UKRAYNA NÜKLEER SİLAHLARA SAHİP OLMALI MI?

UKRAYNA NÜKLEER SILAHLARA SAHIP OLMALI MI?

 

Slavoj ŽIŽEK*

Türkçeye Çeviren: Bülent TANATAR

 

22 Kasım 2024

Ukrayna’daki durum giderek daha saçma bir hal alıyor. Amerikan izolasyonistleri ve medya, Ukrayna’nın Rusya’ya karşı uzun menzilli füzeler kullanmasını tehlikeli bir tırmanış olarak değerlendirirken, Rusya’nın sivil altyapıya yönelik yeni saldırı dalgası normal karşılanıyor.

 

LJUBLJANA – Donald Trump’ın 2024 ABD başkanlık seçimlerindeki zaferinin ardından, New York’lu Demokrat kongre üyesi Alexandria Ocasio-Cortez, hem kendisine hem de Trump’a oy verenlere alenen seslendi. Görünüşte tutarsız olan bu tercihin nedenini bilmek istedi ve duyduğu baskın cevap, kendisinin ve Trump’ın daha samimi göründüğüydü. Buna karşılık, Başkan Yardımcısı Kamala Harris fazla hesapçı çıkmıştı.

Bu verimli bir alıştırmaydı ve hem Filistinlileri hem de Rusya’yı destekleyen solculara da aynısını sorabiliriz. Sonuçta, Rusya Ukrayna şehirlerini Gazze’ye benzeyene kadar bombalıyor ve tıpkı İsrail hükümetindeki sağcı partilerin Büyük İsrail yaratmak istemesi gibi, Kremlin de Büyük Rusya yaratmayı umuyor. Bu nedenle, Rusya’nın imhacı projesi, sahadaki gelişmeleri değerlendirdiğimizde aklımızın ön saflarında yer almalıdır. ABD Başkanı Joe Biden’ın yönetiminin Ukrayna’nın ABD tarafından sağlanan ATACMS füzelerini (190 mil menzile kadar) Rusya’ya fırlatmasına izin verme kararının hemen ardından Kremlin, Batı silahlarının Rusya Federasyonu’na karşı kullanılmasının yeni nükleer doktrini uyarınca nükleer bir tepkiye yol açabileceği konusunda uyardı. Buna rağmen Ukraynalılar ertesi gün Bryansk Oblast’taki (Ukrayna sınırına bitişik) bir askerî tesise altı ATACMS füzesi ateşleyerek karşılık verdi.

Rusya, hasarın önemsiz olduğunu iddia etse de -füzelerden beşi düşürüldü ve can kaybı yaşanmadı- yeni nükleer doktrininin harfiyen uygulanması, artık ABD ile savaş halinde olduğu ve Ukrayna’ya karşı nükleer silah kullanma hakkına sahip olduğu anlamına gelecektir. Trump’ın etrafındaki bazı kişiler Joe Biden’ı yeni bir dünya savaşına doğru tehlikeli bir adım atmakla suçlarken, Ukrayna’nın çok ileri gittiğini söylemek adil mi? Bu çatışmayı sınırlı tutan kırılgan dengeyi bozdu mu?

Bu sonuca varmadan önce, ABD’nin Ukrayna’nın öncelikli olarak Kursk Oblast’taki yerleri, Rusya’nın Ukrayna mevzilerine yönelik saldırılarının çoğunu başlattığı sınır bölgesini hedef almasına izin verdiğini hatırlamalıyız. AB dış politika şefi Josep Borrell’in (görevinin son günlerindeki) dediği gibi: “Ukrayna, kendilerine sağladığımız silahları yalnızca oku durdurmak için değil, aynı zamanda okçuları vurmak için de kullanabilmelidir.”

Ayrıca, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı kendi kampanyasını birkaç gün önce tırmandırdığını, kış başlamadan hemen önce sivil enerji altyapısına yönelik drone ve füze saldırılarıyla tüm ülkeyi baştan aşağı kapladığını hatırlayın. Altı Ukrayna füzesi tüm dünyada paniğe neden olurken, Rusya’nın Ukrayna altyapısını sistematik olarak yok etmesi, İsrail’in Kuzey Gazze’yi yerle bir etmesine benzer şekilde normalleştirildi.

