Niyar QURTBİLAL.
2010 yılında Polonya’nın başkenti Varşova’da Prof. Dr. Henryk Jankowski’nin «KIRIM TATAR DİLİ» kitabı yayınlandı. “DIALOG” yayınevi tarafından basılan bu eser araştırmacının Kırım Tatar dili ile ilgili ikinci kitabıdır. Söz konusu eserin önsöz’ünde belirtildiği gibi, çalışmanın yazılış amacı, Kırım Tatar dilinin içyapısını, esas sosyolengüistik ve diyalektolojik vasıflandırmayı özlü fakat oldukça ayrıntılı bir şekilde sunmaktır (2010: 17). Türk dilleri ailesinde Oğuz-Türk karışımı mahiyetiyle gayet orijinal mevkiye sahip olan ve birbirinden oldukça farklı diyalektleri kapsayan Kırım Tatar dili ile ilgili kaleme alınan bu eserin bir başka amacı da kitabın önsözünde şu şekilde belirtilmiştir: “Kırım Tatar dili Kıpçak dilleri arasında en Oğuzlaşmış dildir, Türk Dilleri içinde ise en karışık olanıdır, Türkçeyi (Türkiye Türkçesini) iyi bilen ve Türkoloji temelleri hakkında bilgisi olan kişiler için günümüz edebi Kırım Tatar yazı veya konuşma dilini anlamak büyük zorluk teşkil etmemektedir. Fakat Kırım Tatar dilinin Kuzey Şivesi için ekstra eğitim, ya da Kıpçak dillerinden en az bir tanesinin iyi bilinmesi gerekmektedir. Söz konusu eser bu amacı kolaylaştırmak düşüncesiyle yazılmıştır ’ (2010:17). Kırım Tatar dilini bilimsel metotlarla öğrenen ve öğreten Prof. Henryk Jankowski, bir Bilim Adamı, Dilci ve Türkolog sıfatıyla Kırım Tatar dili ile ilgili teorik temelli çalışmalar yaparken sadece Kırım Yarımadası coğrafyasıyla sınırlı kalmamış, Romanya, Bulgaristan, Türkiye gibi ülkelerde konuşulan Kırım Tatar dili ile ilgili olan araştırmaları da ele almaya çalışmıştır. Kitapta Kırım Tatar dilinin diyalektleri ile ilgili sunulan malzemelerin çoğu Kırım’ın farklı yerlerinden alındığı gibi Dobruca’dan (Romanya), Bulgaristan’dan ve Türkiye’den alınan örneklere de yer verilmiştir. Ayrıca Türk dilleri grubunda yer alan, Kırım Tatar diline yakın olan veya aynı özelliklere sahip olan diğer Türk dilleri de göz önünde bulundurulmuştur. Bilim adamının bizzat kendisinin Kırım’ı ziyaret ederek burada araştırmalarını yürütmesi, O’nun Türk dillerinin birçoğuna hakim olması, bu çalışmanın kapsamını genişlettiği gibi önemini de artırmaktadır. Elimizdeki kitabın içeriğine göz attığımızda, kitapta yedi ana bölümün bulunduğunu, her ana bölümün alt bölümlere ayrıldığını görüyoruz. Birinci bölüm olarak geçen “Giriş” kısmında “Kırım Tatarları ve Günümüz Kırım Tatarcası”, “Dilin tarihi ile ilgili bir deneme”, “Kırım Tatarcası ve Kırım’ın Diğer Türk Dilleri”, “Kırım Tatar Diyalektleri”, “Dilin Sosyal ve Stilistik Türleri”, “Kırım Tatarcası Üzerine Yapılan Araştırmaların Durumu” ve “Dil Malzemelerinin Derlenmesi” gibi alt bölümler yer almaktadır. Kitabın ikinci bölümünde Kırım Tatar dilinin sesbilgisi, fonolojisi ve yazısı ile ilgili alt bölümler, üçüncü bölümünde morfonoloji, dördüncü bölümünde morfoloji, beşinci bölümünde cümle bilgisi, altıncı bölümünde dilde bulunan sözcükler ile ilgili konular incelenmektedir. Kitabın son yedinci bölümünde ise Kırım Tatar dilinde yazılan metinlerden örnekler verilmiştir. Eserde Kırım Tatar dili şu şekilde tanımlanmaktadır: ‘Aslına bakıldığı zaman üç esas diyalekt ile oluşan ve günümüzde Kırım Tatar dili olarak isimlendirilen bu dil iki farklı dili kapsamaktadır – asıl Tatarcayı ve güneyde Kırım Türkçesini. Tarih boyunca