Cafer Seydahmet Kırımer ve Kırım Davası
Müstecib ÜLKÜSAL.
4 Nisan 1960 günü kara toprağa verdiğimiz Cafer Seydahmet Kırımer’in ölümünden beş yıl geçmiş bulunmaktadır. Bu kadar kısa bir zamanda adı ve sanı kamu oyunca bilinmeyen ölüler bile unutulmazlar. Milleti, yurdu veya bir toplum için büyük hizmetlerde bulunmuş, fedakârlıklar yapmış, eserler bırakmış olanlar ise hiç unutulmazlar.
Kendilerine hizmet edenleri unutan milletler ve toplumlar, büyüklüğü takdir etmek vasfını, hür ve şerefli yaşama kudret ve dileğini yitirmiş ve gerilemeğe başlamış olanlardır.
Bir filezof: «Dirileri yaşatanlar büyük ölülerdir.- demiş. Bunun anlamı: Esir ve köle yaşantısı ve bunun ağır zillet ve miskinliği altında ezilmek istemeyen, ulusal şeref ve haysiyetini korumasını bilen dirilerin kendilerine kurtuluş, yükseliş ve uygarlık yollarını göstererek ve bu yolda ömrünü tüketerek ölmüş insanların ideallerini benimsemeleri ve gerçekleştirmeğe çalışmaları demektir.
Büyük kabiliyet ve yüksek karakterle yaratılmış insanların hizmetleri mensup bulundukları milletler ve toplumlar tarafından benimsenmez, takdir ve takip edilmez ise, çorak topraklara veya kum çölüne saçılmış ekin tohumları gibi, ürün vermez ve ziyan olur. İnsan toplumları ve milletler yaşayan, düşünen, akıl ve zekâ sahibi varlıklar olduklarına göre kendi aralarından çıkan gayretli, fedakâr ve idealist büyüklerinin nasihatlarını ve gayelerini kavramak ve benimsemek durumunda ve istidadındadırlar. Bu öğütleri takdir etmek ve değerlendirmek kudretini yitirmiş veya ahlâkça ve ümitçe çok düşmüş olan toplumlar ve halklar, artık şuurlu ve medeni bir millet olmak vasfını kaybetmişler demektir.
Kırım Türkleri, insanlık tarihinde eşine raslanmıyan zâlim Çar idaresinin ve kanlı Bolşevik rejiminin canavarca baskılarına ve saldırılarına uğramış olmakla beraber, çok şükür, kendilerinin kurtuluşu, hürriyet ve istiklâle kavuşmaları, uygarlaşarak medenî milletler sırasına katılmaları yolunda çalışmış ve bu yolda şerefleri ile ölmüş büyüklerini unutmamakta ve unutmıyacaklardır.
Kırım Türkünün üçyüz altmış yıllık parlak şanlı bir hanlık devri vardır ki, bu çağda şâir, filezof, âlim, kahraman büyük hanları olmuştur.
Kırım Türkünün tam yüz yıllık kapkara kararanlık bir esirlik, taassub ve dağılma devri vardır ki, bu çağda Cennet kadar güzel bereketli yurt topve göçen evlâtlarının şuursuz davranışları ve tutumları sonunda, yabancıların kolaylıkla sömürgesi olmuştur.
Kırım Türkünün üçüncü bir devri vardır ki, İsmail adındaki büyük bir evlâdı kendisini Türk ve Müslüman hissettiği andan itibaren, 63 yaşında ölünceye dek, tam 45 yıl, milletinin üstüne çökmüş olan kalın taassub ve cehalet perdesini yırtmağa, halkını uygarlık güneşinin aydınlattığı geniş alana çıkarmağa çalışmıştır. Bir taraftan bu büyük insanın gayret ve himmeti, diğer taraftan uyanan millî şuurun ve nihayet 1905 ve 1917 devrim olaylarının etkileri Te birçok millet ve yurtsever kırımlı yetişmiş ve meydana atılmıştır.
5 geldikçe adlarını saygı ve minnetle andığımız, millet ve yurt yolundaki, hizmetlerini şükranla belirttiğimiz unutulmıyacak büyük kırımlılardan biri de Cafer Seydahmet Kırımer’dir.
Cafer Seydahmet Kırımer, yaradılışındaki kuvvetli karakter, yüksek zekâ, derin duyuş ve seziş vasıfları ile bir büyük insan adayı olarak doğmuştur. Henüz lise öğrencisi iken çok sevdiği, candan bağlandığı yurdunun ve halkının meseleleri ve dertleri ile kavrulup yoğurulmağa ve bunlar için cevval beynini yormağa başlamıştır. Onların problemlerini ve dileklerini yazı ve kitap şeklinde dile getirerek Çar istibdadının hışmına ve takibine uğramıştır. Paris’te Petersburg’ta, Moskova’da yüksek tahsilini ve yedek subay hizmetini ararken, genç yaşına rağmen, kalbi daima halkının ve yurdunun dâvaları ile dolmuş ve yanmıştır.
