UKRAYNA VE RUSYA ARASINDA BARIŞA GİDEN BİR YOL VAR MI?
Özgür KARAHAN
Ukrayna’da yaşanan savaş, tüm insanlığın ortak meselesidir. Bombaların altında yıkılan şehirler, evlerinden koparılan aileler ve kaybolan masum yaşamlar, barışın değerini bir kez daha hatırlatmaktadır. “Ukrayna ve Rusya arasında barışa giden bir yol var mı?” sorusu, bu makalenin merkezinde yer alırken, savaşın kökenlerine, tarafların beklentilerine ve uluslararası toplumun rolüne yakından bakacağız.
Gordion Düğümünü Trump mı çözecek?
Anadolu’ya ait efsanelerden Gordion Düğümü,[1] karmaşık ve çözülmesi zor bir sorunu temsil eder. Rusya – Ukrayna savaşı da, Rusya’nın yarattığı, toprak işgalleri, savaş suçları, ihlal edilmiş güvenlik garantileri, tarihsel travmalar ve karşılıklı güvensizlik gibi birçok faktörün iç içe geçtiği karmaşık bir sorun haline dönüştü. Mevcut müzakere süreçleri, tarafların uzlaşmaz tutumları, Rusya’nın şımarık ve kabadayıca taleplerinin yanı sıra uluslararası aktörlerin farklı çıkarları nedeniyle barış ihtimalleri çıkmaza girmiş durumda.
Bu durumda barış için ya bu düğüm çözülecek ya da Büyük İskender’in yaptığı gibi kesilip atılacak. Bu noktada, Gordion Düğümü metaforu bize iki olası yaklaşım sunuyor:
Düğümü “Çözmek”: Bu, geleneksel diplomasi ve müzakereler yoluyla soruna bir çözüm bulmak demek. Yani tarafların taviz vermesi, ortak bir zeminde buluşması ve karşılıklı olarak kabul edilebilir bir anlaşmaya varması anlamına gelir. Ancak, mevcut koşullar altında bu oldukça zor görünüyor.
Düğümü “Kesmek”: Bu, alışılmadık, radikal ve beklenmedik bir çözüm bulmayı ifade ediyor. Bu, mevcut paradigmaları kırmayı, yeni yaklaşımlar denemeyi ve “alışılmışın dışında düşünmeyi” gerektirir.
Donald Trump kasım ayındaki seçimlerde ikinci defa ABD başkanlığına seçildi. Seçim kampanyası boyunca esnaf ağzıyla Ukrayna-Rusya savaşını 24 saatte bitireceği vaadinde bulunan Trump ve kurmayları zaman zaman Rusya’ya mavi boncuk dağıtan demeçler verdiler. Trump’ın tavrının Gordion Düğümünü kesip atmak ve kendi işine bakmak şeklinde olduğu anlaşılıyor.
Trump Amerikası Atlantik’in öte kıyısında, eski kıtanın hır güründen uzakta, kendi ekonomik gündemi ile meşgul olma derdinde. Ortadoğu, Rusya gibi baş ağrıtıcı meselelerden daha önemli bulduğu bir Çin yükselişi var. Dünyadaki ekonomik hakimiyeti karşısında en yakın rakip olarak gördüğü Çin’in daha fazla palazlanmasını istemiyor. Trump bir devlet adamı olmaktan çok pragmatik bir iş adamı olarak siyasete yön vermeyi seviyor. Diplomatik teamülleri önemsemeyen “tuhaf” tavırları ve söylemleri Avrupa’dakiler başta olmak üzere “müttefiklerini” kaygılandırıyor. Putin ile iyi ilişkileri olduğunu ifade eden Trump savaşı nasıl bitireceğine dair somut bir plan sunmadığı gibi yöntem açıklamaktan da kaçındı. Söylemleri retorik açıklamalardan ileri gitmedi.
Trump hem Vladimir Putin hem de Volodımır Zelenskıy ile görüşerek, güçlü bir liderlik ve baskı mekanizmasıyla iki tarafı müzakere masasına oturtabileceğini söylüyor.[2]
Son zamanlarda danışmanları aracılığıyla medyaya bazı fısıltılar salınıyor. Böylelikle uluslararası kamuoyunun tepkisi tartılıyor.
