FİNLANDİYALAŞTIRAMADIKLARIMIZDAN MISINIZ?
Özgür KARAHAN
Rusya’nın Ukrayna’ya karşı açtığı savaşın üçüncü yılı doldu. Bu savaş sadece bölgesel bir çatışma değil, aynı zamanda Avrupa güvenlik mimarisi ve uluslararası ilişkiler açısından da önemli sonuçları olan bir olay. Kırım ve Ukrayna’nın doğusundaki topraklar halen işgal altında. Bir yandan kanlı savaş devam ederken barış arayışları da sürüyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Rusya’nın Ukrayna sınırındaki askerî hareketliliğinin artması üzerine, 2022 yılının Şubat başında Moskova ve Kyiv’e ziyarette bulunmuştu. Bu seyahat sırasında yanında olan gazetecilere Ukrayna’nın Finlandiyalaştırılması seçeneğinden bahsetmişti.[1] Bu fikir Ukrayna’dan ve hatta acı tecrübeleri olan Finlandiya’dan tepki görmüştü.
Macron’dan çok önce, Kırım’ın ve Donbas’ın 2014’teki işgalinin ardından, Finlandiyalaşma Ukrayna’nın elinde kalan topraklarını korumaya yönelik bir çözüm modeli olarak gündeme getirilmişti. ABD dış politikasının şekillenmesinde önemli rol oynamış, pek hayırla yad edilmeyen, ama çok etkili iki isim olan Zbigniew Brzezinski[2] ve Henry Kissinger[3] da Ukrayna’ya bu modeli layık gören beyanlarda bulunmuşlardı.
Ukrayna ile Rusya arasında bir barış antlaşması yapılması gerektiğini düşünenler arasında Ukrayna’nın Finlandiyalaştırılmasını doğrudan veya dolaylı olarak günümüzde de gündeme getirenler var.
Finlandiyalaşma, Soğuk Savaş döneminde Finlandiya’nın Sovyetler Birliği ile ilişkilerinde izlediği siyasî tarafsızlık ve askerî ittifaklardan uzak durma politikalarını tanımlar. Bu model, Finlandiya’nın kendi bağımsızlığını koruyarak Sovyetlerin “güvenlik kaygıları”nı tatmin etmesini sağlamış ancak önemli dış politika kısıtlamaları getirmiştir.
Sovyetler Birliği’ne karşı iki savaş (Kış Savaşı ve Devam Savaşı) verdikten sonra Finlandiya topraklarının bir kısmını terk etmek ve 1948’de SSCB ile Dostluk, İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Antlaşması’nı imzalamak zorunda kaldı. Bu antlaşma, Finlandiya’yı toprakları üzerinden Sovyetler Birliği’ne yönelik saldırılara direnmekle yükümlü kılmış ve Finlandiyalaşma sürecinin temelini oluşturmuştur. Bu anlaşma uyarınca:
- Finlandiya, NATO gibi batı askerî ittifaklarına katılamamış ve Sovyet karşıtı politikaları desteklememiştir.
- Sovyetler, Finlandiya’nın iç işlerine doğrudan müdahale etmemiş ancak dış politikasında ciddî bir etki oluşturmuştur.
- Finlandiya, görece ekonomik ve kültürel bağımsızlığını sürdürmüş ancak dış politikada özellikle Batı’yla stratejik ilişkilerden kaçınmıştır.
Bu model, Finlandiya’nın Sovyet tehdidi altındayken jeopolitik varlığını sürdürmesini sağlamış olsa da bağımsızlığına gölge düşürmüştür. Bu nedenle Fin halkı Soğuk Savaş döneminin bu zorunlu politikasını utanç verici buluyor.
Finlandiyalılaşmanın Finlandiya için önemli maliyetleri oldu. Medyada otosansüre[4], demokratik süreçlerde kısıtlamalara ve Finlandiya’nın dış politika tercihlerinde kısıtlamalara yol açtı.
Kusurlu Bir Analoji
Ukrayna’nın Finlandiyalaşmasını savunanlar, bunun Rusya ile barışa giden bir yol sağlayabileceğini ileri sürüyorlar. Tarafsızlığı benimseyerek ve Rusya’nın bazı taleplerini yerine getirerek Ukrayna’nın daha fazla çatışma ve yıkımdan kaçınabileceğini öne sürüyorlar.
Ancak, kendi tarihsel deneyimlerinden beslenen Finli uzmanlar bu yaklaşıma şiddetle karşı çıkmaktadır.[5] Finlandiyalılaşmanın, Ukrayna için geçerli olmayan belirli tarihsel koşulların ve jeopolitik gerçeklerin bir ürünü olduğunu vurgulamaktadırlar.
Finlandiya’nın Finlandiyalaşma deneyimi, bunun ülkenin demokrasisine ve özerkliğine önemli bir maliyet getirdiğini göstermektedir. Benzer kısıtlamaların Ukrayna’ya da uygulanması zararlı olacaktır. Ukrayna bağımsızlığını ilan ettiği günden beri Rusya’nın yörüngesinden çıkma çabası içindeydi. Özellikle Viktor Yanukoviç döneminde Ukrayna Rusya’nın uydusu seviyesine indirgenmişti. 2004’teki Turuncu Devrim de bu çekişmenin bir neticesiydi. “Tarafsızlık” Rus saldırganlığına karşı hiçbir koruma sağlamadı. Yanukoviç’in 2010-2014 yılları arasındaki cumhurbaşkanlığı döneminde Ukrayna’nın resmî tarafsızlık statüsüne rağmen, Rusya 2014 yılında askerî bir işgal başlatarak Kırım’ı sözde ilhak etti ve Donbas bölgesinde çatışma tezgahlayarak bölgenin büyük kısmını ele geçirdi.
