DÜNYA AKADEMİSYENLERİNDEN ÇİN’E, BM’YE VE ULUSLARARASI TOPLUMA AÇIK MEKTUP

Tercüme: Uygur Haber ve Araştırma Merkezi (UYHAM)
 26.11.2018
Aşağıda imzaları olan, dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan, Çin, Uygur Özerk Bölgesi, Orta Asya ve dünyanın diğer ilgili bölgeleri üzerinde bilimsel çalışmalar yapan ve inceleyen akademisyenler olarak, bölge ile ilgili kaygılarımızı vurgulamak ve uluslararası toplumu Uygur bölgesinde uygulanan kitlesel insan hakları ihlalleri ile ilgili olarak ortak fikir ve eyleme çağırmak için bu açık mektubu yayınlıyoruz.
Çin’in idaresi altındaki Uygur Özerk bölgesinde günümüzde etnik Türk asıllı Müslüman halka ve onların yerli kültürlere yönelik etnik soykırım yapılmaktadır. Çin yönetimi devlet düzenini kasıtlı olarak kötüye kullanmakta, bu yerel ve özgün kültürleri engellerle yasaklamakta ve bu azınlık Müslüman Türklere karşı şiddetli saldırılar düzenlemektedir.
Bizler aşağıdaki bildirinin altına imza atan kişiler olarak;
Çin’in bu Uygur bölgesindeki mevcut uygulamaları ile günümüzdeki durumunu önemli uluslararası kaygılarından biri olarak görmekte ve bundan da büyük endişe ve kaygı duymaktayız. İmza sahipleri olarak bu konuda görüş birliği içinde olduğumuzu özellikle belirtmek istiyoruz.
Uygur bölgesindeki bu kaygı verici durum, herhangi bir devletin nüfusunun veya vatandaşlarının bir kesiminin, özellikle de etnik köken ya da din temelinde ayrımcılık yapılmasını ileride ortaya çıkabilecek benzer etnik temelli baskıcı uygulamalara örnek oluşturmasından ve kabul edilebilirliğinden endişeliyiz.
Çin’in bu uygulamalarının, gelecekte dünyamızda olumsuz örneklerden biri olmamasını önlemek için konunun ivedi olarak ele alınması gerektiğini ve mevcut durumdan gerçekten kaygılı olduğumuzu ifade ediyoruz.
Çin’in Uygur Bölgesindeki Uygulamalarının Arka Planı
Çin devleti, Kuzeybatı Çin’in Orta Asya sınır bölgelerinde yer alan ve Uygur Özerk Bölgesi olarak tanımladığı bu ülke’de Uygurlar başta olmak üzere Kazaklar, Kırgızlar ve diğer Müslüman azınlıkların tarihten beri birlikte yaşayagelmektedirler. Çin yönetimi 2017’den başlayarak bu bölgenin yerli sakinleri olan Müslüman azınlıkları kitlesel olarak gözaltına almaya ve “Siyasi ve Mesleki Eğitim Merkezleri” adını verdikleri Toplama kamplarında hapsetmeye başlamıştır. Bağımsız Araştırmacılar, Uygur bölgesi genelinde kurulan bu Toplama kamplarında yaklaşık bir milyon insanın yargılanmadan tutuklandığını tahmin ediyorlar. Bu Kamplarda tutulan ve çoğunluğu Uygur olan bu tutuklular, ana dilini, dini inançlarını inkâr ve kültürel uygulamalarını terk etmek zorunda bırakılıyorlar. Ayrıca, tutuklular bu kamplarda sorgusuz sualsiz aylarca tutulmakta fiziksel ve psikolojik baskılar sonucunda çeşitli ruhsal rahatsızlıklar psikolojik stres ve depresyonlara maruz kalmaktadırlar. Kampların dışında tutulan bölgedeki 10 milyondan fazla Türk Müslüman azınlık, her türlü kişisel özgürlüğü ciddi biçimde sınırlayan yoğun bir gözetim sistemleri, kontrol noktaları ve kişilerarası izleme ağına maruz bulunmaktadır.
Kamplarda Neler Oluyor?
