KİTAP TANITIMI: KIRIM’DAKİ KIRIM TATAR (TÜRK-İSLÂM) MİMARÎ YADİGÂRLARI

KİTAP TANITIMI

 

KIRIM’DAKİ KIRIM TATAR (TÜRK-İSLÂM)
MİMARÎ YADİGÂRLARI

 

Proje Yöneticileri: Hakan Kırımlı & Nicole Kançal-Ferrari

Yazarlar: Hakan Kırımlı, Nicole Kançal-Ferrari, Gökçe Günel, İbraim Abdulla, Nariman Abdülvaap, Safiye Eminova, Gülşen Dişli

Fotoğraflar: Osman Oktar, Gökçe Günel, Nicole Kançal-Ferrari, Hakan Kırımlı, Enver Halilov, Seytyahya Kazakov, Hakan Kırımlı (Şahsî arşiv), Nizami İbraimov (Şahsî arşiv), Bahçesaray Tarih ve Kültür Parkı Arşivi

T.C. Başbakanlık Yurtdışı Türkler Ve Akraba Topluluklar Başkanlığı Yayınları, 2016

 

Bülent TANATAR

Tarihin bir ironisi olsa gerek, Orta ve Doğu Avrupa’daki bir zamanların “tarihsiz halkları” (geschichtslose Völker), Friedrich Engels’i ters köşeye yatıracak şekilde, bugün tarih sahnesinde ayrıcalıklı yerlere sahiplerken aynı bölgedeki bir zamanların şanlı “tarihli halkları”ndan (geschichtliche Völker) Kırım Tatarları bugün kendi anavatanlarında sürgün vaziyette yok olma tehdidi altında yaşamaktalar. Nitekim ibretlik bir örnek vermek gerekirse UNESCO’nun tehlikede olan diller atlasına göre hâlihazırda Kırım Tatarca “ağır biçimde tehlikede” (severely endangered) olan bir dil konumunda. Özellikle 2014 Şubat sonundan bu yana Rusya’nın fiilî işgali altında yaşayan Kırım’da Tatarlar bugüne gelinceye dek birçok badirelerden geçtiler. 1783’de Rusya İmparatorluğu tarafından ilhak edilen Kırım Hanlığı ve bitişik topraklarında başlayan Kırım Tatarlarının fiziksel ve kültürel kanaması (yüz binlerce canın yerinden yurdundan edilmesi ve yüzyılların birikimi sayısız uygarlık eserine yönelik vandalizm) değişik tempolarda ve boyutlarda olmak üzere günümüze dek sürmüştür. Üstelik bu kanama hem zamanda (yüzyıllara yayılan bazen yoğun, ama genelde süreksiz karakterdeki göçler, göçe zorlamalar ve meşum 1944 sürgünü) hem de mekânda (bizatihi Kırım ve bugün Ukrayna’nın güneyini oluşturan havalisi, Dobruca, Orta Asya…) çoğul bir seyir izlemiştir. 21. yüzyıl da onların kaderlerinde olumlu bir değişiklik yaratmadı. Bugün yine ellerinden varlıkları alınmakta (gerek Kırım Fonu gerekse Meclis binası müsadere edildi), evleri aranmakta, kaçırılıp öldürülmekte (3 çocuk babası 39 yaşındaki Reşat Amet), kaybedilmekte (Dünya Kırım Tatar Kongresi yönetim kurulu üyesi 30 yaşındaki Ervin İbragim) ya da hapislerde çürütülmektedirler (Kırım Tatar Millî Meclisi başkan yardımcısı Ahtem Çiygöz).

İşte elimizdeki bu zengin görsel malzemeli ve ayrıntılı şerhli prestij kitabının sayfalarını çevirirken zihnimizi bu maziye ve şimdiye açık tutarsak bu eserin değerini çok daha vukufla idrak ederiz. YTB’nin desteğiyle Hakan Kırımlı ve Nicole Kançal-Ferrari’nin yürütücülüğünde 2012 yılında uygulamaya koyulan Proje’nin asıl mekânındaki arazi çalışmaları XIX. yüzyılvari bir eylemle Ukrayna’dan çalınan Kırım’ın Rusya devleti tarafından 2014 Şubat ayında başlayan işgali öncesinde kıl payı tamamlanmış ve nihayet 2016’da yayına hazırlık çalışmaları da bitirilerek bu tarihsel önemdeki yadigârların envanteri gün yüzüne çıkmıştır. Eserin ortaya çıkarılmasına saha çalışması, kataloglama, fotoğraf çekimi, şahsî arşivlerindeki fotoğrafların takviyesi, takdim, önsöz ve şerhlerin yazımı, vb. şeklinde çok sayıda kişinin farklı düzeylerde katkıları olmuş. Eser, çok yerinde olarak, yayın öncesinde vefat eden katkıda bulunanlardan Kırımşinas İbraim Abdulla’nın anısına adanmış. Gerek proje yürütücüleri gerekse katkıda bulunanlar tarih, sanat tarihi, mimarlık, arkeoloji, Kırımşinaslık gibi alanlara yıllarını vermiş, hakikaten alanlarında rüştünü ispat etmiş ve konunun hâkimi kişiler. Bu da kuşkusuz eserin değerini artırmaktadır. Envantere yalnızca münhasıran Kırım yarımadasındaki izi günümüze kalmış ve en eskisi Altın Orda devrinden kalma kamusal nitelikteki Türk-İslam eserleri (camiler, tekkeler, türbeler, kervansaraylar, çeşmeler, hamamlar, medreseler, köprüler, kaleler, vb.) dâhil edilmiş ve bunlar haklarında bilinen bilgilerle doyurucu biçimde izahlarla desteklenerek sunulmuş. Anılan bütün eserlerin kitaptaki sunum, hikâye/tarihçe ve tahlilleri kitabî kaynaklarla da mukayese halinde bizzat yerinde yapılan gözlemlerle harmanlanarak desteklenmiş. Gördüğümüz kadarıyla eserin tek eksiği dökümü verilen eserlerin lokasyonlarını gösterecek tarzda harita ya da haritaların mevcut olmayışı. Bunun da yapılacak müteakip baskılarda giderileceğini umarız.

