TARAFSIZLIĞIN KARANLIK YÜZÜ
Slavoj ŽIŽEK[1]
Çeviren: Bülent TANATAR
17 Şubat 2023
Rusya’nın Ukrayna’ya karşı saldırı savaşını başlatmasından bu yana, Brezilya, Hindistan ve Güney Afrika gibi gelişmekte olan büyük ülkeler mücadelenin dışında kalmaya çalıştılar. Yine de, Batılı “pasifistler”de olduğu gibi, bu ülkelerin bağlantısızlığı, emperyalizme zımnî destek anlamına gelir.
LJUBLJANA – Geçtiğimiz Mayıs ayında, Luiz Inácio Lula da Silva, Brezilya cumhurbaşkanı olarak yeniden seçilmeden önce, Ukrayna Devlet Başkanı Volodımır Zelenskıy ve Rus mevkidaşı Vladimir Putin’in Ukrayna’daki savaşta eşit sorumluluğa sahip olduğunu iddia etti. Yine de taraf tutmayı reddetme Brezilya’dan, Güney Afrika’dan veya Hindistan’dan gelse de, Rusya’nın saldırı savaşında “tarafsız” olduğunu iddia etmek savunulamaz.
Aynı şey bireyler için de geçerlidir. Yoldan geçen biri, bir sokağın köşesinde bir çocuğu amansızca döven bir adam görse, tanığın bunu durdurmaya çalışmasını bekleriz. Tarafsızlık söz konusu olamaz. Aksine, eylemsizliğin ahlakî ahlaksızlığından şikayet ederiz.
O halde Roger Waters’ın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne yaptığı son açıklamalara nasıl yanıt vermeliyiz? Bir video görüşmesinde, aktivist ve Pink Floyd’un kurucu ortağı, dünya çapında “dört milyar kadar erkek ve kız kardeş” adına konuştuğunu iddia etti. Rusya’nın Ukrayna’daki savaşının yasadışı olduğunu ve “mümkün olan en güçlü terimlerle” kınanması gerektiğini kabul etti. Ama sonra eklemek için acele etti:
“Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sebepsiz değildi, bu yüzden provokatörleri de mümkün olan en güçlü şekilde kınıyorum… Bugün tek mantıklı hareket tarzı, Ukrayna’da acil bir ateşkes çağrısı yapmaktır. Bir Ukraynalı veya Rus hayatı daha harcanamaz, hepsi bizim gözümüzde değerlidir. Bu yüzden iktidara doğruyu söyleme zamanı geldi.”
Waters’ın “gerçeği” gerçekten bir tarafsızlık ifadesi midir? Bu ayın başlarında Berliner Zeitung’a verdiği bir röportajda şunları söyledi: “Belki de olmamalıyım, ama şimdi Putin’in aslında ne dediğini dinlemeye daha açığım. Dinlediğim bağımsız seslere göre, Rusya Federasyonu hükümetinde uzlaşma temelinde kararlar alarak, dikkatli bir şekilde yönetiyor.”
Rus medyasını çok yakından takip eden bağımsız bir ses olarak Putin ve propagandacılarının “aslında ne dediklerini” çok iyi biliyorum. Büyük TV kanalları, Polonya, Almanya veya Birleşik Krallık gibi ülkelere nükleer bomba atılmasını tavsiye eden yorumcularla dolu. Putin’in yakın müttefiklerinden biri olan Çeçen diktatör Ramzan Kadırov şimdi açıkça “Satanizme karşı mücadelenin tüm Avrupa’da ve her şeyden önce Polonya topraklarında devam etmesi” çağrısında bulunuyor.
Gerçekten de, resmî Kremlin çizgisi, savaşı Ukrayna’nın Nazilikten arındırılması ve şeytanlaştırılması için “özel bir operasyon” olarak tanımlıyor. Ukrayna’nın “provokasyonları” arasında Onur yürüyüşlerine izin vermesi ve LGBTQ+ haklarının geleneksel cinsel normları ve toplumsal cinsiyet rollerini baltalamasına izin vermesi yer alıyor. Kremlin yanlısı yorumcular, George Orwell’in 1984’ünün faşizm veya Stalinizm değil, liberalizm eleştirisi olduğunu iddia edecek kadar ileri giderek “liberal totalitarizm”den bahsediyorlar.