Çinli yetkililer kampların varlığını Ekim 2018’e kadar resmi olarak reddetmiştir. Daha sonra bu Kamplar, Uygurlar, Kazaklar ve diğer Müslüman azınlıkların gönüllü olarak katıldığı “mesleki eğitim” okulları olduklarını ilan etmiştir. 16 Ekim’de devlet televizyonunda yer alan programda, Uygur tutuklular Çince öğrenmeyi, endüstriyel üretimde eğitim almayı ve Çin’in siyasi sistemini öğrenmek ve entegre olmayı talep ettiklerini gösteren bir görüntü yayınlamıştır. Bu yayında etnik Müslüman Türk Tutukluların geçmişteki dini ve etno-ulusal inançlara bağlılıklarından dolayı pişman olduklarını ve buna ilişkin üzüntülerini tartıştıklarını gösterilmiştir. Buna rağmen, Kamplarda kalanların görüntülerinde onların çok sayıda kamera tarafından kontrol edilerek izlendiği görüntüleri de yer almıştı. Kamp mağdurları ile görgü tanıklarına dayanılarak hazırlanan raporlarda, tutuklular arasında kötü beslenme ve şiddetli psikolojik baskı ve sıkıntı olduğunu ve bazı tutuklulara ise zorla psikiyatrik ilaçlar verildiğini belirtmiştir. Bazı durumlarda, ise tutukluların kendi kendine zarar verme ve intihar girişimlerini önlemek için onların ayakkabı bağları ve kemerlere el konulduğu belirtilmiştir. Kamplardaki Siyasi eğitime tam olarak katılmayanlara ise, genellikle darp, tecrit ve dini ve psikolojik baskılar ve benzer zulümler uygulandığı belirtiliyor. Merkezlerde, tutulanlardan arasında özellikle yaşlılar ve sakatların de bulunduğu bilgisi de yer alıyor. Bu kamplara sağlıklı olarak hapsedilen gençlerin ve sağlıklı insanların daha sonra öldükleri ve bunlar hakkında ölüm raporları düzenlenmediği bildirilmektedir. Bu Kamplara hapsedilen çok sayıda etnik halklara mensup tutuklular olmasına rağmen, bunlardan hastalanan veya hayatını kaybedenler hakkında tutulan sağlık ve ölüm raporlarının ise çok az olduğu belirtiliyor.
Toplama Kampları Uygulamasının Zamanlaması Dikkat Çekici
Çin’in Uygur bölgesindeki bu yeni dalga baskıcı uygulamaları ile Eğitim Merkezi adı verilen Toplama kamplarının kurulması ve bu kamplara milyonlarca insanın hapsedilmesi, bölge üzerinde yürütmeye çalıştığı yeni dış politika girişimlerine paralellik arz etmesi manidardır. Ayrıca, Çin’in uluslararası ticareti teşvik edecek büyük altyapı projeleriyle Kıt’a Çinini Avrasya kıtasının geri kalanına ekonomik olarak bağlamayı amaçlayan “Kemer ve Yol İnisiyatifi”nin uygulanmasına başlanması ile denk getirilmesi dikkat çekmektedir. “Çin’in “Bir Kuşak-Bir Yol (BRI) projesinin batı ve güney-batı bileşenleri, Uygur bölgesinin Orta ve Güney Asya, Ortadoğu ve Avrupa’nın tamamı ile Çin’e uzanacak ve bağlanacak ticaret yollarına ve boru hatlarına bir ulaşım ve ticaret merkezi olarak hizmet etmesini gerektirmektedir.
Sonuç olarak; Günümüzde Uygur bölgesi Çin için çok önemli bir stratejik bölge haline gelmiştir. Çin yönetimi bu sebepten bölgenin yerli halkını, uluslararası ticari ağların ve bu projenin gelecekteki bu kritik merkezi için vizyonunu geliştirilmesi için bir engel olarak görmektedir.
Çin’in Geri kalanı için Uygur Bölgesi’nde kitlesel gözaltı sisteminin sonuçları nelerdir?
Çin’in Uygur bölgesindeki bu yaklaşımı, ÇKP’nin “sosyal yönetim” kavramının, iktidarı elinde bulundurmanın bir yolu olarak daha geniş bir şekilde uygulanmasıyla tutarlıdır. Parti için “sosyal yönetim” ve “sosyal kredi” sisteminin amacı, halkın Komünist Partinin ideolojisini içselleştirmesini ve Parti’nin iktidarı elinde tutmasını desteklemektir. Bu durum bölgede yaşayan yerli halkın Türk Müslüman kimliğinin dini takip ve dil gibi anahtar belirleyicilerinin kitlesel hapsetme ve “yeniden eğitim” yoluyla zorla “iyileştirilmesi” veya “ortadan kaldırılması” gerektiğini amaçlamaktadır. Bu tür aşırı önlemlerin ileride daha sert bir şekilde ele alınabileceği yönünde kaygılar vardır. ÇKP Yönetiminin Monolitik vizyonunu tehdit eden Çin nüfusunun diğer kesimleri için bir ön tedbir ve önleme olduğu düşünülmektedir.
