archive/doklad1925.html#BK22.

[4] Sabin Manuilă ve D.C. Georgescu, Populaţia Dobrogei, M. O. Imprimeria Naţională, Bükreş, 1937, s. 14.

[5] GAARK. – F. P – 1. – Op. 1. – C. 382. – P. 93, C. 378, s. 162–163.

[6] GAARK. – F. P – 663. – Op. 1 – C. 320. – s. 261.

[7] Ozenbaşlı A., Krımskaya tragediya. Vospominaniya i dokumentı, (çev. D. Konanenko), Simferopol, Dolya, 2007, s. 213.

[8] Desyatina, 1,09 hektara tekabül eden eski bir Rus ölçü birimi [EMEL].

[9] GAARK. – F. P – 1. – Op. 1. – C. 616. – s. 24.

[10] GAARK. – F. P – 1. – Op. 1. – C. 378. – s. 13.

[11] GAARK. – F. P -663. – Op. 1 – C. 1921. – s. 99.

[12] GAARK. – F. P -663. – Op. 1 – C. 368. – s. 107.

[13] GAARK. – F. P -663. – Op. 1 – C. 320. – s. 261.

[14] “Doklad Krımskogo TsİK i SNK o reemigratsii Krımskih Tatar iz Bolgarii i Rumınii v Krım i o priçinah emigratsii Tatar”, yay. haz. G. Bekirova – http://www.kirimtatar.com/Archive/doklad1925.html#BK22.

[15] Natsionalnıy vopros na Balkanah çerez prizmu mirovoy revolyutsii (v dokumentah tsentranıh rossiyskih arhivov), baş editör R.P. Grişina, 2. cilt, s. 688.

[16] Ozenbaşlı A., Krımskaya tragediya. Vospominaniya i dokumentı, (çev. D. Konanenko), Simferopol, Dolya, 2007, s. 213.

TAVSİYELER

TÜRK DÜNYASINDA KADIN ÇALIŞTAYI KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ’NDE YAPILDI

Türk Dünyasından kadın temsilcilerini bir araya getiren ve açılışına KKTC Cumhurbaşkanı  Sayın Ersin TATAR’ın da …