TARİHSEL AÇIDAN BAKILDIĞINDA KIRIM NİÇİN ÖNEMLİ?

Kelly O’NEILL*

Türkçeye Çeviren: Bülent TANATAR
1782 yılının bir güz sonu sabahında İmparatoriçe II. Yekaterina Kışlık saraydaki çalışma odasında oturmuş kahve içiyor ve Kırım’ın akıbetini düşünüyordu. Elinde Harp Akademisi komutanı, Rus Silahlı Kuvvet-leri’nin başkomutanı ve Karadeniz ve Hazar Denizi Donanmalarının Oramirali Knyaz Grigoriy Potyomkin’in özenli elinden çıkma bir mektup tutuyordu. Birkaç aydır Potyomkin hünkârını 1774’ten sonraki bağımsız Kırım aradönemine son verdiğini ilan etmeye ve Hanlık topraklarını ilhak etmeye teşvik ediyordu, ama Yekaterina isteksizdi. Artan bir hüsran duygusuyla Potyomkin Yeketerina’yı çabuk davranması konusunda uyarıyordu, yoksa “şimdi bedavaya alabileceğimiz herşeyi, çok yüksek bir pahaya alacağımız zamanlar gelecekti.”
Tehlikede olan tam olarak neydi? Potyomkin’in listesi kısa, ama ikna ediciydi: imparatorluğun sınırlarının güvenliği, imparatorluğun Rus sakinlerinin sadakati ve Karadeniz’e engelsiz erişim.
“İnanın bana”, diye yazıyordu Potyomkin, “bu kazanımla şimdiye dek hiçbir Rus hükümdarının elde edemediği ölümsüz bir şana erişeceksiniz.” Eğer bu yeterince cazip gelmezse, Potyomkin Yekaterina’ya ilhakın “daha da büyük bir şan için yolu döşeyeceğini, Kırım’la beraber Karadeniz üzerinde üstünlüğün de sağlanacağını” garanti ediyordu.
18. yüzyıl Sankt Peterburg’unun kemik sızlatan soğuğunda bir saraydan diğerine gönderilmiş el yazısı bir notta ambalajlanmış ezelî gözlem işte buydu. Bugün de Kırım’ın anlamı, tıpkı o gün olduğu gibi, yine sembolizmle olduğu kadar güvenlikle ilgili. Önemi Kırım’ın kendisiyle ilgili olduğu kadar Rus gücünün yarımadanın çok ötesine uzanan izdüşümüyle de ilgili.
Son haftalardaki hercümerc yarımada ile doğu Ukrayna’nın büyük kısmı arasında çok sıkı kültürel ve ekonomik bağlar olduğuna işaret ediyor. Kırım’ın Ukrayna’nın altyapısı ve ekonomisiyle ne denli bütünleşmiş olduğunu kavramak için sadece Kırım’ın Orkapı’daki dar toprak dilinden geçen gaz, su ve elektrik taşıyan boru ve elektrik hatlarını gözönüne almak bile kâfi. O zaman şu soru akla geliyor: Kırım’ı kuzeyinde devam eden topraktan gayrı idare etmek mümkün müdür? Güney Akımı Boru Hattı’nı Karadeniz’in boydan boya altından geçirmek yerine bir kısmı karadan Kırım üzerinden geçecek şekilde yeni bir rotaya kavuşturmanın Gazprom’a sağlayacağı tasarlanan 20 milyar dolarlık tasarruf kuşkusuz yönetişim maliyetini düşürecek de olsa, Vladimir Putin pekâlâ Rusya’nın güvenliğini Ukrayna toprağını kontrol etmekle bağlantılandıran Yekaterina’nın izinden de gidebilir.
Potyomkin’in mektubunun öne sürdüğü gibi Kırım’a sahip olmak imparatoriçeye ve onu izleyen uzun bir liderler çizgisine bugünkü Ukrayna’yı oluşturandan daha da geniş bir toprak parçası üzerinde nüfuz kurma imkânı verdi. Coğrafyası sayesinde, Kırım Karadeniz dünyasının giriş kapısıydı. Babıali’nin eski bir vassalı ve 300.000 Müslümanın yurdu olarak Kırım Çarlık Rusya’ya Osmanlı İmparatorluğunun çatışmacı politikasına müdahale etme imkânı verdi. Ve Moğol uluslar topluluğunun (commonwealth) Batı’daki son kalıntısı olarak Kırım Rusya’ya Avrasya bozkırının imparatorluk mirasının varisi olma iddiası için zemin sağladı.
