2013 yılı, önemli bir kilometre taşı olarak Kırım tarihinde mutlak surette yer alacaktır. 18 Mayıs 1944 sürgün faciasının 69 yılı olan 2013’te, Vatan Kırım’a dönme ve Kırım Tatarlarının zorbaca elinden alınmış millî, dini, haklarını yeniden elde etme, millî medeniyetlerini yeniden canlandırma mücadelesinde önemli bir bayrak değişikliği yaşandı. Böyle bayrak değişikliği, bağımsız ve kurumsallaşmış demokratik ülkelerde olağandır. Ama olağanüstü zor şartlarda, olağanüstü bir mücadele veren ve millî emellerine henüz ulaşmamış Kırım Türklerinin durumu açısından bakıldığında fevkalade önemli, birçok yönden çok anlamlı mesajları içinde barındırmaktadır. Bu bayrak değişikliği de birçok açıdan Kırım Türklerini dünyada farklı bir yere koymaktadır.
26-27 Ekim 2013 tarihlerinde Vatan Kırım’ın Akmescit şehrinde toplanan VI. Kırım Tatar Milli Kurultayı’nda yapılan son derece demokratik seçimler sonucunda Kırım Tatar Millî Meclisi’nin yeni başkanı Refat Çubar oldu. Böylelikle 1991 yılından kurulduğundan beri Kırım Tatar Millî Meclisi Başkanlığını yapan, Yalnızca Kırım Tatar Türklerinin değil Türk Dünyasının yaşayan efsane lideri haline gelen yolbaşçımız Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu bayrağı, yine Kırım Tatar Millî Meclisi’mizin kurulduğu günden bu yana başkan yardımcılığını yapan Refat Çubar’a devretti.
Bu değişiklik uzun zamandan beri konuşulan, dile getirilen, tartışılan üzerinde çeşitli spekülasyonlar yapılan bir konuydu. Yolbaşçımız Kırımoğlu, bu görevinden ayrılmak ve yeni kuşaklara bayrağı devretmek istediğini ilk defa 2007 yılında açıklamıştı. 2007 yılından 2013 yılına kadar yaşanan bu süreçte Yolbaşçımız Kırımoğlu, bu görevden niçin ayrılmak istediğini şöyle açıklamıştı; “KTMM Başkanlığı görevinden ayrıldıktan sonra fazla boş zamanım olmayacak galiba. Bir insanın kendi halkının mücadelesine katılması için illa ki Kırım Tatar Millî Meclisi başkanı veya milletvekili olması şart değil. Büyük ihtimalle, kurduğumuz ve 20 yıl içinde gerekliliğini ve ayakta kalma beceresini yeterince ispatlayan Kurultay-Meclis sisteminin güçlenmesi için çaba sarf edeceğim”.
Yolbaşçımız Kırımoğlu’nun işaret ettiği Kurultay-Meclis sistemi, Kırım Türklerinin istiklal davasının temel prensiplerinden biridir. Kırım Hanlığı’nın 1783 yılında Çarlık Rusyası tarafından ortadan kaldırılıp, Kırım’ın tarihte ilk defa Rusya tarafından ilhak edilmesinden sonra Kırım Türkleri istiklallerini kaybetmişlerdi. Bu esaret ve karanlık dönemde İsmail Bey Gaspıralı ile başlayan canlanma, millî uyanış ile birlikte 1917 yılında Çarlık Rusyası’nın Bolşevik ihtilali ile sarsıldığı dönemde, Kırım Türkleri demokratik kitle hareketini temel mücadele yöntemi olarak seçmişlerdi. 1917 yılında Kırım’ın her yerinde seçimler yaparak delegeler (vekiller) belirlenmiş ve Kırım Hanlığı’nın tarihi başkentinde I. Kırım Tatar Millî Kurultayı toplanarak Kırım Demokratik Halk Cumhuriyeti’ni ilan etmiş ve anayasasını belirlemişti. Bu Kurultay seçimlerinin çok önemli bir özelliği de dünyanın birçok gelişmiş ülkesinden bile çok önce Kırım Tatar kadınları seçme ve seçilme haklarını kullanmış, 13 Kırım Tatar kadını milletvekili olarak Kurultay’da görev yapmıştır. Kırım tatar kadın kızlarının bu haklarını bu kadar erken elde etmelerinde elbette en önemli etken İsmail Bey Gaspıralı ve onun faaliyetleridir. Nitekim bu Kurultay’da kızı Şefika Gaspıralı Kurultay Başkanlık divanı azası olarak da görev yaptı. 1917’deki I. Kırım Tatar Millî Kurultayı tarafından Kırım Hükümeti Başkanı seçilen Noman Çelebi Cihan, dava arkadaşları Cafer Seydahmet Kırımer, Hasan Sabri Ayvazov, Seyit Celil Hatat ve diğerleri bütün bu süreçte meşruiyetlerini halktan almaya büyük önem vermişledir. Bu yolbaşçılarımız, Kırım Tatarlarının kaderlerini belirlerken, milletleri için, milletleri adına verdikleri mücadeleye, bütün halkı ortak etmeye gayret etmişlerdir.