Danışmanlar, bir yandan, ekonomik yaptırımlar ve enerji politikaları gibi araçlarla Putin üzerinde baskı kurarak savaşın devam etmesini önleyebileceğini savunuyor. Öte yandan Ukrayna’ya destek koşullarını değiştirmeyi deneyebileceğini ifade ediyor.[3] Trump, Zelenskıy’ı Rusya ile bir tür barış anlaşmasına zorlayabileceğini ima etti. Bu, Ukrayna’nın toprak tavizleri vermesi[4] ve tarafsız/korunaksız[5] bir statüye geçmesi gibi zor, hatta kabulü imkânsız kararları içerebilir.
Söylemlerine bakılırsa Trump ABD’nin savaşa doğrudan karışmaması gerektiğini, tabiri caizse ilk fırsatta alacağını alıp sahadan sıvışması gerektiğini düşünüyor. Enerji açısından kendini ve müttefiklerini Rus kaynaklarına bağımlılıktan kurtararak Rusya’yı ekonomik olarak zorlayabileceğini varsayıyor. Ancak bugüne kadar -doğrusu pek isteksizce- yürütülen Rusya’yı yalıtma ve ekonomik olarak çökertme yöntemi nihai amacına ulaşabilmiş değil.
Trump’ın ‘Bu düğümü çözerim’ söylemiyle ortaya çıkışı, akıllara Büyük İskender’i getiriyor. Ancak, eğer Trump bu düğümü, savaşın kurbanı Ukrayna’nın zararına olacak şekilde ‘kesmeye’ kalkarsa, İskender’in başına gelenlerin benzeriyle karşılaşıp karşılaşmayacağını zaman gösterecek. Şurası kesin ki, böyle bir zorlama, uluslararası hukuk ve adalet için bir ölüm fermanı olacaktır.
Avrupa’nın miyop ve çekingen politikası
Avrupa Birliği’nin Rusya’nın saldırganlığı karşısındaki politikası hem çekingen hem de stratejik olarak miyoptur. Avrupa’nın savaşa yaklaşımı uzun vadeli bir barış sağlama konusunda yetersiz kalmıştır. Büyük ölçüde tepkiseldir ve stratejik bir vizyon içermemektedir.
Avrupa, savaşın başlangıcından bu yana, genellikle Rusya’nın hamlelerine tepki veren bir politika izledi. Bu durum, uzun vadeli bir barış planı geliştirmek yerine krize kısa vadeli yanıtlar verilmesine neden oldu. Avrupa ülkeleri, savaşı durduracak veya tarafları müzakere masasına çekecek bir barış inisiyatifi geliştirmekte başarısız oldu. Kırım’ın ve Donbas’ın işgali sonrasında 2014’te Fransa ve Almanya öncülüğünde tesis edilen Normandiya Formatı gibi mekanizmalar 2022’de başlayan savaştan bile önce işlevini kaybetmişti. Avrupa, savaş sürecinde bu tür diplomatik platformları yeniden canlandırmayı başaramadı.
Avrupa Birliği (AB), Rusya’yı ekonomik yaptırımlarla izole etmeye çalıştı, ancak aynı zamanda enerji bağımlılığı nedeniyle bu yaptırımlar konusunda bölünmüş bir görüntü verdi.
Bazı Avrupa ülkeleri (özellikle Almanya, Fransa ve İtalya), Rusya ile barışçıl bir çözüm bulmayı desteklerken, Polonya ve Baltık ülkeleri gibi Rus boyunduruğunu bilen ve tehlikenin farkında olan Doğu Avrupa ülkeleri daha sert bir duruş sergiledi. Bu da Avrupa’nın ortak bir barış stratejisi geliştirmesini engelledi.
Fransa ve Almanya gibi ülkeler, diplomatik bir çözüm için daha fazla çaba gösterilmesi gerektiğini savunuyor. Macron, özellikle savaşı sona erdirmek için Rusya’yı “küçük düşürmeme” gerektiğini ifade etti.[6] Bu, Rusya’nın taleplerine kısmen de olsa karşılık verilmesi gerektiği anlamına geliyor.
