KIRIM GERÇEKTE KİME AİT?

KIRIM GERÇEKTE KİME AİT?*

Francis FARRELL

Çeviren: Bülent TANATAR

Rusya’nın Ukrayna’ya karşı savaşı Kırım’da başladı.

Şubat 2014’te, Kyiv’deki Rusya yanlısı rejim Avro-Maydan Devrimi’nin barikatlarında protestocuları öldürürken, rütbesiz binlerce Rus askeri Kırım Yarımadası’ndaki stratejik yerleri ve askerî üsleri işgal etmeye başladı.

Bir ay içinde Rusya, silah zoruyla yapılan sahte bir referandumun ardından Kırım’ı yasadışı bir şekilde ilhak etti ve doğu Ukrayna’da Rus liderliğindeki militanların önderlik ettiği huzursuzluk başladı.

Rusya’nın Ukrayna’ya karşı savaşını Kırım’da başlatma kararı alması şaşırtıcı değil.

Kırım, Rusya’nın yüzyıllardır süren propagandasıyla Rusya’yı Ukrayna yarımadasının “gerçek tarihsel sahibi” olarak konumlandırdığı için uzun süredir Rus imparatorluk anlatısının temel taşı olmuştur.

Ukrayna topraklarının ilhakı Rusya’da yaşayanlar tarafından geniş çapta desteklendi; Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in onay oranları savaşın başlamasından sonraki aylarda %80’in üzerine fırladı.

Toprak egemenliğine ilişkin temel ilkeler ve kurallara dayalı uluslararası düzen, Kırım’ın Ukrayna’nın ayrılmaz bir parçası olarak kalması için güçlü bir kanıt oluşturuyor.

Ancak ilhaktan bu yana Rus propagandası, Rusya’nın “bir tarihsel Rus toprağının” “geri döndüğü” yönündeki anlatıyı uluslararası kamuoyunda başarılı bir şekilde yaydı; pek çok Batılı lider kısa süre sonra Ukrayna’nın yarımadayı geri alması gerektiğini ileri sürmekten kaçındı.

Ukrayna’nın Gerçek Tarihi’nin bu bölümü, Kırım’ın bugünkü haline yol açan tarihsel bağlamı inceleyecek ve Rusya’nın neden Ukrayna Kırım’ını ilhak etme “tarihsel hakkına” sahip olmadığını cevaplayacak.

Çeşitlilikten Etnogeneze

Karadeniz’deki önemli coğrafî konumuyla, Avrasya bozkırları ile Akdeniz ticaret yollarının kesişme noktası olan Kırım Yarımadası, uzun tarihi boyunca onlarca etnik grubun yerleşim yeri olmuştur.

Kıyı şehirleri Feodosya (Kefe) ve Kerç de dahil olmak üzere bugün Kırım’ın birçok büyük şehrinin kökeni, M.Ö. 7.-5. yüzyıllarda yarımadanın kıyısında kurulan ve sonunda bilahare Roma İmparatorluğu’nun vasal devleti haline gelecek olan Kimmer Bosfor Krallığı olarak bir araya gelen antik Yunan kolonilerine dayanmaktadır.

Bu arada, Kırım’ın iç kesimleri, şu anda güney Ukrayna ve Rusya olarak bilinen bölgenin geniş bozkırlarında yaşayan göçebe İskitler tarafından dolduruluyordu.

Yüzyıllar boyunca yarımada, Gotlar, Kumanlar, Hunlar ve Hazarlar da dahil olmak üzere bölgeden geçen birçok göçebe halk tarafından işgal edilmiş ve daha sonra Bizans İmparatorluğu ile Kyiv’deki Rus Büyük Prensleri arasında çekişme yaşanmıştır.

Kyiv Rus’unun düşüşüne neden olan aynı felaket çerçevesinde, 13. yüzyılda Avrupa’nın Moğol istilası Kırım’ı da kasıp kavurdu. İki yüzyıl boyunca, Altın Orda olarak bilinen Moğol halefi devlet yarımadanın büyük kısmını yönetirken, kıyı yerleşimleri Cenevizli tüccarlar tarafından kolonileştirildi.