Kırım Tatar Millî Hareketi, 18 Mayıs 1944 sürgününden sonra da Vatan Kırım’a dönme ve haklarını elde etme mücadelesinde, demokratik olma ve meşruiyetini halktan alma prensiplerini özenle korumuşlardır. Bu sayededir ki Sovyetler Birliği döneminin en muazzam demokratik kitle mücadelesi, hiç tartışmasız Kırım Tatar Millî Hareketi olmuştur.
Sovyetler Birliğinin totaliter baskıcı idaresinde, Kırım Tatar Millî Hareketi, teşebbüs grupları şeklinde teşkilatlanarak halkın tamamına yakının katıldığı bir mücadele yöntemini kullandılar. Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecinde, Sovyetler Biriliği çapında bütün Kırım Tatar Millî Hareketi teşebbüs gruplarının temsilcileri ilk defa 1989 yılında Taşkent’te genel bir toplantı düzenlemişler ve bu toplantılar neticesinde Kırım Tatar Millî Hareketi Teşkilatı’nın kurulduğu alenen ilan edilmişti. Elbette bu toplantıların yapılmasına ön ayak olan, Kırım Tatar Millî Hareketi Teşebbüs gruplarını bir araya getirip, yine halka dayalı bir teşkilat kurulmasını sağlayan kişilerin başında yolbaşçımız Mustafa A Kırımoğlu gelmekteydi. Hem Kırımoğlu, hem de Kırım tatar Millî Hareketi’nin önde gelen liderleri, Sovyet yönetimi tarafından yıllardır, Kırım Tatar halkını “temsil etmeyen”, “halktan ayrılmış bir avuç radikal”, “batı ülkelerinin ajanı Sovyet düşmanları” olarak gösteriliyor, aleyhlerinde propaganda yapılıyordu. Bu dönemdeki Kırım Tatar Millî Hareketinin liderleri hem geleneklerine ve geleneksel prensiplere bağlı kalmışlar, hem de Sovyet yönetimine ve Dünyaya, SSCB’deki Bütün Teşebbüs gruplarını temsilcilerinin iştirakleriyle yaptıkları toplantıda alınan kararla kurulan Kırım Tatar Millî Hareketi Teşkilatı’nın gücünü ve yetkisini Kırım Tatar halkından altığını göstermişlerdir. Eğer o dönemde seçim yapabilme imkânı ve özgürlüğüne sahip olsalardı, hiç şüphesizi bunu da yaparlardı.