Cafer Bey, halkının ve yurdunun dertlerini ve dâvalarını daima birlikte düşündüğü ve emellerini beraber paylaştığı ve kendisine önder ve en sâdık arkadaş olarak tanıdığı büyük şehidimiz Çelebi Cihan ile baş-başa Kırım kurtuluş dâvasının esaslarını hazırlamıştır. Kırım Kurultayı’nın toplanmasında, millî hükümetinin kurulmasında, Kırım Türk Devleti Anyasası’nın kaleme alınmasında birinci derecede önemli rolü olmuştur. Mâkul ve mantıklı olduğu kadar hisli ve heyecanlı hitabeti ile Kurultay üyeleri üzerinde derin etkiler yapmıştır. Kırım Kurultay hükümetinin Harbiye vekili sıfatile Kırım askerî birliklerine Alma boyu savaşlarında Bolşeviklere karşı kumanda etmiştir. Hariciye vekili olarak Kırımın Türkiye ve Almanya Devletleri tarafından tanılmasına, Ukrayna ile olan anlaşmazlığının halline muvaffak olmuştur.
1919 dan sonra Kırımın dışında, Kırım Parlâmentosunun fevkalâde murahhası sıfatile, faaliyette bulunan Cafer Seydahmet Kırımer’in çalışmalarını şu suretle özetleyebiliriz :
Cafer Bey, siyaset adamı olmak için doğmamış olduğunu söylemekle beraber, parlak zekâsı, sonsuz sabrı, kuvvetli taktiği, inandırıcı, itidalli ve tatlı konuşması ile ve bilhassa hak ve adalet prensiplerine önem ve değer veren izahları ile kabiliyetli bir siyaset adamı, geniş görüşlü bir diplomat idi. Nazik davranışları ve sevimli tebessümleri ile muhatabının derhal dikkat ve ilgisini çeker, samimiyet ve dürüstlüğü ile sempatisini ve güvenini kazanırdı.
Cafer Bey, Kırım’dan ayrıldıktan sonra, kısa bir süre için, İsviçre’ye yerleşti. Orada iken (Cemiyeti Akvam) a Kırım Türkünün istiklâl dâvası hakkında memorandumlar verdi. Üye devletlerden bâzılarının delegeleri ile görüştü. Türkiye’nin istiklâl savaşı sırasında Avrupa’da bulunan Türk Devlet adamları ile sıkı münasebet ve işbirliğinde bulundu. Polonya Devletinin kurucusu Mareşal Pilsudski ile görüşerek Kırıma ve diğer Rus esiri Türk ülkelerine yardım sağlanmasında, Warşova’da Rus esiri gayri Rus milletlerin kurtuluş teşkilâtı «Promete» nin kurulmasında önemli rol oynadı. Bolşeviklerin Kırım’da kasden meydana getirdikleri açlık felâketine uğrayanlar için Türkiye Devlet adamları, Milletlerarası Kızılhaç teşkilâtı, Vatikan Devleti başkanı Papa ile görüşmeler yaparak yardım sağladı ve onbinlerce insan hayatının kurtarılmasına tavassut etti. Bâzı Avrupa merkezlerinde Kırım dâvası hakkında konferanslar verdi.
İkinci Dünya Savaşı sırasında, Nazist Almanya’nın tutumunu ve savaş esnasındaki davranışlarını ve esasen Nazizm ideolojisini hiç beğenmemekle ve tasvib etmemekle beraber, Kırım Türkünün Komünist cehenneminden kurtulması uğrunda elinden geleni yapmağa çırpındı. Savaştan sonra, Avrupa’nın toplama kamplarında sıkıntı ve korku içinde yaşayan ve buralardan bir an evvel kurtulmak isteyen, Kırım Türklerinin Türkiye’ye gönderilmeleri hususunda İsviçre’ye giderek Birleşmiş Milletler Teşkilâtı’nın yetkili temsilcileri ile görüştü ve başarı sağladı. Stalin zamanında Kırım Türklerinin binlerce yıllık öz yurtlarından sürülmelerini, Kırım Muhtar Cumhuriyetinin lâğvedilerek, Kırım Yarımadasının Ukrayna Cumhuriyetine eklenmesini Birleşmiş Milletler Teşkilâtı ve hür Devletler nezdinde şiddetle protesto etti.