Bu süre zarfında, etnogenez olarak bilinen bir süreçte Kırım’da yeni bir ulus oluşmaya başladı. Yarımadada yaşayan birçok farklı milletin torunları, Müslüman inancı ve Kuman ve Hazarların konuştuğuna benzer bir Türk dili etrafında birleşerek bir araya gelmeye başladı.

  1. yüzyılda Altın Orda’nın Avrupa’daki gücü dağılınca, Kırım Tatarları olarak anılan bu yeni yerli halk grubu, hızla kendi devletini kurdu.

Başkenti Bahçesaray’dan Geray Hanedanı tarafından yönetilen Kırım Hanlığı, Doğu Avrupa’da zorlu bir güç haline gelecek, güney Ukrayna’nın bozkırlarına hâkim olacak ve Karadeniz kıyısında somut kültürel miras alanları bırakacaktı.

Emperyal Fetih

Kırım Tatar ulusunun tarihi, Ukrayna proto-devletlerinin tarihiyle sıkı sıkıya örülmüş olup her ikisinin de gidişatı, toprak ve kaynaklar için rekabet eden daha büyük, daha güçlü dış imparatorluklarla karşılaşmalarıyla belirlenmiştir.

Bu süre zarfında Kırım Tatarları, modern orta ve doğu Ukrayna’nın büyük bölümünde yaşayan, Dnipro Nehri kıyısındaki kalelerinden baskınlar ve askerî seferler düzenleyen, Ukrayna halkından oluşan gevşek bir konfederasyon olarak yeni ortaya çıkan Zaporijya [Zaporog] Kazakları ile hem rekabet etti hem de işbirliği yaptı.

Ukraynalı Kazaklar ve Kırım Tatarları sıklıkla farklı saflarda savaşsalar da, aynı zamanda yoğun ticaret yapıyorlar ve bazen ittifaklar kuruyorlardı; örneğin Kazak lideri Petro Doroşenko’nun 17. yüzyılın ortalarında Polonya’ya ve daha sonra Rusya İmparatorluğu’na karşı hem Kırım Tatarları hem de Osmanlılarla ittifak kurması gibi.

Nihayetinde hem Kırım Hanlığı hem de Kozak Hetmanlığı, 17. yüzyılın sonlarında, Rus İmparatoriçesi II. Yekaterina’nın [Katerina] fetihçi hükümdarlığı sırasında, yaklaşık aynı zamanlarda Rusya İmparatorluğu’na ilhak edildi.

Ukrayna’nın komşu büyük güçleri Polonya ve Osmanlı İmparatorluğu’nun önemli ölçüde zayıflamasıyla, Rusya’nın yayılmasını engelleyen denge unsuru artık ortadan kalktı.

Yerli Kırım Tatar tarihinin silinmesi 1783’te Yekaterina Rusya’sının, halkına yönelik zulümle kol kola ilerleyen, gelişiyle birlikte başladı.

Bölgedeki Batı uygarlığının onarıcısı imajını benimseyen Yekaterina, Karadeniz kıyısı boyunca tamamen yeni şehirler kurdu ve genellikle Sivastopol, Odesa ve Herson gibi kulağa anakronik gelen Yunanca isimleri tercih etti.

O zaman, bu Kırım Tatar toprakları, güney ve doğu Ukrayna’nın büyük bir kısmıyla birlikte, Vladimir Putin ve Kremlin propagandası tarafından 2014’ten bu yana Ukrayna’nın bazı kısımlarının fethini meşrulaştırmak için belirgin bir şekilde kullanılan bir terim olan “Novorossiya” (“Yeni Rusya”) olarak adlandırıldı.

Amerikalı tarihçi Brian Boeck’e göre, “ ‘Yeni Rusya’nın Rusya İmparatorluğu’na aşılanması, bu alanın Rus olarak yeniden tahayyül edilmesini gerektiriyordu ve çarlık otoritesinin sağlamlaşması, yerleşime dayanıyordu.”

İlhakından sonraki yüzyılda, yerli Kırım Tatar toprakları aktif bir sömürgeleştirme ve demografik bozulma politikasına maruz kaldı.