Hakan Kırımlı ve Nicole Kançal-Ferrari’nin kaleme aldıkları “genel analiz”  Kırım yarımadasındaki maddî ve manevî yaşamın 1783’deki ilhakı izleyen asıl hal-i pürmelalini daha Rus işgali devri öncesinden başlayarak (1736’daki general Münnich’in komutasındaki Rus ordusunun bilhassa Bahçesaray ve Akmescit’teki Saray tahribatları) incelikle tasvir ederek başlıyor ve ilk işgali izleyen devirden itibaren yarımadada geçen Kırım Tatarlarına ait medeniyet ve kültür varlıklarının uzun ve derin tahribat ve imha süreçlerinin serencamını çarpıcı örneklerle gözler önüne seriyor. Öyle ki İbn Fadlan, İbn Battuta, Evliya Çelebi, Marcin Broniewski, Baron de Tott, Claude-Charles de Peyssonel gibi daha hanlık zamanında bölgeyi ziyaret eden seyyah veya diplomatların kayıtları ya da işgalin hemen ardından bölgeden geçen veya bölgeyi çalışan Peter Simon Pallas, Charles-Gilbert Romme, Edward Daniel Clarke, Edmund Spencer, Frédéric Dubois de Montpéreux, vb. gibi seyyah, natüralist veya din adamlarının geride bıraktıkları tasvirler ve anlatı literatürü olmasaydı bugün Kırım’da bir zamanlar İslam itikatlı bir Türk-Tatar toplumunun yaşayıp iz bıraktığına inanmak zor olurdu demek abartı sayılmaz.

Pek muteber bir “aydınlanmış despot” olarak nam salan II. Yekaterina’dan beri Ruslar Kırım’daki Türk-Tatar varlığına ait nişaneleri göstermelik oryantalist çekicilik nümunesi olarak saklanacakları Bahçesaray ve Karasuzbazar gibi birkaç münhasır yöreyle sınırlı tutup bölgeyi hızla İslamî ve Türk-Tatar unsurlarından arındırarak buranın gerek ruhunu gerekse uzamını önce Hıristiyanlaştırma, sonra da Slavlaştırma yönünde mitoslaştıracak girişimlerde bulundular. Bu süreçler ABD’de Mara Kozelsky ve Kelly O’Neill’in son dönemlerde yaptıkları kimi çalışmalarda yetkinlikle gösterilmiştir. 1920’li yılların ikinci yarısında, bölgede kısmî Kırım Tatar özerkliğinin kurulup kültür ve ekonomi alanlarında Sovyet sistemi çerçevesinde “Tatarlaştırma” politikaları izlenirken yarımada boyunca Osman Akçokraklı, Üseyin Bodaninskiy, Nikolay Ernst, Boris Zasıpkin gibi ilim adamlarının ekspedisyon, kazı ve makaleleri Tatar Kırım’a dair birçok önemli bulgu ve kalıntıyı gün yüzüne çıkartmıştı. Kuşkusuz bundan sonra uzun bir karanlık devir yaşandı. Çarlığın elinden kurtulabilmiş az sayıdaki eser Sovyetlerin halkları özgürleştirme iddiasındaki yeni rejiminde bugün Palmira’da IŞİD’in yaptıklarını aratmayacak hunharlıkta muamelelere reva görüldü. Hatta Sovyetlerin yıkılışını izleyen dönemde ancak anavatanlarına geri dönebilen Tatarlara ve onların mazisinden geri kalanlara yönelik antipatik ve muzır yaklaşım bölgenin Rus çoğunluklu vatnik[1] zihniyetli yeni efendilerinin elinde de benzer şekilde devam etti. Hele günümüzde yeni Rus işgal ve ilhakından sonra Kırım’daki Tatarların bizzat varlıkları dahi Allah’a emanet.

Eserin tasarlanması, hazırlanması, gerçekleştirilmesine maddî ve manevî katkıda bulunan herkesi tebrik ederiz. Bu tür çalışmaları Kırım Tatarlarını tarihe iade etme çabası olarak görmek gerekir. Okuyucusu ve ders çıkarıcısı bol olsun.    

[1] Sözcük anlamı pamuklu kapitone ceket giyen olan vatnik çağdaş Rus ve Ukrain argosunda küçültücü olarak körü körüne rejimi savunan, aykırı düşünenlerden nefret eden aklı kıt kişiler için kullanılıyor.

TAVSİYELER

MÜSTECİB ÜLKÜSAL’I KABRİ BAŞINDA ANDIK

Emel dergimizin kurucusu, başyazarı, Kırım Milli Kurtuluş Merkezi Başkanı, Emel Kırım Vakfımızın kurucusu ve 10 …