27 Eylül 1964 Pazar günü bir büyük Türk düşünürünün ölümünün 50. yıldönümüdür. Türklüğün bu büyük evlâdı hâtırası kalblerimizde, düşünceleri kafamızda yaşıyan İsmail Gaspralı’dır.
Bir zamanlar kötü bir kader çizgisi olarak Türk uluslarının karşısına dikilen, çözülme, dağılma ve gerileme devirlerinde aydınlar, düşünürler buna bir çare aramıya koyulmuşlardı. Türk devletleri XIX. yüzyıl içinde benliğinden, dirliğinden düzeninden çok şey yitiriyor, giderek birer birer tutsak oluyorlardı. Bu olumsuz gidişe karşı çıkmak için bir kurtuluş yolu aranıyordu. Başlangıçta bunu (Dinde birlik) te aramışlardı. Müslümanlık, Türk ulusları için bir kurtuluş umudu, bir çıkış kapısı sanılıyordu. Oysa din kavramı XIX. yüzyıl için tam ve birleştirici bir çıkış kapısı, kurtuluş umudu olamazdı. İslâmiyet bile bunu başaramazdı. Uluslar politik, ekonomik, sosyolojik ve kültürel uyuşukluklar içinde bocalayıp dururlarken, ortaya çıkışından bu yana çeşitli nedenler ve etkenler yüzünden zaten asıl amacını ve güçlüğünü yitirmekte olan din kavramı bu uyuşukluğu büsbütün arttırmaktan başka bir şeye yaramıyacaktı. Nitekim bu böyle olmuştur, işte o çağlarda soylu, güçlü, inanmış bir Türk düşünürü olan İsmail Gaspralı ortaya çıkıyor ve (Dilde, fikirde, işte birlik) düsturu ile olumlu yola yöneltiyordu. Türkün ve Türklüğün de aradığı buydu. Buna gereklilik duyuyordu.
İsmail Gaspıralı bugün sağ olsaydı mutlaka büyük sevinç ve gurur duyacaktı. Çünkü onun amaçlarından biri yerleşmiş, gelişmiş, ulusa mâl olmuştu. Fikirde ve işte birlik bugün için onun tüm gönlünce dilediğince değilse bile, dilde bir birlik vardı. Üstelik onun başladığı dilde arınma, durulma Atatürk ve Atatürk gençlerinin elinde gerçekten olumlu bir çıkışla gelişmiş, ulusun olmuştu. Artık İstanbula (Der saadet), diyen kendi dilini küçük gören kişiler yoktu. Yazı dili, konuşma dili, aydın dili, sokak adamının dili diye de bir ayrıntı da yoktu. Yurttaşlarımız aynı dili kullanıyorlardı. Bu biraz da Gaspralı’nın başarısıydı, elbette…
İsmail Gaspralı’nın aziz hâtırasını ölümünün 50. yıldönümünde saygıyla anarız.
Emel 24. Sf. 26.