On binlerce Rus ve Ukraynalı yerleşimcinin ve serfin yarımadaya yerleştirilmesiyle Kırım Tatarları topraklarından ve evlerinden kovuldu ve yeni iktidara gelen hükümetten ve Rus imparatorluk kalıbında sıfırdan inşa edilen toplumdan dışlandılar.

Bu süreçler, Rusya İmparatorluğu ile Osmanlı, Fransız, İngiliz ve Sardunya birliklerinin ittifakı arasındaki Kırım Savaşı’nın 1856’da sona ermesinden sonra büyük ölçüde hızlandı. Kırım Tatarları savaş nedeniyle iç bölgelerdeki anavatanlarından koparıldı ve birçoğu kalıcı olarak Osmanlı İmparatorluğu’na kaçtı.

Rusya İmparatorluğu’nun 1850’de yaptığı nüfus sayımında Kırım Tatarları hâlâ %77,8 ile Kırım nüfusunun büyük çoğunluğunu oluşturuyordu, ancak 1897’de bu rakam %35,5’e düşmüştü.

Böylece Kırım’da acımasız Rus yönetiminin eşsiz tarihi dönemi başladı.

Bir Milleti Silmek

Rusya İmparatorluğu’nun 1917’de çöküşü, hem Ukrayna hem de Kırım Tatar milletleri için, modern devletlerin kurulabileceği kısa bir pencere açtı.

Kırım’da bu hareket, Mart 1917’de Kırım Tatar Müslüman liderlerinin ilk kongresiyle başladı.

Temmuz ayında bağımsızlığı savunan yeni bir Kırım Tatar siyasal partisi kuruldu. Aralık ayına gelindiğinde, Bolşevik devrimi Rusya’yı kasıp kavururken, yeni Kırım Tatar parlamentosunun ilk oturumu Kırım Hanlığı’nın eski başkenti Bahçesaray’da yapıldı.

Türk geleneğine göre Kurultay olarak bilinen bu kurum, kendi anayasası ve hükümet yapısıyla birlikte Kırım Halk Cumhuriyeti’nin kurulduğunu ilan etti.

Eş zamanlı olarak birbirini izleyen Ukrayna bağımsızlık hareketleri de kendi devlet projelerini kurmak için Rusya ile Almanya arasındaki güç boşluğundan yararlandı; bunların en önemlisi Ukrayna Halk Cumhuriyeti’ydi.

Ulusal kendi kaderini tayin etme ve imparatorluktan bağımsızlık hedeflerini aynı hizaya getiren iki yeni devlet, birbirlerini tanıdı ve devrimin ilk döneminde her iki tarafın da daha fazla entegrasyona açık olduğu çok sayıda müzakere gerçekleştirdi.

Kırım Tatar tarihinin Rusya, Ukrayna ve Kırım Tatarları tarafından ayrı ayrı yorumlanması üzerine 2021 tarihli bir makalenin yazarı olan İngiliz tarihçi ve University College London profesörü Andrew Wilson’a göre, “Ukraynalıların federal yaklaşımı ve ulusal azınlık haklarına yenilikçi vurgu, daha yakın işbirliğine yol açabilirdi, ancak gevşek bir düzenleme iyi görünüyordu.”[1]

Bu süre zarfında Kırım’ın kontrolü birkaç kez el değiştirse de sonuçta hem Kırım Tatar hem de Ukrayna devletleri, Batı Ukrayna’nın bir kısmı hariç, bir kez daha Rusya tarafından yutuldu.

Sovyet rejimi başlangıçta Ukrayna’da olduğu gibi, Kırım Tatar kültürüne ve azınlık haklarına bir miktar destek verdi, ancak bu durum, 1920’lerin sonlarında tam iktidarını kuran İosip Stalin’in Ruslaştırma odaklı politikalarıyla kısa sürede tersine döndü.

Yıllar süren açlık ve erken Stalin dönemindeki siyasal zulümlerin ardından, II. Dünya Savaşı patlak verdiğinde Kırım Tatarları nüfusun yalnızca %19,4’ünü oluşturuyordu; artık yarımadanın 1,1 milyon sakininin neredeyse yarısı etnik olarak Rus’tu.