Polonya ve Baltık ülkeleri gibi Rusya’ya daha sert yaklaşan ülkeler, herhangi bir taviz verilmesinin uzun vadede güvenlik risklerini artıracağını düşünüyor. Bu ülkeler, Ukrayna’nın kesin zaferine kadar müzakere edilmemesi gerektiğini savunuyor.
Avrupa, uzun yıllar Rusya’ya enerji bağımlılığı geliştirdiği için savaşın başında ekonomik yaptırımları uygulamakta tereddüt etti.
Enerji bağımlılığı, bazı ülkelerin barış girişimlerini desteklerken bile Rusya ile karşı karşıya gelmekten kaçınmasına yol açtı. Bu durum, barış konusundaki Avrupa politikasını stratejik ve net bir çerçeveden yoksun bıraktı.
Avrupa’nın Ukrayna-Rusya barışına yönelik çekingen politikası, özellikle diplomatik liderlik eksikliği ve karar alma süreçlerinde ağır hareket edilmesiyle kendini gösterdi.
AB diplomatik inisiyatiflerde zayıf kaldı. Savaşın başlangıcında Avrupa, ABD’nin diplomatik ve askerî liderliğine bağımlı kaldı. Barış müzakerelerinde öncü bir rol üstlenmek yerine, ABD’nin Rusya’ya yönelik stratejilerini takip etti. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Almanya Başbakanı Olaf Scholz gibi liderler, zaman zaman Putin ile görüşerek barış girişimleri için çaba sarf etti. Ancak bu çabalar somut sonuçlar doğurmadı ve daha çok bireysel girişimler olarak kaldı.
Avrupa, Ukrayna’ya askerî destek verirken başlangıçta son derece temkinli davrandı. Özellikle ağır silah desteği ve modern savaş ekipmanlarının gönderilmesi konularında ciddî tereddütler yaşandı. Bu gecikmeler Ukrayna’nın cephedeki başarısını aksattı.
Bu temkinli ve ürkek yaklaşım, Rusya’nın saldırgan tutumuna karşı Avrupa’nın caydırıcı bir rol oynamasını engelledi ve barış müzakereleri konusunda Avrupa’yı pek de ciddiye alınmayan zayıf bir konuma soktu.
*
Kendini AB dışına atan İngiltere’nin Ukrayna-Rusya barışına yaklaşımı, Rusya’ya karşı mutlak bir zafer elde edilmesi gerektiği anlayışına dayanıyor. İngiltere, savaş sona ermeden barış görüşmelerine başlanmasını erken ve tehlikeli buluyor. Bu yaklaşım uzun vadede, Rusya’nın savaşı sürdürme kapasitesini tamamen tüketmeye odaklanıyor.
İngiltere, barışın ancak Rusya’nın geri çekilmesiyle ve Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün korunmasıyla mümkün olduğunu düşünüyor. Bu da İngiltere’yi barış görüşmeleri yerine askerî destek ve ekonomik yaptırımlarla Rusya’yı zayıflatma politikasına odaklanmaya yöneltiyor.
Henüz sonuç alamamış olsa da kararsız AB’ye karşılık İngiltere daha tutarlı ve Ukrayna saflarında bir politika tutturmuş görünüyor. Ancak bu tutum olası barış sürecinde bir ara bulucu olarak rol almasını zorlaştırıyor.
*
Türkiye’nin Ukrayna-Rusya Savaşı’ndaki Rolü ve Barış Çabaları
Türkiye, Ukrayna-Rusya savaşı boyunca denge politikası izleyerek, hem Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü savunmuş hem de Rusya ile ilişkilerini sürdürmüştür. Bu denge, Türkiye’yi savaşın çözümünde aktif bir ara bulucu konumuna getirmiştir.
Barış Girişimleri ve Tahıl Koridoru
Savaşın başından itibaren Türkiye, barış için aktif çaba göstermiş ve 2022’de İstanbul’da tarafları bir araya getirerek müzakerelere aracılık etmiştir. Bu müzakereler, kalıcı bir çözüme ulaşamamış olsa da, taraflar arasında iletişimin başlaması açısından önemli bir adım olmuştur.