Nitekim, 1987 Moskova Kızıl Meydan gösterileriyle, var olduklarını bütün gösteren ve haklı seslerini duyuran Kırım Türkleri, Vatan Kırım’a girmeleri yönünde konulan engelleri parçalayarak Kırım’a hızla dönmeye başladıkları ve Sovyetler Birliği’nin iyice gevşediği bir dönemde şartların uygunluğu görülür görülmez, Kırım Tatar Millî Hareketi Teşkilatı ve Teşkilatın Başkanı Mustafa A Kırımoğlu öncülüğü ve organizasyonunda II. Kırım Tatar Millî Kurultayı için seçimlere başladılar. 1991 yılının ilk yarısında imkânsızlıklara rağmen Sovyetler Birliği’nin hemen her bölgesinde Kırım Tatarlarının belli bir sayıda yaşadıkları her yerde seçimler yapılarak Kurultay delegeleri belirlendi. Sonuçta gücünü halktan alan, halkın seçtiği delegelerin katılımıyla, Vatan Kırım’da, 26 Haziran 1991 yılında Akmescit şehrinde II. Kırım Tatar Millî Kurultayı toplandı. Bu sıradan bir Kurultay değildir. Çok değil 47 yıl önce 18 Mayıs 1944’de Vatan Kırım’dan asırların canisi Stalin ve Sovyet yönetimince topyekün sürüldükleri, nüfuslarının %46,2’sini bu sürgün faciasında kaybettikleri, dünyanın en büyük süper güçlerinden biri olan totaliter, KGB devleti içerisinde mücadelelerini sürdürdükleri dikkate alınırsa muazzam bir başarıdır. Bu sıra dışı şartlarda, dönemin yolbaşçıları kurulmuş teşkilatlarca bu mücadeleyi sürdürmek yerine, Sovyet yönetimi tarafından savrulmuş, aralarında binlerce kilometre bulunan dağınık Kırım Tatar toplumları arasında, yasaklara, baskılara ekonomik imkânsızlıklara, dönemin SSCB’si içerisindeki iletişim zorluklarına rağmen, seçim yapma, halka başvurma, halktan yetki alma yolunu seçmişlerdir. Kırım Tatar Millî Hareketi, Kırım Tatarları bu yönleriyle her türlü takdiri hak etmektedir.
1991 yılında toplanan Kırım Tatar Millî Kurultayı 33 kişilik Kırım Tatar Millî Meclisi’ni seçmiş ve onu Kırım Tatarlarını temsile yetkili en üst organ olarak görevlendirmiştir. Yolbaşçımız Mustafa A. Kırımoğlu’da oy birliği ile Meclis başkanı olarak seçilmiştir.
Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, Kırım Tatar Millî Meclisi Başkanı olduğu 1991 yılından görevden ayrıldığı 2013 yılına kadar olan süreçte, demokratik prensiplerden asla vazgeçmemiş, Kırım Tatar Milil Kurultayı ve Kırım Tatar Millî Meclisi prensip ve kararlarına sıkı sıkıya uymuştur. Birçok demokratik ülkelerde parti liderlerinin neredeyse milletvekili listelerini tek başına belirlediği, hele seçimi kazanan liderlerin her kararı ve atamayı neredeyse tek başına verdiği bir dünyada, yolbaşçımız Kırımoğlu, Kurultay seçimlerine ve Kurultayı’nda Kırım Tatar Millî Meclisi üyelerini seçmesine hiçbir zaman müdahil olmamış, halkının seçtikleriyle birlikte çalışmayı sürdürmüştür. 1991 yılından günümüze olan süreçte Kırım Tatar Millî Meclisi’ne ve üyelerine yapılan eleştirilerde, “ ben seçmedim, siz seçtiniz, daha iyi görev alacaklar ortaya çıksın talip olsun, sizler de doğru kişileri seçin” demiş ve Kurultay-Meclis sistemini ve kurumlaşmayı taviz vermeden savunmuş ve sistemin işlemesini temin etmiştir. 1991 yılından sonraki yıllarda Kırım Tatar Millî Kurultayı delege seçimlerinde, Kırım Tatar sivil toplum örgütleri ve kişilerin kendi grupları tarafından hazırlanmış listelerin de seçimlere katılması imkânı sağlanmış, böylelikle daha rekabetçi ve demokratik bir millete hizmet yarışı zemini oluşturulmuştur.