Çok geçmeden, savaşın en acımasız etnik temizliğinden birinde, Kırım’daki Kırım Tatarlarının nüfusu sıfıra indirildi.

Sovyet yetkilileri, tüm halkın Nazi Almanya’sı ile işbirliği yaptığı yönündeki uydurma iddiaları kullanarak, 1944 yılında 200.000’i aşan Kırım Tatar nüfusunun tamamını zorla Orta Asya’ya sürgün etti.

Kırım Tatarları tarafından Sürgünlik olarak bilinen tehcir ve takip eden onyılların kolektif travması, halkın Moskova’ya karşı tutumları üzerinde kalıcı bir etki yarattı.

Yaklaşık 6.000[2] kişinin yolculuk sırasında öldüğü ve onbinlerce kişinin de, esir kamplarına benzer şekilde, yerleştirildikleri yerleşim yerlerindeki koşullardan dolayı öldüğü anlaşılıyor.

Tahminler kesin rakam bakımından farklılık gösteriyor, ancak Sovyet İçişleri Bakanlığı NKVD’nin tahminlerine göre bile tüm Kırım Tatar nüfusunun %27’si ya düpedüz sürgün yüzünden ya da yetersiz beslenmeden, hastalıktan ya da geldikten sonraki yıllarda terk edilmişlikten öldü.

Daha yukarı tarihsel tahminler rakamın %46’ya yakın olduğunu gösteriyor.

Bu noktadan itibaren Sovyet tarihçiliği, Kırım Tatarlarının yarımadanın tarihindeki rolünü en aza indirmek için yeni bir ortak çabaya girişti.

Bu anlatıda Kırım Tatarlarının yerli statüsü ortadan kaldırılmıştır. Bunun yerine ulus, bölgeye yerleşmiş bir dizi fatih kabileden yalnızca biri olarak tasvir edildi.

Wilson şöyle diyor: “Artık genel çizgi, ‘Tatar’ tarihinin ‘idealleştirilmesine’ karşı mücadele etmek ve Kırım topraklarının ilk çağlarda bile Slavlara, Ruslara ve onların ataları İskitlere ait olduğunu ileri sürmekti.”

1954 yılında, Stalin’in halefi Nikita Hruşçov, 2014’ten bu yana Rus propaganda anlatılarında yasadışı olarak nitelendirilen bir kararla, bir deniz şehri olan Sivastopol da dahil olmak üzere Kırım’ın Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne devredilmesine izin verdi.

Resmî olarak Ukrayna Kozakları ile Rusya arasındaki 1654 Pereyaslav Antlaşması’nın 300. yıldönümünü kutlayan bu karar, aynı zamanda ekonomik rasyonellik tarafından da motive edilmiş ve hem Yüksek Sovyet yasalarında hem de Ukrayna ve Rusya SSC’lerinin anayasalarında yer almıştır.

Kırım ve Bağımsız Ukrayna

Kırım’ın bağımsız, demokratik bir Ukrayna’nın parçası olma yolu, Sovyet yönetiminin sona ermesinden birkaç yıl önce, Kırım Tatar halkının Orta Asya’daki sürgünden anavatanlarına dönüşüyle ​​başlar.

Sert otoriter bir ortamda onlarca yıl süren aktivizmin ardından Kırım Tatarları, kırk yılı aşkın süredir yerlerinden edildikten sonra 1980’lerin sonlarında geri dönmeye başladılar.

Sovyet hükümdarı Mihail Gorbaçov’un liberalleştirici reformlarının zirvesinde, 200.000’den fazla Kırım Tatarı yarımadaya geri dönebildi, ancak çoğu durumda dönecek bir evleri yoktu. Kırım Tatarlarının sahip olduğu topraklar, gelen Rus yerleşimciler tarafından uzun süredir kamulaştırılmış ve birçok köy tamamen harap edilmiş ve terk edilmiş durumdaydı.