Türkiye’nin en büyük başarısı, Birleşmiş Milletler ile birlikte hayata geçirdiği Tahıl Koridoru anlaşmasıdır. Bu anlaşma, küresel gıda krizini önleyerek Türkiye’nin barışçıl çözümlere katkı sağlayabileceğini göstermiştir.
Ukrayna’ya Destek ve Rusya ile İlişkiler
Türkiye, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü desteklediğini açıkça ifade etmiş, Bayraktar TB2 SİHA’ları sağlayarak Ukrayna’ya askeri destek vermiştir. Ancak aynı zamanda Rusya ile enerji ve ticaret alanındaki ilişkilerini sürdürmüştür. Bu denge, Türkiye’nin hem Ukrayna’ya destek verirken hem de Rusya ile ilişkilerini korumasını sağlamıştır.
Barışa Yönelik Türkiye’nin Perspektifi
Türkiye, savaşın diplomasi yoluyla çözülmesi gerektiğini savunmaktadır. “Barışın kaybedeni olmaz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarafları müzakere masasına oturtmak için yoğun çaba göstermiştir.[7] Türkiye, hem küresel hem de bölgesel düzeyde barışın önemini vurgulayarak, Karadeniz’in istikrarı için barışın gerekliliğini belirtmiştir.
Türkiye’nin Politikalarını Şekillendiren Faktörler
Türkiye’nin politikalarını şekillendiren başlıca faktörler arasında Karadeniz’in stratejik önemi, Rusya ile olan derin ilişkiler, Batı ile ilişkiler ve Kırım Tatarlarına destek yer almaktadır. Karadeniz’in güvenliği, Türkiye’nin en önemli önceliklerinden biri olup, savaşın uzaması durumunda Türkiye’nin hem ekonomik hem de güvenlik açısından risk altında kalmasına neden olabilir.
Kırım Tatarlarına destek
Türkiye, dünyanın en büyük Kırım Tatar nüfusuna ev sahipliği yapmaktadır. Bu nedenle, Kırım Tatar halkının hak ve özgürlükleri, Türkiye’nin dış politikasının öncelikleri arasında yer almaktadır. Kırım Tatarlarının, kendi geleceklerini daha demokratik bir ortamda, Ukrayna ile birlikte inşa etme arzusu, Türkiye’nin bu halkı destekleme kararlılığını daha da güçlendirmektedir. Kırım’ın yerli halkı olan Kırım Tatarlarının, Rusya’nın egemenliği altında değil, Ukrayna’nın bir parçası olarak daha özgür bir yaşam sürmeleri, Türkiye’nin uzun süredir savunduğu bir hedeftir.
Türkiye, Ukrayna-Rusya savaşında aktif bir rol oynayarak, barışçıl çözümlere yönelik önemli adımlar atmıştır. Ancak savaşın devam etmesi, Türkiye’nin denge politikasını zorlamaktadır. Türkiye’nin gelecekte de barış çabalarını sürdürmesi ve tarafları müzakere masasına oturtmak için yeni girişimlerde bulunması beklenmektedir.
*
Çar Putin barış istiyor mu?
23 Şubat 2022’deki konuşması ile Putin Ukrayna’ya savaş ilan ederken ne diyordu hatırlayalım:
“Rusya’yı ve halkımızı korumak için bize bugün kullanmak zorunda kalacağımız seçenekten başka bir seçenek bırakılmadı. Durum, kararlı ve acil eylemde bulunmamızı gerektiriyor.”
“Ukrayna Donbas’taki Rus kökenlilere soykırım yapıyor.”
“Ukrayna’da Neo-Nazi rejimi var.”
“Ukrain diye bir millet yok.”
“Ukrayna Bolşevikler tarafından kurulmuştur.”
“Değerli yurttaşlarım!
“Ülkelerine adanmış Rus Silahlı Kuvvetleri’nin askerlerinin ve subaylarının görevlerini profesyonelce ve cesurca yerine getireceklerinden eminim.”
Aradan 3 yıl geçtikten sonra Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Ukrayna savaşını sona erdirmek için Rusya’nın şartlarını şöyle açıkladı:[8]
Ukrayna, güçlerini Rus topraklarından çekmeli, Rusça konuşan sakinlerin haklarını güvence altına almalı ve tarafsız, nükleer silahlardan arındırılmış bir devlet haline gelmeli.