birbirinin içine geçip karışan, yıllardır sıkı ilişki içinde olan bu diller Kırım’da yaşayan Türk asıllı sakinlerin çoğu için aynı dili oluşturmaktadır. Bundan dolayıdır ki Kırım Tatar dilini araştıran önemli araştırmacılardan hiç kimse dildeki diyalekt farklılığını dil farkı olarak kabul etmemiştir. Üstelik günümüzde asıl Kırım Tatarcası büyük bir derecede Türkçeleşmiştir, bu da onu Kırım Türkçesine yakınlaştırmaktadır. Bununla beraber Kırım Türkçesi de Tatar dilinin grameri ve sözvarlığının birçok unsurunu içine çekmiştir. İşte bu yüzdendir ki, var olan geleneğe, ayrıca bu dili kullananların çoğunun dil bilincine dayanarak söz konusu çalışmamızda tek bir Kırım Tatar dilinden bahsedeceğiz ve bu dili üç diyalekte ayıracağız’ (2010:18-19). Prof. Jankowski Kırım’ın güneyinde Kikineiz’den Sudak’ın doğusunda Qoz köyünü içine alan bölgeye kadar uzanan arazilerde konuşulan dili Güney Diyalekti, Kırım’ın dağlık bölgesinde, kuzeydeki yumuşak eğilimli yamaçlarda ve dağ eteklerinde bulunan yerleşim merkezlerinde konuşulan dili Kırım Tatarcasının Orta Diyalekti, geri kalan ve eskiden kır bölgesi olarak bilinen Kırım’ın önemli kısmında, büyük şehirler hariç seyrek nüfuslu yerlerde konuşulan dili Kuzey Diyalekti grubuna dahil etmektedir. Bilgin, günümüzde nerdeyse görünmediğini belirtse de kuruluşuna ve söz varlığına göre Kırım Tatar dili Güney Diyalekti’nin halis şeklini Kırım Türkçesinin güney-batı ya da Oğuz dilinin Kırım Türkçesi olarak kabul edilmesi gerektiğini ifade etmektedir. Orta ve Kuzey Diyalektlerini, kuruluşuna ve söz varlığına göre asıl kuzey-batı, yani Kıpçak dili olduklarını belirtmektedir. Prof. H. Jankowski Kırım’ın bütün diyalektlerinin karışık bir mahiyete sahip olduğunu iddia eden birkaç müellifin değerlendirmesini isabetli bulsa da, yine de dilleri Tatar dilinin çok az etkisi altında kalan, dolayısıyla Türkçe olan birkaç yaşlı kişinin dilini kaydetmeye imkanı olduğunu belirterek bu insanların çoğunun XX. yüzyılın onuncu ve bir kısmının da yirminci yıllarında dünyaya geldiğini ifade etmektedir (2010:19-20). Dobruca’daki Tatarların dilinden söz ederken, ünlü Türkolog Kırım’da yaşayan Tatarlardan farklı olarak Nogay diyalektini koruduklarını ve bu diyalektin dil olarak günümüzde Kuzey Kafkasya’da konuşulan Nogayca ile birleştirilmesi gerektiğini yazmaktadır (2010: 28). Prof. H. Jankowski kendi eserinde Kırım Tatar dilinin tarihi süreci hakkında fikir yürütürken XIII. yüzyılın sonunda ve XIV. yüzyılın başında yarımadada konuşulan Kırım Tatar dilini Codex Cumanicus’tan bildiğimiz o dönemin Kıpçakçası ya da Kumancası ile özdeşleştirebileceğimizi belirtmektedir (2010:33). Söz konusu kitapta 1453 yılında Hacı Giray Han tarafından yazılan yarlık, Kırım Hanlığı döneminden günümüze kadar gelen ilk diplomatik belge olarak örnek gösterilmiş ve dönemin Kırım Tatarcası bazı Arapça terkipler dışında, kuzey-batı (Kıpçak) dilleri ile birçok ortak özellikler taşıyan, fakat kesinlikle güney-batı (Oğuz) dillerinden farklı olan tipik güney-doğu dili olarak değerlendirilmiştir (2010:34). Söz konusu eserde 1469 ve 1475 yıllarında Hacı Giray Han’ın oğlu Mengli Giray tarafından yazılan sıradaki iki mektupta Arapça yapılara daha geniş yer verilmişse de, mektupların yine aynı dille yazıldığı belirtilmiştir. Ünlü Türkolog Kırım Hanlığı’nın Osmanlı