1991’in sonlarında, Sovyetler Birliği’nin ölüm sancıları çektiği bir sırada, o dönemde Moskova’dan giderek daha bağımsız bir şekilde tüm Ukrayna SSC’sini yöneten Verhovna Rada, Ukrayna’yı bağımsız egemen bir devlet ilan etti.

Aralık ayında ülke çapında yapılan referandumda Kırım, Ukrayna’nın bağımsızlık ilanı lehinde oy kullandı ve Kırımlı seçmenlerin %54’ü bu hareketi destekledi.

Budapeşte Memorandumu olarak bilinen 1994 tarihli bir anlaşmada Ukrayna, ABD, Birleşik Krallık ve Rusya, Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne ve egemenliğine saygı göstermeyi ve Ukrayna’ya karşı güç kullanmaktan veya kullanma tehdidinde bulunmaktan kaçınmayı taahhüt ettiler.

Buna karşılık Ukrayna, o zamanın üçüncü en büyük nükleer cephaneliğinden vazgeçti.

Budapeşte Mutabakatı taahhütleri, 20 yıl sonra Birleşmiş Milletler Şartı’nın temel ilkeleriyle birlikte ihlal edildi.

2010 yılında seçilmesinin ardından Ukrayna’nın Kremlin yanlısı Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç, Ukrayna’ya gaz indirimi karşılığında Rusya’nın Kırım’ın Sivastopol kentindeki Rus Karadeniz Filosu üssünün kira sözleşmesini uzatan Harkiv Paktı’nı imzaladı.

Rusya, Ukrayna’nın bağımsızlığından bu yana filosunu Sivastopol’da yerleştirmişti ve mevcut kira sözleşmesi Rus birliklerinin 2017 yılına kadar şehirde konuşlanmasına izin veriyordu. Askerlerin Kyiv’in izni olmadan şehri terk etmelerine izin verilmiyordu.

2013-2014 kışında Yanukoviç, Avro-Maydan Devrimi olarak bilinen hadisede Kyiv’deki Bağımsızlık Meydanı’nda protestocuların dövülmesini ve vurulmasını emretti.

Bu arada Kırım’da, özellikle de Kırım Tatar toplumunun büyük rol oynadığı başkent Simferopol’de Ukrayna yanlısı protestolar da yaşandı. Bu Avro-Maydan yanlısı protestolar sıklıkla Rus yanlısı grupların karşı gösterileriyle karşılandı ve bu da gerginliklere ve ara sıra şiddete yol açtı.

Tarih Tekerrür Ediyor

Avro-Maydan Devrimi’nin sona ermesinden sadece bir hafta sonra Rus birlikleri Kırım’ı yasadışı bir şekilde işgal ettiğinde, Rus propagandası savaşı meşrulaştırma çabalarına başladı.

Mart 2014’te yapılan ve 2022’de Ukrayna’nın dört bölgesinde daha tekrarlanacak olan, sahte referandumda Moskova, Kırım’daki nüfusun %97’sinin Rusya’ya katılmak istediğini bildirdi.[3]

Sahte oylama aynı ayın sonlarında BM Genel Kurulu tarafından kınandı ve geçersiz ilan edildi.

Ancak referandumun kendisi yeterli değildi.

“Ruslar için Kırım, ‘onların değil” olmaksızın ‘bizim’ de olamaz” diye yazıyor Wilson.

İlhakla birlikte, Kırım Tatarlarının yerli statüsünü revize eden ve en aza indiren, devlet destekli yeni bir tarih dalgası geldi. Rus tarihçi Sergey Çernyahovskiy, ilhakı “Reconquista” [Yeniden Fetih] olarak nitelendirdi ve II. Yekaterina tarafından fethedildiğinde Kırım Tatarlarının yarımadada çoğunlukta olduğunu yalanladı.

Kırım’ı işgal eden Rus yetkililer, Kırım Tatarlarına karşı keyfî tutuklamalar, işkence ve adam kaçırmalar da dahil olmak üzere bir korkutma ve taciz kampanyası başlattılar.