Bu ne demektir?
Geçmişte çokça ve sıkça safsataya başvuran Lavrov aslında şunları söylemektedir:
“Masaya oturulduğu an itibariyle işgal edilmiş topraklar 2014’te işgal edilen Kırım ve Donbas bölgesi de dahil olmak üzere Rusya’nındır. Gelecekte daha fazlasını isteme ve alma hakkı bakidir.”
“Ukrayna Rusya’yı şoke edecek şekilde bir karşı taarruz ile kontrol altına aldığı Kursk civarındaki 100 kilometrekarelik Rusya topraklarından çıkacaktır. Bu konu bir pazarlık unsuru olarak kullanılmayacaktır.”
“Ukrayna kendini Rusya’dan korumak için NATO vb. askerî ittifaklara katılmayacaktır. AB gibi siyasî ve ekonomik birliklerin içine dahil olmaktan vazgeçecektir. Böylece gelecekte Rusya tarafından askerî bir müdahale gerektiğinde karşısında savunmasız bir devlet olacaktır.”
“Ukrayna nükleer silah sahibi olmayacaktır. Budapeşte Memorandumu ile bundan 30 sene önce caydırıcı gücü budanan ve bunun karşılığında toprak bütünlüğünü garanti altına aldığını sanan Ukrayna nasıl işgale uğratıldıysa bunun tekrarlanma ya da tekrarlanmama seçeneği gelecekte de Rusya’nın insafına bırakılacaktır. Bu durum vaktiyle Sovyetlerden bağımsızlığını ilan etmiş diğer Türk ülkeleri için de emsal teşkil edebilir. Herkes ayağını denk alsın.”
“Rusça konuşan herkes Rusya’nın mutlak koruması altına alınacaktır. Ukrayna’nın iç işlerine çeşitli sudan bahanelerle müdahil olma hakkı doğacaktır.”
Ukrayna nasıl bir barış istiyor?
Rusya Ukrayna’nın müzakere masasına oturmaktan kaçındığı, barışı istemediği ve savaşı uzattığını iddia ediyor. Gerçekte Ukrayna, savaşın başından beri müzakereye açık olduğunu defalarca dile getirmiştir. Ancak, Rusya’nın toprak talepleri ve diğer kabul edilemez koşulları nedeniyle müzakereler sonuç vermemiştir. Ukrayna, Kırım dahil, toprak bütünlüğünden ve egemenliğinden taviz vermeden adil bir barış istemektedir.
Bunun aksini dayatacak bir “barış” anlaşmasını imzalayacak bir yönetimin Ukrayna’da geleceği olmayacaktır.
Zelenskıy’ın 10 maddelik barış planı
Zelenskıy, barış formülünü ilk olarak 2022’nin Kasım ayında düzenlenen G-20 Zirvesinde açıklamıştı. Bugün de aynı koşullar geçerli. Ukraynalı liderin yol haritası şu maddeleri öngörüyor: [9]
- Nükleer güvenlik
Avrupa’nın en büyük nükleer santrali olan ve şu anda Rus işgali altında bulunan Zaporijya ve çevresinde güvenliğin yeniden tesisine odaklanılması.
- Gıda güvenliği
Ukrayna’nın, dünyanın en yoksul ülkelerine yaptığı tahıl ihracatının korunması ve güvence altına alınması.
- Enerji güvenliği
Rus enerji kaynakları üzerindeki fiyat kısıtlamalarına odaklanmanın yanı sıra Ukrayna’ya, yarısı Rus saldırıları nedeniyle zarar gören enerji altyapısını onarması için yardım.
- Esirlerin ve sürgünlerin serbest bırakılması
Savaş esirleri ve Rusya’ya sürgün edilen Ukraynalı çocuklar dahil tüm tutukluların ve sürgün edilenlerin serbest bırakılması.
- Toprak bütünlüğü
Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün yeniden tesisi ve Rusya’nın BM Şartı uyarınca bunu yeniden teyit etmesi ki Zelenskıy bunun zaten “müzakereye bağlı olmadığını” söylemişti.