 
Uygur Bölgesindeki Bu Durumun Dünyanın Geri Kalanı için etkileri 
Çin yönetimi, Türk Müslümanlarının kitlesel hapsedilmesini terörle mücadele iddiası ve temelinde savunmaktadır. Bununla birlikte, Çin, hem bölge odaklı politikalarını uluslararası ortaklar ile birlikte terörle mücadele işbirliğine dâhil etmeyi hem de Sincan’daki “gözetim devletini” desteklemiş olan yönetimlere kendisinin Uygurlara kullandığı bu baskı ve zulüm yöntem ve teknolojilerini de ihraç etmeye çalıştığı da bir gerçektir. Bugün Uygur bölgesinde meydana gelen bütün bu baskı, zulüm ve diğer etnik temelli dayatıcı uygulamalar, olaylar ve mevcut fiilî durum uluslararası toplum tarafından ele alınmadığı takdirde Çin, devletinin hegemonyasına karşı barışçıl temelde direnenleri tanımlamak için “terörist” etiketini kullanan Çin’in bu uygulamaları ile kendisini örnek alan diğer otoriter devletlerin çoğalmasına yol açabilir. Bu nedenle uluslar arası toplumun bu durumu görebilme ihtimalini göz ardı etmemelidir.
Uygur Sorunun Çözümü İçin Önerilerimiz
Günümüzde ABD ve Avrupalı liderler arasında çok önemli bir tartışma konusu mevcuttur. Bu ülkeler bazı Çin liderleri ile bir kısım güvenlik şirketlerine yönelik ekonomik yaptırımlar uygulanmasını gündeme getirmekte ve bunu tartışmaktadırlar. Ayrıca diasporada (Çin dışında) yaşayan Uygur ve Kazak sığınmacılarına yapılacak yeni yardım biçimleri ve Çin’deki Uygurların insan haklarını korumak için kaynak ayıracak olan ABD’de bir Kongre Yasası’nın yasalaştırılarak kurulması tartışması da gündemde tutulmaktadır. ABD Kongresinde bu tasarıyı destekleyen üyeler ve İmza sahipleri bu girişimleri desteklemekte ve uluslararası toplum tarafından alınacak aşağıdaki ek önlemleri talep etmektedirler;
  1. Çin Lideri Xi Jinping ile Uygur bölgesel yönetiminin başı ÇKP genel sekreteri Chen Quanguo’nun Uygur bölgesindeki “Eğitim amacı ve yoluyla” Müslüman Türkleri gözaltına alma ve hapsetme sistemininin hemen ortadan kaldırmasını ve Uygur, Kazak, Kırgız ve diğer tüm tutukluları serbest bırakmasını talep etmelerini ve bu resmi ifadeleri ilgili devletlere ve ve ilgili uluslararası kurumlara iletmelerini talep ediyoruz.
  2. Bölgedeki bu baskı uygulamalarına yönelik bu süreçten yararlanan Çin orijinli ve Çin dışındaki Çin yetkilileri ile teknoloji şirketlerine ekonomik yaptırımlar talep etmelerini ve bu taleplerimizin hemen uygulanması için devletler ve kurumlara çağrıda bulunuyoruz.
  3. Uygulanacak bu yaptırımlar, bölgedeki alt düzey yetkililer ile sınırlı kalamamalı ve üst düzeyin ötesine de geçmelidir. En önemlisi bu yaptırımlar bölgede kitlesel hapsetme sisteminin mücidi ve uygulayıcısı olan bölgesel ÇKP genel Sekreteri Chen Quanguo’yu esas hedef olarak almalıdır.
  4. Aynı şekilde, bu yaptırımlar Çin hükümetine internet gözetimi konusunda hizmet veren ve şu anda bölgedeki yüksek düzeyli baskı uygulamalarının içinde yer alan ve yardımcı olan yüksek profilli teknoloji şirketlerini de içermelidir.
  5. Almanya, İsveç başta olmak üzere bütün Devletler ve kurumları, Almanya ve İsveç’e ülkelerindeki baskı ve zulümden kaçarak bu ülkelere sığınan ve iltica başvurusunda bulunan Uygurlar, Kazaklar ve diğer Müslüman azınlıkların bu talepleri hızlandırılmış bir şekilde sonuçlandırmalarını, bu sığınmacıların en kısa zamanda normal hayata dönmelerini sağlamaya çağırıyoruz.