Tıpkı Kırım Tatarlarının Nazi işbirlikçisi olmakla suçlandığı gibi, şimdi de pek çoğu Rusya tarafından uydurma aşırılıkçılık suçlamalarıyla hapse atılıyor.

Rus yetkililer ayrıca Kırım Tatar medya kuruluşlarını da hedef alarak televizyon kanallarını ve gazeteleri kapattı ve Kırım Tatar halkının temsil organı olan Meclis’i yasakladı.

Eşzamanlı olarak Rusya, ilhaktan bu yana Sovyet oyun kitabında bulunan iki önemli noktayı daha takip etti: demografik manipülasyon ve tarihin çarpıtılması.

2014’ten sonra Kırım’ı terk eden ve kendisini Ukraynalı olarak tanımlayan çok sayıda kişiye ek olarak, yaklaşık 40.000 Kırım Tatarı ülke içinde yerinden edilmiş kişi statüsü için başvurdu; yerinden edilenlerin gerçek sayısı muhtemelen çok daha yüksek.

Eski Meclis Başkanı Mustafa Cemiloğlu’na göre 2014-2018 yılları arasında 850.000 ile bir milyon arasında Rus Rusya’dan Kırım’a göç etti.

Vatana Dönüş

Başkan Zelenskıy, Ukrayna’nın Kırım da dahil olmak üzere işgal altındaki tüm bölgeleri kurtarma niyetinde olduğunu defalarca açıkça belirtti.

Dokuz yıllık Rus işgali, aralıksız revizyonist propaganda ve çarpık demografik denge, Kırım’ın yeniden entegrasyonunu savaş sonrası Ukrayna için en zorlu güçlüklerden biri haline getirecek.

Ancak yasal olarak Kırım Ukrayna’ya aittir.

Tarihsel topraklara, Sovyet transferlerine veya sözde “halkın iradesine” ilişkin hiçbir propaganda, toprakların zorla ilhak edilmesinin uluslararası hukukun tüm anlayışlarında yasa dışı olduğu ve 21. yüzyıl dünya düzeninde tamamen kabul edilemez olduğu gerçeğini değiştiremez.

Ancak daha da önemlisi, Kırım’ın egemen Ukrayna’nın ayrılmaz bir parçası olarak yeri, Rus sömürgeciliğine ilişkin kanlı ve trajik deneyimleri gelecekteki yollarını Ukrayna ile uyumlu hale getiren Kırım Tatarları için tarihsel bir adalet meselesidir.

Kırım’ın Ukrayna’nın yasal bir parçası olma statüsü bu iki temele dayanmaktadır.

* Francis Farrell The Kiev Independent gazetesinde muhabir olarak çalışmaktadır. Elimizdeki yazı işbu gazetesin 24 Mayıs 2023 tarihli sayısında yayınlanmıştır. İnternet yayını için bkz. https://kyivindependent.com/who-does-crimea-really-belong-to/

[1] Andew Wilson, “Imagining Crimean Tatar History since 2014: Indigenous Rights, Russian Recolonisation and the New Ukrainian Narrative of Cooperation”, Europe-Asia Studies, Vol. 73, no. 5, 2021, s. 837-868 [EMEL].

[2] Yazarın bu rakamı hangi kaynağa dayanarak zikrettiğini bilmemekle beraber sehven yapılmış bir yanlış aktarım veya tapaj hatası olma ihtimalini de göz ardı etmiyoruz. [EMEL]

[3] İşgalci birliklerin namlularının gölgesinde ve uluslararası bağımsız gözlemcilerin yokluğunda yapılan bu sonucu baştan belli sözde referandumun gayri kanunî ve gayri meşru olması bir yana ilan edilen katılım ve sonuç rakamları da güvenilir olmayan ve ikna edicilikten uzak kendinden menkul beyana dayalıdır. [EMEL]

Nisan-Mayıs-Haziran 2024. Sayı: 287.  sayfa .

TAVSİYELER

MÜSTECİB ÜLKÜSAL’I KABRİ BAŞINDA ANDIK

Emel dergimizin kurucusu, başyazarı, Kırım Milli Kurtuluş Merkezi Başkanı, Emel Kırım Vakfımızın kurucusu ve 10 …