Devleti himayesine girdikten sonra Mengli Giray Han’ın Fatih Sultan Mehmet’e hitaben yazdığı üçüncü mektubunda kullandığı dilin tamamen Türkçe olduğunu, bundan sonraki dönemlerde, özellikle Osmanlı Sultanlarına hitaben yazılan diplomatik belgelerde Türk diline ağırlık verildiğini ifade etmektedir. Fakat buna rağmen, 1478/1479 tarihlerinde Mengli Giray Han ile Qırq Yer sakinleri arasında yazılan ve 1982 yılında Vásáry tarafından neşredilen bir mektup kaynak olarak gösterilerek Kırım Hanlarının kalem odasında Altın Ordu’nun edebî geleneğinin hala sürdürüldüğü ifade edilmektedir. Prof. Jankowski’nin belirttiği gibi, bu mektupta Harezm kalem odasına özgü olan bazı tipik özellikler dışında, y- → c– değişimi (örneğin caqlı ‘taraflı’) gibi Kıpçak etkisi de görülmektedir. Eserde, XVII. yüzyılın ortasında İsveç Kral ailesine Saray’dan Kırım Tatar hanımları tarafından yazılan mektuplar, hanlarla Hıristiyan hükümdarlar arasında yapılan mektuplaşmalar örnek gösterilerek dilde Kıpçakça ve Altın Ordu (Uluğ Orda) kalem odasının eski geleneğinden miras kalan şekillerin de Türkçenin yanında kullanıldığı belirtilmektedir. Bulunan kaynaklardan yola çıkarak Prof. Jankowski’ye göre Kırım’da Tatar-Türk iki dilli ortamı işte bu zamandan itibaren ortaya çıkmış sayılabilir. Bilgin, bu dillerin akrabalığını ve benzerliğini de göz önünde tutarak Kırım’da diglossia ortamının meydana geldiğini bile tahmin etmektedir. Bilim adamına göre belgelerin doğru ve eleştirel yayınlarının bulunmaması nedeniyle Kırım Tatar dilinin tarihi sürecini araştırmak zordur. Ünlü Türkolog XV. yüzyılda idari, hukuki ve edebi dil olarak kullanılan Türkçe birçok sahada etkisini gösterdiği için Tatarca eserlerin sayısının sınırlı olduğunu belirterek, XIX. yüzyılda yazılanlar dahil olmak üzere, eski Kırım Tatar edebiyatıyla ilgili muhtelif yayınlara son derece ihtiyatlı yaklaşılması gerektiğini vurgulamaktadır. Ayrıca, Prof. Jankowski’ye göre XIX. yüzyılda Kazembek ya da Velyaminov-Zernov tarafından yayınlanan tarihi kaynaklardan da son derece ihtiyatlı yararlanmak gerekir. İşte bu nedenle, araştırmacı, Kırım Tatar dilinin tarihi gramerinin yazılması için daha erken olduğunu düşünmektedir. Prof. Jankowski’ye göre ilk Kırım Tatar bilginlerinden eleştirel yayınlar üzerinde çalışmalar yapan Nariman Seyit Yahya tarafından hazırlanan ve filolojik olarak mükemmel olan eserlerden rahatlıkla yararlanılabilir. Çok zengin kaynakçadan yararlanarak eserini yazan ünlü Türkolog Prof. Jankowski, Kırım Tatar dili üzerine yapılan çalışmaları değerlendirmiş, kendine göre düzeltmeler yapmış, gözden kaçan veya yanlış yorumlanan bazı noktaların kendince izahını yapmaya da gayret etmiştir. Kırım Tatar dilinin Polonya’da tanıtılmasına kalemiyle emek veren Prof. Dr. Henryk Jankowski’nin bu eseri, Kırım Türkçesi ve grameri ile uğraşanlar için zengin bir malzeme sunmakta olup, müracaat etmeleri gereken bir kaynaktır. Dileğimiz, Türk Dünyası ortak kültürüne kazandırılan «KIRIM TATAR DİLİ» kitabının, en kısa zamanda Ana dilimize tercüme edilmesidir.Etiketler:Henryk Jankowski
TAVSİYELER
TÜRK DÜNYASINDA KADIN ÇALIŞTAYI KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ’NDE YAPILDI
Türk Dünyasından kadın temsilcilerini bir araya getiren ve açılışına KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Ersin TATAR’ın da …