- Rus birliklerinin geri çekilmesi
Rus askerlerinin geri çekilmesi, çatışmaların durdurulması, Ukrayna’nın Rusya ile olan devlet sınırlarının yeniden tesisi.
- Adaletin tesisi
Rus savaş suçlularının yargılanması için özel bir mahkeme kurulması da dahil olmak üzere adaletin tesisi.
- Çevrenin korunması
Ekosit (ekolojik tahribat), mayın temizleme ve su arıtma tesislerinin restorasyonuna odaklanarak çevrenin korunması.
- Çatışmanın tırmanmasının önlenmesi
Ukrayna için garantiler de dahil olmak üzere Avrupa-Atlantik alanında güvenlik mimarisinin oluşturulması.
- Savaşın sona erdiğinin teyidi
Savaşın sona erdiğinin teyidi olarak ilgili taraflarca imzalanmış (bağlayıcılığı bulunan) bir belge.
Bu barış koşulları Rusya tarafından hızlı bir şekilde reddedildi.[10] Üstelik Kremlin bu durumu “Ukrayna barış istemiyor” biçiminde defalarca ifade etti.[11]
Kırım Tatarları nasıl bir barış istiyor?
Her şeyden önce Kırım Tatarları barış istiyor. Sürgünden vatanlarına dönüş mücadelelerini tüm kışkırtmalara rağmen tavizsiz bir şekilde barışçıl, hukuka saygılı ve demokratik prensipler üzerinde inşa eden Kırım Tatarları için bu doğal bir istek. Öte yandan 1783’ten beri Rusya ile yaşama acı tecrübesine sahip bir millet olarak Rus işgalinin kendileri için parlak bir gelecek olmadığının herkesten daha çok farkında. Hayatlarını bir “modus vivendi”[12] içinde sürdürmeye çalışıyorlar.
Kırım Tatarlarının barış beklentisi Ukrayna ile aynıdır. Kırım Tatarlarının bu süreç sonundaki varmak istediği nokta Rusya’nın Kırım ve Ukrayna’da 2014’ten beri işgal ettiği topraklardan çekilmesi, Ukrayna’nın Kırım Tatarlarının haklarını geri dönülmez bir şekilde garanti altına alması; Ukrayna içinde kendilerine söz verilen ve artık uluslararası camia tarafından da desteklenen özerk devletlerinin kurulmasıdır.
Bu hedefe giden yolda bir tek Kırım Tatarının zarar görmemesi için bir an önce adil bir barışın tesis edilmesini istemektedirler.
Savaş sona ermeli. Ama nasıl?
İlk adım tarafların savaşmayı durdurması ve kalıcı bir çözüm için masaya oturması olacaktır. Rusya hariç tüm ilgili tarafların beklentisi olan “kalıcı” ve “adil” barışın tesis edilmesi için de Rusya’nın işgal edilen tüm topraklardan şart öne sürmeden çekilmesi ikinci adımdır. Türkiye’nin de garantör olarak imza atacağı bir barış anlaşması imzalanarak gelecek teminat altına alınmalıdır. Kırım’ın statüsünün belirlenmesi ve Kırım Tatarlarının haklarının güvence altına alınması, Kırım Tatar Özerk devletinin ilan edilerek uluslararası camiada hak ettiği konumu alması sağlanmalıdır. Son olarak da Rusya savaş suçları nedeniyle tazminat ödemeli, Putin başta olmak üzere tüm savaş suçluları cezalandırılmalıdır.
Aksi yahut “eksik” bir durumda barış sağlanmamış, “sorun” geçici olarak dondurulmuş olacaktır. Bu da geçmişte görüldüğü üzere ilk fırsatta Rusya’nın komşularını tehdit ederek yeni savaşlara sebebiyet vermesiyle devam edecektir.
Uluslararası toplum, bu savaşın yarattığı tehdit ve yıkımı görmezden gelemez. Barış için şimdi harekete geçme zamanıdır. Saldırgana taviz vererek değil, Rusya’ya baskı uygulayarak, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü destekleyerek ve adaleti sağlayarak, tarihe adaletli bir sayfa yazılabilir.