Durum, saçma olduğu kadar müstehcendir. Barışçıl komşusuna karşı bir fetih savaşı başlatan Rusya, şimdi kendi topraklarını savaştan uzak tutmak istiyor ve kurban olan Ukrayna’yı çatışmayı “genişletmekle” suçluyor. Rusya yeni nükleer doktrini konusunda ciddiyse, eşit derecede ciddî bir karşı doktrin sunalım: Bağımsız bir ülke nükleer bir süper güç tarafından nükleer olmayan güçlerle saldırıya uğrarsa, müttefikleri ona nükleer silahlar sağlama hakkına -hatta görevine- sahiptir, böylece bir saldırıyı caydırma şansı olur.

Putin’in Sovyetler Birliği’ne ve Stalinizme geri dönmek istediği sıklıkla söylenir, ancak bu doğru görünmüyor. Aksine, rejimi, çarlık Rusya’sının nüfuz alanının yalnızca Polonya’yı değil Finlandiya’yı da kapsadığı 1917 öncesi imparatorluk döneminin bir vizyonuyla sürdürülüyor. Putin’in neo-Çarlığının bir hayalden fazlası olup olmadığını zaman gösterecek. Ortaya çıkan çok kutuplu dünyada, her biri kendi nüfuz alanına sahip güçlü imparatorlukların yükselişi oldukça akla yatkın.

Putin’in Haziran 2022’de St. Petersburg Uluslararası Ekonomi Forumu’nda söylediği gibi, “Egemenlik yirmi birinci yüzyılda parçalara ayrılamaz veya bölünemez.” Ona göre, siyasî egemenliği ve millî kimliği korumak esastır, ancak “ülkemizin ekonomik, malî, meslekî ve teknolojik bağımsızlığını” belirleyen her şeyin güçlendirilmesi de önemlidir. Açıkça, Ukrayna, Belarus veya Finlandiya değil, yalnızca yeni bir emperyal Rusya, egemenliğin tüm faydalarından yararlanabilecektir.

İşleri daha da kötüleştiren, Vladimir Putin’in yeni Rus nükleer doktrinini duyurduğu gün, BBC, “Hindistan’ın başkenti Delhi’deki hava kirliliğinin aşırı derecede ciddî seviyelere yükseldiğini, sakinleri boğduğunu ve şehri yoğun bir sis bulutuna çevirdiğini”, hava ulaşımını aksattığını, okulların kapanmasını ve inşaatların durdurulmasını bildiriyor. “Ve uzmanlar önümüzdeki günlerde Delhi’deki durumun daha da kötüleşebileceği konusunda uyarıyor.”

Rusya emperyal saldırganlığa kapılıp nükleer kılıcını şakırdatırken, yüz milyonlarca insan nefes almayı daha da zor buluyor. Medyamız Batı silahlarının Rusya’ya karşı kullanılmasını birinci sayfa “son dakika haberi” olarak duyuruyor ve dar görüşlü solcularımız Ukrayna’nın “aşırı” savunmasını tehlikeli bir tırmanış olarak görüyor. Ancak, varlığımızı tehdit eden bir durum, bahsetmeye bile değmez.

* Slavoj Žižek, European Graduate School’da Felsefe Profesörü, Londra Üniversitesi’ndeki Birkbeck Beşeri Bilimler Enstitüsü’nün Uluslararası Direktörü ve en son olarak Christian Atheism: How to Be a Real Materialist (Bloomsbury Academic, 2024) adlı kitabın yazarıdır. Çeviriye esas metnin internet adresi:

https://www.project-syndicate.org/commentary/ukraine-strikes-russia-despite-putin-new-nuclear-doctrine-by-slavoj-zizek-2024-11

Emel 289.

TAVSİYELER

MÜSTECİB ÜLKÜSAL’I KABRİ BAŞINDA ANDIK

Emel dergimizin kurucusu, başyazarı, Kırım Milli Kurtuluş Merkezi Başkanı, Emel Kırım Vakfımızın kurucusu ve 10 …