Ayrıca jeopolitik bağlam da önemli ölçüde farklılık göstermektedir. Finlandiya’nın Soğuk Savaş sırasındaki tarafsızlığı, İskandinav komşuları İsveç ve Norveç’in de tarafsız kalmasıyla mümkün olabilmiştir. Ukrayna, Rusya’yı tarafsızlığına saygı göstermeye teşvik edecek benzer bir bölgesel güvenlik düzenlemesine sahip değildir.[6]
Finlandiya ve Ukrayna Arasındaki Temel Farklar
Finlandiya’nın Finlandiyalaşması, Sovyetler Birliği ile yaşanan savaşlar ve doğrudan bir tehdit karşısında bağımsızlığını korumaya yönelik stratejik bir hesaplamaya dayanıyordu. Ukrayna’nın içinde bulunduğu durum, egemenliğini zayıflatmayı ve kimliğini silmeyi amaçlayan Rusya’nın işgaliyle karşı karşıya olmasıdır.
Finlandiya’nın Rusya ile olan tarihî ve kültürel bağları Ukrayna’dan farklıdır. Finlandiya, Rusya’dan etkilenmekle birlikte daha farklı bir kültürel kimliğe sahipken, Ukrayna’nın Rusya ile daha derin tarihî ve kültürel bağları vardır ve Rusya bu bağları saldırganlığını meşrulaştırmak için kullanmıştır.
Finlandiya’nın Finlandiyalaşması mümkün oldu çünkü Sovyetler Birliği o dönemde Finlandiya’nın uyumlu ama bağımsız bir tampon devlet olmasını kabul ediyordu. Rusya’nın Ukrayna’daki mevcut hedefi çok daha yayılmacıdır; toprak gaspı ve Ukrayna devletinin parçalanmasını amaçlamaktadır.
Finlandiya’nın Soğuk Savaş Sonrası Deneyiminden Çıkarılacak Dersler
Finlandiya’nın Soğuk Savaş sonrasında Avrupa Birliği’ne ve Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasından sonra da can havliyle NATO’ya katılma kararı Ukrayna için daha uygun, denenmiş ve cazip bir örnek sunmaktadır. Finlandiya’nın Batı’ya entegrasyonu, jeopolitik koşulların değişebileceğini ve ülkelerin ittifaklarını serbestçe seçebileceğini göstermektedir.
Finlandiya’nın Soğuk Savaş sonrası deneyimi, hep söylendiğinin aksine, coğrafyanın her zaman kaderi belirlemediğini göstermektedir. Ukrayna da Finlandiya gibi kendi yolunu seçme ve ittifaklar yoluyla güvenlik garantileri arama hakkına sahiptir.
Sonuç olarak, tarihsel analojiler karmaşık jeopolitik durumları anlamak için faydalı olabilirken, Finlandiyalaşma modelini Ukrayna’ya uygulamak yanlış yollara sapmaktır ve potansiyel olarak tehlikelidir. Finlandiya’nın kendi deneyimi böyle bir stratejinin sınırlarını ve bedellerini açıkça göstermektedir. Politikacılar, Soğuk Savaş dönemindeki bir uzlaşmayı tekrarlamaya çalışmak yerine, Ukrayna’nın kendi kaderini tayin hakkını ve Batı ile bütünleşme arzusunu desteklemeye odaklanmalıdır.
[1] Isabelle Lasserre, “Crise en Ukraine: Emmanuel Macron en première ligne face à Vladimir Poutine” –, Le Figaro, 07.02.2022.
https://www.lefigaro.fr/international/ukraine-emmanuel-macron-en-premiere-ligne-face-a-vladimir-poutine-20220207
[2] Zbigniew Brzezinski (1928-2017): Polonya asıllı Amerikalı siyaset bilimci, stratejist ve devlet adamı; “Büyük Satranç Tahtası” adlı eseriyle tanınır; Jimmy Carter döneminde (1977-1981) ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı. Anılan görüş için bkz. Terry Atlas, “Brzezinski Sees Finlandization of Ukraine as Deal Maker” (Brzezinski Ukrayna’nın Finlandiyalaştırılmasını Bir Anlaşma Aracı Olarak Görüyor), Bloomberg, 12.04.2014.
[3] Henry A. Kissinger (1923-2023): 1973-1977 yılları arasında ABD dışişleri bakanıydı. Soğuk Savaş döneminin mimarlarındandır. Amerikan başkanlarının dış politikadaki akıl hocasıydı. Washington Post’ta 5 Mart 2014’te yayınlanan “How the Ukraine Crisis Ends?” (Ukrayna Krizi Nasıl Sonlanır?) adlı yazısında “Ukrayna uluslararası alanda, Finlandiya’nınkine benzer bir duruş sergilemelidir”, der. 2022’deki işgal sonrasında bu fikrinden vazgeçtiğini söyler.
https://www.henryakissinger.com/articles/how-the-ukraine-crisis-ends/
[4] Örneğin II. Dünya Savaşı’nın başlarında Finlandiya ile Sovyetler Birliği arasında yaşanan Kış Savaşı ve Sovyet Rusya saldırganlığına dair gerçekler resmî Sovyet tarih anlatısıyla ters düşmemek adına sansürlenmiştir. Öyle ki, Kış Savaşı’nda yer alan Fin askerlerinin ve sivillerinin anı ve hatıratlarının birçoğu, ancak Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonraki dönemde yayınlanmıştır.
[5] Minna Ålander, “Why Finland thinks Finlandization is a bad idea for Ukraine?” (Finlandiya neden Finlandiyalaştırmanın Ukrayna için kötü bir fikir olduğunu düşünüyor?).
Why Finland thinks Finlandization is a bad idea for Ukraine
[6] a.g.m.