[1] Efsaneye göre Polatlı, Yassıhöyük yakınlarındaki antik Frigya kenti Gordion’da bir kâhin tarafından çözenin Asya’nın hâkimi olacağını bildirdiği sıkı ve karmaşık bir düğüm vardır. Asya seferine çıkan Büyük İskender, Gordion’a geldiğinde (MÖ 334) düğümü çözmeye çalışır, ama başaramaz. Sabrı tükenince öfkeyle kılıcını çekip düğümü keser. İskender, gerçekten de Pers İmparatorluğu’nun fatihi ve Asya’nın hâkimi olma yolundadır. Ancak 33 yaşında ateşli bir hastalıktan zamansızca ölümü bilgelerce İskender’in Gordion düğümünü çözmek yerine sabırsızca davranmasının cezası olarak yorumlanır.
[2] “Zelenskıy ile görüşen Trump’tan ‘bu sorunu hızlıca çözüme kavuşturacağım’ mesajı”
https://www.aa.com.tr/tr/dunya/zelenskiy-ile-gorusen-trumptan-bu-sorunu-hizlica-cozume-kavusturacagim-mesaji/3343793 – Anadolu Ajansı (27.09.2024)
[3] “Trump: Biden’ın Ukrayna’ya gönderilen füzelerin Rusya’da kullanılmasına izin vermesi aptalca” – Anadolu Ajansı (17.12.2024)
https://www.aa.com.tr/tr/dunya/trump-bidenin-ukraynaya-gonderilen-fuzelerin-rusyada-kullanilmasina-izin-vermesi-aptalca/3426661
[4] “Trump’ın danışmanı: Ukrayna, topraklarını geri almaya değil barışa odaklanmalı” – BBC Türkçe (09.11.2024)
https://www.bbc.com/turkce/articles/cn4vwz432jxo
[5] “Trump Ukrayna özel temsilcisi olarak emekli general Kellogg’u seçti” – VOA Türkçe (27.11.2024)
https://www.voaturkce.com/a/trump-ukrayna-ozel-temsilciligi-icin-emekli-general-keith-kellogg-gorevlendirdi/7879331.html
[6] “Macron: Rusya’yı küçük düşürmemeliyiz ki savaş bittiğinde diplomatik kanallardan çıkış yolu inşa edebilelim” – Anadolu Ajansı (04.06.2022)
https://www.aa.com.tr/tr/dunya/macron-rusyayi-kucuk-dusurmemeliyiz-ki-savas-bittiginde-diplomatik-kanallardan-cikis-yolu-insa-edebilelim/2605806
[7] https://turkiye.un.org/tr/246563-bar%C4%B1%C5%9F%C4%B1n-kaybedeni-olmaz-diyen-cumhurba%C5%9Fkan%C4%B1-erdo%C4%9Fan-ukraynadaki-sava%C5%9F%C4%B1-sona-erdirmek-i%C3%A7in
[8] https://www.ntv.com.tr/galeri/dunya/rusya-uc-temel-sartini-acikladi-ukrayna-savasi-bitecek-mi,iaL9mgb_8kOGu5Wc_eyBrA (06.12.2024)
[9] “Ukrayna lideri Zelenskiy’nin hazırladığı 10 maddelik barış planında neler var?” – Euronews (28.12.2022)
https://tr.euronews.com/2022/12/28/ukrayna-lideri-zelenskiynin-hazirladigi-10-maddelik-baris-planinda-neler-var
[10] “Kremlin, Ukrayna’nın barış planını ‘gerçekleri’ dikkate almadığı gerekçesiyle reddetti” – Euronews (28.12.28)
https://tr.euronews.com/2022/12/28/kremlin-ukraynanin-baris-planini-gercekleri-dikkate-almadigi-gerekcesiyle-reddetti
[11] “Putin: Ukrayna yönetimi müzakere etmeyi istemiyor” – AA (24.10.2024)
https://www.aa.com.tr/tr/dunya/putin-ukrayna-yonetimi-muzakere-etmeyi-istemiyor/3373653
[12] Latince bir terim olan Modus Vivendi uluslararası ilişkilerde, çatışan tarafların kalıcı bir çözüme ulaşmadan, mevcut durumu yönetmek için kabul ettikleri geçici bir anlaşma veya uzlaşma durumudur.