Moskova kaynaklı söylemdeki bu cafcaflı iddiaların yansımaları da olmadı değil. Putin belki de en yetkin biçimde Kazan şehrinin kuruluşunun 1.000. yıldönümünü anma konuşmasında dile getirdiği Rusya’yı bir “Avrasya gücü” olarak takdim etme fikrine meyletti. Putin’in çok yakın zamana kadar 2015 Ocağında açılacağı karar altına alınmış olan Avrasya Ekonomik Birliği planı onun Rus gücünü hem Avrupa’nın geri kalanından ayrı hem de ona karşı biçimde tanımladığı konusunda yeni kanıtlar sunmakta. Bu bağlamda, Kırım Rus gücünün ekonomik ve jeopolitik tasavvurunun üzerinde döndüğü vazgeçilmez Batı menteşesidir.
Fakat Kırım bir diğerine açılan basit kapıdan daha fazla bir şeydir, stratejik bakımdan daha anlamlı bir toprak. Kırım hükümet görevlilerinin ve de özel yurttaşların zihinlerinde çok özel bir anlam çağrıştırıyor. Bir dizi karmaşık ve çoğunlukla da çelişik sebepten dolayı Rus kimliğini keşfetmek ve açık seçik telâffuz etmek için çok önemli bir mekân.
Bunun kanıtı olarak Kırım’ın 1783’te Rus imparatorluğuna formel olarak ilhakından bu yana devletin yaptığı olağanüstü ideolojik yatırımını göz önüne almamız yeterli olacaktır. Bu noktada Yekaterina yeni güney vilâyetlerindeki şehir ve ırmaklara yeni adlar vermeye ve böylece istikrarsız ve tehditkâr Türk-İslam peyzajını klasik Yunan ve Ortodoks Hıristiyan anlamlar yüklü bir peyzaja dönüştürmeye girişti. Ortodoks kiliseleri ve yayvan villalar inşa etti. Peterburg’dan Kiev tarikiyle hanlık başkenti Bahçesaray’a yapacağı seyahatin -Kırım’a ritüel ve ideoloji yoluyla sahip olma açık amacına matuf- koreografisine muazzam paralar harcadı.
Yekaterina ile Potyomkin iki demografik tasarıya daha baş koymuşlardı: onbinlerce Slav köylüsünün, ama aynı zamanda Bulgar, Menonit ve Luteryan göçmeninin Ukrayna bozkırı olarak bildiğimiz mahallere yerleştirilmesi. Kırım Harbi’nin başladığı sıralarda sadece 15.000 etnik Rus yarımadaya yerleşmişti, ama Kırım Tatar nüfusunun üçte ikisinin 1860’larda Osmanlı topraklarına zorla yerleştirilmesi uzun vadede gerek nüfusun gerekse peyzajın mahiyetinin değişmesine yol açtı.
1860’lardaki hadiseler 1944 Mayısındaki kabaca çeyrek milyon Kırım Tatarının sürgünündeki ölçeğin ve travmanın yanında sönük kalır. Fakat devletin ablukası burada bitmedi. Stalin 1941-1944’deki Alman işgali sırasında yıkılmış olan “kahraman şehir” Sevastopol’ün (bugün Rusya ve Ukrayna’nın Karadeniz donanmalarının merkezi olan) bu kez zarif neo-klasik mimarî tasarımlarla bezeli olarak tekrardan ayağa kalkabilmesi için Kırım’a fahiş miktarda para kanalize etti. Sabık Moskova belediye başkanı Yuri Lujkov, Moskova Patriği ve sayısız oligark elit rezidansları inşaatına, altyapının iyileştirilmesine ve pırıltılı lüks deniz vahalarına destek olma geleneğini sürdürdüler.
Nitekim, eğer günümüzün Rus ideologları Kırım’ın niçin bugün, dün ve her zaman Rusya’nın bir parçası olduğunu ikna edici bir şekilde göstermek istiyorlarsa, çoğunluktaki etnik Rus nüfusun insan haklarını koruma ihtiyacı konusundaki düzmece iddiaları bir tarafa bırakmalılar. Onun yerine, niçin son 231 yılda Kırım’ı Ruslaştırmak için devletin yaptığı o muazzam ölçekteki yatırıma atıfta bulunarak iddialarını güçlendirmiyorlar? Şimdiye dek bunu başaramadılar, ama bu yeterince çaba harcamadıklarından dolayı değil.


* Kelly O’Neill Harvard Üniversitesi, Tarih Bölümünde öğretim üyesi ve Davis Rusya ve Avrasya İncelemeleri Merkezi üyesidir. 2006 yılında Harvard’da tamamladığı doktora çalışmasında 1783-1853 yılları arasında Kırım Hanlığının Rus imparatorluğuyla bütünleşmesindeki yıkım ve biat süreçlerini inceledi.

Emel 246/249. Ocak-Aralık 2014. Sf.53-55.

TAVSİYELER

KIRIM’DA İNSAN HAKLARI,RUSYA ESİRLERİ VE ANALARI KONFERANSI

Emel Kırım Vakfı ve Emel Dergimizin, Emel Fikir Kültür Konferansları çerçevesinde düzenlediği, “Kırım’da İnsan Hakları, …