  6. Bu sığınmacıların iltica taleplerinin reddedilmesi halinde bunların Çin’e geri gönderilmesinin önlenmesi için Uygurları ve diğer Türkî Müslümanları Çin’e sınır dışı edilmesini önleyen yasal önlemler alınmalıdır, İlgili ülkelere bu konuda etkin yasalar çıkarmaya çağırıyoruz.
  7. Pekin yönetimine, dünya ülkelerinde yaşayan Uygur diaspora topluluğunun üyelerine karşı yaptıkları tehdit ve taciz kampanyasını durdurması çağrısında bulunuyoruz. İlgili ülkelerden diasporada yaşayan sığınmacı Uygur, Kazak ve diğer Müslüman topluluklara yönelik ilgili ülkelerle yapılacak diplomatik ilişkilerinde bu bölge insanları ile ülkelerinde yaşayan sığınmacıların korunmasını öncelikli hale getirmelerini ve bu hususta ilgili devlet organları ile devlet kurumlarını uyarmaları ve bu konuyu teşvik etmeye çağırıyoruz.
  8. BM Teşkilatı Çin yönetiminin bölge insanlarını kitlesel olarak hapsetme sisteminin varlığını güvenilir kanıtlara dayanan bir raporla tespit etmiştir.
Bu nedenlerden dolayı BM Teşkilatından;
  • BM Teşkilatının BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini Periyodik olarak Gözden Geçirmesini,
  • Çin’in bölgedeki kitlesel hareket sistemi ile azınlık uluslara karşı baskıcı uygulamalarını araştırmak için harekete geçmelerini ve bu konuda yapılacak girişim hareketlerine öncülük etmesini
  • Bölgede varlığı kanıtlanan Müslüman Türk azınlıkları kitlesel hapsetme sisteminin varlığına ilişkin ciddi kaygısını dile getiren BM üyesi 13 üye ülkenin bu konuda yeni girişimlerde bulunmasını,
  • Çin yönetiminden bölgedeki bu Toplama Kamplarını kapatmasını ve tutukluların derhal serbest bırakmasını,
  • Bütün bunlara ek olarak, Müslümanların çoğunlukta yaşadığı İslam ülkeleri ile kendi vatandaşları ya da yurttaşlarının akrabaları olan Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetler de dahil olmak üzere bu konuda Çin’e sessiz kalan devletleri önerdiğimiz bütün bu girişim ve eylemlere katılmaya çağırıyoruz.
  • Çin’in Bir Kuşak-Bir Yol İnisiyatifi’nin bir parçası olan projelere, özellikle de ticaret ve ticaret için önemli bir merkez olan Uygur bölgesine bağlanan projelere ilişkin olarak görüşmelere katılan ülkelerin, bu girişimlere katılmalarını, kitlesel toplama kamplar ile bu bölgedeki Türk azınlıkların maruz kaldığı diğer kitlesel baskı araçlarının durdurulması için katkıda bulunmalarını
  • Dünya çapındaki akademik kurumların, Uygur bölgesindeki mevcut durumla ilgili kaygılarını meslektaşları ile paylaşmalarını ve bu Toplama kamplarının kapatılması ve gözaltında tutulanların tamamen serbest bırakılıncaya kadar Çin eğitim kurumları ile olan ortaklıklarını askıya almayı ciddi olarak düşünmelerini Çin devleti tarafından işletilen Çin akademik kurumlarıyla resmi ortaklıklar kurmalarını askıya almaya davet ediyoruz.
Toplam İmzacı Sayısı: 40 Ülke’den 610 Akademisyen ve Bilim insanı
1. ABD 242 kişi, 2.İngiltere 67 kişi, 3. Türkiye 56 kişi, 4. Kazakistan 40 kişi, 5. Avustralya 35 kişi, 6. Fransa 28 kişi, 7. Kanada 20 kişi, 8. Almanya   15 kişi, 9. Çekya 12 kişi, 10.Kırgızistan 10 kişi, 12. Hollanda 10 kişi, 13.Belçika 9 kişi, 14. Japonya 8 kişi, 15.İsviçre 5 kişi ve diğerleri toplam 610 akademisyen.
NOT: İmzacıların isim listesi aşağıdaki linkin sonundadır.
https://concernedscholars.home.blog/2018/11/26/?
 
 
[1] Kaynak: Statement by Concerned Scholars on China’s Mass Detention of Turkic Minorities http://www.concernedscholars.home.blog/2018/11/26/?

TAVSİYELER

TÜRK DÜNYASINDA KADIN ÇALIŞTAYI KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ’NDE YAPILDI

Türk Dünyasından kadın temsilcilerini bir araya getiren ve açılışına KKTC Cumhurbaşkanı  Sayın Ersin TATAR’ın da …