Cafer Beyin kısaca özetlediğimiz siyasî çalışmaları, hiç şüphe yok ki, bunlardan ibaret değildir. Ömrünün sonuna kadar bu yoldaki faaliyetinin hepsini ve teferruatile yazmağa dergimizin hacmi kâfi gelmez.
Cafer Seydahmet Kırımer, çok duygulu, ince ve edip ruhlu bir insandı; insanları severdi; onların düşüncelerini ve dertlerini kolayca sezer ve anlardı. Merhametli olduğu için, elinden gelen yardımını kimseden esirgemezdi. Kin tutmadığı için kötülük düşünenlere ve yapanlara bile kötülükle karşılık vermezdi. Müsamahalı ve af edici idi. O, yüksek ruhların vasıflarına mâlikti. Bir akrabasının, bir arkadaşının veya bir tanıdığının ölümüne çok üzülür, onları günlerce aklından çıkaramazdı. Doğru, dürüst, vefakâr ve sâdık idi. Aslâ yalan söylemez ve kimseyi aldatmağı aklından bile geçirmezdi. Milliyetçi ve türkçü idi. Fakat şovinist değildi. Her millete ve topluma, kendi milleti ve halkı için istediği hakların ve hürriyetin verilmesini isterdi. Zulmün, istibdadın düşmanı .olan bir demokrat, taassubun karşısında olan bir devrimci idi. Bütün bu düşünce ve duygularını yazılarında ve konuşmalarında daima belirtirdi. Cafer Bey düşünmeyi, anlatmayı ve bilhassa yazmayı çok severdi. O, «Ben sosyal, tarihî ve edebî hikâyeler, romanlar yazmak, yani edebiyat yapmak için yaratılmış, fakat olayların zoru ile siyasî hayata atılmış bir insanım. En çok sevdiğim şey kitaplardır, okumak ve yazmaktır. Siyasî meşguliyet sevmediğim bir iştir.» derdi. Cafer Bey gerçekten çok okurdu. Türkçe, Fransızca ve Rusça yazılmış tarihe, ilme, sosyolojiye ve siyasete ait pek çok kitap okurdu. Okuduğunu hazmeder, okuduklarından sonuçlar ve hisseler çıkarırdı. Bundan dolayı geniş kültürü, derin bilgisi vardı. Bu sayede sosyal ve siyasî görüşleri çok derin, sezişleri ve geleceğe ait tahminleri isabetli idi. Olaylar ve kaderi O’nu milletinin siyasî mukadderatı ile uğraşmak zorunda bıraktığı için, Kırım dâvasına daha iyi hazırlanmak ve daha yararlı olmak maksadile, Tunus, İsrail gibi küçük devletlerin kurtuluşları ve kuruluşları hakkında yazılan eserleri, milletlerin ölümünden sonra tekrar doğuşları ve yükselişleri hakkında yayınlanan kitapları merak ve heyecanla okur, bunlardan notlar alır ve prensipler tesbit ederdi. (Nurlu Kabirler) hikâyeleri bu bakımdan birer şaheser sayılır.
Gençlere daima aşılamak istediği fikirler, milliyetçilik ve Türkçülük ideallerini sağlam bir karaktere ve bilgi ile yüklü bir zekâya dayandırmaları idi. (Mefkûre, mefkûrenin zekâya te’siri) ve buna benzer sosyal konular hakkındaki konferansları ve eserleri gençler ve idealistler için birer düstur hâzineleridir.
Dobruca’ya İkinci Kırım der ve burada yaşayan Kırım Türkleri arasında çalışmaya ve çalıştırmaya çok önem verirdi. Burada yetişmiş ve yetişmekte olan gençlerle yakından meşgul olur, onların fikrî ve millî gelişmeleri ve teşkilâtlanmaları uğrunda çok gayret ve emek sarfederdi. Dobruca’da Türkçülük esasları üzerinde Kırım’ın istiklâl dâvasını benimsemiş ve yaymağa başlamış olan EMEL mecmuasını büyük sevinç ve ümitle karşılamış, buna değerli yazılar yazmış ve bu derginin Kırım istiklâl Dâvasının resmî organı haline gelmesini sağlamıştır. Bugünkü EMEL onun devamıdır.
Yalnız otuz yıl Cafer Seydahmet Kırımer’in fikirlerinden ilham ve idealinden ışık ve kuvvet alarak birlikte çalışmış olanlar değil, Türklüğü bir bütün olarak tanıyanlar ve onun ümitle parlak geleceğine inanlar, Kırım Türklerinin haklı dâvalarının aynı zamanda bir insanlık dâvası olduğunu kabul edenler de, bu hak dâvasının kurucularından ve savunucularından olan Cafer Seydahmet Kırımeri rahmet ve minnetle anacaklardır.
Emel 27. Sayfa 2-5.