Ana motifin Ukrayna’nın hayatta kalmasına yardım etmemiz gerektiği olan Batı medyasında böyle bir şey bulunmuyor. Bildiğim kadarıyla kimse Rusya’nın sınırlarının değiştirilmesini veya topraklarının bir kısmının ele geçirilmesini talep etmedi. En kötüsü, sanki Putin rejimi bir şekilde Puşkin, Çaykovski ve Tolstoy gibilerini temsil ediyormuş gibi, Rus kültürünü boykot etmek için ters tepecek (counterproductive) taleplere rastlıyoruz. Bir saldırgana karşı Ukrayna’yı desteklediğimiz gibi, Rus kültürünü de Kremlin’deki tacizcisine karşı savunmalıyız. Ayrıca, yok edici tarzda galebe çalmaktan (triumphalism) kaçınmalı ve hedefimizi olumlu terimlerle çerçevelendirmeliyiz. Birincil hedef Rusya’nın kaybetmesi ve aşağılanması değil, Ukrayna’nın hayatta kalmasıdır.
Batı dışındaki “tarafsız” ülkeler, savaşın sömürgeciliğin dehşetiyle veya ABD’nin Irak’ı işgali gibi daha yakın tarihli olaylarla karşılaştırıldığında sönük kalan yerel bir çatışma olduğunu iddia ediyor. Ancak bu bariz bir kaçak güreştir. Ne de olsa, Rusya’nın emperyalist savaşının kendisi bir sömürgecilik eylemidir. Tarafsızlık iddiasında bulunanlar, başka yerlerdeki sömürgeleştirmenin dehşetinden şikayet etmek için de konumlarını kaybederler. Waters, İsrail sömürgeciliğine karşı Filistin direnişinin sesli bir savunucusudur. Ukrayna’nın Rus sömürgeciliğine karşı direnişi neden daha az desteğe değer olsun ki?
Bazen işler gerçekten bu kadar basittir, özellikle de Rusya yeni bir saldırı ile savaşının yıldönümünü kutlamaya hazırlanırken. Rusya’nın yıkıcı eylemlerinden Ukrayna’yı sorumlu tutmak ya da Ukraynalıların kahramanca direnişini yanlış bir şekilde barışın reddi olarak nitelendirmek müstehcendir. Waters gibi “derhal ateşkes” çağrısında bulunanlar, Ukraynalıların ikiye katlanan Rus saldırganlığına kendi meşru müdafaalarını terk ederek karşılık vermesini istiyorlar. Bu barış için değil, pasifize etmek için bir formüldür[2].
Rusya’nın eninde sonunda galip geleceğini umarak “tarafsızlık” argümanına bel bağladığını bir kez daha belirtmekte fayda var. Askerî tarihçi Michael Clarke’ın açıkladığı gibi, “Kremlin’in planı, Batı bıkana ve Kyiv’e o zamana kadar ele geçirdikleri topraklarla yetinmeleri için baskı yapana kadar savaşmaya devam etmek olacak”. Rusya, “belirsiz bir gelecek” için her yıl yaklaşık 600.000 askerin sessizce seferber edilmesini içerecek uzun süreli bir savaşa hazırlanıyor.
Waters neredeyse haklı: Ukrayna, emperyal emellerine boyun eğmeyi reddederek Rusya’yı gerçekten de “kışkırtıyor”. Bu noktada saldırgan revizyonist komşusunu kışkırtmaktan vazgeçmesinin tek yolu boyun eğmek ve teslim olmaktır. Waters’ın kabul edeceği üzere, aynı şey Filistin için de geçerli.
Ama emperyalizme teslim olmak ne barış getirir ne de adalet. Her ikisini de başarma olasılığını korumak için, tarafsızlık iddiasını bırakmalı ve buna göre hareket etmeliyiz.
[1] European Graduate School’da Felsefe Profesörü olan Slavoj Žižek, Londra Üniversitesi’ndeki Birkbeck Beşerî Bilimler Enstitüsü’nün Uluslararası Direktörü ve en son Heaven in Disorder (OR Books, 2021) kitabının yazarıdır. Çeviriye esas alınan metnin internet adresi şöyledir: https://www.project-syndicate.org/commentary/neutrality-functions-as-support-for-russian-aggression-by-slavoj-zizek-2023-02.
[2] Kelime oyunu: barış sözünden türeyen pacification kelimesi uzlaşma, anlaşma değil, bastırma, etkisizleştirme yoluyla barış getirmek anlamına gelir.