Kırımoglu; “Benim için, KTMM’nin devam etmesi önemli. Liderin gitmesinden sonra düzensizliğin başladığı ve o düzensizlik sonucunda yıllar içinde kurulanların çok hızlı dağıldığı olaylara sık olarak rastlanıyor” diyerek Kırım Tatar Millî Hareketinin, Kırım istiklal davasının tek lidere bağlı, bağımlı olmamasına çalışmış ve bu sebeple sağlığında kendisinden sonra da kuruluşunda büyük emek harcadığı bu demokratik sistemin varlığını devam ettiğini görmek istemiştir.
Kırımoğlu, KTMM başkanlığının miras olarak bırakılmadığını, KTMM başkanının seçimle belirlendiğini söyleyerek kendisinin ayrılması halinde yerine geçecek yeni KTMM başkanını Kırım Tatar Millî Kurultayının seçeceğini söylemiş ve “Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun yerine Refat Çubarov mı gelir, yoksa başkası mı gelir konusunda kararı, Kırım Tatar Millî Kurultayı verecek. O zaman (2009 yılında) ben en uygun aday Refat Çubarov’un olduğunu söylemiştim. Belli bir aday üzerinde durmayacağım çünkü bu bir taraftan hoş değil, diğer taraftan KTMM başkanı görevi miras olarak bırakılan bir görev değil, seçimle gelinen bir görevdir” diyerek demokratik tavrını sürdürmüştür.
Kırımoğlu’nun kendi açısından çok doğru olan bu düşüncesi o yıllarda yeterince anlaşılmamış ve Kırım Türkleri içinden geçtikleri ağır süreçte onun görevden ayrılmasına rıza göstermemişlerdir. Kırım Tatar halkının, yolbaşçılarının bu görevi sürdürmesi yönünde yoğun talep ve baskılarına, V. Kırım Tatar Millî Kurultayı delegeleri de katılmış, 2007 ve 2009, 2010 ve 2012 yıllarında beş ayrı çalışma döneminde, yolbaşçımızın görevden ayrılma isteğine şiddetle karşı çıkmış ve görevini sürdürmesi karalaştırılmıştı. 6 Aralık 2009 yılında toplanan Kırım Tatar Millî Kurultayı, Kırımoğlu’nun görevden ayrılma isteğini “Kurultay, Mustafa A. Kırımoğlu’nun Kırım Tatar halkının özyönetim organlarının kurulmasında, Kırım Tatar halkı içinde birliğinin sağlanmasında, şeffaf faaliyet göstermesinden ve tüm Kırım halkı tarafından Kırım Tatar halkının lideri olarak kabul edildiğinden dolayı Mustafa A. Kırımoğlu’nu KTMM başkanı görevini sürdürme kararını aymıştır” diyerek kabul etmemişti
Nihayet yolbaşçımızın bayrağı devretmek isteği 2013 yılında gerekleşti. IV. Kırım Tatar Millî Kurultayı’na Kırım Tatar Millî Meclisimizin yeni başkanı, 1991 yılından beri Kurultaylarca Meclis üyeliğine seçilen ve Meclis tarafından da Meclis Başkan yardımcılığı görevi verilen Refat Çubar oldu.
Mustafa A Kırımoğlu, 22 yıldır sürdürdüğü başkanlık görevini, 1 Kasım 2013 tarihinde tarihî bir törenle yeni başkan Refat Çubarov’a teslim etti. Kırım Tatar Millî Meclisi Türkiye Temsilcisi ve Emel Kırım Vakfı başkanı Zafer Karatay’ın ortaya koyduğu teklif ve fikirle, tören Kırım Hanlığının tarihi başkenti Bahçesaray’da Hansarayının avlusunda, millî sembollerle yapıldı, Kırım Tatar Millî Meclisinin erkek üyeleri Kalpak, kadınları millî feslerini giyerek törene katıldı ve yemin ederek yeni görevlerine başladılar. Kırımoğlu da burada Tarak tamgalı Gökbayrağı ve Meclis Mührünü Refat Çubar’a teslim etti.
Emel ve Emelciler olarak Kırım Tatar Millî Meclisi’mizin yeni başkanı ve yeni seçilen üyeleri tebrik ediyor, başarılar diliyoruz.